Futbol sevdasının başına kurulmuş tuzak bir portre yine
karşımızda... kim?
Yine aynı isim, gerilim sahnelerinin figüranı Fatih Terim.
Futbol dünyamızda futbolu çok iyi bildiği söylenen bir kaç
tesadüfi başarılarla göklere çıkarılan sahte imparator.
Bitirimlik kurslarını artistlik pozlarla birincilikle bitiren,
agresif hareketlerle kameralara clark çeken, "dünyayı ben
yarattım" edasıyla hakemlere kafa tutan, evvelce rahmetli
futbolcu Erol Togay'a kafa atan, şimdi ise; Selahattin Aydoğdu'nun
Alaçatı'daki mekanını damatları ve adamıyla basan, popüler olmakla
kendisine her hakkın tanındığını düşünen, sözde futbol direktörü.
Şanslı olmaktan başka hiç bir özelliği olmayan,Türk futboluna zarar
veren sahte imparator Fatih Terim.
Görgüsüzlük, kabadayılık, kibir, kendini beğenmişlik, saygısız
tavırlar, şiddet ve sevimsiz çirkinliklerin fotoğrafı. Orman kanunu
akademisyeni..
Saha içindeki sportmenliğin yok olmasının örneği ve aynı zamanda,
değerlerin talan edilmesinde kirli bir referans.
Gerçeklerin farkına varmak için bu kadar küstahlık delilleri
yetmez mi?
Ama her nedense, hala Fatih Terim gibi uçan balonların peşinden
gitmeye devam ediliyor.
Bir adalet gelse futbolumuza, haklı ile haksız, doğru ile
yanlış, kibirlilerle mütevaziler, yani sahte imparatorlar değil de
gerçek teknik adamlar birbirinden ayırt edilse; futbolda güller de
açar papatyalarda…
Önemli olan aynaya baktığında kendini görebilmektir.
Futbolu şiddete sürükleyen baş aktör Fatih Terim, aslında
gerilim sahnelerinin figüranıdır. Fatih Terim kendini özel ve
imtiyazlı bir kişi olarak görüyor. “Ders almam ders
veririm” demek bir kompleks, bir saplantıdır. Aslına
bakarsak eğer, paradoksal anlamda da kendine güvensizliktir.
Balonların gururu iğnelerle karşılaşıncaya kadardır. Tıpkı Fatih
Terim'in gazabına uğrayan mazlumların sesi, basına mertçe adam gibi
açıklamalarda bulunan, acılı Adana kebabıyla ders veren, Selahattin
Aydoğdu gibi.