Fenerbahçe'nin, İngiltere Premier Lig takımlarından
Arsenal ile dün akşam Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynadığı
şampiyonlar ligi play off ilk maçında Gezi
Parkı olayları ile ilgili organize
bir hareketle hükümet ve Türk polisi protesto
edilmiştir.
Bu duruma seyirci kalınmamalıydı. Başta UEFA ve TFF olmak
üzere Fenerbahçe yönetimi bu duruma kesinlikle müsade
etmemeliydi.
Nitekim, Fenerbahçe Arsenal karşısında
Kadıköy'de ağır bir yenilgi alıp adeta yokları oynarken bir takım
kendini bilmez taraftar
topluluğununTrabzonspor'un 61. dakika (sporla
alakalı) şovundan esinlenerek Fenerbahçe Arsenal
karşılaşmasında dakikalar 34'ü gösterdiği anda
tribünlerden "Her yer Taksim
her yer direniş" sloganları ve
sonrasında da "Sık bakalım sık bakalım biber
gazı sık bakalım, jobunu bırak kaskını çıkar delikanlı kim
bakalım" sloganları atıldı. Bir grup Fenerbahçe
taraftarının da spor müsabakasında kel alaka bir
şekilde"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye
bağırması abesle iştigaldir. Bu tür söylemlerin maçla ve sporla ne
alakası var. Tribünler spor müsabakası izleme yeridir,siyaset
meydanı değil.
Keza, spor müsabakasında siyasi tezahürat yapmak spor
ahlakı ile uyuşmadığı gibi sporun ruhuna da aykırıdır.
Ayrıca Kadıköy Şükrü Saraçoğlu stadı devlete meydan
okunacak yer değildir. Hükümeti veya ona bağlı emniyet mensuplarını
pretosto etmek için ülkemizde misafir olan bir takımın yanında ve
bu maçı televizyon başında izleyen yabancı seyircilerin gözleri
önünde siyasi bir şekilde tezahürat
yapılması,yaptırılması ve yapılmasına göz yumulması sporla ve spor
adamlığıyla bağdaşmamaktadır.
Bu durum göstermektedir ki; siyasetin sporla iç içe olması
ve spora müdahale edildiğinde maalesef bu gibi sonuçlar da ortaya
çıkmaktadır.
Hep deriz spora siyaset bulaşmamalıdır. Spora siyaset
bulaşırsa onun adı spor olmaz, herkes kendine göre bir ad koyar.
Gerek merkezi siyaset, gerekse yerel siyasetin spor içerisinde
belirleyici olmaması gerekir.
Nitekim 3 Temmuz 2011'de başlayan şike soruşturmasının
odağında yer alan Fenerbahçe'nin ceza almaması için Başbakan
Erdoğan tarafından "şike konusunda kulüplerin değil,
şahısların cezalandırılması" konusunda ülkemize davet
edilen UEFA Başkanı Michel Platini'ye telkin ve tavsiye de
bulunulmuştur.
Hakeza böyle olması göstermektedir ki; siyaset sporun
yanında değil tam içindedir. Ancak işin en ilginç yanı ise asrın
şike davasında Fenerbahçe'nin bu davadan ceza almaması için böyle
bir gayret sarf edilmesine rağmen hükümetin anlamsız bir şekilde
protesto edilmesi manidardır.
Zira, Başbakan Erdoğan tarafından böylesine açık bir
destek Trabzonspor'a verilseydi 2010-20111 kupası
bordo-mavili takımın müzesinde olabilirdi!
Nurettin Özgenç