Aysal kendisiyle ilgili herşeyi yanıtladı
Başkan Ünal Aysal, çocukluğunu, G.Saray Lisesi yıllarını, yurt dışı yaşantısını, hobi ve özel zevklerini anlattı...
İstanbul'un en şık ve pahalı butik oteli Les Ottomans'tayım.
18'inci yüzyılda dönemin ünlü hattatı Muhsinzade Paşa tarafından
yaptırılan yalı, tüm ihtişamıyla Boğaz'ı selamlıyor. Son yıllarda
dünya jet-seti'nin ve Hollywood'un uğrak yeri olan otelin
restoranında denize nazır en ön masaya yaklaşıyorum. Restoranın
ismi Su Yanı... Masada oturan beyaz yakalı mavi-beyaz çizgili spor
gömlekli, lacivert pantolonlu, aynalı camlı gözlüklü beyefendi ise
otelin sahibi. Aynı zamanda Galatasaray Kulübü Başkanı Ünal
Aysal...
Kulağında kulaklıklar telefon görüşmesinde... O gün basında çıkan
G.Saray'la ilgili sözlerinin çarpıtıldığını söylüyor
karşısındakine... Canının sıkkın olduğu belli, hatta kızgın...
Ancak yüzündeki ifade, sözlerine yansımıyor doğrusu. Aynı sakin,
kibar üslubuyla devam ediyor "Bir basın açıklaması yapalım, içine
de şöyle yazalım..." Telefon konuşmasından yararlanıp asistanı Nur
Hanım'a dönüyorum, "Kendisi nasıl bir patrondur, sinirli mi" diye
soruyorum. Nur Hanım "Asla! Ağzından kötü bir söz ya da
sinirlendiğinde sesini yükselttiğini duyamazsınız. Stres kontrolü
inanılmazdır. Neslinin son örneği, kibar, şık, centilmen" diye
cevap veriyor. Aynı anda telefonu kapatıp bana dönüyor Ünal Bey...
"Sizi beklettiğim için özür dilerim. Artık başlayabiliriz. Ne
içerdiniz?.."
G.Saray'a gazete ilanıyla başvurdum 1000 kişi arasında
12'ncilikle girdim
Forbes 2011 listesine göre Türkiye'nin en zengin 100 kişisi
arasında 775 milyon dolarlık şahsi serveti ile 51'inci sırada yer
alan Ünal Aysal'ın, 40 yıl önce kurduğu Unit Group özellikle enerji
sektöründe tanınıyor. Aysal'ın sadece Türkiye'de inşaat halinde 2.5
milyar dolarlık enerji yatırımı var.
"Bu serveti nasıl edindiniz?" diye söze giriyorum. "Şanslıydım.
Hayatta şansıma her şeyden çok güvendim. Hep risk aldım ama şansımı
da zorlamadım." (Nerede bizde öyle şans, diye iç geçiriyorum.)
Kendi ifadesiyle "Orta direk" bir aileden gelen Aysal'ın babası
Manastırlı (Makedonya), annesi ise Selanikli... " Ailemiz hakim
kökenliydi, babam ise askeri hekimdi. İlk mektebi Anadolu'nun 4
ilini dolaşarak geçirdim. En son "İstanbul Çapa İlkokulu'ndan mezun
oldum" diyor.
* Galatasaray Lisesi'ne girişiniz nasıl oldu, ailenizin yol göstermesiyle mi?
"Hayır. İnisiyatif alan bir yapım var. Galatasaray'a eğilimliydim. Gazetede görüp, kendim müracaat ettim. O dönem zaten İstanbul'da bile değildik. İstanbul'da eşin dostun evinde kaldım, G.Saray'ın imtihanına girdim. 1952 yılıydı. 50 kişi alıyorlardı. 1000 kişi müracaat etmişti. Mektebe 12'nci girdim. Tesadüf, çocukluk şansı... Ama şans önemlidir."
Okul yıllarında orta seviye bir talebeydim 5-7 arası notlarla sınıfı geçerdim
* Galatasaraylılık ruhu böylece başladı?
"Evet, ama hiçbir şeyin fanatiği olmadım. Galatasaray benim dönemimde sırf erkeklerden oluşan bir okuldu. 'Askeri disiplinli' desem yeridir. O disiplin ile büyüdük. Abi kardeş ilişkisi vardı büyüklerimizle aramızda... İş hayatına atılınca o yaş farkı kapanmasına rağmen, bugün bile karşı karşıya geldiğimizde aynı saygı devam eder. Öyle bir yetiştirilme kültürü... Tahsil hayatım boyunca orta karar bir öğrenciydim. 10 üzerinden 5-7 ile geçerdim. Hiç iftihar almadım." (Gülüyor)
THY'de bilet sattım, TRT Radyo'da spikerlik yaptım,
Migros'ta çalıştım [page_end]Lise sonrası İstanbul
Hukuk Fakültesi'ne giren Aysal, "röntgen mütehassısı" olan
babasının kazancına rağmen, hayatı boyunca kendi ayakları üzerinde
durmaya özen göstermiş. "Üniversitedeyken para kazanmak için
çeşitli işler yaptım. Seyahat acentasında da çalışmışlığım var,
THY'nin şehir merkez bürosunda ekonomi bileti kesen memur,
muhasebeci olarak çalışmışlığım da... Hatta TRT İstanbul
Radyosu'nda 1 yıl stajiyer spikerlik bile yaptım..."
İstanbul Hukuk'ta 3 bin kişilik sınıflarda iki yıl ders gördükten
sonra, GS Liseli bir arkadaşının "Oğlum ne işin var orada, burada
sınıflar 25 kişilik" demesiyle İsviçre'nin Neuchatel (Nöşatel)
Üniversitesi'ne geçen Aysal, 2.5 yıllık bakiye hukuk tahsilini
Avrupa'nın merkezinde tamamlamış. "İsviçre'de sabah 06-12 arası
Migros'ta part time çalışarak masraflarımı karşıladım. Üniversite
devlet destekliydi ancak yaşamsal ihtiyaçlarım için çalışmak
zorundaydım. 12'den sonra okula gidip, derslere girer, sabah
kaçırdığım dersleri ise arkadaşlarımın notlarından takip ederdim"
diyor.
Mucizem, hep pozitif düşünmek!
Aysal, hep iyi ve fit görünmesinin sırlarını anlatırken: "Mucizem kafa disiplini ve pozitif düşünmek. Her şeye olumlu yaklaşmanız lazım. Sorunlarınızı negatif düşünceyle çözemezsiniz. Bardağın yarısı daima suyla dolu olmalı, boş olmamalı" diye de ekliyor.
İsviçre beni kartezyen yani netice odaklı ve realist yaptı
Galatasaray'ın yeni başkanı, İsviçre'de hukuk eğitiminin kendisine kazandırdıklarını anlatırken ise, "Oraya Fransızca biliyorum diye gittim. Bilmediğimi gördüm. Hukuk benim ana disiplin dalım. Genlerimde var. Kafa disiplinim öyle. İsviçre hayatım bunları geliştirdi. Beni kartezyen bakış açılı yani netice odaklı ve realist, ayakları yere basan biri yaptı. Okuduğum o 2.5 yıl, sadece hafta sonları televizyon seyretme fırsatı bulabildim" ifadesini kullanıyor.
* Aileniz para gönderir miydi?
"Babam ara sıra zarf içinde 100-200 lira gönderirdi, ben talep etmiyordum, etsem yollardı."
* İyi iş çıkarmışsınız...
"When there is a will, there is a way, (İstersen, bir yolunu
bulursun) Okudum! Başka ne yapabilirdim ki..."
Okuldan dönünce askere giden Aysal, görevini teğmen olarak Erzurum
Gezköy'de icra etmiş, yıl 1968-70 arası.
"Hakim olmaya kendimi hazırlamıştım, ama askerden sonra Koç grubuna
girmemle birlikte yoldan çıktım, yönümü değiştirdim" diyor.
1972'den sonra da ülkeyi tamamen terk edip, yurt dışında geleceğini
kurmuş. 1992'de Türkiye'ye yaptığı yatırımlarla birlikte
Galatasaray Kulübü'ne olan ilgisi de katlanarak artmış.
MAÇTA YENİLSEK DE ÜZÜNTÜMÜ BELLİ ETMEM!
* Ünal Aysal'a kritik maçlar öncesi ruh halini sorduğumuzda
"Genelde sakinimdir, maça giderken de fazla telaşlanmam. Yenilsek
bile üzüntümü belli etmem" diyor.
* Bir erkeğin en güzel yaşı hangisidir?
İçinde yaşadığı yaştır. Her geçen sene kendimi daha iyi hissediyorum. Hiç "ah keşke şu yaşımda olsaydım" gibi bir özlem içinde değilim. Bugünümü; 5-10 yıl evveline tercih ederim. Kendimi çok daha iyi, çok daha huzurlu hissediyorum. Kendimle barışığım, onun için etrafımdaki insanlarla da barışığım. Sıhhi bir sorunum olmadığı için, bugün içinde bulunduğum yaş bana çok avantajlı bir yaş gibi geliyor. Çünkü hem deneyimim var; hem de gençlere nazaran bir eksiğim yok.
* Yaşınız?
Yazmamak şartıyla (Gülüyor) 2 Haziran'da 70 yaşına bastım.
ERKEKLER 40 YAŞINDAN SONRA KADINLARI ANLIYOR
* Romantik bir erkek misiniz?
Yerine göre "Evet."
* Hep erkeklerin kadınları anlamadığı söylenir.Buna katılıyor musunuz?
Erkekler daha basit yaratıklar. Orta akıllı bir kadının; en akıllı erkeği bile çözmesi kolay. Kadınlar daha komplike...
* Yani kaç yaşından sonra erkekler kadınları daha iyi anlıyor?
Erkeklerin bu olgunluğa erişmesi için biraz zamana ihtiyaçları var. Bence 40 yaşından sonra biraz daha anlayışlı olabiliyorlar.
SPOR[page_end]
6 yıl kürek çektim, ekip disiplini ve takım ruhunu öğrendim
Karşımda sakin sakin konuşup bir yandan mozarella-domates ve
fesleğenden oluşan öğle yemeğini bir bardak su eşliğinde yiyen bu
adam 70 yaşında. Ancak yaşına dair bir emare yok. Vücudu, özellikle
de omuz-göğüs kısmı gayet yapılı.
* Başkan, sporla aranız nasıl?
Lise yıllarında kürek sporuna başladım. Yurt dışına gidene kadar
sürdü. Tam 6 yıl. Kürek gerçek bir İstanbul sporu, kent sporu.
İnsana ekip disiplini ve takım ruhu aşılıyor. Burada GS Adası'nda
çalışırdık. 2 çiftle başladım (iki kişi, her elde birer kürek yani
4 kürekli). Sonra 2 tek (iki kişi, iki elde tek kürek, toplamda 2
kürekli), 4 tek çektim. Ama 4 tek kürek stilinde, bir omuz düşüyor.
Bir süre sonra ceketin bir tarafına vatka takarak dolaşmak zorunda
kalıyorsun. En büyük zevkim Boğaz'da kürek çekerek, Kanlıca'ya
yoğurt yemeye gitmekti. Denize düştüğümüz de oldu, gemiye
çarptığımız da...
45 yaşındaki biriyle aynı fizik kondisyona sahibim
* Başka?
Haftada 2 gün ağırlık ve fitness çalışıyorum. Fiziki kondisyonum 45
yaşındaki biriyle aynı. Koşmayı sevmem ama yürüyüş yaparım. Eskiden
günde 10 kilometre yürürdüm. Şimdi en çok 5 kilometre. Salonda 40
dakika FX yaparım, zorlarsam 1 saate de (kilo ve yağ yakmaya
yardımcı olan aletli jimnastik) çıkar. Tekneyle tatile çıktığım
zamanlar günde 2 kere minumum (sabah ve öğleden sonra) 45 dakika 1
saaat durmaksızın yüzerim. Ayrıca tenis oynarım.
Kahvaltıdan önce yarım limonlu ılık su, öğlense balık ya da suşi
BESLENME
* Ne yersiniz?
Kırmızı eti 15 günde bir yerim. Balık, deniz mahsülleri ve sebze ağırlıklı besleniyorum. Sabahları kalori almayı seviyorum, öğlen ve sonrasında ise azaltırım aldığım kaloriyi.
* Kahvaltınız özel anladığım kadarıyla?
Kahvaltıdan evvel, içinde yarım limon olan ılık su. Sonra meyve suyu. Mevsimine göre değişik meyveler. Sonra da çayla beraber, zeytin, keçi peyniri ve simit... İşe gelince bir Türk kahvesi. Bir de arkadaşlarımla sohbet edeceksem bir sigara içerim.
* Günde 1 paket içer misiniz?
Ne bir paketi, günde en çok iki tane. Bazen bir tane de akşam yakarım. Bazı dönemlerde bir paketi ancak 3 haftada bitiririm.
* Öğle yemeğiniz?
Balık olabilir ya da suşi... Akşam mümkün olduğunca erken yerim. Bir çorba, bir zeytinyağlı sebze ile geçiştiririm.
* İçki içmez misiniz?
Çok az. Ara sıra sek votka...
HOBİ
"Bizim zamanımızda sevgiliye şiir yazmazsak havayı alırdık"
Başkan Aysal hobileri arasında şiiri ayrı bir yere koyuyor. "Kütüphanem şiir kitaplarıyla doludur. Sıkıldığımda çeker birisini okurum. Bizim zamanımızda sevdiğimiz kıza şiir yazmasak, mektup atmasak havayı alırdık. Şimdikiler tek SMS'e gidiyor" diye gülümsüyor. "Geçenlerde NTV'de iki yorumcu benim hakkında konuşuyor. Biri 'Adam şiir seviyormuş' diyor. Diğeri biraz maço kılıklı. 'Valla ben abi şiiri de anlamam, şiir sevenlerden de anlamam' cevabı veriyor. Yani günümüzde şiir seven insanlar maalesef biraz demode görülüyor. Kültür erozyona uğradı. Ama şiirin yok olduğuna inanmıyorum, sadece duraksadı. İçinizde yaşıyor, siz farkında değilsiniz. Hâlâ müziğin bir parçası..."
Sevdiğim kitap ve yazarlar
Aysal iyi bir roman okuyucusu. "Bu ara yine klasik edebiyata
döndüm" diyor ve ekliyor: "Klasik edebiyat önemli ama felsefe
akımları daha önemli. Çünkü felsefe akımları, edebiyatı etkileyerek
ve zaman içinde dönüştürerek başka bir yöne götürdü. Günümüz
romanlarının çıkmasına neden oldu. Yeni roman türleri, bizim
zamanımızdakilere göre çok daha geniş yelpazeye yanıldı."
* İlk aklınıza gelenler?
Don Miguel Unamuno'nun Sis romanı, İsveçli yazar Knut Hamsun'un
Dünya Nimeti hayatta bana örnek olmuştur. Anton Çehov'un tüm
romanları... Dostoyevski'nin Karamazov Kardeşleri de beni çok
etkilemiştir. Belki bu biraz da ağabeyimle ilişkilerimin aynı
şekilde olmasındandı. Modern yazarlardan Paulo Coelho ile Lübnanlı
yazar Amin Maalouf de geçiş dönemi yazarları olarak yakından takip
ettiklerim.
BELÇİKA, İSVİÇRE, NEW YORK'TA
EV[page_end]
"Yurt dışında çok değişik yerlerde
yaşıyorsunuz, nerelerde kendi eviniz var" sorumu Aysal şöyle
yanıtlıyor: "Belçika'da iki evim var. Biri Bürüksel'de orman
içinde, diğeri deniz kenarında bir yazlık. Hafta sonları için.
Kumsalda yürümek için ideal, romantik bir yer. İsviçre kayak
merkezi Crans-Montana'da da bir dağ evim var. New York Manhattan'da
ise bir daire... Büyük değil, bir apartman dairesi.
TEKNEMİN ADI "BARBIE"
"30 yıldır tekne ve denizle çok iç içeyim. Son teknemin ismi
Barbie (54 metrelik bir motorbot). Ondan önce daha ufağı vardı.
Neden "Barbie?" Çünkü kadınların oyuncağı bebektir. Erkeklerin
bebeği ise teknedir. The difference between the men and the boys is
the size of their toys."
TABLO MERAKIM YOK
"Birçoklarında olan tablo koleksiyonerliği merakı bende yok.
Koleksiyonerliği bilinçli yapmak lazım. Fazla pahalı tablolarla
işim olmadı. Altındaki imza önemli değil, çok beğendiysem
alırım."
BİLİM KURGU FİMLERİ SEVERİM
"Yüzüklerin Efendisi gibi filmleri ya da Arnold Swarzenegger'in
Predator gibi aksiyon, science-fiction tarzı yapıtlarını izlemeyi
severim."
KRAVATTAN KAÇINIRIM
"Diktirdiğim de oluyor ama genel de hazır giyim tercih ederim.
Markanın cinsinden ziyade kupları önemli. Çok uzun değilim. Boyumu
kısa, ve şişman göstermeyecek giysiler giyerim. Yaşım ilerledikçe
spor giyinmeye başladım. Gerekmedikçe kravattan ve takım elbiseden
kaçıyorum."
BLACKBERRY KULLANIYORUM "Aktif olarak iş hayatının
içinde olduğumdan teknolojiyle yaşıtlarıma göre daha dost olma
mecburiyetim var. iPad kullanıyorum. Telefonda ise iPhone değil,
Blackberry tercihim."
BACH VE MOZART HAYRANIYIM
"Güncel müziği de pop müziği de dinlerim. Ama klasik müziğe merakım
var. Bach ve Mozart ağırlıklı dinlerim. En sevdiğim senfonilerden
biri de Mozart'ın Klarnet Konçertosu..."
SİGARASI BLACK DEVIL
Aysal'ın içtiği sigara dikkatimi çekti. Simsiyah ambalajının
üzerinde Black Devil yazılı. Siyah, çikolata aromalı sigaranın
içimi kolay. Hollanda malı, rock severlerin rağbet gösterdiği bir
marka olan Black Devil, yurt dışında şu ara oldukça trendy...
SAATİ A. LANGE & SÖHNE
Kolundaki saate bakıyorum. Lacivert kadranıyla bulunduğumuz
atmosferi adeta tamamlıyor. Alman yapımı A. Lange&Söhne marka.
Almanların, İsviçre'nin ünlü markalarıyla yarışan saati. Ünal
Bey'den öğreniyorum "Limited Editon" olduğunu...
Güney Öztürk/Vatan