Dilmen'den 3 büyük takımın analizi
Rıdvan Dilmen, 3 büyük takımın Süper Lig'de geride kalan 13. haftadaki performanslarını değerlendirdi...
Spor yorumcusu Rıdvan Dilmen, Süper Lig'de geride kalan 13.
hafta sonrası Milliyet'teki köşesinde üç büyüklerin analizini
yaptı...
Bobo sürekli oynarsa gol krallığını zorlar
Bundan altı hafta önceye döndüğümüzde hepimiz Fenerbahçe ve
Galatasaray’ın erken koptuğunu, şampiyonluğun bu ikisi arasında
geçeceğini söylüyorduk. Aslında haksız bir düşünce de
değildi...
Ancak son üç deplasmanda Fenerbahçe bir puan alırken, Galatasaray
da çok puan kaybetti. Beşiktaş da bir seri yakalayarak bir anda
zirveye yaklaştı. Zirveye ortak oldu diyemeyiz, çünkü bunun için
kafa kafaya gelmeleri lazım. Kredisini erken tüketen Beşiktaş hep
kazanmak zorunda olduğu maçlar oynuyor.
Beşiktaş - Fenerbahçe derbisine baktığımızda her ne hikmetse herkes
Fenerbahçe’yi favori gösterdi. Belki son 4 yılda kazanılan
derbilerin etkisi vardı bu düşüncede. Ama iki takımın formlarına
baktığımız zaman direkt favori demek doğru olmazdı. Kaldı ki
derbilerde ev sahipleri her zaman bir adım öndedir. Seyirci baskısı
hakemin taktir haklarını biraz daha ev sahibinden yana kullanmasını
sağlar. Cumartesi gecesi de böyle oldu. Özellikle maça sert
başlayan Beşiktaş (tabii ki futbol içi sertlik) bir bakıma rakibini
sindirdi.
Maçta kritik anlar vardı. Kaybetmeye tahammülü olmayan Beşiktaş ilk
10 dakika müthiş baskı kurdu, net pozisyon da buldu. Ardından
Fenerbahçe’nin büyük maçlarda o alışıla gelmiş ayağa pas oyunu
ortaya çıktı. Oyun bir anda kısırlaştı. Hatta maç biraz daha
Fenerbahçe’nin lehine gelişiyordu. Biri direkten dönen iki pozisyon
yakaladılar.
Tello hamlesi önemliydi
[page_end]İkinci yarının başında Ekrem’in bulduğu pozisyondan sonra
da aynı görüntü hakimdi. Fenerbahçe ciddi tehlike yaratmasa da
uzaktan şutlarla rakip kaleyi yokluyordu. Emre’nin sakatlanmasından
sonra bir anlık konsantrasyon eksikliği Fenerbahçe’nin iki gol
yemesine yolaçtı. Bir gol atarım maça ortak olurum derken Kazım da
atılınca Fenerbahçe’nin fişi çekildi. Ardından üçüncü gol
geldi.
Mustafa Denizli’nin ikinci yarıda Tello’yu ortaya alarak önemli bir
hamle yaptı. Tello, Ernst ve Fink üçlüsü, Emre de çıktıktan sonra
oyunun tek hakimi oldular. Bobo benim düşünceme göre bu ligin en
iyi santrforu. Sürekli oynarsa gol krallığını zorlar.
Fenerbahçe takımının omurgası bozulduğunda kazanma şansı kalmıyor.
Bu hafta Bilica yoktu, Emre sakatlanıp çıktı. Alex de kötü oynadı.
Forvet diyeceğimiz bir oyuncu da olmadığında beraberliğe razı bir
takım vardı sahada. Beşiktaş da faturayı kesti. Fenerbahçe’nin
düşünmesi gereken bir konu var. Son dört yıldır
deplasmanlarda alınan puanların azlığı. Üç farklı antrenör, değişen
birçok oyuncu... Ama oyun düzeni yine aynı. Deplasman fobisi
aynı...
Deplasmanlardaki 51 puanın geçen yıl 22’sini alabilmişler. Daha
önceki yıllarda 33 ve 30 gibi rakamlar göze çarpıyor. Bu fobinin
yenilmesi için görev Teknik Direktör Daum’a düşüyor. Taktiksel
açıdan, konsantrasyon açısından birşeyler yapmalı.
Beşiktaş için anlamlı bir galibiyetti. Oyuncu, yönetim ve taraftar
ilişkisi açısından. Ancak hâlâ sınırdalar. En küçük başarısızlıkta
İnönü Stadı’ndaki kaos yine hortlayacaktır.
DİLMEN'İN G.SARAY ANALİZİ
[page_end]4-2-3-1’e dönmeliler
Galatasaray takımının daha önce de yazdığımız gibi ofansif, iyi bir
kadrosu var. 4-2-3-1 sistemi Anadolu takımlarına karşı ve özellikle
içerideki maçlarda üretkenlik sağlıyor. Baros ve Arda’nın
problemine rağmen Teknik Direktör Rijkaard, Elano, Keita, Kewell ve
Nonda dörtlüsü ile başlayabilirdi.
Ama Fenerbahçe yenilgisinden sonra Rijkaard bir anda koşan üç orta
sahaya döndü. Linderoth, Mustafa Sarp, Mehmet Topal, Barış ve
Ayhan’dan üçünü tercih ediyor. Bu isimlerin ortak özellikleri aynı.
(Sadece Ayhan’ı biraz ayırabiliriz) Dripling yapabilen, araya top
atabilen, yaratıcı oyuncular değiller.
Maksimim uzaktan şut çekebilirler. Duran toplar dışında ceza
alanında göremezsiniz. Böyle olunca da Anadolu takımları kolay
tedbir alıyor.
Sol beki, rakibin sağ açığı ile, sağ beki sol açığı ile
stoperlerden biri de Nonda ile oynuyor. İşte bu ortamda ortada
yaratıcı oyuncu gerekiyor. Bu da bu sistemde olmuyor. Rijkaard
acilen Ali Sami Yen’de 4-2-3-1’e dönmeli.
B planını yanlış kullandı
Yeni şablonda Diyarbakır, Sivas ve Manisa maçlarında pozisyon
sayısı çok azaldı. Kendi kalesinde de az pozisyon görüyor. Rijkaard
bir B planı hazırladı ama bunu yanlış maçlarda kullanıyor. Rakibin
direncini kırmak için daha ofansif oynamalı. Manisa karşısında topu
topu iki pozisyon var. Sezon başında bu tür maçlarda Galatasaray 10
pozisyon yakalıyor, en az 4 tane de veriyordu. Ama göze hoş gelen
bir futbol oynuyorlar ve de kazanıyorlardı.
Sözün kısası; derbilerde, Avrupa kupalarında koşan orta sahaya
evet, ama bir puana gelen rakiplere karşı bu sisteme hayır...