Galatasaray için yazarlar ne yazdı?
Hafızalara kazınan maçın ardından Trabzonspor'u İstanbul'da 4-3 mağlup eden Galatasaray'da spor yazarları, bakın neler yazdı.
Levent Tüzemen (Sabah): Fizik olarak zayıf
Rijkaard'ın Galatasaray'ı yeniden organize etmesi gerekiyor. Sezon
başında "Total futbol"un güzel örneklerini sergileyen, hücumda
takım halinde çoğalıp, savunmayı takım halinde yapan, takım
disiplinini mükemmel uygulayan Galatasaray bu özelliklerinden hızla
uzaklaşıyor. Çünkü fizik gücü alarm veriyor.
Trabzon önünde iki ruhlu bir Galatasaray izledim. Fenerbahçe'nin
yenilmesinin verdiği moralle ilk yarıda coşkulu, istekli, ayağa
isabetli pas yapan, hücumu kanatlardan düşünen, tempolu bir takım
vardı.
Kewell ve Servet'le iki gol bulup kazanma hedefini ve isteğini
yakaladı.
Trabzon'un yaptığı alan savunması Galatasaray'ın hücum zenginliğine
fren olamadı. Oyunun kontrolü Galatasaray'ın elindeydi.
Sabri-Keita ikilisi sağdan ortaklaşa mükemmel ataklar düzenledi.
"Yorgun" denilen Kewell tempo olarak diriydi. Baros çok etkisiz
kaldı. Sarp isabetli pas kullanma konusunda yine kısırdı ama bir
kez daha sahanın en çalışkanıydı. Bir cengaver gibi mücadele etti.
İlk 11'den kaleci Franco ile Sarp dışındaki tüm oyuncular kendi
milli takımlarının vazgeçilmez oyuncuları. Böyle zengin ve
tecrübeli bir kadro fizik olarak düştüğünde ve rakip oyuna
ağırlığını koyduğunda bile birikimlerini sahaya yansıtmak
zorundadır.
Osman Tanburacı (Yeni Şafak): Keita'nın önemi
[page_end]Şunu peşin söyleyeyim ki Trabzonspor'u çok diri buldum.
Bütün maç pes etmediler. İki golle geriden gelip Galataaray'ı
yakaladılar. Colman'ın golü geliyorum dedi… 4-2 geri düştüler
üçüncüyü de attılar! E pes ama… Hani ne derler; Allah sevdiği
kuluna önce eşeğini kaybettirir sonra buldurur sevindirimiş ya…
Galatasaray da işte öyle oldu. Fenerbahçe'nin yenildiği hafta zor
da olsa üç puanı kaptı.
Galatasaray'ın zorlanmasının ana sebebi; orta sahayı geçene kadar
çok zaman öldürüyor. Başta Ayhan! Her topu kaybedene kadar sürüyor.
Arada bir güzel işler de yapıyor ama tükettiği enerji ve zaman
sevabından fazla. Ayhan topla yürüyünce rakip de savunmasına
gömülüyor. İkinci bir Ayhan da Arda… Ayhan'dan daha becerili olduğu
için seyir zevki veriyor ama takım bu ikisiyle zaman kaybediyor.
Bence Arda oyunun ortasında oynamaz! Bunu Rijkaard da biliyordur
ama Kewell oynarsa çaresiz Arda da içe kayar!
Mustafa Sarp da bir başka değirmen taşı, rakibe basıyor ama topa
hiç basamıyor. Galatasaray üretim zorluğu çekiyor.
Dikkat edin takımın işleyişi geriden oyun kurarak oluyor. Kaleci
Leo degaj yapmıyor, her topu eliyle savunmasına atıyor ama ne çare,
top buradan oyuna girene kadar seyredeni de fıtık ediyor. Leo degaj
yapmıyor ama savunmasına verdiği toplar uzun kontra olarak ekseriya
rakibe gidiyor. Bu oyun tarzında sakatlık var! Top yere inmeli.
Trabzon karşısında Baroş'u mumla aradım bulamadım! Bu kadar
kanatlara yollanan uzun toplarla Baroş topu ancak havada gördü.
Attığı gol kendini de takımı da kurtardı.
Galatasaray'da Keita'nın önemi büyük. Ne yazık ki onu da çok
kullanmıyorlar. Ne zaman ki top Keita'ya geliyor hem takım
hareketleniyor hem top gol noktalarına taşınıyor. İlk golde ve
öncelerinde Keita'nın yaptığı ortalar hep adrese teslimdi, ilkinde
Kewell'ın volesi kalecide kaldı, ikincisinde Gökhan'ın kafası
direkte patladı. İkinci golde de Keita'nın topu yerden kale içine
sert vurması ve Servet'in ayak darbesiyle geldi. Sonrasında yine
Keita ortaladı Baroş nefis indirdi Arda attı. Yine Keita Barış'ı
kaçırdı gol Baroş'la geldi. Bunlar ders niteliğinde. Galatasaray
rakip alana ne kadar çabuk yıkılırsa o kadar çok gol bulur.
Keita olmasa Galatasaray bu maçı zor alırdı. Hatırlatırım;
Ankaragücü maçında Keita yoktu!
Ahmet Çakır (Zaman): Çılgın bir maç
[page_end]Doğru dürüst gol pozisyonu bile olmadan bir çuval gol...
Çok rahat kazanılabilecekken neredeyse fark yenilecek bir altüst
oluş... Ve soluk soluğa bir galibiyet... Böyle bir maç başka nasıl
nitelenebilir: Evet, çılgın bir maçtı.
Gaziantep'ten gelen haberle coşan Sarı Kırmızılıların bu
karşılaşmayı nasıl bir hırsla oynayacakları çabuk görüldü. Ayrıca,
son iki haftada yitirilmiş 5 puanın acısı da taze sayılırdı. Dolu
ve coşkulu tribünler bu maçı başlamadan bitmiş sayıp gelecek
haftanın hesabını yapar gibiydi.
Bu rüzgarla Sarı Kırmızılı takım neredeyse 40. saniyede golü
buluyordu. Atak olgun, şut güzeldi ama o kadar... Sonrasında da
Galatasaray'ın oyundaki etkinliği sürdü. Daha bu dakikalarda dikkat
çeken bir durum, Rijkaard'ın oyuncularının daha çabuk olmalarını
sağlamanın yolunu bulmuş olmasıydı.
Rakipte Yattara'nın yokluğu, Selçuk, Gökhan ve Song'un kulübede
kalışı gibi etkenler de Sarı Kırmızı takımın avantajı olarak
görülebilirdi. Broos'un bu tercihleri epeyce başağrıtıcı
nitelikteydi. Bunu görmek için de çok beklemek gerekmedi.
Bunlara karşılık Gökhan Zan ve Sabri'nin sakatlıktan çıkıp
takımdaki yerlerini almış olmaları da Cim Bom'un kazancıydı. Kadro
dengesini bulan Sarı Kırmızılı takım sezon başındaki parıltısını
tekrar gösterebilirdi. Pek de öyle olmadı.
Futbol dilinde ilk 10 dakikadaki 3 önemli fırsat, dördüncüsünün gol
olacağı anlamına gelir. Nitekim ikinci 10 dakika boş geçmiş olsa da
üçüncü dilimin başında bu görüş hükmünü yürütmüş oldu.
Bundan sonra oyun soğumuş gibiyken Kewell'ın boş kaleye atamadığı
top maçın kırılma anlarından biri olabilirdi. Bunu da Trabzonspor
kalecisi Silva, Servet'e yaptığı kıyakla önlemeye çalıştı.
Brezilyalı kalecinin elinden kaçırdığı top neredeyse aynı anda iki
gol yemiş kadar yıkıcıydı!
Ancak bu golle maçın bittiğini sanmak da Cim Bom'a pahalıya
maloldu. Trabzonspor'un pozisyon bile olmadan bulduğu iki gol Sarı
Kırmızılı takımı ciddi bir bunalıma sokacak nitelikteydi. Çünkü
Hakan Balta'nın olağanüstü formsuzluğunun yanında Arda ve Baros hiç
oyunda yoktu. Kewell da attığı gol dışında kayboldu. Galatasaray
Ayhan, Mustafa ve Sabri'yle ayakta durmaya çalıştı. Trabzonspor'dan
başka bir rakip Galatasaray'a geçen sezonki Kocaelispor rezaletinin
bir benzerini yaşatabilirdi.
Takımının bu kadar avantajlı bir durumdan çökercesine dağınıklığa
düşmesi karşısında Rijkaard zorunlu hamleyi Barış'la yaptı. Ancak
haftalardır kulübeye bile sokmadığınız oyuncudan ne verim
alınabileceğini de ona sormak gerekiyordu. Neyse ki Barış bu tür
küskünlüklerin adamı değildi. Ayrıca, Broos'un Barış Memişli,
Alanzinholu hamlesinin de Trabzonspor'u güçlendirici değil tam
tersi bir etki yaptığı ortadaydı. Yine de gol bulan o oldu. Bunun
nedeni Galatasaray'ın sanki Barcelona ile oynuyormuş gibi panik
içinde oluşuydu.
Doğrusunu isterseniz Cim Bom'un bundan sonraki iki golünün nasıl
olduğunu pek kimse anlayamadı. İkisinde de Trabzonspor'un savunma
dağınıklığının rolü Arda ve Baros'un dokunuşlarından çok daha
açıktı. Kaybedilmesi ve çok ciddi bir bunalımın doğması daha
muhtemel olan maçtaki mucizevi gelişme belki de Galatasaray için bu
sezonun en büyük şansı oldu.
Gökhan Zan'ın maçı sakatlanmadan bitirmiş olması da karşılaşmanın
haber değeri taşıyan bir yönüydü.
Hakan Ünsal (Star): İmdada Arda ve Baros
yetişti
[page_end]Daha 1. dakikada maç, “Bugün çok pozisyon ve heyecan var.
Sizi yerinize oturtmam!” diyordu. Galatasaray zaten çok pozisyona
giren bir takımken, üstüne bir de Hugo Broos, Umut’u önde tek
bırakıp kontra düşüncesiyle sahaya çıkınca, arkayla fazla yaslanan
Trabzon ilk yarıda çok pozisyon verdi. İlginç; belki de en çabuk
kontraya çıkan takım olan Trabzon, maçın ve ikinci yarının başında
bu özelliğini kullanabildi. Galatasaray ilk yarıda Trabzon yarı
alanında ve ceza sahasında o kadar rahat oynadı ve pozisyonlara
girdi ki, belki de şimdiye kadar yaptığı maçlar içerisindeki en
kolay ilk yarısını oynadı.
Trabzon ilk yarıda ne orta sahada kalabalık olmanın avantajını
kullanabildi, ne de iki kenarını kapatabildi. İlk 45’te Kewell,
Keita ve Ayhan’ın şovunu seyrettiler. Fizik gücü yerine gelmiş bir
Ayhan, Galatasaray için ne kadar önemli bir güç olduğunu bir kez
daha gösterdi. Serbest vuruştan yenilen golde uyuyan defanstan
sonra takım da uyumaya hatta bir sonraki Fenerbahçe deplasmanının
rüyasını görmeye başladı. Rüyayı kabus yapan ve takımı uyandıran
Colman oldu.
İkinci yarıda roller değişmiş, orta sahada Colman ve Ceyhun’la
kontrolü eline almış olan Trabzon, 45’le 65 arası çok etkili oynadı
ve maçı kazanacak pozisyonları buldu. Fakat maçın başından beri
sahada neredeyse hiç olmayan Baros ve Arda ikilisi Galatasaray’ın
imdadına yetişti.
Çok entresan bir maç oldu. İlk yarıda Galatasaray maçı kazanacak
kadar pozisyona girerken, ikinci yarıda defansın büyük hatalarıyla
birlikte kaybedecek kadar pozisyonlar verdi. Trabzon maçında
defansta yaşanan sıkıntıları görünce Saracoğlu deplasmanının
Galatasaray için her zamankinden daha zor olacağı belli. Rijkaard’a
söyleyeceğim bir şey var. Birincisi Barış’ı daha çok kullanması
hatta Saracoğlu’nda faydalanması. İkincisi defansına çeki-düzen
vermesi. Yoksa 10 yıllık süreç 11 yıla çıkar!
Yalçın Dümer (Fanatik): Alabora
[page_end]Antep’ten gelen haber sevindirici, bir nebze olsa da
moral her iki takım adına... Gerçi her ikisinin de puan kaybı lüksü
özellikle misafirin yoktu. Ali Sami Yen tıklım tıklım boş yok.
Volüm maksimum! Galatasaray yıllar sonra sorunsuz. Emre Aşık
dışında Florya’da revir boş. Durum bu vaziyetteyken doğal olarak
Rijkaard da malzeme sürüsüne bereket. O da akla en doğru gelen
onbiri sürmüş, en azından sahadaki manzara bu...
İlk yarıda Trabzon ceza sahasına kamp kuran takım, ev sahibi.
Ayhan’ın topla fazlaca aşk yaşamasının ve Baros’un boşvermişliği
dışında, maça konsantre olmayan yok gibi. Özellikle açılış golüne
imzasını koyan Kewell zeki oyunuyla kürsüde. Keita’nın sağ
kulvardan bindirmeleri yine inanılmaz. Gerçi o da Ayhan gibi topla
fazla haşır neşir olduğu için zaman zaman Neeskens’e saç baş
yoldursa da, karşı tarafı bir hayli yıprattı.
Ve o Keita biraz şansıyla Servet’in golüne asist de yapınca,
sahanın iyilerinden göründü. Tayfun Çora’nın plasesi havalı gidişe
fren ve ilk 45 stop.
İkinci yarı Colman keyfi. Toplu halde tıp! Ortada kuyu yok, Servet
ve Gökhan var desek yalan olmaz. Göbeğe atılan her top tehlike
birinci dereceden. Sonra bir Barış hamlesi Hollandalı’dan... Başta
anlam yükleyemedik ne iş diye, Nonda ve Elano dururken. Anlasak
zaten Rijkaard olurduk.
Önce Arda sonra da o dakikaya kadar uyuyan Baros. Sami Yen’de düşen
suratlarda gülümseme, sırıtma da diyebiliriz. Colman’ın golü bir
tutam heyecan...
Evet Galatasaray büyük bir maçı kayıpsız geçti. Sonuç hoş ama,
defanstaki boşluklar bir hayli nahoş, özellikle ilerleyen günler
için. 4-3’lük skoru Fanatik Web Tv’deki programımızda söylemiştik.
Kahin değiliz ama bu takımı tanıyoruz sanırım. Fenerbahçe maçı mı?
Arka bloğu hallederlerse, haftaya liderlik koltuğu alabora...
Rıdvan Dilmen (Milliyet) Kolayı zora soktular
[page_end]Trabzonspor belli ki bu yarışın içinde olmayacak.
Galatasaray’ın iki haftalık düşüşten sonra bu galibiyete ihtiyacı
vardı
Galatasaray takımı dün gece kolayı zora soktu. Maça fırtına gibi
başladılar. Çok yüksek tempoyla Trabzonspor’u özellikle kenarlardan
çok yıprattılar. Müthiş baskı iki tane de gol getirdi.
İlk yarı bitmek üzereyken gelen Trabzonspor golü bir anda oyunun
çehresini değiştirdi. Soyunma odasına iki farklı önde girip, ikinci
yarıda bekleyerek kontrataklarla pozisyon bulmayı kafasında
planlayan Galatasaray bu şok golle tedirgin oldu. Trabzonspor da
ümitlendi.
İkinci yarıya moralli başlayan Trabzonspor baskıyı artırdı, presle
top kapıp Galatasaray’ı sahasına hapsetti. Nitekim Colman’ın presle
kazanıp attığı mükemmel golle beraberliği yakaladılar.
Beraberlikten sonra Galatasaray beş dakika kendine gelemedi. Önemli
takımları yenmek için o şaşkınlıktan faydalanmak lazım. Trabzonspor
bu bölümde savunma arkasına atılan toplarla net pozisyonlar da
buldu. Bunlardan birinde Serkan’ın kaçırdığı pozisyon kırılma
noktasıydı.
Daha sonra yine bir kenar hücumunda arka direğe kesilen ortayı
Baros, Arda’ya indirdi. Sürpriz oyuncu Arda demarke vaziyette golü
yaptı. Bu kez Trabzonspor’un gardı düştü. Barış’ın mükemmel ayak
üstü şut asistiyle Baros, Galatasaray’a rahat bir nefes
aldırdı.
Son bölümde Trabzonspor yine kıpırdadı. Savunma arkasına atılan
topta Gökhan çok iyi kesti, Colman takımını yine umutlandırdı.
Galatasaray son dakikalarda sıkıntı yaşasa da çok önemli bir üç
puanı aldı.
Galatasaray’ın açıkcası kadrosu Trabzonspor’a göre kesinlikle daha
iyi. İki takım arasında ciddi bir fark var. Bu fark maçın ilk
yarısında ortaya çıktı. İki saat önce Fenerbahçe’nin kaybetmesi de
Galatasaray’ın iştahını kabarttı. İlk yarının tamamında çok
iyiydiler. Yedikleri gollerden sonra toparlanamayışları ise
Galatasaray’ın tek handikapı. Ayrıca orta sahaya çok yük
bindiğinden oyunun son bölümlerinde rakibe pozisyon veriyorlar.
Bunun nedeni de iki bekin sürekli ileriye çıkması, öndeki
oyuncuların yardıma gelmemesi. Ortadaki ikili hem beklerin
açıklarını kapacak, hem hücum presi yapacak, hem savunmaya destek
sağlayacak. Böyle olunca da yorgunlak başlıyor, verim ister istemez
düşüyor.
Arda eleştirildiği maçlarda bana göre çok iyi oynamıştı. Dün iyi
oynamadı, golünü attı. Galatasaray’ın bir diğer iyi oyuncusu bir
kaç hataya rağmen Ayhan’dı. Takımının rakip alana yerleşmesinde
önemli faktördü.
Trabzonspor belli ki bu yarışın içinde olmayacak. Galatasaray’ın
iki haftalık düşüşten sonra bu galibiyete ihtiyacı vardı.