Erman Toroğlu kimden özür bekliyor?
Futbol yorumcusu Erman Toroğlu, TFF Başkanı Mahmut Özgener'i desteklerken bir ismi ise topa tuttu.
Hürriyet Gazetesi spor yazarı ve futbol yorumcusu
Erman Toroğlu, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı
Mahmut Özgener‘in dün düzenlediği ve 3 büyük
kulübü hedef aldığı basın toplantısının ardından Özgener’i
desteklediğini belirtirken, Türk futbolunun marka değerini
yükselteceklerini belirten ve bu değer için Toroğlu’nu sorun eden
Digitürk Genel Müdürü’nden özür beklediğini söyledi.
İşte Erman Toroğlu’nun yazısı:
Bu konuşmadan sonra Aziz Yıldırım, Adnan Polat ve Yıldırım Demirören, Mahmut Özgener’i düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Özgener, “Her gün öleceğime bir defa ölürüm” düşüncesiyle bu konuşmayı yaptı. Helal olsun.
TÜRKİYE Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, dün şu ana kadar hiçbir TFF Başkanı’nın yapmadığı bir konuşma yaptı. Kendisini tebrik ediyorum. Evelemeden, gevelemeden, çok net. Anladığım kadarıyla Mahmut Özgener, “Ya bu işi düzgün yaparım ya da çeker giderim” diyor. Çünkü bu konuşmadan sonra başta Aziz Yıldırım olmak üzere, Adnan Polat ve Yıldırım Demirören, Mahmut Özgener’i seçimlerde düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Mahmut Özgener, “Her gün öleceğime bir defa ölürüm” düşüncesiyle bu konuşmayı yaptı. Helal olsun.
Bir özür bekliyorum
Yıllarca Karamehmet grubunda görev yaptım. Ayrılış sebebim çok ani ve entrasan olmuştu. Aslında buna ayrılmak denmez, kovulma denir. Federasyon Başkanı’nın dünkü konuşması itibariyle beraat ettim. Türkiye’deki ikili, üçlü oyunları bizzat TFF başkanı açıkladı. Benim yıllarca görsel ve yazılı basında anlattıklarımı tekrarladı. Burada bir tek isteğim olacak; Digitürk Genel Müdürü’nün benden özür dilemesi… Çünkü ihale biter bitmez, Avrupa’nın en pahalı liglerinden birine sahip Türkiye liglerinin ihalesini alan kurumun başındaki ismin kameralara söyledikleri hala kulaklarımda çınlıyor… Ne demişti genel müdür;
“Marka değerini yükseltmek için her şeyi yapacağız.”
Ama birinci sorun Erman Toroğlu idi marka değeri için.
Aslında Türkiye’de marka değeri konusunda bir kavram kargaşası yaşanıyor. Digitürk’un bu kadar para verdiği malın şu anda marka değeri yok. Sadece ticari değeri var. Süper Lig’in 18 takımının 9 tanesi göğüs reklamı alamıyorsa, oynanan maçlar Avrupa’ya veya başka ülkelere satılamıyorsa marka değerinden bahsedemezsin, ticari değerden bahsedersin. Önce bunu kabul edelim, sonra bu malın marka değerini arttırmaya çaba sarfedelim.
Herkes ateş ediyor
BU Futbol Federasyonu iyi niyetli. Tamam hakemler de iyi niyetli ve namuslular. Ama bu TFF bir şeye net karar veremedi… Ellerindeki bu ceza listeleri bile bazı yerleri ve şahısları hizaya getirmeye veya ders vermeye yeterli… Ama hep yeni yasa isteniyor… Aziz Yıldırım habire soyunma odası basıyor, hakemlere küfür ediyor; 21 gün ceza veriyorsunuz. Bu bir kez olmuyor ki. Alışkanlık halinde. Bu kez diğer başkanlar ve yöneticiler de ateş etmeye başlıyorlar. Bu konuda ateş etmekte Adnan Polat da haklı, Serdar Adalı da…
Alışkanlık olursa [page_end]
Trafikte alkollü araç kullanırken yakalanırsan, birincide para cezası ve 6 ay ehliyet yok. İkincide para cezası, 2 sene ehliyet yok. 5 yıl içinde 3. kere yakalanırsan, para cezası artı ehliyet 5 yıl yok. Eğer bu işi yapmayı alışkanlık haline getirmişsen mahkemeye yolluyorlar, ehliyetini elinden alıyorlar bir daha araba kullanamıyorsun.
Peki bu iki misal birbiriyle doğru orantılı değil mi ey sevgili vatandaşlar?
Acırsan, acınacak hale düşersin
MUSTAFA Kamil Abitoğlu Beşiktaş aleyhine penaltı vermekten, Beşiktaşlı futbolcuları atmaktan korktu. Sonra ne oldu? Bir top girdi mi çıktı mı oldu. Başı belaya girdi. Sizi takım ilgilendirmez, hakem olarak pozisyon ilgilendirir. Eğer acırsanız ve korkarsanız işte böyle acınacak hale düşersiniz. İlk yarıdaki düdükleri çalıp gereğini yapsaydın, inanki o top o çizginin içine girip çıkmazdı. Öyle bir pozisyon olmazdı çünkü. Allah vurdu mu tokadı böyle vurur işte…
Emre’yi milli takımda istemiyorum
KULÜP takımında oynayan futbolcular beni hiç ilgilendirmiyor. O kulüp oynatır, antrenörü oynatır oynatmaz. Ama şunu net bir biçimde söylüyorum; Emre Belözoğlu’nu benim takımım olan milli takımda görmek istemiyorum. Bu futbolcuyu bir vatandaş, bir futbolsever olarak milli takımda görmek istemiyorum.
Suni çime gerek yok
GIDA fuarı oluyor, organik gıdalar sahnede… Mobilya fuarı oluyor, organik yataklar sahnede. Giyim fuarı oluyor, organik gömlekler sahnede. Mübarek her şey organik oldu. Arkadaşlar bunların ne kadarı organik, ne kadarı değil ben şüpheyle bakıyorum. Ama şaka değil…
Organikten bahsederken aklıma suni çim halı sahalar geldi. Ne demiştim? Suni çimde futbol oynamak şişme kadınla seks yapmaya benzer diye. Bazı kesimlerin işine gelmedi. Ahkam kestiler. Ne oldu? Alın size 19 Mayıs Stadı’nın zemini… Bu sene tabii çim. Hem de Ankara’da bu sahada iki takım oynuyor. Şu ana kadar bu zeminde 30 tane maç yapıldı.
Eğer bu sahayı karşılaştıracaksak Kayseri stadıyla, Konya stadıyla, Sivas stadıyla karşılaştırmak gerek. Ama onlarda oynanan maç adedi yarı yarıya, yani 15. Demek ki, Ankara’da suni çime gerek yokmuş; organik çim iş yapıyormuş. Ama çimi suni çimi tavsiye edenlerin sesi sedası çıkmıyor.
Atık futbolcu bedeli!
GELELİM bir başka soruna… Bir yönetici veya kulüp başkanı hakeme küfür ediyor; federasyon ona belli bir cezayı veriyor. Hakemin özellikle o şahısları mahkemeye vermesi gerekir ki, bir daha yapamasınlar. Ama ne oluyor? Çekiniyorlar vermeye. Bence son derece yanlış. Neymiş, bir daha o takımın maçına çıkamayacakmış. Çıkamasın. Böyle bir ortamda hakemlik yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Bakmayın siz, bu yöneticiler birbirine sallarlar ama arka tarafında da kanka olurlar. Niye kanka olurlar? Ağızlarıyla söylüyorlar; ‘vergi borçlarımızı affettiriyoruz, 80 milyondan 2 milyona indiriyoruz’ diye bir de övünüyorlar. Aslında Spor Bakanı’nın, Başbakan’ın, Maliye Bakanı’nın bunlara gerekli dersleri vermeleri lazım. Ama nerede? Onlar da başka işlerin peşindeler. Bunların gerçek yüzlerini göremiyorlar. Halkın vergisi, çalışan garibanın vergisi ödeniyor, hacizleniyor, bunların vergi borçları affediliyor.
Nasıl futbolcu alıyorlar?
Bunlar nasıl futbolcu alıyorlar bir de ona bakalım. Ben bunların futbolcu alım ve satımlarını Büyükşehir belediyelerinin aldıkları su paralarına benzetiyorum. Ne yapıyor belediyeler? Önce insanlardan su parası alıyorlar, sonra bu sular harcanıyor bir de atık su parası alıyorlar.
Bunlar da futbolcu alırken transfer parası veriyorlar, sonra onu gönderirken ‘atık futbolcu bedeli’ ödüyorlar. Bütün bunların ardından ‘biz iyi idareciyiz’ diyorlar. En sonunda da gidip başbakanın, bakanların kapısında vergi borcu indirimi dileniyorlar. Arada sırada iyi iş yaparlarsa kendilerinden, işler kötü giderse ya Futbol Federasyonu’ndan ya hakemlerden. Senelerce böyle geldiler, bakalım böyle gidecek mi?
İşte Erman Toroğlu’nun yazısı:
Bu konuşmadan sonra Aziz Yıldırım, Adnan Polat ve Yıldırım Demirören, Mahmut Özgener’i düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Özgener, “Her gün öleceğime bir defa ölürüm” düşüncesiyle bu konuşmayı yaptı. Helal olsun.
TÜRKİYE Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, dün şu ana kadar hiçbir TFF Başkanı’nın yapmadığı bir konuşma yaptı. Kendisini tebrik ediyorum. Evelemeden, gevelemeden, çok net. Anladığım kadarıyla Mahmut Özgener, “Ya bu işi düzgün yaparım ya da çeker giderim” diyor. Çünkü bu konuşmadan sonra başta Aziz Yıldırım olmak üzere, Adnan Polat ve Yıldırım Demirören, Mahmut Özgener’i seçimlerde düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Mahmut Özgener, “Her gün öleceğime bir defa ölürüm” düşüncesiyle bu konuşmayı yaptı. Helal olsun.
Bir özür bekliyorum
Yıllarca Karamehmet grubunda görev yaptım. Ayrılış sebebim çok ani ve entrasan olmuştu. Aslında buna ayrılmak denmez, kovulma denir. Federasyon Başkanı’nın dünkü konuşması itibariyle beraat ettim. Türkiye’deki ikili, üçlü oyunları bizzat TFF başkanı açıkladı. Benim yıllarca görsel ve yazılı basında anlattıklarımı tekrarladı. Burada bir tek isteğim olacak; Digitürk Genel Müdürü’nün benden özür dilemesi… Çünkü ihale biter bitmez, Avrupa’nın en pahalı liglerinden birine sahip Türkiye liglerinin ihalesini alan kurumun başındaki ismin kameralara söyledikleri hala kulaklarımda çınlıyor… Ne demişti genel müdür;
“Marka değerini yükseltmek için her şeyi yapacağız.”
Ama birinci sorun Erman Toroğlu idi marka değeri için.
Aslında Türkiye’de marka değeri konusunda bir kavram kargaşası yaşanıyor. Digitürk’un bu kadar para verdiği malın şu anda marka değeri yok. Sadece ticari değeri var. Süper Lig’in 18 takımının 9 tanesi göğüs reklamı alamıyorsa, oynanan maçlar Avrupa’ya veya başka ülkelere satılamıyorsa marka değerinden bahsedemezsin, ticari değerden bahsedersin. Önce bunu kabul edelim, sonra bu malın marka değerini arttırmaya çaba sarfedelim.
Herkes ateş ediyor
BU Futbol Federasyonu iyi niyetli. Tamam hakemler de iyi niyetli ve namuslular. Ama bu TFF bir şeye net karar veremedi… Ellerindeki bu ceza listeleri bile bazı yerleri ve şahısları hizaya getirmeye veya ders vermeye yeterli… Ama hep yeni yasa isteniyor… Aziz Yıldırım habire soyunma odası basıyor, hakemlere küfür ediyor; 21 gün ceza veriyorsunuz. Bu bir kez olmuyor ki. Alışkanlık halinde. Bu kez diğer başkanlar ve yöneticiler de ateş etmeye başlıyorlar. Bu konuda ateş etmekte Adnan Polat da haklı, Serdar Adalı da…
Alışkanlık olursa [page_end]
Trafikte alkollü araç kullanırken yakalanırsan, birincide para cezası ve 6 ay ehliyet yok. İkincide para cezası, 2 sene ehliyet yok. 5 yıl içinde 3. kere yakalanırsan, para cezası artı ehliyet 5 yıl yok. Eğer bu işi yapmayı alışkanlık haline getirmişsen mahkemeye yolluyorlar, ehliyetini elinden alıyorlar bir daha araba kullanamıyorsun.
Peki bu iki misal birbiriyle doğru orantılı değil mi ey sevgili vatandaşlar?
Acırsan, acınacak hale düşersin
MUSTAFA Kamil Abitoğlu Beşiktaş aleyhine penaltı vermekten, Beşiktaşlı futbolcuları atmaktan korktu. Sonra ne oldu? Bir top girdi mi çıktı mı oldu. Başı belaya girdi. Sizi takım ilgilendirmez, hakem olarak pozisyon ilgilendirir. Eğer acırsanız ve korkarsanız işte böyle acınacak hale düşersiniz. İlk yarıdaki düdükleri çalıp gereğini yapsaydın, inanki o top o çizginin içine girip çıkmazdı. Öyle bir pozisyon olmazdı çünkü. Allah vurdu mu tokadı böyle vurur işte…
Emre’yi milli takımda istemiyorum
KULÜP takımında oynayan futbolcular beni hiç ilgilendirmiyor. O kulüp oynatır, antrenörü oynatır oynatmaz. Ama şunu net bir biçimde söylüyorum; Emre Belözoğlu’nu benim takımım olan milli takımda görmek istemiyorum. Bu futbolcuyu bir vatandaş, bir futbolsever olarak milli takımda görmek istemiyorum.
Suni çime gerek yok
GIDA fuarı oluyor, organik gıdalar sahnede… Mobilya fuarı oluyor, organik yataklar sahnede. Giyim fuarı oluyor, organik gömlekler sahnede. Mübarek her şey organik oldu. Arkadaşlar bunların ne kadarı organik, ne kadarı değil ben şüpheyle bakıyorum. Ama şaka değil…
Organikten bahsederken aklıma suni çim halı sahalar geldi. Ne demiştim? Suni çimde futbol oynamak şişme kadınla seks yapmaya benzer diye. Bazı kesimlerin işine gelmedi. Ahkam kestiler. Ne oldu? Alın size 19 Mayıs Stadı’nın zemini… Bu sene tabii çim. Hem de Ankara’da bu sahada iki takım oynuyor. Şu ana kadar bu zeminde 30 tane maç yapıldı.
Eğer bu sahayı karşılaştıracaksak Kayseri stadıyla, Konya stadıyla, Sivas stadıyla karşılaştırmak gerek. Ama onlarda oynanan maç adedi yarı yarıya, yani 15. Demek ki, Ankara’da suni çime gerek yokmuş; organik çim iş yapıyormuş. Ama çimi suni çimi tavsiye edenlerin sesi sedası çıkmıyor.
Atık futbolcu bedeli!
GELELİM bir başka soruna… Bir yönetici veya kulüp başkanı hakeme küfür ediyor; federasyon ona belli bir cezayı veriyor. Hakemin özellikle o şahısları mahkemeye vermesi gerekir ki, bir daha yapamasınlar. Ama ne oluyor? Çekiniyorlar vermeye. Bence son derece yanlış. Neymiş, bir daha o takımın maçına çıkamayacakmış. Çıkamasın. Böyle bir ortamda hakemlik yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Bakmayın siz, bu yöneticiler birbirine sallarlar ama arka tarafında da kanka olurlar. Niye kanka olurlar? Ağızlarıyla söylüyorlar; ‘vergi borçlarımızı affettiriyoruz, 80 milyondan 2 milyona indiriyoruz’ diye bir de övünüyorlar. Aslında Spor Bakanı’nın, Başbakan’ın, Maliye Bakanı’nın bunlara gerekli dersleri vermeleri lazım. Ama nerede? Onlar da başka işlerin peşindeler. Bunların gerçek yüzlerini göremiyorlar. Halkın vergisi, çalışan garibanın vergisi ödeniyor, hacizleniyor, bunların vergi borçları affediliyor.
Nasıl futbolcu alıyorlar?
Bunlar nasıl futbolcu alıyorlar bir de ona bakalım. Ben bunların futbolcu alım ve satımlarını Büyükşehir belediyelerinin aldıkları su paralarına benzetiyorum. Ne yapıyor belediyeler? Önce insanlardan su parası alıyorlar, sonra bu sular harcanıyor bir de atık su parası alıyorlar.
Bunlar da futbolcu alırken transfer parası veriyorlar, sonra onu gönderirken ‘atık futbolcu bedeli’ ödüyorlar. Bütün bunların ardından ‘biz iyi idareciyiz’ diyorlar. En sonunda da gidip başbakanın, bakanların kapısında vergi borcu indirimi dileniyorlar. Arada sırada iyi iş yaparlarsa kendilerinden, işler kötü giderse ya Futbol Federasyonu’ndan ya hakemlerden. Senelerce böyle geldiler, bakalım böyle gidecek mi?