Cimbom yazarların hışmına uğradı
Şampiyonluk yolunda önemli yara daha alan ve Bordeaux maçı öncesi moralini de yitiren Galatasaray'da yazarların hışmına uğradı.
Osman Tanburacı (Yeni Şafak): Başkan, fırça sırası
futbolculara geldi!
Galatasaray ise şampiyonluk yolunda hiçbir şey yapmadı!
Baroş gol kaçırma yarışında rekor kırdı. Nonda kağnı arabası gibiydi. Galatasaray takımı bütünüyle ağır çekim futbol oynadı. Barış, Sabri, Volkan, Ayhan, Mehmet Topal döküldüler. Bir takımın savunmaya yönelik iki kanadı felç olmuşsa kazanması mümkün değildir. Üstelik golcüleri de savaş malulü gibiyse!...
En çok da Ayhan ve Mehmet Topal'a kızdım; futbol bu kadar vakit kaybederek oynanmaz. İlla bir kez eksenleri etrafında döndüler. Her topta atağa kalkana kadar mevsimler geçti. Son paslar devamlı rakip defans arasında sıkışmış futbolculara atıldı. Rakibin ekmeğine yağ sürüldü. Seyreden azap çekti! Arda da gezindi. Meira da bozuktu...
Servet ve De Sanctis de olamasa Galatasaray fark yerdi.
Galatasaray'ın bu maçı kazanması mümkün değildi.
...
Adnan Polat şimdi fırça sırası futbolculara geldi. Çekin hepsininkulaklarını!
Benden söylemesi kızını dövmeyen dizini döver!
Ahmet Çakır (Zaman): Tersinden yazılan tarih
[page_end]Cim Bom tarih yazıyor ama tersinden... Geçen hafta lig tarihinde ilk kez Ali Sami Yen'de Kayserispor'a puan kaptırmanın ardından bu kez de yine ilk kez Antalya'da rakibine yenilip belki de bu sezon lige havlu atmış oldu Sarı Kırmızılı takım. Üstelik bunu belki de bugüne kadarki en güçlü değilse bile pahalı kadroyla "başardı"... Hayırlı olsun.
Hafta içindeki polemiklerin tedirginliği hem iki takımda hem de hakemde açık biçimde görünüyordu. Baros'un ilk düşüşünde hakem penaltı yerine sarı kartı yeğledi. Karşılaşmayı TV'den izleyenler, tıpkı Lincoln'ün Kayserispor maçındaki pozisyonu gibi 'yüzde 50 penaltı, yüzde 50 değil ama kart gereksiz' görüşünde birleşir gibiydiler.
Cüneyt Tanman (Takvim): G.Saray eriyor
[page_end]Galatasaray hedeflerini bir bir yitiriyor. Şampiyonlar Ligi, Türkiye Kupası derken bu gidişle lig de kaçıyor galiba. Antalya, tarihinde ilk defa G.Saray'ı yeniyor. Hem de bileğinin hakkıyla. Hatta oyunun başlarında Ahmet'in attığı, ama ofsayt diye sayılmayan bir de golü var. Antalya'yı, özellikle de SarıKırmızılılar'ın zaaflarını iyi tespit edip galibiyette önemli bir katkısı olan Mehmet Özdilek'i kutluyoruz.
Ama, dünkü maçta Arda'da da bir tuhaflık vardı. Defansa hiç yardım etmedi. İsteksiz ve birşeylere bozuk gibiydi. Bildiğimiz Arda bu değil. Galatasaray 4-4-2 başladı, golden sonra 3-5-2'ye döndü. Biraz daha can havliyle oynadı. Ama aynı zamanda panikledi ve oyun disiplininden de koptu.
Bu halde golü bulması daha da zordu, bulamadı da. SarıKırmızılılar'ın etkili ayakları suskundu. Nonda'yı sadece bir kaç topa vururken gördük. Baros'un kaçırdığı iki pozisyon puan kaybında çok önemli rol oynadı. Galatasaray'da çok iyi oynayan isim bulmak zor. Ve mağlubiyet kaçınılmaz oldu.
Galatasaray yönetiminin hafta içi yaptığı açıklamaların ardından maçın hakemi Halis Özkahya'nın üstünde bir baskı olduğu gerçek. Özellikle sarı kart standardını bir türlü sağlayamadı. Çok ucuz kartlar gösterdi. Göstermedikleri daha netti.
Levent Tüzemen (Sabah): Çapsız kaptan batırdı
[page_end]Azgın dalgalarda iyi kılavuzluk yapamayan teknik adamın yönettiği gemi batmaya mahkumdur. Galatasaray haftalardır yalpalıyordu; sonunda gemi Antalya'da battı.
Ben bu filmi ikinci kez izliyorum. 1994-95 sezonunda Almanya'nın sıradan hocalarından Saftig ile yola çıkan Galatasaray "Samsun, Antep, Antalya" yenilgileriyle lige havlu atmıştı. Bu kez Sivas, Kayseri ve yine Antalya maçlarında kaybedilen puanlarla şampiyonluk hayal, lig yarışı kabus oldu. Tarihinin en pahalı, en kaliteli, en alternatifli kadrosunu kuran G.Saray yönetimi, iş başına Saftig gibi çapsız Skibbe'yi getirince dibe vurdu. Skibbe ile Şampiyonlar Ligi gitti. Fortis Kupası'ndan elenildi. Şampiyonluk da çok zora girdi. UEFA Kupası'nı soruyorsanız; 'Antalya'daki Galatasaray'ı, Bordeaux evirir çevirir paketler gönderir' derim.
Yönetimin Antalya maçı öncesi futbolculara, " Siz sahada işinizi yapın, biz haklarınızı kimseye yedirmeyiz " şeklindeki konuşması " Herkes suçlanır.. Futbolcular kraldır " anlamına gelmiyor mu? Peki futbolcular ne yaptı, federasyonu cephe açan, MHK'yla çarpışan yönetimini taca çıkardı.
Lincoln'ün fiyatına kurulan Antalya takımının ruhu, beyni, kalbi, mücadele gücü 10 tane Lincoln ederdi. Beşiktaş'ta oynarken Galatasaray'a hep gol atan Şifo Mehmet, teknik adamlığında puan tokadı attı. Antalyalı her oyuncu tekmeye kafasını soktu. Bunları bir takıma yaptırmak için hoca olmak gerekir. Ne yazık ki; Skibbe'nin de, G.Saraylı oyuncuların da heyecanı ve sorumluluk duygusu körelmiş. Yenilgiler artık kanıksanmış ki; yenen gol bile takımı hırslandırmıyor.
ZAFER ERTEM: YAZIKLAR OLSUN (FOTOMAÇ)
[page_end]G.Saray, Antalya'da sadece yenilmedi bence şampiyonluk umutlarını da Akdeniz güneşi altında eritti. Bu maçta teknik, taktik konuşmak yersiz. Sahaya çıkan iki takımdan Antalya istedi, koştu, mücadele etti, tekmeye kafa koydu ve maçı kazandı. Bu üç puan nasıl G.Saray'ın şampiyonluk umutlarını erittiyse, ligin dibinden kurtulma savaşı veren Antalya'nın 'kurtuluş fermanı' oldu. Maç öncesi kağıt üzerinde favori olan G.Saray, sahada tel tel dökülen taraftı.
Her hafta yazıyoruz bu takım güçsüz. Belli ki iyi çalıştırılmıyor. Rakip koşuyor, G.Saray koşmuyor. Rakip istekli, G.Saray isteksiz. Üç Sivas ve bir Kayseri maçları G.Saray'ın bugünkü durumunu özetliyor. Her şey Lincoln'e endekslenmiş. Varsa G.Saray var, yoksa G.Saray yok.
ŞÜKRÜ KANBER: KAYBETMEYE ALIŞMAK (FOTOMAÇ)
[page_end]Futbolcularına para ödemekte sıkıntı yaşayan bir kulüp olarak Galatasaray'ın en büyük sıkıntısı bu değil. En büyük zedelenme, "kazama güdüsünü" kaybetmekte. Klasik futbolcu geyiğidir ya maçlardan sonra kendilerine sorulduğunda, "Bu maçı unuttuk, önümüzdeki maçlara bakıyoruz" derler.
En küçük bir taktik değişiklik, oyuna müdahale yok. Bizim gibi seyretmek için tonla para alıyor işte, hepsi bu. Yakın zamanda tıpkı geçtiğimiz yıl yapılan "Cevat Güler" operasyonu sahnelenirse şaşırmam. Ama papaz her zaman pilav yemez. Kazanma alışkanlığı törpülenen, kayıpları kabullenen bir Skibbe takımı ile bu lig zor biter. Kötü günler kapıda, bizden söylemesi...
Galatasaray ise şampiyonluk yolunda hiçbir şey yapmadı!
Baroş gol kaçırma yarışında rekor kırdı. Nonda kağnı arabası gibiydi. Galatasaray takımı bütünüyle ağır çekim futbol oynadı. Barış, Sabri, Volkan, Ayhan, Mehmet Topal döküldüler. Bir takımın savunmaya yönelik iki kanadı felç olmuşsa kazanması mümkün değildir. Üstelik golcüleri de savaş malulü gibiyse!...
En çok da Ayhan ve Mehmet Topal'a kızdım; futbol bu kadar vakit kaybederek oynanmaz. İlla bir kez eksenleri etrafında döndüler. Her topta atağa kalkana kadar mevsimler geçti. Son paslar devamlı rakip defans arasında sıkışmış futbolculara atıldı. Rakibin ekmeğine yağ sürüldü. Seyreden azap çekti! Arda da gezindi. Meira da bozuktu...
Servet ve De Sanctis de olamasa Galatasaray fark yerdi.
Galatasaray'ın bu maçı kazanması mümkün değildi.
...
Adnan Polat şimdi fırça sırası futbolculara geldi. Çekin hepsininkulaklarını!
Benden söylemesi kızını dövmeyen dizini döver!
Ahmet Çakır (Zaman): Tersinden yazılan tarih
[page_end]Cim Bom tarih yazıyor ama tersinden... Geçen hafta lig tarihinde ilk kez Ali Sami Yen'de Kayserispor'a puan kaptırmanın ardından bu kez de yine ilk kez Antalya'da rakibine yenilip belki de bu sezon lige havlu atmış oldu Sarı Kırmızılı takım. Üstelik bunu belki de bugüne kadarki en güçlü değilse bile pahalı kadroyla "başardı"... Hayırlı olsun.
Hafta içindeki polemiklerin tedirginliği hem iki takımda hem de hakemde açık biçimde görünüyordu. Baros'un ilk düşüşünde hakem penaltı yerine sarı kartı yeğledi. Karşılaşmayı TV'den izleyenler, tıpkı Lincoln'ün Kayserispor maçındaki pozisyonu gibi 'yüzde 50 penaltı, yüzde 50 değil ama kart gereksiz' görüşünde birleşir gibiydiler.
Cüneyt Tanman (Takvim): G.Saray eriyor
[page_end]Galatasaray hedeflerini bir bir yitiriyor. Şampiyonlar Ligi, Türkiye Kupası derken bu gidişle lig de kaçıyor galiba. Antalya, tarihinde ilk defa G.Saray'ı yeniyor. Hem de bileğinin hakkıyla. Hatta oyunun başlarında Ahmet'in attığı, ama ofsayt diye sayılmayan bir de golü var. Antalya'yı, özellikle de SarıKırmızılılar'ın zaaflarını iyi tespit edip galibiyette önemli bir katkısı olan Mehmet Özdilek'i kutluyoruz.
Ama, dünkü maçta Arda'da da bir tuhaflık vardı. Defansa hiç yardım etmedi. İsteksiz ve birşeylere bozuk gibiydi. Bildiğimiz Arda bu değil. Galatasaray 4-4-2 başladı, golden sonra 3-5-2'ye döndü. Biraz daha can havliyle oynadı. Ama aynı zamanda panikledi ve oyun disiplininden de koptu.
Bu halde golü bulması daha da zordu, bulamadı da. SarıKırmızılılar'ın etkili ayakları suskundu. Nonda'yı sadece bir kaç topa vururken gördük. Baros'un kaçırdığı iki pozisyon puan kaybında çok önemli rol oynadı. Galatasaray'da çok iyi oynayan isim bulmak zor. Ve mağlubiyet kaçınılmaz oldu.
Galatasaray yönetiminin hafta içi yaptığı açıklamaların ardından maçın hakemi Halis Özkahya'nın üstünde bir baskı olduğu gerçek. Özellikle sarı kart standardını bir türlü sağlayamadı. Çok ucuz kartlar gösterdi. Göstermedikleri daha netti.
Levent Tüzemen (Sabah): Çapsız kaptan batırdı
[page_end]Azgın dalgalarda iyi kılavuzluk yapamayan teknik adamın yönettiği gemi batmaya mahkumdur. Galatasaray haftalardır yalpalıyordu; sonunda gemi Antalya'da battı.
Ben bu filmi ikinci kez izliyorum. 1994-95 sezonunda Almanya'nın sıradan hocalarından Saftig ile yola çıkan Galatasaray "Samsun, Antep, Antalya" yenilgileriyle lige havlu atmıştı. Bu kez Sivas, Kayseri ve yine Antalya maçlarında kaybedilen puanlarla şampiyonluk hayal, lig yarışı kabus oldu. Tarihinin en pahalı, en kaliteli, en alternatifli kadrosunu kuran G.Saray yönetimi, iş başına Saftig gibi çapsız Skibbe'yi getirince dibe vurdu. Skibbe ile Şampiyonlar Ligi gitti. Fortis Kupası'ndan elenildi. Şampiyonluk da çok zora girdi. UEFA Kupası'nı soruyorsanız; 'Antalya'daki Galatasaray'ı, Bordeaux evirir çevirir paketler gönderir' derim.
Yönetimin Antalya maçı öncesi futbolculara, " Siz sahada işinizi yapın, biz haklarınızı kimseye yedirmeyiz " şeklindeki konuşması " Herkes suçlanır.. Futbolcular kraldır " anlamına gelmiyor mu? Peki futbolcular ne yaptı, federasyonu cephe açan, MHK'yla çarpışan yönetimini taca çıkardı.
Lincoln'ün fiyatına kurulan Antalya takımının ruhu, beyni, kalbi, mücadele gücü 10 tane Lincoln ederdi. Beşiktaş'ta oynarken Galatasaray'a hep gol atan Şifo Mehmet, teknik adamlığında puan tokadı attı. Antalyalı her oyuncu tekmeye kafasını soktu. Bunları bir takıma yaptırmak için hoca olmak gerekir. Ne yazık ki; Skibbe'nin de, G.Saraylı oyuncuların da heyecanı ve sorumluluk duygusu körelmiş. Yenilgiler artık kanıksanmış ki; yenen gol bile takımı hırslandırmıyor.
ZAFER ERTEM: YAZIKLAR OLSUN (FOTOMAÇ)
[page_end]G.Saray, Antalya'da sadece yenilmedi bence şampiyonluk umutlarını da Akdeniz güneşi altında eritti. Bu maçta teknik, taktik konuşmak yersiz. Sahaya çıkan iki takımdan Antalya istedi, koştu, mücadele etti, tekmeye kafa koydu ve maçı kazandı. Bu üç puan nasıl G.Saray'ın şampiyonluk umutlarını erittiyse, ligin dibinden kurtulma savaşı veren Antalya'nın 'kurtuluş fermanı' oldu. Maç öncesi kağıt üzerinde favori olan G.Saray, sahada tel tel dökülen taraftı.
Her hafta yazıyoruz bu takım güçsüz. Belli ki iyi çalıştırılmıyor. Rakip koşuyor, G.Saray koşmuyor. Rakip istekli, G.Saray isteksiz. Üç Sivas ve bir Kayseri maçları G.Saray'ın bugünkü durumunu özetliyor. Her şey Lincoln'e endekslenmiş. Varsa G.Saray var, yoksa G.Saray yok.
ŞÜKRÜ KANBER: KAYBETMEYE ALIŞMAK (FOTOMAÇ)
[page_end]Futbolcularına para ödemekte sıkıntı yaşayan bir kulüp olarak Galatasaray'ın en büyük sıkıntısı bu değil. En büyük zedelenme, "kazama güdüsünü" kaybetmekte. Klasik futbolcu geyiğidir ya maçlardan sonra kendilerine sorulduğunda, "Bu maçı unuttuk, önümüzdeki maçlara bakıyoruz" derler.
En küçük bir taktik değişiklik, oyuna müdahale yok. Bizim gibi seyretmek için tonla para alıyor işte, hepsi bu. Yakın zamanda tıpkı geçtiğimiz yıl yapılan "Cevat Güler" operasyonu sahnelenirse şaşırmam. Ama papaz her zaman pilav yemez. Kazanma alışkanlığı törpülenen, kayıpları kabullenen bir Skibbe takımı ile bu lig zor biter. Kötü günler kapıda, bizden söylemesi...