Pasolig uygulamasına daha en başta karşı mesafeli bir ihtiyatla
karşılamamın nedeni çocukluğumda saklı aslında. Hemen her
şehirde olduğu gibi ve tabi daha bir yoğunlukla, biz Trabzonlu
çocuklar da maç kuyruklarındaki abilere yaklaşır, "geliyim mi abi"
müesses nizamı sayesinde kendimizi Trabzon Şehir Stadı'na atardık.
Omzumuzda daha önce hiç görmediğimiz bir abinin güven veren elleri
ile turnikeyi geçip de saha zemini ve tribünleri gördüğümüz o
anlarda yaşadığımız sevinç ve coşkuyu anlatmaya, gözümüz ve
kalbimiz komisyonlar kursa kifayet etmez!
İşte pasolig geldiğinde ilk vuracağı bu masumiyetti, önleyeceği
de şiddet değil sahalara artık giremeyecek olan bu tarifsiz ve her
güzelliği çoğaltan sevgiydi.
Herkes bilir ve veya kolayca tahmin edebilir ki, abilerin
kucaklarına bir yavru kuş gibi sığınarak maça giren bu uşaklar,
yoksul halk çocuklarıydı ve onlarsız oyun ruhunu kaybetmeye
mahkumdu,kaybetti. Kaldı ki, en büyüğü 11-12 yaşlarındaki bu
çocukların tribünlerde herhangi bir şiddetin parçası olamayacakları
da aklı selimlerin malumudur.
Şiddeti önlemenin yollarından biri olarak öne sürülen Pasolig
ile, vücudun belli bir bölgesindeki kanserli hücreye kemoterapi
uygulamak arasında bir fark yok. Hastalıklı bir hücreyi
öldürebilmek için sağlıklı binlercesini de feda edildi. Bilmem okur
olarak sizler ne düşünürsünüz.
Peki holiganizm ve şiddet nasıl önlenebilir?
O kadar basit ki aslında. Adaleti hakim kılmak!
Ama bizim futbol iklimimiz buna izin vermiyor.
Ülkemizde yasalar ve alt düzenlemeler her zaman güçlülerin
çıkarları doğrultusunda inşa edilir. (Esasen tüm dünyada böyledir
de, bizim gibi hamasetin aklı alaşağı ettiği ülkelerde katmerli
olur)
2011 şikesinden sonra bir gecede 58. maddenin değiştirilmesinin,
TBMM tarihine bu utanç kaydının düşülmesinin ve yasaya bizzat
partiler tarafından tecavüz edilmesinin yegane nedeni, şike
suçüstüsü yapılan isimlerin "güçlü"lerden olmasıydı.
Demokrasi ve Hukuka inancı dibe çeken bu olay, spordaki
adalet duygusunu kökünden kazımış ve sporumuz, futbolumuz, bir
kısım kör fanatikler ve sistemden beslenenler dışında kimsenin
saygı duymadığı boş bir çuvala dönüşmüştür. Umarım bir gün bu
çuvalı sistemin kafasına geçirecek iklime de kavuşuruz.
Tüm toplumun üzerinde uzlaşacağı asgari bir eşitlik ve adalet
duygusu kitlelere hissettirilmeden ne pasolig ne 6222 ne başka bir
şeyle sporda şiddeti önlemek mümkün olamaz, olmayacak. Toplumsal
düzeni sağlamak için ihtiyaç duyulan tek şey adalettir.
Adalet sağlanmadığı sürece güçlüler şike yapmaya,
hırsızlamalara, hak ihlal ve gasplarına devam edecek;
Hakları yenenler de Hz Ali'nin "Hakkını kaybeden hakkını
aramazsa hakkıyla birlikte şerefini de kaybeder" şiarını
bayraklaştırıp zalime ve zulme kılıç çekmeye devam
edeceklerdir, "Al Gözüm Seyreyle Salih!"
(kanadı kırık bir martıya duyulan çocuk sevgisini anlatan Yaşar
Kemal eseri)
Daha en baştan, kapitalizmin, kitleleri tüketim güçlerine göre
düzenli ve takip edilebilir sürüler haline dönüştürmesine itiraz
edemiyor ve sinema, konser seyircisi ile futbol seyircisinin
farkına varamıyorsak, hadi "şiddeti önlemecilik" oyununu oynamaya
devam edelim.