Aykut Kocaman kulübün resmi dergisine konuştu
Spor Toto Süper Lig takımlarından Torku Konyaspor'un yeni teknik direktörü Aykut Kocaman Fenerbahçe'den neden ayrıldığını açıkladı..
Torku Konyaspor Teknik Direktörü Aykut
Kocaman, kulübün resmi dergisine konuştu. 18 aylık aranın
ardından yeşil sahalara Torku Konyaspor’un teklifini kabul ederek
teknik direktör olarak dönen Aykut Kocaman, Konyaspor Dergisi'ne
önemli açıklamalarda bulundu.
İşte o röportajın tamamı;
Teknik direktörümüz Aykut Kocaman, iki yıl Ankaraspor ve sonrasında
dört yıllık Fenerbahçe çalışma hayatından sonra verilen 18 aylık
arayı şu sözlerle özetliyor: “Fenerbahçe’de son 2 yıl özellikle
benim adıma çok ağır geçti. Hem kulübün etrafındaki sorunlar hem de
dolayısıyla takıma sirayet eden sorunların var olması benim adıma
bu sürecin ağır geçmesine sebep oldu. Zaten temeldeki ayrılığımın
nedeni de bu oldu. Kendimi biraz yorgun hissetmiştim ve karar
mekanizmasında sıkıntılar doğabileceğini hissediyordum. Özellikle
sinirlenme, hiddetlenme kat sayım biraz daha artmaya başlamıştı.
Bunları kendimde gördüğüm zaman çok sağlıklı bir durum olmadığını
fark ettim…”
“Ayrıldıktan sonra ilk 2 aylık süreçte
futbolla çok fazla iç içe olmadım. 3-4 tane maç ancak izlemişimdir.
Onun dışında hemen hemen lig dahil olmak üzere hiçbir futbol
müsabakası seyretmedim. Ailemle Bodrum’a evime gittim. Orada
dostlarımızla beraberdik. Bugüne kadar görmediğim tatil zamanlarını
yaşadım. O dönemde tam anlamıyla deşarj oldum diyebilirim. Hem
sportif hem de seyahat anlamında çok fazla gezme imkanım oldu.
İkinci ayın sonunda artık hayat insana kendi düzenini dikte ediyor.
Görev almadığım dönemde özellikle 1 yılı kendi adıma olumlu hatta
severek geçirdim…”
‘Biz ülke insanı olarak hayatımızı futbola odaklı olarak yaşıyoruz’ diyen teknik direktörümüz Aykut Kocaman, “Futbolculuk çocukluktan itibaren bütün varınızı yoğunuzu sadece fiziksel anlamda değil özellikle zihinsel olarak da ortaya koyduğunuz bir dönemdir. Futbola; binlerce çocuk arasından daha yetenekli olanların ön plana çıktığı bir iş kolu demek yanlış olmaz. Bu iş kolunun içinde bu şekilde yaşarken antrenör olduğunuz andan itibaren sorumluluklar biraz daha artıyor. Tamamen futbol odaklı oluyorsunuz” şeklinde görüş belirtiyor.
"ASLA PİŞMAN
DEĞİLİM"
Hocam 1996 yılında 2-1 kazandığınız Trabzonspor maçının
ardından yaptığınız açıklamadan dolayı Dünya Fair-Play Teşkilatı
tarafından Davranış dalında ödüllendirildiniz. O dönemki
açıklamanız mutlaka ki içinizden geldiği şekliyle doğallık ve
samimiyetinizden kaynaklanıyordu. Şimdi geriye dönüp baktığınızda
aynı açıklamayı yine yapar mısınız ? Yoksa bir pişmanlığınız var
mı?
Hayır asla bir pişmanlığım yok. İnsanlık adına da meslek adına da
çok evrensel bir durumdu. Bir sonuca gitme adına çalışırsın,
çabalarsın. Başarılı olursun ya da olamazsın. Ben düşünce olarak
hala o gün olduğu gibi aynı yerdeyim. Hatta düşüncelerim daha da
pekişti diyebilirim. Futbolculuk dönemimizde tamamen kazanmaya
odaklı olduğumuz için zaman zaman düşüncelerimizden sapabiliyoruz.
Olgunlaşma ve insanları tanıma dönemindeydik. Fakat önemli olan
‘Bana yapılmasını istemediğim bir şeyi başkasına yapmamak’
düşüncesiydi. Bugün olsa yine aynı şeyleri söylerdim. Antrenörlük
yaparken de oyuncularla kurduğum ilişkilerde de hep anlatmaya
çalıştığım şey; “Gücünüze inanın, gücünüzle beraber istediklerinizi
yapabilirsiniz”
"NESNEL VE OBJEKTİF BAKMAK LAZIM"
O günden bugünlere geldiğimizde Gökhan Gönül’ün bir maçta
hakemin faul kararı verdiği hareketin faul olmadığını söylemesi,
Semih Kaya’nın kornere çıkan ama aut kararı verilen pozisyonda
hakeme giderek korner olduğunu ifade etmesi gibi normal bir
davranışın basın tarafından fazla gündemde tutulmasının bir abartma
olduğunu söyleyebilir miyiz ?
Bu davranışlar doğal ve insani davranışlar. Hem Gökhan’ın hem de
Semih’in yaptıkları temiz ve doğru davranışlar. Bu davranışların
onaylanması ve zaman zaman abartılarak gündeme getirilmesi
diğerlerini de teşvik eder. Bu anlamda yapılanların önemli olduğunu
da söylüyorum. Ama diğer taraftan bunların da çok abartılarak
yansıtılması da toplumun değer yargılarında önemli bir değişim
olduğunu da gösteriyor.
Toplum olarak bireyler anlamında özellikle de siyasetten ve
spordan çok çok anlıyoruz. Herkes çok iyi bir teknik direktör
oluyor. Bunun dezavantajı var mı ? Bu durum sizi nasıl etkiliyor
?
Bu duruma biraz daha nesnel ve objektif bakmak lazım. Bunun böyle
olmasından dolayı biz para kazanıyoruz ve tanınıyoruz. Bunu bir
tarafa attığınızdan itibaren kendimizi de inkar etme durumumuz var.
Dolayısıyla olayın bir tarafının bu olduğunu cebimize koyalım. Yani
bir anlamda olması gereken bu. Bulunduğum bütün kulüplerde de,
insanlarla temaslarımızda da aynı şey gözüküyor. Bu ilgi bizim için
çok önemli ama öbür taraftan bu ilginin bir adım ötesine geçen “Ben
senden daha iyi yaparım” hali biraz zorlaştırıcı. Ama ülke adına
bakıldığı zaman aslında geriletici ve örseleyici . Bizim işimizde
bu zorluk var. Artık biz bunu kanıksadık. Öbür taraftan bunun bir
davranış biçimi haline gelmiş olması insanların kendi yaptıkları
işleri, kendi yaptıkları işlerdeki sıkıntıları, neleri
başardıklarını, neleri başaramadıklarını, başarıyı yakalarken hangi
safhalardan geçtiklerini, başaramadıkların da nerelerde
takıldıklarını düşünmeden direk sizin işlerinize karışma durumları
oluyor. Bu durum beni çok fazla zorlamıyor. Bunun bizim işimizin
önemli bir parçası olduğunu, getirisinin de biraz da bu yüzden
olduğunu düşünüyorum.
KONYA'YA TRANSFER SÜRECİ
Hocam takımımızla yaptığınız transfer görüşmesinin sizin de
beklemediğiniz şekilde çok kısa sürdüğünü
söylemiştiniz…
Ana nedenlerden bir tanesi şuydu: Artık bir taraftan çalışmaya
hazırdım ve çalışmak istiyordum. Çok şükür ki şuanda mali anlamda
çok büyük gereksinimlere ihtiyacım yok. Ancak öbür taraftan da
benim gibi futbolun tam içinde doğmuş, büyümüş ve hayatının
merkezinde tamamen futbol olan biri için bu kadar uzun süre
çalışmamaktan dolayı yavaş yavaş körelmeye doğru da gitme hali
vardı. O nedenle artık çalışma fikrine kendimi hazırlamıştım. Yine
Konyaspor’un olması hayatın güzel rastlantılarından bir tanesi.
Daha önce burada çalıştığım ve iyi anılarım olduğu için güzel
rastlantı diyorum. Başkanımız Ahmet Şan’ın o dönemde çalıştığım
başkan olması, o dönemde beraber çalıştığım bir kaç yöneticinin
görevde olması benim Konyaspor’u tercih etmemdeki temel
etkenlerdi.
Yeni Stadyumumuzu beğendiniz mi?
Stadyumu çok beğendim. Çok çok güzel olmuş. Türkiye’nin herhalde en
iyi statları arasındadır. Hem zeminiyle hem de kendine ait
yapısıyla çok güzel bir yer olmuş. Bizim işimiz de orayı
doldurabilmek. İnşallah bunu da gerçekleştiririz. Umuyorum ve
gerçekten gönülden diliyorum. Çünkü orası dolu olduğu zaman çok
daha güzel olacak. İnşallah o günleri de benim olduğum günlerde
yaşarız.
Stadyuma girdiğinizde neler hissettiniz? Dikkatli bir
şekilde incelediniz ve çok hoşunuza gitmişti. Uzun bir aradan sonra
yeniden yeşil sahaya inmek sizin adınıza farklı bir duyguydu
herhalde ?
E tabiki bir Anadolu şehrinde açıkçası önemli bir değişiklik bu.
Ben her ne kadar 6-7 yıldır Anadolu’dan uzak olduğum için belki o
yüzden de benim adıma daha önemli oldu. Eski stadyumun atletizm
pisti, bisiklet veledromu ile sahaya olan uzaklığını ve iç sahada
oynama avantajını fazla kullanılmadığını bilen biri olarak yeni
stadyumu gördüğümde ve ilk içeri girdiğim andan itibaren orayı
seyirciyle birlikte düşündüğümde doğrusunu söylemek gerekirse çok
heyecanlandım. Bir kere zemin çok iyi. Türkiye’de şu anda en büyük
problem ana binadan ziyade biraz daha ince işçilik olan zemini iyi
yapmak ve korumak. Stadyumun çok da güzel zemini var. Tekrardan
diliyorum ki inşallah stadı doldurmayı başarırız. Bunun içinde
öncelikle iyi oynamak ve iyi sonuçlar almak gerekiyor. İnşallah bu
güzel zemini doğru saha içi hamleleriyle renklendiririz.
"AZGIN AZINLIK"
Spor kamuoyunda ve taraftarlar arasında çok konuşulan bir
konuyu açıkçası biz de merak ediyoruz. Aykut Kocaman çok fazla
gülmüyor ve güler yüzlü değil diye. Bu konuda neler söylemek
istersiniz ?
(Gülüyor)… Evet böyle bir grup var. ‘Azgın azınlık’ diyorum ben
onlara. Aslında öyle değilim. Öyle değilim demek için saha
kenarında gülmem mi gerekiyor? Bu iş ciddi bir iş bir taraftan.
Tabii ki eğlence işi de ama öbür taraftan da ciddiyeti olan bir iş.
Dışarıda insanlarla karşılaştığım zamanlarda da soruluyor genelde.
Bu bir dönem benimle ilgili önemli bir algı operasyonuydu bence .
Ve tebrik etmek gerekiyor, yapıyorlar, başardılar. İnsanların benim
hakkımda öyle düşünmelerini sağladılar.
Bu durum sizi etkiliyor mu peki?
İnsanın etkilenmeme ihtimali olmaz tabi. Ama en az şekilde
etkilenmeye ve dünyamı bunlara kapatmaya ve başka şeylere doğru
yönelerek ilgilenmemeye çalışıyorum. Özellikle bu işi severek
yapanların en büyük sıkıntıları da karşıdaki kişinin kendilerini
kaale almadığını görmeleri. İşte benim en büyük silahım da bu.
Karabükspor maçına geçelim. Siz de açıklama yapmıştınız
kırmızı karttan sonra 0-0’ a razıyken gelen golle alınan galibiyet
ve takımı 90 dakika boyunca destekleyen bir seyirci topluluğu
vardı. Çalıştırdığınız takımlar içerisinde Ankaraspor’u bir kenara
koyalım. Hep futbola ilgi gösteren ve tribünlere karşı oynadınız.
..
Konyaspor’da çalışırken o dönemlerde de güzel ve dolu tribünlere
karşı oynamıştık. Yanılmıyorsam içeride oynadığımız son iki maça
kadar da iddiamızı devam ettirmiştik. Ve başarıya giden takımlarını
yalnız bırakmayan çok sağlam bir seyirci topluluğuna sahiptik.
İkinci gelişimde ilk maçım Karabükspor mücadelesiydi. Konyaspor
taraftarının takıma olan sevgisini ve sahiplenmesini çok iyi
biliyorum. İlerleyen zamanlarda bu statta hem iyi oyunlara ve iyi
futbola hem de iyi sonuçlara ihtiyacımız var. Şu anda aldığı
sonuçlar nedeniyle biraz istikrarsız ve inişleri çıkışları olan bir
takımımız var. Biraz daha standardı yükselttiğimiz andan itibaren
bütünleşmenin çok daha üst seviyeye geleceğine inanıyorum. Bu da
daha fazla seyircinin stadyuma gelmesine ve takımını desteklemesine
neden olacak.
SOSYAL MEDYAYI TAKİP EDİYOR MU?
Sosyal medyayı takip eder misiniz?
Hemen hemen sıfır…
Neden sevmiyor musunuz? Orada olanları okumak mı, görmek mi
hoşunuza gitmiyor ya da ilginizi mi çekmiyor?
Hayır onlarla alakası yok. Bunu bir nedene bağlayabilmek gerçekten
güç. Bu önyargı mı ?. Değil. Sosyal medyada kendimi pek tarif
edemiyorum belki bu yüzden. Ne Twitterla ne de Facebook ve diğer
sosyal medya ile alakam var. Kişisel olarak uğraşma gibi bir
durumum olmadığı gibi acaba ne oluyor diye de merak etmiyorum.
Aykut Kocaman futbol dışında kalan zamanlarında ne
yapmaktan hoşlanır ?
Tamamen futbolla uğraşıyorum. İkinc i olarak yanına şunu ekleyeyim
dediğim bir şey yok. Tabii ki ailemizin dışında. Futbol artık
sektörel anlamda gelişti ve bir de uzmanlaştı. Artık futbolu
oluşturan çok şey var. Yani iyi bir takım yapalım dediğinizden
itibaren çok şeyle ilgilenmek lazım. Zaten bunlar önemli bir zaman
alıyor. Zihinsel olarak da direkt buraya yoğunluk veren bir
insanım. Dolayısıyla arada sırada ailemle ve arkadaşlarımla yemeğe
çıkmak dışında çok fazla şey yok hayatımda. Bu şekilde yaşamayı
seviyorum. Biraz da zihnimi başka taraflara kaydırarak zamanımı da
yitirmek istemiyorum. Ama futboldan ayrı kaldığım 18 aylık dönemde
şunu öğrendim ‘Etrafınızdakiler kadarsınız’… Etrafınızdaki sorunlar
ve onların çözümleri dünyanın bütün dertleri bunlarmış gibi
görünüyor. Ara sıra kenara çekilip biraz nefes almak, olaylara
dışardan bakmak işe de verimliliği biraz daha artırıyor.
Dolayısıyla bu dönemde biraz daha bunu hayatımın içine odaklı
halini de bozmadan sokmak istiyorum. Onun dışında hayatımızda çok
büyük renkler ve farklılıklar yok.
"BODRUM'DA DA BODRUM ADAMI GİBİ..."
Eleştiriye açık bir insan mısınız?
Dinlerim, dinlemeyi severim ve öğrenmeye çalışırım. Ben kendimi
böyle görüyorum ama art niyet sezdiğim andan itibaren kendimi
kapatırım. Kim olursa olsun hiç bakmam bile…
Yeni imajınız bizim alışkın olmadığımız ama size çok
yakışan bir imaj. Sakallı imajınızla ilgili neler söylersiniz
?
Yazları zaten sakal bırakırdım. Bir de futbol oynarken ve
antrenörken sıkıntılı anlarımda sakal bırakırdım. Sakallı halim,
sıkıntılı olduğum anın temsili. Bu seferki sıkıntıdan değil ama.
Fenerbahçe’den ayrıldım ve ayrıldıktan sonra Bodrum’a gittim.
Bodrum’da da Bodrum adamı gibi oldum biraz (gülüyor)… O zamandan bu
zamana da böyle kaldı… İlk defa sezona ve mesleğe böyle sakallı
olarak girdim. Ama özel bir nedeni yok. Tamamen hayatın akışı
içinde olan bir durum. Tepkiler olumlu zaten. Olumlu olduğun için
de biraz daha böyle devam edeceğim…
Röportajımızın sonunda teknik direktörümüz Aykut Kocaman’a
son olarak “Sizde olan ve takımınızdaki futbolcunuzda olmasını
istediğiniz bir özelliğiniz var mı?” gibi biraz da sıra dışı olan
bir soru yöneltiyoruz. Kocaman ‘ Futbolcular gibi, çok genç yaşta
üstelik toplumun alt kesiminden bir anda gelip hem şöhret hem de
para sahibi olan, bunu da yetenekleriyle yapan kişilere, var olan
içgüdüleri göz önüne alındığında dışarıdan bir şeyler almama egosu
gelişiyor’ diyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Dolayısıyla futbolcuları bir şeye doğru çevirebilmek, kanalize
etmek kolay bir iş değil. Çünkü onlar zaten kendi dünyalarında öyle
gözüküyorlar. Para kazanıyorlar ve şöhretliler.. Dışarıdan birinin
onları kısa zamanda yönlendirmesi, bir yerlere doğru götürmesi,
kolay değil. Bu oyunla ilgili dahi olsa çok kolay olmuyor.
Takımlarıma bakıldığı zaman kısa vadeli değilimdir ben. Orta vadede
insanların beni tanıması durumu söz konusudur. Oyuncularımla
birlikte benim de onları tanımamla beraber yavaş yavaş, daha
sonradan hızlanan durum vardır. Bu Fenerbahçe’de de gittiğim her
yerde de böyle oldu. Aslında burada da önce onları tanıyıp sonra
beni tanımalarını, daha sonra da sözlerimin ve arkadan gelen
davranışlarımın doğru olup olmadığını görmelerini, ondan sonra da
eğer ağzımdan bir şey çıkıyorsa ona değer vermelerine doğru
götüreceğim. Mesleki anlamda, bir şeyi yapmadan önce veya yaparken
biraz daha düşünerek davranmalarını isterim. Ya da sana yapılmasını
istemediğin şeyi başkasına da yapmama durumu olabilir. Bir tanesine
bile faydası olursa benim için bu memnuniyet verir…"