F.Bahçe ve G.Saray'ın tur şansları ne?
Spor yorumcusu Hıncal Uluç, Fotomaç'taki köşesinde F.Bahçe ve G.Saray'ın tur için avantajları yok dedi...
Hıncal Uluç, Fotomaç'taki söyleşisinde Avrupu Ligi maçları
öncesi Fenerbahçe ve Galatasaray'ın tur şanslarını değerlendirdi...
Uluç, eleştiri oklarının hedefi olan Güiza'yı ve Milli Takım'ın
yeni teknik patronu Hiddink için de şu yorumlarda bulundu...
İşte Uluç'un analizleri...
Avantajları yok
Fenerbahçe, Lille'i , Galatasaray, Atletico Madrid'i konuk
edecek. İlk maçta avantajlı sayılabilecek skorlar da aldılar. Tur
şanslarını nasıl görüyorsunuz?
Ben ikisini de avantajlı görmüyorum. Skorlar hiç önemli değil.
Futbolu kötü oynadığın zaman her türlü skor olabilir. Fenerbahçe de
Galatasaray da farklı yenilgilere uğrayabilir İstanbul'da...
Normalde ikisinin de turu geçmiş olması lazım. Bundan 10 sene evvel
bana sormuş olsaydın bu soruyu 'Lille ve Atletico Madrid'in turu
geçmesi için mucize lazım' derdim. Hele Galatasaray için... Nerede
sahaya çıkıyor Galatasaray; Ali Sami Yen'de... Kendi sahanda
tüneldeyken turu geçmişsen 'o iş bitmiş' demektir. Ama bu
Galatasaray ve bu Rijkaard'la neler olabileceğini düşünmek dahi
istemiyorum.
3. turda Everton ve Liverpool muhtemel rakiplerimiz ve onlar da
eski günlerinde sayılmaz. Bu açıdan bakıldığında kupa yolu açık
görünüyor. Galatasaray da Fenerbahçe de istikrarlı top oynasalar
sonuna kadar giderler. Ama oynamıyorlar.
Lille karşısında 2-1 kaybeden Fenerbahçe'de fatura
Güiza'ya kesildi. Tek suçlu Güiza mıydı?
Türkiye garip. Tamamen birbirinin aynı pozisyonda Güiza için
"Kaçırdı" diye yazıyorlar, Leo Franco için "Kurtardı" diye
yazıyorlar. Birebir kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda
Güiza da kalecinin üzerine vurdu, Atletico Madrid'li oyuncu da
kalecinin üzerine vurdu. Leo Franco 'kahraman' kurtardığı için,
Güiza 'kahrolsun...' Bu nasıl matrak bir medyadır, bu nasıl bir
yorumculuktur, bu nasıl çifte standarttır, bu nasıl bir
ayıptır!..
HAKAN'A DANIŞSIN
Güiza arka arkaya pozisyonlar kaçırınca, oldukça baskı altında
kaldı.
Ne Güiza'sı, Hakan Şükür'ü bir hatırla... Galatasaray'ı Avrupa
şampiyonu yapan, milli takımı Dünya üçüncüsü yapan Hakan Şükür'e
neler yazdı bu medya!.. Neler söyledi, tribünler neler bağırdı.
'Hakan Şükür'ü savunuyorum' diye Galatasaray tribünleri beni
dövüyordu. Ersoy Çetin o zaman VIP Salonu'nu işletiyordu, şimdi ki
Park Şamdan'ın işletmecisi, tribüne gelip beni uyarmasa, "Hıncal
ağabey içeride sana tuzak hazırlanıyor, gelme" demese ben belki de
dünyada yoktum. Çünkü sana 20 kişi saldırdığı zaman sonucun ne
olduğunu bilemezsin. Onun için Güiza sakın alınganlık yapmasın,
gitsin Hakan Şükür'le konuşsun.
Milli Takım'ın başına uzun görüşmeler sonucunda Hiddink
getirildi. 2+2 yıllık sözleşme yapıldı ve yıllık 4 milyon euro
alacağı ifade ediliyor. Hiddink başarılı olabilir mi?
[page_end]
Hiddink'in bu ülkede bir sabıkası var; kovuldu gitti. Büyük
ümitlerle geldi ve kovuldu gitti. Hakikaten de o devirde
başarısızdı. Çalıştırdığı kulüplerde değil belki ama milli
takımlarda başarılı oldu. Onları finallere götürmeyi başardı,
onları götürüyorsa, bizi de götürebilir. Hiddink'e itirazım yok ama
Oğuz Çetin'e fena halde itirazım var. Oğuz Çetin, Türkiye'de gerek
kulüp, gerekse milli takımda en çok şans verilmiş, fakat hiçbir
faydası görülmemiş bir yardımcı antrenör. Hiddink onu
'Fenerbahçe'den tanıyor' diye istemiş de olabilir ama ben Futbol
Federasyonu'nun yerinde olsam Fatih Terim'in yanında gölge gibi
oturan ve de gelecekte hiçbir şey olmayacağı bilinen Oğuz Çetin'i
değil, Türkiye'nin hırslı, ihtiraslı hocalarından birini, gelecekte
milli takımı devralacak hocalardan birini ikna ederdim. 'Arkadaş
gel sen. Türk Milli Takımı'nı istiyorsun değil mi? Talipsin. Şurada
2012'ye kadar Hiddink'in yanında çalış, ondan sonra da milli takım
senin olsun' der, ikna eder, getirirdim. Oğuz Çetin ne kokuyor, ne
bulaşıyor. Yanlış yaptılar. Fatih Terim'in hatasını anlayamamış
demek ki federasyon. Fatih Terim ile konuşsalardı, Fatih Terim
onlara, 'Bu yanlışı ben yaptım, siz yapmayın' derdi sanırım...
Televizyondan rahatsızlığı teşhis edilen Denizli,
başarılı bir operasyonun ardından görevinin başına dönerken, Terim
kendi sağlığıyla ilgili teşhise tepki gösterdi. Hatta iş
soruşturmaya kadar gitti! Televizyondan teşhise nasıl
bakıyorsunuz?
Dünyanın bütün tıbbi şüpheleri gözle başlar. Beni bile ertesi gün,
'Dün seni televizyonda iyi görmedik. Neyin var?' diye arayanlar
oluyor. Arkadaşım bu... Bir de düşün ki bu teşhisi yapan bir
doktor. Baktığı zaman hele uzman doktorsa semptomların neyi ifade
ettiğini bilir. Adam bir şüphesini söylüyor, 'Olabilir' diyor.
Önemli bir şüphe. 'Fatih Terim'in başı ağrıyor' şüphesi koymuyor.
'Teşekkür ederim doktor' der ciddiye alırsın, gider o testleri
yaptırırsın ya da 'Ben kendimi biliyorum. Benim bir şeyim yok' der
aldırmazsın. Adamın aleyhine kıyametleri koparmaya gerek yok. Fatih
Terim'in en kötü huylarından bir tanesi bu. Hayatta en sevdiğim
dostlarımdan birisi ama çabuk gaza geliyor. Gaza gelince de ne
söylediğini bilmiyor, ondan sonra kendisi de üzülüyor, onları
söylediği için. İkincisi de bu tıp mesleği kadar birbirinden nefret
eden insanların olduğu başka bir meslek yok. Bizim gazeteciler için
söylenir ama hayır, gazetecilerde bir dayanışma var. Bir doktor
için iyi bir şey duyulmasın, hemen bütün doktorlar onun nasıl
iğrenç, aşağılık bir doktor olduğunu anlatmak için ellerinden gelen
bütün imkanı kullanıyorlar. Ben birinci elden biliyorum ve
yaşıyorum. Çünkü ben başına çok şey gelmiş bir adamım, sayısız
ameliyatlar oldum. Hayatımın iki senesi hastanede geçti. İki sene
hastanede yattım ben, üst üste eklersen. Onun için ben bu dünyayı
çok iyi biliyorum. Hem içeriden biliyorum, hem başıma gelenlerden
biliyorum. Bir doktor hakkında iki satır bir şey yazmayayım,
Türkiye'de ihbar edilmedik kurum kalmıyor. 'Hıncal reklam yapıyor'
diye. Benim o ameliyatımı yapan doktorun değil ameliyat yapacak,
kafasını kaşıyacak vakti yok, 40 tane aracıyla ancak randevu
alabiliyorsun, o kadar dolu. Dünya çapında bir adam, ben onun
reklamını yapıyormuşum, düşünebiliyor musun? Adamın başına iş
açıyorum. Yazdığım yazı yüzünden adamın hiç başını kaşıyacak vakti
kalmıyor. Bunlar böyle.
KAYNAR ARACI OLDU[page_end]
Şimdi bu doktorun adı geçti ya hemen onun hakkında laflar...
Araştırmışlar mı, sormuşlar mı? O doktorun acaba hastaya ihtiyacı
var mı? Gidip randevu defterine bir baksınlar. Ya da birisi randevu
istesin bakalım o doktordan alabiliyor mu? Torpilsiz, aracısız...
Buraya röportaja geliyorsun, ben sana demem mi 'Bugün iyi
görünmüyorsun. Şu aşağıda, 5. katta bir doktor var. Bir uğra
Bülent' demem mi! Bu adam uzman, dalının uzmanı. Mustafa Denizli'yi
televizyondan görüp Erol Kaynar'a "Bunu hemen getir" diyen adam ve
dediği de doğru çıkıyor. Burada esas adam Erol Kaynar zaten... Beni
de zorla doktora getiren Erol Kaynar. Erol beni götürmese şimdi
felçtim herhalde. Çünkü boyun fıtığının felci, işte böyle, Superman
gibi oturuyordum, yalnız gözlerim çalışacaktı. Bunu şimdi böyle
söylüyoruz ama beni zorla doktora getiren Erol Kaynar. Mustafa
Denizli'yi de zorla doktora getiren Erol Kaynar. Allah razı
olsun... Adam da Erol'un arkadaşı... Beraber televizyon
seyrederken, 'Bir getir' demişler ve dediği doğru çıkmış. Bu 'her
dediği doğru' demek değil. Tıpta bin tane şüphe vardır, bir tanesi
çıkar, 999'u çıkmaz.
Önemli olan zaten o bir taneyi bulabilmek aslında. Bu
yaşamsal olabilir.
Tabii, risk büyük... 'Kalp ve damar' deyince işin içinde yaşam
riski var. Onun için adamın şüphesinden niye korkuyorsun? Teşekkür
et. 'Aman beni uyardın, ben gideyim bir baktırayım' de ve baktır.
İçin rahat etsin. Hatta doktora da git 'Senin lafını dinledim,
testlerimi yaptırdım, sapasağlam çıktım. Ama yine de teşekkür
ederim' de!