Fenerbahçe yenilmeyi unuttu
Spor yazarı Uğur Meleke, Fenerbahçe - Trabzonspor maçını değerlendirdi.
Spor Toto Süper Lig'in 19. hafta maçında Fenerbahçe ile
Trabzonspor karşı karşıya geldi. Şükrü
Saracoğlu Stadı'nda oynanan dev mücadele başladığı skorla 0-0 sona
erdi.
Fenerhahçe takımı çok adamla kapanan rakibini
aşamadı liderliği kaybetme ihtimaliyle karşı
karşıya kaldı.
Milliyet yazarı Uğur Meleke, Fenerbahçe - Trabzonspor maçını
değerlendirdi.
Uğur Meleke'nin yazısı şu şekilde;
Salih'le Sefa, 2013-14'ün ilk devresinde 13 maç bir aradaKayserispor'un sağ kanat ikilisiydiler. Kayseri, o sezon boyunca 58 gol yedi, nihayetinde de lig sonuncusu olarak küme düştü. Sefa aslında farklı özellikleri olan, değerli bir hücumcu. Ama Salih'le bir arada kanat savunmasında yetersizler.
Dün de Bosingwa'nın yokluğunda Yanal'ın sağ çizgi tercihi bu
ikili olunca, orası Trabzon'un en kötü pozisyonu haline geldi.
Karşılarında da Fenerbahçe'nin en iyi pozisyonu, yani Caner-Alper
var. Maç neredeyse aralıksız o çizgide oynandı, Salih-Sefa sarı
kartlar da gördüler ama açığı kapatamadılar. Çünkü planlama
yanlıştı. Yanal da bir türlü o yaraya merhem bulamadı, iki
değişiklik hakkını savunmasını oturtabilmek için kullanmasına
rağmen...
Sanırım takım sporlarında basit bir gerçek var: Yıldızların,
golcülerin, galaktik transferlerin kadar değil, en zayıf halkan
kadar güçlüsün. Trabzon'un dünkü kötü günüyle, en iyi günü
arasındaki fark da, Salih'le Bosingwa arasındaki fark kadar. Yani
dağlar kadar...
Fenerbahçe'yse bu maçın planını santradan itibaren baskıyla rakibin gardını düşürme üstüne kurmuş: Santrayı bile Selçuk-Diego yaptı,Kuyt üzerinden daha 20'nci saniyede rakip kaleye gittiler. Aynı şekilde ikinci yarının santrasıyla da Alper pozisyon buldu. Kornerleri ön direğe kullanma hastalığını da bırakmışlar, özellikle Diego soldan penaltı üzerine keserek etkili işler üretti. Tek eksikleri goldü dün gece. Hakan Arıkan hayatının maçını oynamasa, şutlarda 28'e 5 gibi bir üstünlük kurmuş Fenerbahçe, tabeladan da istediğini çıkarabilirdi.
Taktik fauller
Faulle atak kesme stratejisi, 10 yıl önce belki daha makuldu:
Hücuma kalabalık gidiyorsunuz, Yusuf gibi ofansif beklerle
oynuyorsunuz. Topu kaptırınca geri dönmek güç, öyleyse küçük
faullerle hücum kesme stratejisi izliyorsunuz. Ama bugün bu
stratejinin ana planınız olması iki nedenle mümkün değil:Birincisi,
hakemler umut veren atak kesilmesi" konusunda hassaslar. İsterse
birinci, isterse yarımıncı faulünüz olsun, hemen çıkarıyorlar sarı
kartı. O zaman da Erciyes gibi çok da zorlu geçmeyen bir iç saha
maçında 6 sarı kart görebiliyorsunuz. İkincisi de, oyuncularınız
sizin düşündüğünüz kadar kurnaz değiller, çok erken görüyorlar
kartları. Dün ilk yarım saatte Trabzon'un 4 kenar adamından 3'ü
kart gördü. O yüzden de savunmanın tümünün ayakları titredi maç
boyunca.
Avrupa'da olmamak
Fenerbahçe, 2011'de Avrupa'da yoktu.
2012'de Spartak'tan tek bir yenilgi aldılar. 2013'te Avrupa Ligi
finalinin kıyısından döndüler. 2014'te yalnızca Arsenal'e
yenildiler. Bu yıl yine Avrupa'da yoklar. Tabii ki sporda zirve
hedef, uluslararası arenada var olmak... Burada şüphe yok. Ama
Fenerbahçe'nin son 4 sezonda sadece 1 kez Avrupa'da devam
etmesinin, enteresan bir avantajı oldu sarı-lacivertlilere:
Yenilmeyi unuttular! Avrupa devleriyle yıpratıcı maçlar
oynamadılar,yenilmeme alışkanlığı süreklilik kazandı. Özgüvenleri
yükseldi, ayakları hemen hiçbir maçta dolaşmamaya başladı. Ligde ve
Türkiye Kupası'nda zaten nadir kaybediyorlar, Avrupa'da da
oynayamayınca ortaya yenilgiyi neredeyse unutmaya yüz tutmuş bir
oyuncu grubu çıktı. Fenerbahçe'nin özgüveninin tavan yapmasında,
özellikle Kadıköy'deki cesur futbollarının yıllanmış alışkanlık
kazanmasında, sanırım bu faktörü de görmezden gelmemek gerek.