Ceyhun'dan şehir baskısına farklı yorum
Trabzonspor'da çok yakınılan konulardan biri olan "taraftar baskısı" hakkında, genç orta oyuncusu Ceyhun Gülselam farklı bir yorum yaptı...
Trabzonspor'da en sık dile getirilen ve en çok yakınılan
konulardan biri olan "taraftar baskısı" hakkında, genç orta
oyuncusu Ceyhun Gülselam farklı bir yorum yaptı.
Bu baskının aslında olumlu değerlendirilmesi ğerektiğini belirten
Ceyhun, "Şehrin baskısını olumlu yönde düşünmek gerekir. Ben bu
baskıyı, başarılı olmak için itici bir güç olarak
değerlendiriyorum" dedi.
Bayern Münih tezgâhında 8 yıl ince ince işlendikten sonra
Almanya’nın 2. ve 3. Liglerinde forma giydi. Geçtiğimiz sezon
transfer olduğu Trabzonspor’da oyuna sonradan girse de uzaktan
attığı mükemmel gollerle kalitesini gösterdi. Bu süreçte Ümit
Takım’dan bir üst sınıfa, A Milli Takım’a terfi etti. Sezona yine
müthiş bir golle başlayan genç futbolcu, bu sezon Trabzonspor’da ve
A Milli Takım’da sürekli forma giyen bir oyuncuya dönüşmek
istiyor.
Tam Saha'dan Mazlum Uluç'a konuşan Ceyhun Gülselam A7dan Z'ye her
konuda açıklamalar yaptı.
"7-10 yaş arasında babamla çok fazla çalışmıştık. O zaman bana hep,
“Şut atarken topa vurduğun ayağın değil, destek ayağın önemli” der
ve ayağımı nereye koyacağımı tekrar tekrar gösterirdi. Bugün sahip
olduğum şut atma tekniğimi babama borçluyum."
"Ben oynamadığı zaman kendisini bırakan bir oyuncu tipi değilim.
Uzun süre yedekte kalsam da sürekli oynayacakmış gibi
hazırlanıyorum ve dolayısıyla görev verildiğinde en iyisini yapmaya
çalışıyorum."
"Türkiye’de çok daha profesyonelce antrenmanlar yaptım. Almanya’da
sonuçta bir 3. Lig takımında oynuyordum ve şartlar ne kadar iyi
olursa olsun bir 3. Lig takımı ile bir Süper Lig takımı arasında
çok ciddi farklar var."
"Trabzon şehrinin şampiyonluk hasretinden kaynaklanan bir baskısı
olduğu doğru. Zaten bizim amacımız bu hasreti gidermek. Bence
şehrin baskısını da olumlu yönde düşünmek gerekir. Ben bu baskıyı,
başarılı olmak için itici bir güç olarak değerlendiriyorum."
"Ben futbolcu olduğumun farkına Türkiye’de daha çok vardım. Burada
insanlar çok daha sıcakkanlı. Yanınıza geliyorlar, sizinle futbolla
ilgili konuşuyorlar, başarılı olduğunuzda tebrik ediyorlar. Destek
vermeye, yardımcı olmaya çalışıyorlar."
"Avrupa’nın çok kaliteli oyuncuları Türkiye’ye gelirken tereddüt
bile etmiyor. Ben ligimizin hiç de küçümsenmemesi gerektiğini
düşünüyorum. İngiltere ve İspanya’yı bir kenara bırakırsak,
ligimizin Almanya ve Fransa’nın bile önünde olduğunu
söyleyebilirim."
"Hugo Broos’un bana olumlu baktığını biliyorum, çünkü üzerimde çok
duruyor. Bir sorununuz olduğunda onunla çok rahatlıkla
konuşabilirsiniz. İyi bir teknik direktör olmasının yanında iyi
kalpli bir insan. Sizden ne istiyorsa bunu çok açık ve net bir
biçimde söylüyor."
"Her oyuncunun iki ayağı var. Oyuncuların isimleri, şöhretleri ya
da aldıkları paranın miktarı değil, bir araya geldiklerinde
oluşturdukları takımın gücü önemli. Üstelik Trabzonspor futbolcu
kalitesi açısından da hiçbir rakibinin gerisinde değil."
"Trabzonspor’da ilk on bir oyuncusu olmak, şampiyonluklar ve
kupalar kazanmak, A Milli Takım’ın değişmez oyuncularından biri
haline gelmek istiyorum. Hep adım adım ilerlemek gerektiği
kanaatindeyim. Bu ilerleyiş, sonuçta sizi varacağınız noktaya
götürür."
Sezon senin için harika başladı. İlk lig maçında oyuna sonradan
girmene rağmen mükemmel bir gol attın ve takımına galibiyeti
getirdin. Üstelik Trabzonspor’da ilk on bir oyuncusu olmamana
rağmen Milli Takım kadrosundasın. Öncelikle seni kutlayalım ve bu
başarının sana neler hissettirdiğini sorarak başlayalım.
Öncelikle bana güvendiği ve takımımda sürekli oynamadığım halde
devamlı Milli Takım’a çağırdığı için Fatih Terim Hocama çok
teşekkür ediyorum. Bu davet bana ayrı bir motivasyon verdi, kendime
olan güvenimi de artırdı. Ben oynamadığı zaman kendisini bırakan
bir oyuncu tipi değilim. Uzun süre yedekte kalsam da sürekli
oynayacakmış gibi hazırlanıyorum ve dolayısıyla görev verildiğinde
en iyisini yapmaya çalışıyorum.
Trabzonspor’a Almanya 3. Ligi’nden transfer oldun. Bu transferin
nasıl gerçekleştiğini anlatır mısın?
Unterhaching’in A genç takımında oynadığım dönemde Ersun Yanal
Hocam beni Manisaspor’a almak istemişti. Ancak o dönemde Almanya’da
okula gidiyordum ve eğitimimi yarıda bırakıp Türkiye’ye gelmek
istememiştim. Okulumu bitirmek benim için öncelikli hedefti. Ersun
Hoca Trabzonspor’un başına geçtiğinde beni yeniden istedi ve
şartlar müsait olunca Türkiye’ye geldim.
Unterhaching’de oynadığın dönemde seninle yaptığım röportajda,
“Oynadığım takımda en önemsediğim nokta kendimi geliştirecek ortamı
bana sağlamasıdır” demiştin. Trabzonspor’da böyle bir ortam
bulabildin mi?
Zaten Trabzonspor’a gelmeden önce Almanya’dan da beni isteyen başka
takımlar oluştu ama biraz önce sözünü ettiğiniz düşünceyle
Trabzonspor’a gelmek istedim. Bu tercihi yaptığım için de hiç
pişmanlık duymadım. Tam tersine Trabzonspor’un oyuncusu olmaktan
büyük bir mutluluk duyuyorum.
Trabzonspor’da oynamanın futboluna neler kattığını
düşünüyorsun?
A takımla antrenmana çıkmak bile çok farklı. Türkiye’de çok daha
profesyonelce antrenmanlar yaptım. Almanya’da sonuçta bir 3. Lig
takımında oynuyordum ve şartlar ne kadar iyi olursa olsun bir 3.
Lig takımı ile bir Süper Lig takımı arasında çok ciddi farklar var.
Yaptığınız antrenmanlardan bile bu farkı anlayabiliyorsunuz. Bir de
Turkcell Süper Lig gerçekten üst düzeyde bir futbol arenası ve
böyle bir ortamda futbol oynamak benim gelişmeme önemli katkılar
sağladı.
Dolayısıyla 3. Lig’den gelen bir oyuncu olarak ilk sezonunda yedek
kalmak ve zaman zaman oynamak senin için büyük bir hayal kırıklığı
olmadı diyebilir miyiz?
Aslında ben pek de öyle bakmıyorum. Sonuçta ben 3. Lig’e giderken
mecbur kalmıştım. Genç takımdan A takıma çıktığım dönemde
Unterhaching 2. Lig takımıydı ve bir sezon oynadıktan sonra küme
düşmüştük. Sözleşmem devam ettiği için de 3. Lig’de oynamak zorunda
kalmıştım. Dolayısıyla Trabzonspor’a transfer olurken “Oynayacağım”
düşüncesiyle gelmiştim. Çünkü hiçbir futbolcu yedek kalmak
istemez.
Peki, kenarda kalmak sana neler düşündürdü?
Sonuçta bu teknik direktörünüzün kararı. Yedek kalmak benim açımdan
hırsımı artıran, çalışma azmimi kamçılayan bir durumdu.
Almanya’da doğup büyümüş bir oyuncu olarak Trabzon şehrine alışma
sürecinde neler yaşadın?
Bu açıdan takım arkadaşlarım bana çok yardımcı oldu. Milli
Takımlardan tanıdığım ağabeylerim vardı. Tolga ağabeyle de Milli
Takım’da buluştuğumuz dönemlerde konuşmuştuk. Bana Trabzon şehrini
anlatmıştı. Dolayısıyla alışmakta zorluk çekmedim. Şehir gerçekten
çok güzel. Deniz ve yeşillik harika. Bir insan başka ne isteyebilir
ki?
Trabzonspor taraftarı ile ilişkilerinden söz eder misin?
Son derece sıcakkanlı bir taraftar topluluğuna sahibiz ve onlarla
hiçbir problemim yok.
"ŞEHRİN BASKISI İTİCİ GÜÇ"
Trabzon şehri çok uzun yıllardır şampiyonluk hasreti çekiyor. Bu
durum senin üzerinde bir baskı oluşturuyor mu?
Zaten bizim amacımız bu hasreti gidermek. Arkadaşlarımızla da
aramızda hep bunu konuşuyoruz ve hem sahada hem de antrenmanlarda
elimizden gelenin fazlasını vermeye çalışıyoruz. Bence şehrin
baskısını da olumlu yönde düşünmek gerekir. Ben bu baskıyı,
başarılı olmak için itici bir güç olarak değerlendiriyorum.
Almanya’da futbolcu olmakla Türkiye’de futbolcu olmak arasında ne
gibi farklar var?
Ben futbolcu olduğumun farkına Türkiye’de daha çok vardım. Burada
insanlar çok daha sıcakkanlı. Yanınıza geliyorlar, sizinle futbolla
ilgili konuşuyorlar, başarılı olduğunuzda tebrik ediyorlar. Destek
vermeye, yardımcı olmaya çalışıyorlar.
Almanya’daki futbol anlayışıyla Türkiye’deki futbol anlayışı
arasında ne gibi farklar var?
Her ligin kendine has özellikleri var. Bence Turkcell Süper Lig
artık üst düzey ligler arasında. Bunu ligimizde oynayan
futbolcuların kalitesine bakarak da anlamak mümkün. Avrupa’nın çok
kaliteli oyuncuları Türkiye’ye gelirken tereddüt bile etmiyor. Ben
ligimizin hiç de küçümsenmemesi gerektiğini düşünüyorum. İngiltere
ve İspanya’yı bir kenara bırakırsak, bizim ligimizin Almanya ve
Fransa Liglerinin bile önünde olduğunu söyleyebilirim.
"TÜRKİYE'DE FUTBOLA BAŞLAMA YAŞI ÇOK GEÇ"
Altyapısını Bayern Münih’te almış bir oyuncu olarak oradaki futbol
eğitimiyle Türkiye’deki futbol eğitimi arasında bir kıyaslama
yapabilir misin?
Verilen eğitimin niteliği açısından ne gibi farklar olduğunu pek
bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim; Almanya’da futbola başlama yaşı
5-6’dır. Türkiye’de ise 12-13 yaşından sonra futbola başlandığını
görüyorum. Bu önemli bir gecikme. Çünkü ne kadar erken başlarsanız
öğrenme süreciniz o kadar kısalır. Üstelik erken yaşta
başladığınızda futbolun temel doğruları alışkanlık haline dönüşür.
Benim görebildiğim tek fark, başlama yaşıyla ilgili.
Trabzonspor’da geçirdiğin ilk sezonda hep sonradan oyuna giren bir
oyuncu oldun. Bu sezonu kendi açından nasıl değerlendiriyorsun?
Oynasam da oynamasam da benim için çok önemli bir tecrübe oldu. Bir
de geçmişe takılıp yaşamak yerine iyi-kötü yönlerine bakıp bir
muhasebe yapmak ve geleceğe dönmek lâzım. Ben şimdi neleri daha iyi
yapabilirim diye düşünüyorum ve bu yolda ilerlemek istiyorum.
Geçtiğimiz sezon takıma birçok yeni oyuncu transfer edilmişti ve
bunun da zorlukları vardı. Ama şimdi birbirini daha iyi tanıyan bir
takımız. Arkadaşlık da pekişti. Ben bu sezonun Trabzonspor
açısından da kişisel olarak kendi açımdan da çok daha iyi
geçeceğini düşünüyorum.
Trabzonspor bir teknik direktör değişikliği yaşadı ve takımın
başına Hugo Broos getirildi. Bu değişikliğin sana yansımaları nasıl
oldu?
Benim Ersun Yanal hocamla da bir problemim yoktu. Sonuçta benim
Trabzonspor’a transfer olmamı sağlayan oydu. Hugo Broos’un gelişi
klasik tabirle bir taze kan olarak yorumlanabilir. Onunla da gayet
iyi anlaşıyorum. Bana olumlu baktığını biliyorum, çünkü üzerimde
çok duruyor.
"BROOS İYİ KALPLİ BİR İNSAN"
Broos oyuncusuyla birebir ilgilenen bir teknik adam mı?
Evet, öyle bir hoca. Bir sorununuz olduğunda onunla çok rahatlıkla
konuşabilirsiniz. İyi bir teknik direktör olmasının yanında iyi
kalpli bir insan.
Teknik direktörler futbolcularına bir takım görevler ve
sorumluluklar yükler, onlardan bir takım istekleri olur. Peki,
futbolcu teknik direktörün nasıl biri olmasını ister?
Futbolcu, teknik direktörüyle arasında sıcak bir diyalog olmasını
ister. Arada elbette bir mesafe olmalı ama bu mesafe aşılamaz
duvarlar biçimine dönüşmemeli. Teknik adam oyuncularıyla diyalog
kurarak eksiklerini ve hatalarını anlatmalı. Hugo Broos böyle bir
teknik direktör. Sizden ne istiyorsa bunu çok açık ve net bir
biçimde söylüyor.
Takım geçen sezondan farklı bir futbol oynuyor ve hücumu daha fazla
düşünen bir yapıya büründü. Bu oyun tarzını kendi açından nasıl
değerlendiriyorsun?
Kamp dönemi boyunca zaten bu oyun tarzı üzerinde çalıştık. Artık
daha çok pas yapmaya çalışan bir takımız. Yeni oyun tarzı topa daha
fazla sahip olmayı ve pas yapmayı öngörüyor. Geçmişte topu kazanmak
için rakibin peşinden koşuyorduk, şimdi bol pas yaparak, topa sahip
olarak oynuyoruz. Bir futbolcu için topun peşinden koşmaktansa
topla oynamak çok daha keyif vericidir.
Zafer ve Engin gibi Almanya doğumlu oyuncuların transferinin
ardından Trabzon’daki hayat senin açından daha kolaylaştı diyebilir
miyiz?
Zafer’i zaten Ümit Milli Takım’dan tanıyordum. İyi arkadaşım. Engin
ağabeyi de tanıyorum. Onu televizyondan sürekli takip ediyordum.
İkisi de çok iyi insanlar. Ama zaten takımda genel olarak Türkçe
konuşulduğu için ben herkesle iyi arkadaşım. Yine de aynı kültürle
yetiştiğiniz insanlarla bir arada olmak güzel.
Trabzon’da tesislerde mi yaşıyorsun?
Hayır, evde kalıyorum. Yalnız yaşıyorum ama ailem sık sık
ziyaretime geliyor. Birkaç yıl içinde Türkiye’ye dönmeyi
düşünüyorlar. Babam futbola çok meraklı ve maçlarıma sık sık
geliyor. Maçlarıma gelemedikleri zaman da mutlaka telefonla
görüşüyoruz. Bana sürekli moral ve destek veriyorlar.
Takımında ilk on bir oyuncusu olmamana rağmen Milli Takım’a davet
edilmeni nasıl yorumluyorsun?
Bu konuda Fatih Terim Hocama bir kez daha teşekkür ediyorum.
Takımımda sürekli oynamadığım halde beni A Milli Takım kadrosuna
çağırıyor. Tabii beni Ümit Milli Takım’dan da tanıyor. Beni neden
seçtiği konusunda konuşmam ise yanlış olur. Hocamın mutlaka bir
bildiği vardır. Milli Takım oyuncusu olmak herkese nasip olmayacak
bir şey. Çok mutlu ve gururluyum. Bu nedenle milli formayı
giydiğimde elimden gelenin daha fazlasını yapmak için çaba
harcıyorum. Beni motive eden, daha çok çalışmak için kamçılayan bir
durum bu. Milli Takım’a her zaman gelmek istiyorum ve bu nedenle da
daha yoğun bir çaba harcıyorum.
Sen hem stoper hem de ön libero olarak oynayabilen bir oyuncusun.
Kendi açından baktığında nerede oynarsan daha verimli
olabiliyorsun?
Milli Takımlarda son Ukrayna maçına kadar hep stoper oynadım. Ümit
Milli Takım’da da bir kez ön liberoda görev almıştım. Her iki
bölgede de oynayabilen bir oyuncuyum ve benim açımdan önemli olan
ilk on birde yer alabilmek. Dolayısıyla hangi pozisyonda görev
verildiğinin bir önemi yok.
Trabzonspor bu sezon orta alana Tjikuzu, Engin, Zafer gibi
oyuncuları transfer etti. Sen bu rekabetteki konumunu nasıl
görüyorsun?
Rekabet hem takım için hem de oyuncu için iyidir. Bu nedenle
bugünkü durumu negatif görmüyorum. Kendime güveniyorum ve
oynayacağıma da inanıyorum.
"ŞUTLARIMI BABAMA BORÇLUYUM"
Kendine güven duygun, topa vurduğun mesafelerden de belli oluyor
aslında. Çok genç bir oyuncu olmana ve sık sık oynama fırsatı
bulamamana rağmen mesafe tanımaksızın topa vuracak cesareti içinde
bulabiliyorsun.
Bu konuda arkadaşlarım da beni cesaretlendiriyor. Antrenmanda
atağım şutları gördüklerinde maçlarda da topa aynı şekilde vurmam
için beni teşvik ediyorlar. Zaten siz de attığınız şutlarda isabet
sağladığınız zaman bir sonraki şut için daha cesur oluyorsunuz.
Mesela Sivasspor maçında çektiğim ilk şutun direkten dönmesi, gol
olan ikinci vuruş için bana cesaret vermişti.
Peki, bu şut atma becerinin altında ne yatıyor? Sonuçta çok
çalışarak elde edilmiş bir özellik olması gerekiyor değil mi?
İşin aslı şu, çok küçük yaşlardan itibaren, antrenmanların dışında
babamla da şut çalışması yapıyordum. Babam o dönemde altyapıda
antrenördü. Benim 7-10 yaş arasında olduğum dönemde birlikte çok
fazla çalışmıştık. O zaman bana hep, “Şut atarken topa vurduğun
ayağın değil, destek ayağın önemli” der ve ayağımı nereye
koyacağımı tekrar tekrar gösterirdi. Bugün sahip olduğum şut atma
tekniğimi babama borçluyum.
Halen özel olarak şut antrenmanı yapıyor musun?
Her antrenmandan sonra birkaç oyuncu sahada kalıp farklı
mesafelerden şut çalışması yapıyoruz. Bizim takımda topa iyi vuran
çok sayıda oyuncu var. Selçuk, Colman, Alanzinho, Zafer Yelen,
Gökhan Ünal, Umut Bulut, hepsi iyi şut atan oyuncular ve onlarla
birlikte ekstra çalışmalar yapıyoruz.
Trabzonspor’un bu sezonki oyun anlayışı ve kadro yapısıyla ligin
neresinde olabileceğini umuyorsun?
Bizim hedefimiz her zamanki gibi şampiyonluk. Trabzonspor gibi
büyük bir kulüp zaten her sezona şampiyonluk hedefiyle başlar.
"HER OYUNCUNUN İKİ AYAĞI VAR!"
Rakiplerinize baktığınızda ünlü teknik direktör ve futbolcuları
transfer ettiklerini görüyoruz. Bu durum sizin açınızdan endişe
verici bir durum, bir handikap gibi görünüyor mu?
Hayır, hayır. Kesinlikle böyle bir endişemiz yok. Sonuçta her
oyuncunun iki ayağı var. Futbol bir takım oyunu ve önemli olan
takım halinde belli bir uyumu sağlayabilmek. Oyuncuların isimleri,
şöhretleri ya da aldıkları paranın miktarı değil, bir araya
geldiklerinde oluşturdukları takımın gücü önemli. Üstelik
Trabzonspor futbolcu kalitesi açısından da hiçbir rakibinin
gerisinde değil.
Kendi bölgende Türkiye’de ve dünyada beğendiğin futbolcular
kimler?
Vieira ve Frank Lampard’ı çok beğeniyorum. Stoper olarak da Rio
Ferdinand ve Paolo Maldini örnek aldığım oyuncular.
Kısa ve uzun vadeli hedeflerin neler?
Benim hedeflerim hep kısa vadeli. Trabzonspor’da ilk on bir
oyuncusu olmak, şampiyonluklar ve kupalar kazanmak istiyorum. Bir
başka büyük hedefim ise A Milli Takım’ın değişmez oyuncularından
biri haline gelmek. Bu hedeflere ulaşmak için kendimi sürekli
geliştirmem gerektiğini düşünüyorum. Hedeflerimin kısa vadeli
olması ise benim hayat felsefemden kaynaklanıyor. Hep adım adım
ilerlemek gerektiği kanaatindeyim. Bu adım adım ilerleyiş, sonuçta
sizi varacağınız noktaya kadar zaten götürür.
A Milli Takım’da bölgendeki rekabet hakkında neler söylersin?
Takımdaki ağabeylerimin kaliteleri zaten belli. Ben şu anda kendimi
öğrenme aşamasında görüyorum. Onlar da gerçekten bana çok yardımcı
oluyor.
Hobilerin var mı? Boş vakitlerinde neler yaparsın?
Arkadaşlarımla bowlinge gidiyorum, masa tenisi ve playstatiton
oynuyorum.
Bu oyunlarda iyi misin?
Bunu arkadaşlarım daha iyi bilir (Gülüyor). Bunların dışında yine
takım arkadaşlarımla Karadeniz’in muhteşem güzelliklerini
keşfedecek geziler yapıyoruz.