G.Saray istemedi, Chelsea kaçırmadı!
Galatasaray'ın 'Tanınmıyor' diye istemediği futbolcu şu an Chelsea'nin vazgeçilmez yıldızı...
Türkiye'de çeşitli kulüplerde antrenörlük yapan, Afrika'da Mali Milli Takımı'nı çalıştıran ve Kamerun'da iki sezon teknik direktörlük yapan Mahmut Alpaslan, Afrika futbolunun bilinmeyen yönlerini anlattı. Özellikle üç büyük kulübün Afrika pazarından çekindiğini, Avrupalı devlerin ise Kara Kıta'dan birçok isimsiz futbolcuyu vitrine çıkardığını söyledi.
Aynı zamanda 2003 yılında Fildişi Sahili'nin ünlü yıldızı Didier
Drogba'nın Galatasaray'ın kapısından döndüğünü anlatan Alpaslan,
Zaman Gazetesi'nden Yasin Tuncer'e çarpıcı
açıklamalarda bulundu.
Üç büyükler yüksek rakamlarla dış transferler yaparken, Anadolu kulüpleri Afrika'dan ucuz fiyatlara etkili transferler gerçekleştiriyor.
Sizce bu çelişki neden yaşanıyor?
Adı üstünde büyük kulüp. Büyük kulüp deyince, illa ki kariyerli, isim yapmış futbolcuların oynaması lazım. Bunu tabii, seyirciyi statlara çekmek için yapıyorlar. Üç büyükler, bu stres yüzünden çok para kaybediyorlar. Afrika pazarına açılan kulüpler başarılı oluyor. Türkiye'de bu işi en iyi Gençlerbirliği başardı. Fakat, Avrupa'da ise en elit kulüpler Afrika pazarında yer alıyor. Arsenal'in, Fildişi Sahili'nde futbol okulu var. Mesela Anderlecht de benim kaldığım şehir Dualla'nın futbol kulübünü satın almıştı. Buradan her yaz seçtiği 16-17 yaşındaki gençleri Belçika'ya getirir, en yeteneklilerini kendi takımına alırdı. Fakat Türkiye'de büyük kulüp yöneticileri, tanınmamış isimleri alarak medya ve seyirci baskısı yaşamamak için Afrika pazarlarına girmiyor.
Kamerun'da teknik direktörlük yaptınız, o dönemi biraz anlatır mısınız?..
Kamerun, şimdi Afrika'nın Brezilya'sı gibi oldu. Dünya piyasasında yeri genişliyor. Singapur'dan tutun da Kuzey-Güney Kıbrıs'a kadar birçok ülkede Kamerunlu futbolcu forma giyiyor. Bu futbolcuların, ilk çıkış fiyatı 50 bin Euro'yu geçmez. Gittikleri ülkede mutlaka sivriliyorlar. Sonra rakamları milyonlarca Euro'yu geçiyor. Fakat Kamerun futboluna baktığınızda, orada ilk etapta kaçmayı düşünüyorsunuz. Kamerunlu hocaların 30 sene önceki idman metotlarıyla çalışıyorlar. Futbolcuların giyeceği eşofmanı, kramponları kiralıyorlar. Para hiç yok. İmkanları sıfır. Beton zeminde çalışıyorlar. Her antrenman sonrasında yöneticiler, futbolculara ekmek parası dağıtıyor. Ama teknikleri, fizik yapıları çok iyi derecede. Çok güçlüler.
Oyuncular, sizin gibi beyaz bir antrenörü nasıl karşıladı?.. Türkler, iyi tanınıyor mu?
Kamerun, futbolu seven bir ülke. Türkiye, 2002'de Dünya Kupası'nda 3. olduktan sonra orada büyük bir sempati toplamış. Galatasaray'ı da UEFA Kupası'yla biliyorlar. Afrika'da beyaz teknik direktörden, futbolcular çok çekinir. Afrikalı antrenörlerin lafını dinlemezler ama beyaz hocanın her dediğini yaparlardı. Bana Kamerun'da 'beyaz sihirbaz' derlerdi. Orada çok dostlarım oldu.
Bu dostlarınız kimlerdi mesela?
Trabzonspor'da oynayan Rigobert Song'la çok iyi bir muhabbetim var. G.Saray'a gelmeden bana danışmıştı; ben de gözünü kapa imzayı at, git demiştim. Kamerun'da Song çok sevilir. İkinci bir cumhurbaşkanı gibidir. Türk yemeklerini ve acıyı çok sevdiği için bana çok defa, "Hoca, gel seninle burada bir kebapçı dükkanı açalım" diye teklif etmiştir. Manchester United ve Arsenal'de oynamış Djemba Djemba, iyi dostumdur. Tatile geldiği zaman bütün idmanları bende yapardı. Bunun yanında Tum'u, M'Bai, Roger Milla ve Eto'o'yu tanıyorum. Eto'o'nun yaşadığı ev 500 metre ötedeydi. Eto'o'nun da Kamerun'a büyük katkısı olmuştur. Geldiği zaman 30 kadar 10-14 yaş arası çocuğu uçağa doldurur, Barcelona'daki seçmelere götürürdü.
Afrika'da iki sene çalıştınız. Birçok genç yetenek görmüşsünüzdür. Türk kulüplerine önerdiğiniz isimler oldu mu?
Olmaz olur mu... Ama isim yapmamış diye pek ciddiye alınmadı. O isimsiz denilen çocuklar da şimdi dünya yıldızı oldu. Mesela Didier Drogba... Kamerun'a gittiğim ilk aylarda Afrika Ümitler Mili Takımlar turnuvası vardı. Ben devamlı maçları seyrediyordum. O zaman Drogba, Fildişi'nin takım kaptanıydı. Daha sonra otelde tanışma fırsatım olmuştu. Onunla konuştuğumda Fransa 3. Lig'de oynadığını söylemişti. Ben de kendisine 'Galatasaray'da oynamak ister misin?' diye sormuştum, 'Neden olmasın?' demişti. Hemen Fatih Terim'i aradım. Ona ulaşamayınca yardımcısıyla görüştüm. Nerede oynuyor diye sordular, ben de Fransa 3. Lig'de oynuyor deyince, "Bize dünyanın sayılı kulüplerinden elit santrforlar öneriyorlar. Onu kabul edemeyiz." ifadesini kullandılar. Altı ay sonra İstanbul'a geldiğimde Bağdat Caddesi'nde Beşiktaşlı Ümit Aydın'la karşılaştım. Ümit, benim G.Saray altyapısından öğrencimdir. Beni idmanlarına davet etti. Gittim, Lucescu takımı çalıştırıyordu. İdmandan sonra Lucescu, 'Ben iyi bir santrfor arıyorum.' deyince, ben yine Drogba'yı söyledim. O da hemen laptopunu açtı baktı, "Ya hoca dedi, bu Marsilya'ya transfer olmuş. 10 milyon Euro'yu versek bunu alamayız." dedi.
Didier Drogba'da yaşadığınız gibi başka enteresan örnekleriniz var mı?
Bundan iki buçuk sene evvel G.Saraylı yöneticilere bir sohbette onlara Kamerunlu oyuncu tavsiye etmiştim. Futbolcu 17 yaşındaydı. 'Bu adamı mutlaka alın' dedim. Onlar ise 'Hocam yaşı küçük nasıl olacak bu transfer? O daha çocuk.' diye bu oyuncuyu da istemediler. O çocuk da Trabzonsporlu Song'un şu anda Liverpool'da oynayan yeğeni Alex Song'du.