29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nız kutlu olsun
İnternetspor olarak, Türk Ulusu'nun Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyoruz.
29 Ekim 1923'te Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün
"Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir"
esasına dayanarak ilan ettiği Cumhuriyetimizin 88.
yılındayız. İnternetspor olarak, Türk Ulusu'nun Cumhuriyet
Bayramı'nı kutluyoruz.
İnternetspor.com olarak diyoruz ki: Ulu Önder Atatürk'ün bizlere
emanet ettiği ve sahip olduğumuz en büyük değerimiz
"Cumhuriyetimize" sahip çıkalım.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi, Osmanlı İmparatorluğu'nun temelleri
üzerine Atatürk ve silah arkadaşları tarafından inşa edilmiş bir
devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurtuluş Savaşı ile başlar.
Bu yeni rejim I. Dünya Savaşı sonrasında yenik düşen ve toprakları paylaşılan Osmanlı Devleti'nin son ordusu ve milis kuvvetlerinden oluşan Kuvayi Milliye denilen bir halk direnişinin Atatürk tarafından organize edilerek işgalci devletlere karşı konularak kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri, Lozan Antlaşması'nda da yer almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün oluşturan Türkiye'de yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktadır.
Saltanatın kaldırılmasının ve Lozan Antlaşması'nın ardından
TBMM'de en çok tartışılan konulardan biri olan yeni devletin
niteliği sorunu Mustafa Kemal Paşa'nın 28 Ekim gecesi İsmet
İnönü'yle, devletin niteliğinin Cumhuriyet olduğunu saptayan bir
yasa tasarısı hazırlaması ile son buldu.
29 Ekim 1923 günü;
"Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletindir. İdare usulü halkın
mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır.
Türkiye Devletinin hükümet şekli Cumhuriyettir" esasına dayalı
olarak Cumhuriyet ilan edildi ve yeni Türk Devleti'nin adı artık
Türkiye Cumhuriyeti'dir.
Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir (1924).
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir (1933).
Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet faziletti (1925).
Birinci Dünya Savaşını takiben yıllar süren bağımsızlık savaşından sonra, Osmanlı İmparatorluğu enkazı üzerine, yine Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, 88 yıl önce 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Cumhuriyetin ilanını Türk ulusunu geçmişin karanlıklarından 20. yüzyıla taşıyacak bir seri devrimler takip etti. Cumhuriyet ilanı ve Türk Devrimi, yalnız Türk ulusu için değil, yalnız geri bırakılmış uluslar için de değil, bütünüyle uygar insanlık için dikkatle üzerinde durulmaya değer bir devrimdir. Türk Devrimi, tarihimizin en karanlık anında bize, Türk ulusuna, yepyeni bir yaşam ve umut getirdi; bize güç sağladı ve kendimize güven duygusunu verdi; bizi, Türk ulusunu, yalnız bağımsızlık yoluna değil, çok daha değerli, çok daha ender ve bağımsızlığın da gerçek güvencesi olan özgürlük yoluna sağlam bir biçimde soktu.
Mustafa Kemal ATATÜRK olanları şöyle
özetliyordu:
"Uçurumun kıyısında, yıkık bir ülke... Türlü düşmanlarla kanlı
boğuşmalar.... Yıllarca süren savaş... Ondan sonra, içerde ve
dışarda saygı ile tanınan yeni yurt, yeni toplum, yeni devlet ve
bunları başarmak için aralıksız devrimler... İşte Türk genel
devriminin bir kısa anlatımı"
"Bugüne değin kazandığımız başarı, bize ancak ilerleme ve uygarlığa
doğru bir yol açmıştır. Yoksa ilerleme ve uygarlığa daha ulaşılmış
değildir. Bize ve gelecek kuşaklara duşen ödev, bu yol üzerinde
duraksamaksızın ilerlemektir."
"Devrimin hedefini kavramış olanlar, onu korumayı her zaman
başaracaklardır."
Atatürk'ü sevmek, O'nu tanımak ve anlamakla olur. Anlamak için de O'nun düşüncelerini, hayat görüşünü, kişiliğinin belirgin özelliklerini, ilkelerini ve devrimlerini bilmek gerekir. Aynı şekilde, Cumhuriyetin değerini anlamak için, onun ne şartlarda, nelere rağmen ve ne pahasına getirildiğini bilmek gerekir. Öyle ki, Cumhuriyet tarihini öğrendikten ve devrimlerin öncesini, amaçlarını ve getirdiklerini değerlendirdikten sonra, Türkiye'nin parçalanmasi için sahnelenen oyunlara, Türkiye'nin çıkarlarına karşı girişilen planlara karşı hiç bir Türk'ün seyirci ve duyarsız olacağı düşünülemez.