Başkalarının aşkları
Bazı futbolcular çocukluğunu gelecekte tuttukları takımın formasını giyme hayaliyle geçirdiler. Ama bir de baktılar ki tuttukları takımın ezeli rakibinin forması onların üzerinizde.
Çoğu ünlü futbolcunun çocukluğundan bir hikayesi vardır. Kiminin geçim kapısı olmuştur futbol, kiminin ise ilgisini çekmemiştir küçükken.
Bazı futbolcularsa çocukluğunda da futbol sevdalısı olmuşlardır.
Hep tuttukları takımın formasını giyme hayaliyle geçen çocukluk
günleri... Ama hayat bu. Bazen kader sizi bir noktaya getirir ve
bir de bakarsınız ki tuttuğunuz takımın ezeli rakibinin forması
sizin üzerinizde.
Fitbol dergisinde bu konuyu kaleme alan Güntekin Onay, "Başkalarının Aşkları" başlıklı yazısında son yıllarda futbola damga vurmuş isimlerin nasıl ezeli rakiplerinin formasını giydiğini yazdı.
İşte o yazı:
Luigi di Biagio Roma’da doğdu. Testaccio semtindendi; İtalya’nın en büyük şehri ve başkentinin güneyinde, Roma taraftarının kalesi olarak bilinen bir semt… Öyle ki herkesin Roma’yı tuttuğu semtte Lazio’yu tutmak, yabancı ve farklı olmak anlamına geliyor. Di Biagio da Laziolu bir aileden geliyordu. Böyle bir ortamda büyüdü ve hayat şartları onu daha da fanatik bir Laziolu’ya dönüştürdü.
Düşmanca bir ortamda yaşamak zorunda olmasına rağmen gökmavili renklere sadık bir çocuktu. Futbolu seviyor, iyi de oynuyordu. En büyük hayaliyse Lazio forması giymekti. Nitekim 17 yaşında Lazio altyapısına girdi. Hayalleri geç de olsa gerçek olmuştu. 2 yıl altyapıda oynadı ama A takıma çıkamadı. Profesyonel futbol onu önce Monza’ya, ardından Foggia’ya taşıdı. Alt liglerdeki performansı Serie A’daki kulüplerin dikkatini çekmişti. Roma cazip bir teklifle gelince çok tereddüt etmesine rağmen “Hayır” diyemedi. Çünkü kariyeri için en önemli teklif nefret ettiği Roma’dan gelmişti.
Ailesi Roma’daydı, çok zorlandı ve yıllarca düşman olarak gördüğü Roma’nın teklifini kabul etti. Kan ve altın… Roma’nın renkleri. Di Biagio çocukluğunda nefret ettiği o formayı giydiği ilk günlerde yaşadığı tereddütü çabuk atlattı.
Roma taraftarı onu zamanla benimsedi ve savaşçı kimliği ile taraftarların gönlünde hakettiği saygıyı da kazandı. 4 yıl Roma’da oynadı. İtalyan Milli Takım‘ında saygınlığını pekiştirdi. Arkasından da Inter’e transfer olarak futbol yaşamına devam etti.
Liverpool büyük bir şehir değil. Ancak Beatles ve Liverpool futbol takımıyla dünyanın gündemine oturmuş bir kent. Bu şehirde 2 takım var. Liverpool ve Everton. Liverpool, uluslararası başarılarıyla Everton’ı fazlasıyla sollamış ancak aynı mahallede kurulmuş bu iki takım birbirine çok yakın bir taraftar kitlesine sahip. Ayrıca bilinenin aksine her ne kadar Beatles Liverpool’a mal edilse de Paul McCartney bir Everton taraftarı örneğin… Her şeyin ötesinde çocukluğunda koyu birer Everton taraftarı olan Ian Rush, Robbie Fowler, Steve McManaman, Jamie Carragher, büyüyünce futbolcu olup birer Liverpool efsanesi haline geldiler. Liverpool efsanesi olan bu süper yıldızlar Everton taraftarı olduklarını hiç bir zaman yalanlamadılar. Sadece çocukluk yıllarındaki Everton formalı resimleri internet ortamında yayılan Steven Gerrard ise “mavili” olduğunu inkar etmeyi tercih etti.
Mesele bu değil; aslında ezeli rakibi tutup da formasını giymek ve efsane olmak. Aynı Raul gibi...
Babası da ağabeyi de kendisi de hastalık derecesinde Atletico Madridli olan bir aile. Raul, aşık olduğu kırmızı beyaz çubuklu formayı altyapıda giydi. Oynadığı takım ekonomik sorunlar yüzünden kapatılınca da Real Madrid’e gitmek durumunda kaldı. Hayat onu bir Real Madrid efsanesi haline getirdi. Halbuki küçükken Vicente Calderon tribünlerinde kırmızı-beyaz atkısıyla aşk yaşayan bir çocuktu. Yıllar Raul’u Real Madrid kaptanı ve tarihinin en önemli oyuncularından biri haline getirdi.
Tüm bu hayatlar ve hikayeler çok enteresan. Sayıları daha da artabilir.
Bizde de isimlerini vermeye gerek yok ama geçmişte Fenerbahçe’de kaptanlık yapan 2 futbolcunun Beşiktaşlı olduğunu biliyorum. Ya da efsane Beşiktaş takımından 1 oyuncu hariç herkesin çocukluğunda Galatasaray veya Fenerbahçeli olduğunu da… Veya şampiyonluk şarkıları söylenen Galatasaray uçağında Beşiktaş diye bağıran futbolcuları da... Bunlar bende kalsın. Ana fikir bu değil.
Taraftarlar şunu bilsin ki, hayran oldukları o futbolcular aslında başka takımları tutan çocuklar...