G.Saray Hıncal Uluç'u haklı çıkardı

G.Saray'ın fırtınalar estirdiği haftalarda yaptığı sert eleştirilerle sarı-kırmızılı camianın tepkisini çeken Hıncal Uluç tespitlerinde haklı çıktı..

İNTERNETSPOR/ ÖZEL

G.Saray'ın Avrupa'da ve Süper Lig'de fırtına gibi estiği dönemde oyun sistemini ve Frank Rijkaard'ı ağır sözlerle eleştiren Hıncal Uluç, taraftarı olduğu sarı-kırmızılı camiadan dahi aldığı büyük tepkilere rağmen sürdürdüğü tespitlerinde haklı çıktı..

Son iki maçında önce Eskişehirspor ile Ali Sami Yen'de 1-1 ardından da UEFA Avrupa Ligi maçında yine sahasında Sturm Graz'la 1-1 berabere kalan G.Saray, Başkent deplasmanında A.Gücü karşısında dağıldı... Uluç, Cimbom'un farklı kazandığı maçlarda sonra bile özellikle 'Balla kazanılmış galibiyetler' yorumlarıyla dikkat çekmişti...

Uluç, Rijkaard'ı eleştirmeye daha G.Saray'ın başında çıktığı ilk resmi karşılaşma olan Tobol maçıyla başladı...

Hıncal Uluç, bu mücadele sonrası Hollandalı Teknik Adam Rijkaard'ı sahaya sürdüğü kadro dolayısıyla Tromsö faciasını hatırlatıp şu sözlerle eleştirmişti:

"Rijkaard'ın gençleri tercih ettiği kanısında değilim! Gençleri tercih ediyor olsaydı bundan önceki maçların en göze batan iki futbolcusu vardı: Emre Çolak ve Uğur Uçar. İkisi de harika toplar oynuyorlardı. İkisiyle de başlamadı oyuna. Emre hiç oynamadı. Uğur da Alparslan'ın kırmızı kart görmesi üzerine oyuna alındı. Yani gençleri tercih eden hocanın gençlerin en iyisini kenarda bırakmasını anlamanın imkanı yok. O zaman gençleri tercih ettiğini söyleyemeyiz. Kendi kafasına göre bir takım yaptı, genç yaşlı ayrımı yapmadan kendi düşüncesine göre oynattı. Sahaya çıkardığı takım bana biraz fantezi gibi geldi. Bana Tobol'u ciddiye almıyor gibi geldi ki yanlış; futbolda böyle bir şey yok. Tromsö'yü ciddiye almayan Galatasaray'ın başına neler geldiğini gördük! Şu anda Galatasaray tur atlamış falan değil. Yeni bir Rijkaard fantezisi Galatasaray'a çok pahalıya mal olabilir. İlk maçında ağır bir eleştiri yapmak istemiyorum. Rijkaard dünyanın sevdiği saydığı isimlerden bir tanesi. Ama teknik direktörlükte frekans uyumu çok önemli. İspanya Milli Takımı'nın hocasını alıyoruz Türkiye'de dökülüyor, Türkiye'den kovduğumuz adam gidip İspanya Milli Takımı'na hoca oluyor. Böyle matrak işler olabiliyor. Onun için biraz sabırlı olmak gerekiyor. Bu sabrın bedeli erken ödenmeye başlanırsa da o zaman Rijkaard'ın alacağı yaralar çok büyük olur. Yeni bir Feldkamp faciası yaşamamalı Galatasaray.

YENİ BİR TROMSÖ FACİASI YAŞANABİLİRDİ

Uluç, G.Saray'ın Tobol ile oynadığı Avrupa Ligi maçı sonrası G.Saray'ın 2. bir Tromsö faciası yaşayabileceğini söylemişti... Gerçi Rijkaard daha takımı yeni yeni tanımaya başlamıştı... Ama sonuçta karşısındaki takım da futbolu neredeyse hiç bilmeyen bir Kazak takımıydı... Uluç yine kalemini keskin bir şekilde kullanıp Rijkaard ve G.Saray'ın futbolunu eleştirmiş sonraki turdaki rakip olan Netanya maçını dehşet içinde beklediğini belirtmişti..

Tobol maçından sonra Uluç şunları kaleme almıştı...

"Tobol futbolu hemen hemen hiç bilmiyor. Buna rağmen iki müthiş pozisyonları var ki Galatasaray kurtarmadı o pozisyonları. Çok zor goller attı Galatasaray. Onları atamayabilirdi. Şu anda dövünüyor olabilirdik. Oysa bu maçı Galatasaray'ın antrenman maçı havasında oynayıp açık farkla kazanması lazımdı. Hiçbir sıkıntı duymadan. 90. dakikada ikinci gol gelene kadar diken üstündeydi bütün Galatasaray seyircisi. Böyle bir şey olmaz.

Usain Bolt benimle yarışıyor ve son 5 metreye kadar yarışı kimin kazanacağı belli değil!.. Böyle bir şey olabilir mi? Aynen olay bu... Birinci Tobol maçına göre de üstelik daha da futbol oynamaya yakın bir Galatasaray var sahada...

Şimdi Maccabi Netanya maçlarını dehşet içinde bekliyorum. Çünkü Maccabi futbol oynayan bir takım. Rijkaard'da çözemediğim şeyler var. Uğur gibi bir adam elindeyken, nasıl bunu düşünmüyor ve hâlâ Sabri ile oynuyor anlamıyorum. Gazetelerde okuyorum "Bana bir sağ bek lazım. Sivassporlu Abdurrahman'ı" isterim diyor!.. Galatasaray'da yeni oyuncu lazım olacak en son mevkii sağ bek. Gereğinde Barış da oynar orada. Türk Milli Takımı'nda oynayabilecek 3 tane sağ bek var Galatasaray'da. Bunların en kötüsünü oynatıyor. Üstelik "Bana sağ bek lazım" diyor. Vay anasını sayın seyirciler. Hakikaten şaşırıyorum!..

VE ULUÇ "G.SARAY TESADÜFEN KAZANDI" DEDİ

[page_end]

Rijkaard'ın G.Saray'ı kazanmaya devam ettikçe birçok yorumcu herşeyin yolunda gittiğini yazdığı zamanlarda Hıncal Uluç herkesten farklı düşünmeye devam etti... G.Saray ligin zorlu ekiplerinden G.Antep deplasmanında 3-2 kazanıyordu... Galibiyet galibiyetti sonuçta ama Uluç sarı-kırmızılıları kızdıran şu yorumu yapmaktan bir an çekince duymadı... G.Saray tesadüfen kazanmıştı... Ve maçı Antep'te aynı skorla kazanabilirdi Uluç'a göre...

İşte Uluç, Antep maçı sonrası şu eleştirileri kamele almıştı...

"Gaziantep maçına gelinceye kadar özel veya resmi hiç ciddi bir rakiple, futbolu biraz oynayan bir rakiple oynamadı Galatasaray. Gerek Kazakistan, gerek İsrail takımı, Türkiye 2. Ligi'nde zor oynayacak takımlar. Bu takımlar önünde kazanılan çok kolay galibiyetler Galatasaray'ı belli ki yanlış düşünce içine sevk etmiş. 'Galatasaray' derken özellikle Rijkaard'ı kast ediyorum. Antep maçını tesadüfen kazandı Galatasaray. Aynı, hatta değişik bir skorla Gaziantep de kazanabilirdi.

Gaziantep önünde Galatasaray'ın maça 2- 0 başlamak gibi bir avantajı oluştu. O 2-0 olduğu dakikalarda Galatasaray'ın başka bir pozisyonu var mı, başka bir şutu var mı, başka bir eylemi var mı? O 2-0 fırtına gibi başlangıcın, Gaziantep'in üstüne çökmenin ve arka arkaya gelen hücumların sonucu değil. O 2-0, iki kontratakta usta ayakların topu iyi kullanmalarının sonucu. İki harici akın, iki gol. Üçüncü akını yoktu Galatasaray'ın! Maçın genel görünümünde futbolu oynayan, topa sahip olan, baskı kuran takım Gaziantep'ti ve de garip bir şekilde Frank Rijkaard'ın oyuna müdahale etmediğini gördüm...

Galatasaray oyunu götüremiyor, orada yanlış, sahadaki oyunun karşılığı olmayan bir tabela var ve o tabela her an değişebileceğini gösteriyor, ilan ediyor adeta ama Rijkaard önlem almıyor. İnanamadım. Hatta neredeyse her pozisyonda not alan Neeskens gibi bir futbol devi orada olmasına rağmen oyunu uzun süre seyrettiler. Sonra değişikliklere başladılar; büyük şaşkınlığa düştüm!..

Kaleci Franco'yu çıkarıp, Nonda'yı alsa ancak bu kadar şaşırırdım. Daha garip bunu yapabilirdi çünkü! Anlayamadığım bir şey var. Avrupa'nın en önemli, en önde gelen hocaları Galatasaray'a geliyorlar, geldiklerinde kendilerini kanıtlama ihtiyacı duyuyorlar ve garip işler yapıyorlar.

Gerets de böyleydi, Feldkamp da böyleydi şimdi bakıyorum Rijkaard da daha ilk maçında aynı yanlışı yapıyor. Oyuna kenardan sakin sakin baksan 'Bu maçta kimler değişmeli?' desen o değişmesi gerekenlerin hiçbirine el sürmedi. 'Kimler bu takımda devam etmeli?' desen o isimlerin üçü de kenara alındı. En iyi oynayan, en tehlikeli olan üç adamı kenara aldı sırayla!.. Keita'yı, Baros'u ve Arda'yı. İnanamadım. Netanya gibi bir takımın maçında '3 tane asist yaptı' diye Aydın'a tahümmül etti. Aydın, Gaziantep'te sahada yoktu. Dedim ki "Herhalde Rijkaard, Aydın'ı göremedi de ondan çıkarmadı oyundan!.."

Sahada görünmüyor adam, sahada yok olan adam 90 dakika oyunda kaldı. Aynen Emre (Belözoğlu) gibi oynuyor. Santranın 5 metre ilerisinde, 5 metre gerisinde, eli belinde yürüyor. Ne orta sahada var, ne hücumda var. Onu 90 dakika oyunda tuttu, inanamadım. Kewell girerken Keita'yı çıkardı. O sıralarda Galatasaray'ın tek tehlike yaratan adamıydı. Netanya'ya karşı ben de santrfor oynasam, ben, 70 yaşındaki Hıncal Uluç, o pozisyonlara girebilir, ben de o 3 tane golü atabilirdim. Öyle bir maçta, '9 pozisyondan altısını akıl almaz şekilde kaçırıp, üçünü attı' diye Nonda'yı oyuna aldı. Baros-Nonda değişikliğinin Galatasaray'ın futboluna hangi değişikliği getireceğini o anda birinin bana anlatması lazım.

G.SARAY BİRİSİNDEN ÇOK KÖTÜ BİR TOKAT YİYECEK

G.Saray'ın seri galibiyetleri devam ediyordu... Sarı-kırmızılı ekip Ali Sami Yen'de Kayserispor'u 4-1'le geçmişti... Bu farklı galibiyet sonrası Uluç yine bildiklerini söylemekten geri durmadı...

İşte Uluç, Kayserispor galibiyeti sonrası şunları söylemişti:

"Galatasaray- Kayserispor maçının gollerini çıkar, geri kalan 85 dakikayı şöyle bir izlet bakalım ve sor insanlara, 'Bu maç kaç kaç bitmiş olabilir' diye!.. '4-1' diyecek kaç kişi çıkacak!

Galatasaray'ın birinci golü tartışmalı. Baros'un kalecinin tutmak üzere olduğu topa vurmasına hakem faul çalsa pek çok kimse itiraz etmezdi. Bence faul yok ama faul çalsa kimse bir şey demezdi. İkinci golde korner yok, golü atan da hiç alakasız pozisyonda kendi kalesine gönderdi. Hani Galatasaraylı bir adam orada olur da baskı yapar. Hayır. Adam muhteşem bir santrfor golü attı kafa ile. Topun başında bir kaleci var, bir de o var. Bu ilk iki gol hiç olmayabilirdi. Sadece hakem kararıdır o iki golün kaynağı...

Üçüncü golün konuşulacak hiçbir yanı yok. Öyle bir gol senede kaç kere olur bilinmez. Ve o gol atıldığı zaman Galatasaray hiçbir şey oynamıyordu, Kayseri yükleniyordu, her an beraberlik golü bekleniyordu. Böyle bir ortamda 30 metreden muhteşem bir şut çıkardı Elano ve maç bitti. Şöyle bir baktığın zaman Galatasaray'ın 4- 1 galip gelmesi, Kayseri'yi futbolla boğmasının, ezmesinin sonucu değil. Hatta geçen hafta da söyledim. "Maçın başında 15-20 dakika fırtına gibi oynuyorlar" diye. Bu defa o da yoktu. Galatasaray'ın bu seneki görüntüsüne uyan, yakışan bir galibiyet aldılar sadece. 3.63'lük gol ortalaması yakaladılar ama görünen şu ki '

Bu takım birisinden çok kötü bir tokat yiyecek.' Futbolda şans iyi oynayanın yanındadır. Doğru, ona da itirazım yok. İyi bir kadrosu var. Ama Galatasaray bu gollerin hakkı olan futbolu bana seyrettirmiyor. Bence Rijkaard'ın önemli yanlışları var.

ULUÇ G.SARAY'IN İKİ EKSİKLİĞİNİ YAZMIŞTI

[page_end]G.Saray Ankaraspor karşısında 2. yarıdaki oyuncu değişiklikleri sonrası sonuca gidiyordu....

Oyunun başındaki Galatasaray seyrettiğim en iyi Galatasaray'dı. İlk yarıda gol atılmamış olması ikinci yarıda iki gol atmış olması, ikinci yarıdaki Galatasaray'ın iyi olduğu anlamına gelmez. Ben tam tersini düşünüyorum. İlk yarı sonunda, 'Galatasaray oynarken bile gol atamadı ikinci yarı maçı kaybedebilir' diye düşündüm. O kadar fark vardı. Galatasaray'ın iyi tarafı şu; kötü de oynasa skoru değiştirebilecek adamları var. Hem sahadaki 11'de var, hem kenarda oturanlar arasında var, hem de tribünde oturanlar arasında var. Bu kadar geniş kadro olduğu zaman birinden biri, bir şeyler yapabiliyor.

Benim Galatasaray hakkındaki düşüncelerimde temelde bir değişiklik yok. Galatasaray'ın iki çok önemli eksiği olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Her maç da çıkıyor zaten. Bu kaleci yeterli değil. Simoviç de ilk geldiği dönemlerde çok kötü oynamıştı. Hatta "Buraya Simoviç'in ikizi mi geldi" diye başlıklar hatırlıyorum ama sonra harikalar yaratmıştı. Leo Franco çizgi kalecisi.

Galatasaray'ın yarı sahasından korner dahil, herhangi bir duran top atıldığı zaman bir penaltıya ne kadar heyecanlanıyorsa, o kadar heyecanlanıyor. Çünkü kaleci yok kalede. Stoperler kafayı vurdurmazlarsa sorun yok, vurdururlarsa gol... Daha ben bu kalecinin, bir tek ortalanan topa çıktığını görmedim. Böyle bir kalecilik kalmadı artık. Bu kaleciyle Türkiye ligleri belki gider ama Avrupa'da tekrar şampiyonluk düşünüyorsa Galatasaray, Leo Franco ile işi zor.

Galatasaray'ın santrforu Nonda da değil, Milan Baros da değil. Milan Baros çirkinliklerine aynen devam ediyor. Gol atmak için oynamıyor, kendini yere atmak için oynuyor. Amacı rakibin kırmızı kart görmesini sağlamak, amacı penaltı kazandırmak. Bu çirkin bir düşünce. Bu Galatasaray formasına yakışmaz.

Ben Nonda ve Baros'la Galatasaray'ın santrfor mevkiinin dolduğuna inanmıyorum. Bu da şu demek; Avrupa hedefi olan bir takım için en önemli iki nokta olan kaleci ve golcü de Galatasaray'ın boşluğu var. Bunca transfer, bunca kadro zenginliği var ama temel iki noktada Galatasaray'ın henüz güvenilir adamı yok.

ULUÇ'TAN "BALLI GALATASARAY" YORUMU

[page_end]Fırtına gibi girdiği ligde fırtına gibi esmeyi sürdüren G.Saray 5'te 5 yapmıştı... Sarı-kırmızılı camiada ağızlar kulaklardeyken Hıncal Uluç yine eleştirilerini sürdürdü... Hemde Cimbomluları'ı kızdıran şu tespitle 'Ballı G.Saray'

İşte Uluç'un G.Saray'ın balıyla yürüdüğünü yazdığı çarpıcı yazısı:

"Beşiktaş oynadı, Galatasaray kazandı." Maçın özeti bu... Tabelanın 3-0 olması bu gerçeği değiştirmiyor. 

Gayet rahatlıkla 3-0 Beşiktaş da kazanabilirdi ama ne yazık ki medyamız geleneksel tabelacılığı içinde bu net ifadeyi kullanmaktan çekiniyor. Bol eyyam içinde yazmışlar maçı ve kendileri ile çelişki içindeler aslında. Galatasaray'ın en iyi oyuncusunda medya müttefik; kaleci Leo Franco.

Beşiktaş'ın en kötü oyuncusunda da medya müttefik; kaleci Rüştü. Bir takımı kalecisi kurtarmış, bir takımı kalecisi çözmüş. O zaman hangi takım iyi oynamış olur? Bunu dahi bir araya getirip, bir analiz yapamıyorlar. Hele o günden bu yana Mustafa Denizli'ye yapılan eleştirileri okuyorum; inanamıyorum. Ya Türkiye'de futbol analizi yapabilecek bir kafa yok, ki bu çok ağır bir itham olur ya da bunların hepsi gerçekten eyyamcı ve tabelacı. Maç öncesi Digiturk, derbi ile ilgili benimle kısa bir söyleşi yaptı. Geçen hafta sana söylediğimi anlattım: "100 kere oynasalar bu kadrolarla 99'unu Galatasaray kazanır ama futbolun güzelliği şu ki 100. ihtimal daima vardır."

Kadro farkının altını da şöyle çizdim: "Bugün Galatasaray'ın başkanı olsanız ve size deseler ki aynı Ankaraspor ve Ankaragücü'nde olduğu gibi, Beşiktaş emrinde olsa; hangi futbolcuyu bedavaya alırsın?" Ben bir tane sayamıyorum. "Tersi" dedim; "Beşiktaş Başkanısınız, Galatasaray'dan kaç kişi alırsınız?" En az 15 kişi sayılır.

Galatasaray'ın bırak kulübesini, tribünde oturanlar Beşiktaş'ta direk oynar. Böyle bir kadro farkı varken bu maçı bu kadar bariz Beşiktaş üstünlüğüne sokan şey ne; Mustafa Denizli'nin, tarihsel, gayet iyi bilinen çözümcülüğü, maçı maçtan önce oynayıp kafasında çözmesi. Mustafa Denizli harika bir taktik bilgisine sahip. Alkışlanması gereken. Aksine sahaya sürdüğü kadro büyük eleştiri aldı. Ben inanamıyorum. Tabii ki sürpriz yapman lazım. 100 kere oynadığın zaman 99'unu kaybedeceğin bir maçı kazanmak için rakibini şaşırtman lazım. Normal koşullarda her zaman karşındaki rakip kazanır ve nitekim şaşırtma taktiğinin başarıya ulaştığını bizzat Rijkaard söylüyor: "Çok şaşırdım" dedi. Daha maçın başlama düdüğü çalmadan Rijkaard gibi bir adamı şaşırtıyorsan; 'birinci adımı doğru atmışsın' demektir.

Peki Beşiktaş'ın istatistik olarak en çok pozisyona girdiği maç hangisi; Galatasaray maçı. Türkiye liginin en güçlü kadrosuna karşı, en fazla pozisyonu buldu Beşiktaş. O zaman bu kimin eseri. O zaman bu Mustafa Denizli'yi alkışlamak mı, yermek mi lazım!..

Bir gazeteci olarak hakikaten utanıyorum. Bu eleştirileri okurken utanıyorum. Söylediklerimin içinde insanları şaşkınlığa uğratacak, 'Vay Hıncal neler keşfetmiş' denilecek hiçbir şey yok. Hepsi istatistiklere dayalı, konuşulan, yapılan analizler.

Bunları bulmak çok basit. 10 yaşında bir ilkokul çocuğu anlar. Ama tabelada 3-0 Galatasaray yazıyor ya!..

VE ULUÇ'TAN RİJKAARD'A UYUMA İKAZI

[page_end]G.Saray Kasımpaşa engelini 2. yarıda oyuna dahil olan Nonda'nın golleriyle aştı... Uluç bu karşılaşma sonrası Rijkaard uyuma diyerek ikaz etti...

Uluç, G.Saray kazanmaya devam ettikçe eleştirilerinin dozunu da arttırıyordu... İşte sivri dilli yorumcunun Rijkaard'ı uyumakla itham ettiği o çarpıcı yazısı..

"Rijkaard'ın Galatasaray'da nelerin yanlış olduğunu fark ettiğini dahi düşünmüyorum. Ligin başından beri ve de Avrupa maçlarında oynadığı bütün maçları kaybedebilirdi Galatasaray. Niye kazanıyor; çünkü son vuruşlarda Galatasaray'ın adamları kaliteli ve talihli. Rakibin adamları aynı ölçüde kaliteli ya da talihli değil. Kasımpaşa ilk yarıda 4 atardı Galatasaray'a. Maç da biterdi. İkinci yarıda muhteşem iki değişiklik yapsa, mucizeler yaratsa, gökten melekleri, cinleri koysa düzeltemezdi Rijkaard. Maçı birlikte izlediğim Galatasaraylıların söylediği bir laf var: "Maçın 5. dakikasında penaltı çalınsa, Ali Güneş kırmızı kart görse, Galatasaray 1-0 öne geçecek, Kasımpaşa 10 kişi kalacak ve bitecekti." Tamam ama bu ayrı bir şey. Sen bugüne kadar sıfır puan almış, tek galibiyeti olmayan Kasımpaşa'ya karşı oynuyorsun ve ilk 45 dakikada pozisyonun yok. Sen de 5'te 5 yapmış lig liderisin. Önemli olan bu!.. Hâlâ akıl fikir tabelada!.. 'Penaltı verilseydi, Kasımpaşa 10 kişi kalsaydı!' O pozisyon olmasa, birinci devre ne olacak!.. Kasımpaşa'nın 4 net pozisyonu var ki benim hâlâ içime sinmeyen, aklıma yatmayan Franco harika kurtarış yapıp bunları önledi. Kasımpaşa forvetlerinin akıl almaz kaçırdığı goller var. Birinci yarı bu!.. İlk yarı futbol oynayan takım lig sonuncusu Kasımpaşa. Bu mu şimdi Galatasaray? Hep böyle. Geçen hafta da böyleydi. Panathinaikos perişan etmedi mi Galatasaray'ı!.. Panathinaikos 7 atmaz mıydı Galatasaray'a!..

Galatasaray açık farkla kazanınca bunların hepsi unutuluyor. Ben unutabilirim, tribündeki Galatasaraylı unutabilir, Ortaköy'den geçerken benim yanıma gelip, "Hıncal ağabey bu kadar maç kazanıyoruz. Sana hâlâ beğendiremiyoruz" diyen taraftar unutabilir; tamam. Bunlara benim itirazım yok. Ama Rijkaard'ın görmesi lazım. Barcelona gibi bir takımı üstlenmiş, taşımış bir adamın Galatasaray'daki oyun kuramama ve oyun oynayamama aczini görmesi lazım. Oyun geriden kurulur. Galatasaray'ın Avrupa'ya duman attırdığı senelerde o zaferin 1 numaralı adamı Hagi değil, Popescu'ydu. Popescu topu oyuna geriden sokuyordu ve olağanüstü güzel akınlar başlatıyordu Galatasaray. Popescu'nun başlattığı akınları, Hagi'nin beyni ve zekâsı devam ettiriyordu. Şimdi Galatasaray geriden oyun kuramıyor. Stoperlerin iyi top kullanma yeteneği yok. Servet de oynasa, Gökhan, Emre de oynasa aynı. Kim var onların önünde? Güya iki ön libero; Mustafa Sarp ile Mehmet Topal. Onların da iyi top kullanma vasıfları yok. Yani Galatasaray'ın gerisi ve ortasındaki 4 adamın hiçbiri ileriye derinlemesine doğru dürüst top atamıyor. Bu yüzden ne yapıyor Galatasaray, spikerlerin 'hazırlık pası' dediği aptalca yan paslar ve geri paslar ile hücuma çıkmaya çalışıyor. Hücuma gitmesi gereken top Galatasaray kalesinde bitiyor.

BİR GÜN ŞANSI BİTECEK
[page_end]Galatasaray kalecisi topa ayakla vurmak zorunda kaldığı için de bu top yine geriye tehlike olarak dönüyor. Aptalca yan paslar yaparken kaptırıyorlar. Takım hücuma kalkmışken kaptırılan kadar tehlikeli top yoktur. Durduk yerde rakip gol pozisyonuna giriyor. Daha beteri, hepsinde bir adam eksiltme merakı var. Hepsi kendini Hagi zannediyor. Topu ayağına alan önce bir çalım atıyor pas verebilmek için. Çalım atmak bir riski göze almaktır, hele savunmadaysan...

Ligin başından bu yana atamıyorlar ama bir gün biri atacak, bir gün bu şans bitecek. Bir gün biri içeri vuracak. İçeri vurduğu zaman da göreceğim Galatasaray'ın halini. Geriden top çıkmayınca, oyunu ileriye götürmek, oyunu kurmak görevi, Galatasaray'ın aslında hücumda olması gereken ayaklarına kalıyor. Arda, Elano, Kewell, Keita, Baros. Ama bunlarda da akla hayale sığmaz bir çalım merakı var. Akla hayale sığmaz bir fantastik pas verme merakı var. Çalım atmadan pas verirlerse ayıp, ayağa basit pas verirlerse o da ayıp. İlle iki, üç kişiyi çalımlayacak, dört kişinin arasından çıkarak ne kadar büyük futbolcu olduğunu bütün televizyon seyircilerine gösterecek, ondan sonra da en olmadık adama, en olmadık şekilde, topukla, aşırtmayla, üç kişinin arasından pas verecek.

VE ULUÇ RİJKAARD'I BOMBALAMAY BAŞLADI

[page_end]Haftalardır galibiyetler serisini sürdüren G.Saray sonunda tökezlemişti... Uluç'a göre bu da normaldi... Hatta Es Es karşısında Hollandalı Teknik Adamı oyunu okuyamamakla suçlamıştı...

İşte Uluç'un Rijkaard'ı oyunu okuyamamakla itham ettiği o tespitleri:

Haftalardan beri söylüyorum; 'Galatasaray'ın bir tokat yemesi lazımdı...' Oynamadan bol gollü galibiyetler alıyor ve üstelik bu bol gollü galibiyetler kaliteli bir boyanın kötü kaportayı iyi göstermesine neden oluyordu. Şiddetli bir yağmurda kaportanın zayıf olduğu ortaya çıkar ve nitekim Eskişehir maçı bunu gösterdi. Galatasaray bu dersi yenilerek alabilirdi, berabere kalarak aldı. En azından 1 puan aldı. Bu maçı da geçmiş maçlar gibi gollü geçseydi, perşembe günü oynayacağı Sturm Graz veya yaklaşan Fenerbahçe maçında alabilirdi bu dersi ve bu çok daha ağır olurdu Galatasaray için.

Şimdi kendine gelme fırsatı yakaladı. Ayrıca '5'te 5', '6'da 6' gibi gereksiz bir stres duvarı konmuştu futbolcuların önüne. 7'de 7 yapsaydı, '8'de 8' duvarı olacaktı. Bu stresten de kurtuldular. Ben gerçekten Eskişehir maçının Galatasaray için çok talihli bir puan kaybı olduğunu düşünüyorum. Sezon başında bu tür kayıpların sindirilmesi, özümlenmesi kolaydır ama sene sonunda puan kaybının telafisi zor olur. Derslerin erken alınmasında her zaman fayda var.

Kaybedilen iki puan şampiyonluk yolunda herhangi bir etki yapmaz. Her işte bir hayır vardır inancı içinde hareket edilebilir ama Galatasaray'ın gereken dersleri çıkarması kaydı ile. Eskişehir karşısında puanı Galatasaray değil, doğrudan Rijkaard kaybetti. Bosna Hersek maçındaki Fatih Terim'i ne kadar ağır eleştirdiğimi biliyorsun.

Fatih Terim için söylediklerimin hepsi hatta fazlasıyla Rijkaard için geçerli. Hatta Rijkaard'ın elindeki kadro, Fatih'in elindeki kadrodan güçlü. Fatih Terim, Bosna maçının ikinci yarısını okuyamadı, oyuna doğru müdahale yapamadı ve 3. değişiklik hakkını kullanmadan maçı bitirdi.

BU NASIL BİR MAÇ OKUMAKTIR!!
[page_end]Rijkaard da maçı okuyamadı, iki yanlış değişiklik yaptı. Ondan sonra da 3. değişiklik hakkını kullanmadan maçı bitirdi. Fatih Terim'in 3. değişiklik hakkını kullanabileceği adamlar sakat Nihat ve de Nuri Şahin'di. Halbuki Rijkaard'ın kenarda oturttuğu adamlar; Brezilya Milli Takımı'nın Elano'su, Türk Milli Takımı'nın Ayhan'ı! Farka bakar mısın? Maçın gitmekte olduğunu bir türlü göremedi Rijkaard ve 3. değişiklik hakkını kullanmadı, inanamadım! Bu nasıl bir maç okumaktır!..

Galatasaray gol atamıyor, çünkü gol pozisyonuna giremiyor. Niye gol pozisyonuna giremiyor, çünkü havadan uzun toplarla oynuyor. Havadan uzun toplarla oynamak Eskişehir kalecisine antrenman yaptırmak. Armut gibi topluyor adam topları. Kenarda Rijkaard ve onun yanında Neeskens, ikisinin de futbolları ve futbol bilgileri önünde şapka çıkarırım ama bazen 'insanların basireti bağlanıyor' demek ki!.. 'Yahu şu topu yere basın. Yerden kısa pasla, ayağa oynayın' deseler Galatasaray, Eskişehir'i allak bullak edecek. Bunu demiyorlar bir türlü!..

Habire havadan uzun toplar atılıyor, El Saka'nın olduğu savunma ve kaleci İvesa da topları rahatça alıyor. Son 20 dakikaya bir bak... 'O son 20 dakikada koşmaz' denilen, '90 dakikayı çıkaramaz" denilen 'Fiziği yetersiz' denilen Arda, Galatasaray yarı sahasında, Mehmet Topal ile Mustafa Sarp'ın arasına gidip top çıkarıyor. 'Arda, burada senin ne işin var? Senin oynayacağın yer burası değil. Hele maçın bitmesine 15 dakika kala. Senin oynayacağın yer rakip 18'in üzeri. Oradan gol asisti yapacaksın, oradan rakibi eksilteceksin. Senin geride ne işin var!' diyemiyorlar. Mustafa Sarp ile Mehmet Topal top çıkaramıyorlar. Onlar top çıkarsalar Arda'nın ne işi var; kendi yarı sahasında. Görüntüye bak. Bu noksanlığı Rijkaard gibi bir adam, Neeskens gibi bir adam göremiyor!

Galatasaray'daki bozukluğun sebebinin Mustafa Sarp ile Mehmet Topal olduğunu kaç maçtır göremiyor. Sorunun bunların top çıkaramamasından kaynaklandığını görmüyor ve oyun kuramadıkları, oyun başlatamadıkları için de Galatasaray mecburen uzun topla oynuyor. Uzun topla oynayınca da 'armut piş ağzıma düş', Eskişehir'in kucağına gidiyor. Şimdi bu nasıl teknik direktörlük?

Ben bunu televizyondan görüyorum ki televizyon sahanın bir bölümünü verir, tamamını vermez, Rijkaard ile Neeskens kenardan göremiyor. Galatasaray'ın yanlış olmayan yerlerinde düzeltmeler yapıyorlar. 'Takımı kurtaracak adam' diye Aydın'ı sokuyor. Sakatlık Kewell'da değil ki!..

Kewell iyi oynamıyor tamam ama Kewell her zaman Kewell'dır... Orada en azından iki Eskişehirli'yi meşgul ediyor. Birisi Kewell'ın yanında, öbürü kademede.

KEİTA 60'TA BİTTİ
[page_end]Aydın girdi Eskişehir savunması rahatladı. Hiçbir tehlike yaratmadı Aydın. 10 kişiye düştü Galatasaray. Bu senin elindeki bir takım, ezbere bildiğin takım. Keita hangi maç 90 dakika oynadı. 60. dakikadan sonra Keita'nın bittiğini, biteceğini bilmeyen, görmeyen var mı?

Kötü oynayan Kewell'ı çıkarırken, artık oyundan düşmüş Keita'yı oyunda tutuyor! Öbürü kötü oynuyor ama oynuyor hiç olmazsa! Diğeri oynamıyor, yok artık. Bir de Kewell'ı çıkardıktan sonra Aydın'ı sağa koyabilmek için Keita'yı sola alıyor. Bu dakikadan itibaren Galatasaray'ın bir tane kanat akını var mı, Aydın'dan ya da Keita'dan? Bu nasıl teknik direktörlük!..

Ve Nonda'yı çıkarıp, Milan Baros'u sokuyor. Sanki Nonda'ya çok toplar geldi, Nonda atamadı!.. Top gelmiyor ileriye, sıkıntı Kewell'da, sıkıntı Keita'da, sıkıntı Baros'ta değil. Sıkıntı Mustafa Sarp, Mehmet Topal'da. Senin elinde Ayhan gibi biri varsa, bunu denemeyi dahi düşünmüyorsan, ne diyeyim!..

ULUÇ G.SARAY'IN BAŞINA GELEĞİ GÖRÜR GİBİYDİ

[page_end]G.Saray'ın UEFA Avrupa Ligi'nde Sturm Graz ile 1-1 berabere kalmasının ardından sarı-kırmızılı ekip ve Hollandalı Teknik Adam Frank Rijkaard'a eleştirilerin sürdüren Hıncal Uluç, Sabah'taki köşesinde 'Asıl tokat daha gelmedi!..' başlıklı yazısında yine çarpıcı tespitler yapmıştı...

İşte Uluç'un kaleminden dökülen zehir zemberek o eleştiriler...

"Maç başına gol ortalamasını üçün üzerine çıkartan, geçen sezonun çifte kupalı Beşiktaş'ı ile Yunan liginin fırtınası Panathinaikos'u bile 3'lük yaparak zorluk derecesi yüksek olan sınavlardan geçen Galatasaray ilk puanını kaybetti ya.. Rijkaard'ın ne hocalığı kaldı, ne de işten anlaması.. Oysa Rijkaard, Galatasaray'ın ve Türk futbolunun bir adım önünde.."

Ligin başladığı günden itibaren Galatasaray'ın üçer üçer attığı her maçın ardından "Skora aldanmayın. Galatasaray iyi oynamıyor.. Rakiplerinin beceriksizliği, bireysel hataları, hatta talihsizliği skorda büyük rol oynuyor.

Ortaya çıkan farklı sonuçlar da tabelaya bakıp yorum yazmaya meraklı bizim skor yazarlarını yanıltıyor. Bir gün biri Galatasaray'ı fena halde tokatlayacak" diye, kaç Salı hem de Foto Maç'ta tekrar tekrar konuştum.. O zaman benimle haftalık söyleşileri yapan adaşı Bülent'e (Can) sorsun. Ya da istesin.. Her Galatasaray zaferinin (!) ardından neler söylediğime baksın..

Gerçek Galatasaray ve Rijkaard, 3.3'lük yanıltan ortalamayı tutturanlar değil, Ali Sami Yen'de Eskişehir ve Sturm Graz gibi, herhangi bir Avrupa kupasında tek tur bile geçemeyecek iki takımı geçemeyenlerdir..

Kaldı ki, 1-1'lik bu beraberlikler, benim sezon başından beri uyardığım "Tokat" da değildir.

Çünkü, Eskişehir de, Graz da, Ali Sami Yen'e kazanmak için değil, beraberliğe razı çıktılar. Buna rağmen en az Galatasaray kadar gol kaçırdılar.

Bir gün, bu ikisinden de daha iyi bir takım, kazanmak için çıkacak ve gerçek skoru o zaman göreceğiz.. Bu tehlike hâlâ sürüyor. Eğer Rijkaard, Galatasaray'da neyin yanlış olduğunu hââ fark edemez ve işlemeyen ve skoru rakibin hatalarına bırakan futbolundan vazgeçmezse.. Adamın adı Rijkaard diye, aşağılık komplekslerine katılanlar, ellerine kalem almaya layık olmayanlardır.

Bu ülke ne hocalar gördü.. Hepsi eleştirildi.. Eleştiri, eleştirilenin adına değil, yazarın kafasına göre yapılır.

Rijkaard eleştirilecektir. Hele de sezon başından beri, Galatasaray'da neyin yanlış olduğunu hem de yanında Neeskens gibi biri otururken dahi göremeyip, düzeltemediği için misliyle eleştirilecektir.

TALİHİYLE KAZANIYOR YOKSA...
[page_end]Bugün Galatasaray'ın elinde biri ligde, biri Avrupa'da oynayacak iki takım yapacak güçte bir kadro vardır ve bu kadro, içerdiği isimlere layık, onlardan beklenen futbolu bir türlü ortaya koyamamaktadır.

Bunun sebebi, Rijkaard'ın bu kadronun rahatça uygulayacağı oyun taktiğini bir türlü bulamamış olması ve başından beri, rakip hataları dışında sonuç vermeyen verimsiz oyun kurgusunda ısrar etmesidir. Kötü giden maçı değiştirecek bir B planı bu güne dek sergilenmemiştir.

Talihliyse kazanıyor. Değilse, yandı gülüm keten helva.. Graz maçında top Galatasaray'ı sevmedi, doğrudur. İki defa direkten döndü.. Rijkaard ve Neeskens isimleri yüzünden "Tarafsız" olduklarını kanıtlamak telaşına düşen vatandaşları Hollandalı hakem kadrosu, Arda'nın golünü iptal ederken, net penaltıyı vermedi. Yani bu maç da 3, hatta 4-1 bitebilirdi. Ama bizim söyleyeceklerimiz değişmezdi.
Galatasaray yanlış oynuyor. Rijkaard haftalardır bu yanlış oyuna seyirci kalıyor. Ya da bu yanlış oyunu Rijkaard'ın kendisi oynatıyor. İkisi de ayni kapıya çıkar, sonunda..

Nerde oynanmalı maç?.. Graz sahasında değil mi?. Ama Saygın hocalarım görecekler ki, top ağırlıklı olarak Galatasaray yarı sahasında kalıyor.. Graz bastırdığı için değil, Galatasaray geri dörtlüsü ve ön liberoları o sahada bitmez tükenmez yan ve geri pas yaptıkları için..

Ellerine kronometre alıp ölçsünler.. Top kaç dakika oyunda kaldı ve bunun kaç dakikası Galatasaray'ın kendi sahasında o aptal, o gerzek, o futbola ihanet eden anlamsız top çevirmeleriyle geçti?..

Şimdi bu süre, kazanması gereken takımdan çalındı. Çalan kim Galatasaray.. Kendisi..İkincisi, gerideki bu oyalanma, topu kaptıran rakibin en tehlikeli anı rahatça savuşturmasına, geriye rahat rahat dönüp Galatasaray'ın tehlikeli, klas ve hızlı adamları önünde kademeler kurmasına fırsat verdi..

Ani atakta bire bir, hatta bomboş top götürme fırsatı bulacak, Keita, Arda, Baros, Elano gibi hızlı ve klas ayaklar etraflarında kümelenmiş savunma adamları arasında sıkışıp kaldılar ve top kaybettiler.

Rijkaard ve Neeskens, 90 dakika boyunca Galatasaray'ın kaç tane hızlı akın yaptığını saysınlar?..

[page_end]Ben söyleyeyim.. Sıfır..
Top Galatasaray yarı sahasında ortalama beş yan ve geri pas yapılmadan, ya da topu orta sahada alan, kendi etrafında (Eski Tugay gibi) bir tur dönüp, bir adam eksiltmeden, pas vermediği için, rakip savunma hemen hiç avlanmadı, hep hazırlıklı bekledi.

Bu aptal kendi sahasında yan paslar ya da hiçbir fayda sağlamayan, anlamsız alanda adam eksiltme mastürbasyonları sırasında kaptırılan toplar da, Galatasaray kalesine gol akını olarak geldi. Biri de, Topal'ın kaptırması ile gol oldu.

Şimdi Rijkaard demeli ki, "Her pas ve de her çalım takımı ve oyunu bir adım ileri götürmelidir. Sizinle ayni konumdaki adama yan pas vermek, yanlış yer ve zamanda çalım atmak vakit kaybıdır. Rakibin ekmeğine yağ sürmektir. Gerzekliktir.."

Oyuna şöyle bir bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.. Top Galatasaray kalecisinde. Franco topu önündeki Servet'e atarken hemen tüm Graz takımı kendi yarı sahasına koşmuş. Galatasaray yarı sahasında Sabri, Emre, Servet, Hakan Balta, Mehmet Topal var.. Tekrar ediyorum yanlarında tek rakip olmadan bom boş..

Ve bu bomboş adamlar, yan yana, topu ve oyunu bir metre ilerletmeden, dört, beş, altı, hatta Allahın belası yedi top yapıyorlar.. Takımı ve oyunu bir metre ilerletmeden.. Boş.. Zararlı.. Grazlılar keyifle izliyorlar bu gerzek pasları.. Vakit ziyan oluyor..

Hücum ve gol adamlarının hepsinin etrafı en az iki Grazlı ile çevriliyor.. Rakipten nerdeyse "Hazırız, artık gelin" çanları çaldığı zaman derinlemesine pas atılıyor ve o da, çoğu zaman, artık iyice yerleşmiş, sahasında boşluk bırakmamış rakibe gidiyor..

Hücum alanında top nihayet, her nasılsa Elano, Arda gibi dünyanın en usta asist ayaklarına geldiğinde manzara şu.. Bu ustaların derinlemesine ara paslarının yüzde 80, Graz'da kalıyor.. Neden?. Çünkü derin gol pası riskli pastır.. Hele de rakip geride çoğalmış ve kademeleri kurmuşsa, risk büyür o derin pas büyük olasılıkla rakibe takılır. Kaç defa ara pasları rakibe takıldı, Elano ve Arda'nın sayar mısınız?.
Suç Elano ve Arda'da diyorsanız, Rijkaard'dan farkınız yok. Suç hücumu geciktiren, rakibe yerleşme fırsatı veren aptal yan paslardadır diyorsanız, oyunu doğru okumuşsunuz demektir.

Şimdi Rijkaard bunu görmüyor ve kaç maçtır anlamıyorsa, nasıl büyük hocadır, bana biri anlatsın..

Ben bu tartışmayı maç bandı üzerinde Rijkaard ve Neeskens ikilisi ile yapmaya hazırım. Varlar mı?..

Bir soru daha..
Üzerine gelen, kazanmak için oynayan tek rakip çıkmazken karşısına çift ön libero, iki pas yapma özürlüsü iki savunma adamı ile (Yani dört stoperle) ısrarla oynayıp, iki forveti bir türlü denemeye cesaret edememek ne oluyor?..

Daha çok sorularım ve eleştirilerim var. Ama bugün yeterince yer kapladık..
Ne demek istediğimizi körü körüne Rijkaard'a biat edenler, aşağılık komplekslerinden bir türlü sıyrılamayanlar anlamıştır sanırım..

Anlamamışlarsa.. Rijkaard böyle devam ederse, giderek yaklaşan "Büyük Tokat"ta kafalarına dank edecektir...

VE BÜYÜK TOKAT SONUNDA GELDİ....

Hıncal Uluç, G.Saray'ın başına gelecekleri sanki görmüş gibiydi... Sarı-kırmızılı ekip son haftalarda yaşadığı tökezlemeler sonrası Başkent deplasmanında çıktığı Ankaragücü karşısında sahadan şok bir mağlubiyetle ayrılarak namağlup ünvanına veda etti...

Uluç, Cimbom'un fırtılar estirdiği haftalardan itibaren uyardığı ve büyük bir tokat geliyor tespitlerinde haklı çıktı... Peki asıl büyük tokat bu muydu...

Acaba 10. haftada oynanacak Fenerbahçe derbisi öncesi Rijkaard takımını toparlayabilecek mi... Uluç, ağır A.Gücü mağlubiyeti sonrası 'Ben demiştim' diyerek Hollandalı teknik adam ve G.Saray yönetimini bir kez daha eleştiri bombardımanına tutacak...

Günün Önemli Haberleri