Guus Hiddink'in istediği Türkiye

Almanya ve Azerbaycan maçları öncesi, Hiddink'in Türkiye'de neler yapabileceği üzerine bir söyleşi...

Newsweek Türkiye'den Simon Kuper'e konuşan Hiddink'e göre Türk futbolcuların en büyük zafiyeti sadece eldekini korumaya çalışmak...

Türkiye A Milli Futbol Takımı'nı, Euro 2008'de bitmeyen bir enerjiyle alışmadığımız bir oyun sergilediğinden beri izlememiştim.

Kadıköy'de Belçika'yla oynanan maç için vapurla karşıya geçmek dünyadaki en iyi yolculuktu. Tabii işle ev arasında saatlerce yolculuk yapan İstanbullu bir çalışan olmadığınız sürece. Ramazan ayının takım üzerindeki etkisi görünüşe göre fazla değildi. Hakan Şükür'ün, oynadığı zamanlarda toplu iftar düzenleyip gençleri oruca teşvik ettiğini duymuştum.

Şimdiki Milli Takım oyuncuları da en az eskiler kadar dinine bağlı; ister Philadelphia ister Astana'da olsunlar, cuma namazı için illa bir cami buluyorlar. Ama bu Ramazan'da oruç tutmadılar. Sanırım modern futbolun gittikçe daha fazla fizik güç gerektirdiğinin farkındaydılar. Bu da Türk futbolunun Avrupa'ya yakınlaştığının bir belirtisi.

Hiddink'in işi bu takımı daha da Avrupalı yapmak. Maçtan önce, kenarda otursa da hâlâ takımın liderlerinden olan Nihat Kahveci beni uyarmıştı: "Sürekliliği olmayan bir takımız. Bir maç çok iyi oynuyoruz, bir sonrakinde kötü. Hiddink ise devamlılık istiyor; bir de Avrupa tarzı daha hızlı pas yapan bir takım."

Hollandalı çalıştırıcı oyuncularına durmadan futbolun üç aşamasından bahsediyor: "Topa sahip olduğunuz zaman, olmadığınız zaman ve aradaki zaman." Hiddink'e göre, sonuncusu bir takımın diğerine topu kaptırdığı zaman demek ve muhtemelen oyundaki en yaşamsal an. Topu kazanan, rakip savunma yerleşmeden hemen atağa kalkmalı. Nihat "Buna çalışmalıyız" diyor.

Nihat haklı. Belçika karşısındaki Türkiye henüz bir Hiddink takımı değildi. Özellikle savunmadakiler hâlâ kendi yarı sahalarında Hiddink'in nefret ettiği türden paslar yapıyordu. Hiddink'in Türk futboluna uyarlamaya çalıştığı Hollanda veya İspanya takımlarında görebileceğimiz üçgen paslardan da çok az görebildim. Maçta dünya yıldızı standartlarında oynayan iki oyuncu vardı: Biri Türkiye'nin Messi'si Arda; koşuları gole giden en kısa yoldan. Diğeri, Avrupa'daki yılların ardından ileriye daha hızlı pas atabilen Emre. Ama Emre takımın taklacı güvercini; sert durdurulunca kendini yere atıyor. Hiddink onun Xavi ve Iniesta gibi tekme yese de ayakta kalabilmesini istiyor. Hamit Altıntop dışında Türk takımı fiziki güç konusunda da sıkıntılı. Hiddink'in Almanya'da geleneksel Alman fizik gücüne sahip Türk kökenli oyuncu aramasına şaşırılmamalı.

İŞTE İSTEDİĞİ TÜRKİYE[page_end]

Hollandalı çalıştırıcı, Türkiye'yle çalışmaya daha yeni başladı. Güney Kore, Rusya ve Avustralya'daki geçmişi, onun en beklenmeyecek adaylara bile hızlı, fiziksel güce dayalı Batı Avrupa futbolunu yerleştirdiğini gösteriyor. Türkiye'de yapabileceklerine dair küçük bir örnek de vardı Belçika maçında. İsmail Köybaşı, bir Belçika pasında araya girdiğinde yarı sahasında güvenli pas yapmak yerine Belçikalıların yerleşmesinden önce ani bir hücum fırsatı gördü. Sol kanattan ileri çıktı, Hamit'e yerden bir pas attı ve o da ikinci denemesinde golü attı. Bu, top çalmaydı; gerçek bir Hiddink golü. Hiddink'in istediği Türkiye bu.

HİDDİNK ÇOK İSTEKLİ

Guus Hiddink'le İstanbul'da buluştuk. Görüşme röportajdan çok sohbet havasında geçti. Hollandalı çalıştırıcı o kadar rahat, sakinleştirici ve acelesiz ki, o etrafta olunca sanki zaman duruyor. Doğuştan sosyal Hiddink, insanlarla iletişim kurmaya çok istekli. Ay yıldız, yakasına taktığı son bayrak. Klasik içeceği cappuccino sonrası arkasına yaslanıp başında bulunduğu yeni ve muhtemelen son milli takım hakkında görüşlerini anlattı. Bazı bölümler.

GERİYE DÖNMEYE ALIŞMIŞLARDI

Türkiye'deki futbol hâlâ yavaş ve yumuşak mı? Hayır, lig 20 sene önce Fenerbahçe'nin antrenörü olarak buraya ilk geldiğimden beri daha yoğun. Bazı maçları izledim, topu kazandıkları zaman hızla ileri gitmeye çalışıyorlar. Bu iyi. Geçmişte, topu kazanmak demek önce en gerideki oyuncuya garanti pas ardından yüksek ihtimalle herkesten 20 metre geride olan liberoya pas atmak demekti. Abartıyorum! Yine de eskiden atağı başlatmadan önce geriye dönmeye alışmışlardı.

TÜRKİYE'Yİ NEDEN TERCİH ETTİ?

Dünyanın en iyi takımları arasında yer almayan Türkiye'yi neden seçtiniz?
Geçen yıllarda geriledikleri için en tepede değiller. Ama burada işin başındaki insanlar ciddi bir izlenim bırakıyor. Bunu beklemiyordum. Organizasyon, maç sonuçlarından daha profesyonel. Büyük ülkelerden de fazla teklif yoktu. Burası bir futbol ülkesi fakat uluslararası düzeyde değil. FIFA sıralaması bir şeyler söylüyor; sanırım 28. sıradalar.

Türkiye'nin Avrupa'nın büyük takımlarında oynayan fazla oyuncusu yok.
İlk 11'de yer bulmak konusunda çok sıkıntı çekiyorlar. Düzenli olarak oynayanlarsa genellikle 12 yaşından beri Batı Avrupa futboluyla yetişti; Bayern'den Hamit Altıntop gibi. Böyle oyuncular devamlılık konusunda daha donanımlı.

"ANTRENMANLARDA SAAT TAŞIMAM"

Yani Almanya veya İngiltere'ye açılan Türk futbolcular oradaki hız ve sertliğe alışamıyor mu?

Evet. Burada futbolcuların birbirlerine iyi davrandığı çok hoş bir kültür var ve bence bu antrenmanda da görülüyor. Mayıs'ta Amerika'da turnedeyken asistanımın "Bugün ağır çalıştık" dediğini duydum. Antrenmanlarda saat taşımam. Amerika'da futbolcular iki buçuk saattir antrenman yaptığımı fark edince, bana saat hediye etmek istedi. Sanırım burada sadece eldekini korumak için çalışıyorlar. Takımın birbirini şımartıp rahata alıştırdığını fark ettim. Maç antrenmanında biri darbe aldığında, oyuncu yere düşüyor ve üç ya da dört sağlık ekibi çantalarıyla her yönden ona koşuyor. Kırılan bir bilek falan yok ki. Oyuncular yerde kalmayı seviyor. Bu diğerlerine iki dakikalık bir mola sağlıyor. Bunlar küçük şeyler ama önüne geçebilirsen daha yüksek bir seviyeye çıkarsın.

"BATI AVRUPA FUTBOLU STANDART"

Milli takım kariyeriniz, Batı Avrupa futbol anlayışını bilmeyen ülkelere bunu öğretiyormuşsunuz gibi gözüküyor.

Çünkü Batı Avrupa futbolu standart. Bunu Kore'de de yaptım. Bir noktadan sonra Kore'de (bir şey talep ederken fazla kibardılar) "2002 Dünya Kupası'nda ilk 16'ya kalabilmeliyiz" demişlerdi. Talep buysa, o 16 takımın standardında çalışmalısınız. Biz de onlar kadar sert antrenman yaptık, aynı tip oyuncuları kadroya aldık, çalışmak için aynı koşulları yarattık...

Türkiye, antrenör olarak son işiniz mi?
Evet, sanırım öyle olmak zorunda. Yaşımdan ötürü (63) kariyerimde büyük ve ilginç bir zıplama yapacak halde değilim.

Günün Önemli Haberleri