Hayatındaki 3 aşkından biri Trabzonspor'du
Teröristler tarafından şehit edilen Malazgirt İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Aslan Kulaksız'ın tam bir Trabzonspor hayranı olduğu ortaya çıktı. Şehit Binbaşı'nın eşi Sibel Kulaksız'ın tek isteği ise eşinin adının Trabzonspor'un stadına verilmesi.
Tabzonspor Dergisi, 27 Temmuz 2015'te teröristlerin kurduğu pusu sonucunda şehit düşen Malazgirt İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Arslan Kulaksız'ın, saldırı sırasında yanında bulunan eşi Sibel Kulaksız ile röportaj yaptı.
Sibel Kulaksız, aslen Amasyalı olmasına rağmen tam bir
Trabzonspor aşığı olan şehit eşinin bordo mavili renklere olan
tutkusunu, yaşadıkları çarpıcı olaylarla ifade etti.
Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre; Saldırıya uğradıkları günü anlatırken gözyaşlarına boğulan Sibel Kulaksız'ın Trabzonspor yönetiminden bir de isteği var: Akyazı Stadı'na 'Arslan Kulaksız' adı verilsin.
İşte Elif Neslihan Sağır'ın Trabzonspor Dergisi için yaptığı röportajın bazı bölümleri:
İLGİ, BİLGİ, ÖNGÖRÜ!
-Eşinizin hayata bakış açısı nasıldı?
Hayatla ilgili çok tecrübeliydi. Her konuyla ilgili söyleyecek bir
sözü vardı. Askerlerine, çocuklarına ve bana sürekli aşılamaya
çalıştığı üç kelime vardı. İlgi, bilgi, öngörü… Bu sözü hayat
felsefesi yapmıştı. Bizlere, ‘bu üç kelimeyi sahiplenirseniz
kazanırsınız’ derdi.
-Sibel Hanım isterseniz eşinizin ikinci aşkı Trabzonspor’u
konuşalım. Arslan Binbaşı nasıl Trabzonsporlu olmuştu?
Arslan, 14 yaşına kadar Fenerbahçeliymiş. Bir
Fenerbahçe-Trabzonspor maçında arkadaşları, ‘Trabzonspor sizi
yener’ deyince, eşim de ‘bizi yenerse, ben de helal olsun der ve
Trabzonspor’u tutarım’ demiş. O maçta Trabzonspor galip gelmiş ve
eşimin Bordo–Mavi renklere olan sonsuz tutkusu başlamış. -Amasyalı
olup başka bir şehrin takımını desteklemesi nasıl
karşılanıyordu?Amasyalısın ama Trabzonspor’u tutuyorsun diyenlere,
‘herkes ben olamaz. Trabzonspor’u tutmak ayrıcalıktır’ derdi. Hatta
ona eskiden Fenerbahçe’yi tuttuğu hatırlatılınca kabul etmek
istemezdi.
"TRABZONSPOR'A AYRI BİR SEVGİYLE
BAKIYORDU"
-Nasıl bir Trabzonspor aşığıydı?
Ailesi, vatanı ve Trabzonspor vardı Arslan’ın hayatında.
Trabzonspor’a ayrı bir sevgiyle bakıyordu. Bu nasıl bir tutkuydu
inanın anlayamadım. Gittiği her yerde takımını anlatırdı. Herkes
ona hediye olarak Bordo-Mavi renklerle süslü bir şey getirirdi.
Kızımıza aldığı saç tokasından tutun, parfüm kutularına kadar
renkler hep Bordo-Maviydi. Yıllarca arabasının arkasında ‘Bize her
yer Trabzon’ yazısı asılı kaldı. Rize’de görev yaptığı yıllarda
bizi gezmek için Trabzon’a götürürdü, kendimizi anında TS Club’da
bulurduk. Çocuklarına ve bana ismimizin yazılı olduğu Trabzonspor
formaları hazırlatmıştı. Kızımız ayın 17’sinde doğduğu için forma
numarası 17 idi. Kendisine de beş numaralı Amasya plakalı formayı
yaptırmıştı. Detaylar onun için hep önemli olmuştur.
"ARSLAN'IN TRABZONSPOR AŞKINA BEN DE
SAHİP ÇIKACAĞIM"
-Birlikte Trabzonspor’un maçlarına gider
miydiniz?
Benimle hiç gitmedi ama oğluyla çok gitti. Ben maç sevmezdim.
Eskiden fanatik değildim ama artık Arslan’ın aşkına ben de sahip
çıkacağım ve tam bir Trabzonspor taraftarı olarak takımımızı sonuna
kadar destekleyeceğim.
Arslan Kulaksız'ın, oğlu Burak, eşi Sibel ve kızı İrem Su, şehit
binbaşının fotoğrafını gururla taşıyor.
"ŞOTA VE HAMİ’Yİ
BEĞENİRDİ"
-Trabzonspor yenildiğinde üzülür müydü?
Hem de çok üzülürdü. Bazen izlemezdi ve totem tutardı. ‘Ben
izlemeyince galip geliyoruz’ derdi.
-Trabzonspor’da beğendiği futbolcu var mıydı?
Şota Arveladze’yi ve Hami Mandıralıyı çok beğenirdi. Şota’nın hoca
olarak geri gelmesine çok sevinmişti.
"BORDO-MAVİ İPLER GETİRİP 'OĞLUMA YELEK
ÖR ANNESİ' DEDİ"
-Trabzonspor’un onu son derece mutlu ettiği bir maç var mı,
hatırlıyor musunuz?
Hiç unutmuyorum 1996 senesinde Trabzonspor’un bir kupa zaferi
sonrası bana Bordo-Mavi ipler getirmiş ve ‘oğluma yelek ör annesi,
herkes görsün oğlumu’ demişti. O zaman Şırnakta’ydık.
"FENERBAHÇELİ ARKADAŞLARINA TAKILMAYA
BAYILIRDI"
-Trabzonspor’un kazandığı maçlardan sonra arkadaşlarına
takılır mıydı?
Herkesi arardı, takılırdı onlara. Özellikle Fenerbahçeli
arkadaşlarıyla uğraşmaktan büyük keyif alırdı. ‘Nasıl yendik’
derdi. En son çocuklara ve kendine yaptırdığı formaları giyip,
fanatik Fenerbahçeli olan Savcı Beyin kızını kucağına alıp fotoğraf
çektirmişti. Sırf savcıyı sinir etmek için, ‘Kızın
Trabzonsporluların elinde, rahat ol’ derdi ona.
"HER YERDE SEVİLİRDİ, ZATEN BU YÜZDEN
PUSU KURULDU"
-Eşiniz nasıl bir askerdi? Görev aldığı yerlere hemen uyum
sağlar mıydı?
O, düzeni ve tertibi sağlayan, huzur ortamını oluşturan, gittiği
her yerde sevilen, saygı gören bir askerdi. Zaten bu yüzden pusu
kuruldu ona. Bayrağına ve toprağına çok düşkündü. Her şeyden öce
kendi bölüğünde bir demirbaş olurdu. Onunla gurur duyuyorum.
Gittiğimiz her yerde insanlarla hemen arkadaşlık kurardı.
Sibel Kulaksız röportaj sırasında şehit eşinin askerlerinden gelen
destek mesajları gösterdi.
"ASKERLER 'O BİZİM BABAMIZ'
DERDİ"
-Askerleriyle arasındaki diyalog
nasıldı?
Askerler eşim için, ‘o bizim babamız’ derdi. 1.90 boyundaydı
ama o dev gibi adamın içinde çok merhametli bir kalp vardı.
Askerleriyle birlik ve beraberlik içindeydi, onların başını
okşardı.
"GÖREVİNİ UZATTIĞI İÇİN
VURDULAR"
-Malazgirt’teki görev süresi bittiği halde neden
uzattı?
Orada düzeni sağlamıştı. Her şey sistematik işliyordu artık. Doğu
görevi bittiği halde bir yıl daha o düzeni ve huzuru korumak
istedi. Zaten onu bu nedenle şehit ettiler.
-Doğu insanı hakkında neler düşünürdü?
Biz hep onlarla birlikteydik. Beraber yiyip içiyorduk. Kürtlerle
hiçbir zaman sorunumuz olmadı. Zaten Arslan için, Kürtçülük diye
bir şey yoktu. Sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak vardı.
Vatana hainlik eden herkes onun için suçluydu. Bu Kürt’te olabilir
Türk’te…
"TAKİP EDİLDİĞİNİ
BİLİYORMUŞ"
-Son zamanlarda artan PKK olaylarından dolayı tedbir
alınmış mıydı?
Arslan, takip edildiğini zaten biliyormuş. Oradaki tüm yetkilileri,
herkesi uyarmış. Vurulduğu sabah yine herkesten dikkatli olmalarını
istemiş.
-O gün için binbaşının kulağına özel bir
istihbarat gelmiş miydi acaba? Bilginiz var mı?
Zaten her gün gelen şehit haberleri en büyük istihbarat oluyordu
bizim için.
-Peki, kendisi için neden tedbir almadı?
Çünkü eşim Malazgirt’te tek başına bir devlet bir komutandı. Orayı
korumakla yükümlüydü. Hatta Hâkime Hanımla bir yere gitmeleri
gerekiyordu. Hâkime Hanım, ‘ Arslan Binbaşım, gitmeyelim’ dedi. O
da, ‘ben varken sen korkma’ şeklinde cevap verdi. Çok güçlüydü, çok
inançlıydı…
"PAZAR GÜNÜ ÇOK AĞLADIM, PAZARTESİ ONU
KAYBETTİM"
Ölmeden önce nasıldı, bir gariplik var mıydı, hissettiği
bir şeyden bahsetti mi?Ölmeden bir gün önce yani pazar
günü ailecek onun askeriyedeki odasında oturduk, hep birlikte
sohbet ediyorduk. Arslan, çalıştığı her yeri yeniden görmeyi çok
istediğini söyledi. O gün bir televizyon kanalında Rize’yi
tanıtıyorlardı. Açtık izledik. Ne hikmetse görev yaptığı her yeri
kısa kısa gösterdiler televizyonda. Ölmeden önce bu şekilde hasret
giderdi oralarla. Bana göre o gün her şey normaldi ama ben
anormaldim. Bir anda durup dururken ağlamaya başladım. Bilmiyorum,
belki de ölümü yansıdı. Yanıma geldi; hemen, sevmeye şakalaşmaya
başladı. ‘Ağlama, sizi her yere götüreceğim, gezdireceğim. Ne
isterseniz onu yapacağız’ dedi. Ben kızımın okulu için İzmir’de
yaşıyordum. Arslan’ın yanına 2 ayda bir gelip gidiyordum. Ona,
‘İrem yatılı okusun, ben artık sensizliğe dayanamıyorum’ dedim.
Pazar günü çok ağladım, pazartesi onu kaybettim.
"O SABAH DUASINI OKUDU VE
GİTTİ"
-Pazartesi sabah uyandınız ve neler yaşandı o
gün?
Her sabah olduğu gibi kalktı, duşunu aldı, duasını okudu ve
gitti.
-O saatlere ilerleyelim mi, siz ne zaman bir araya
geldiniz?
Bana telefon açtı, ‘Hâkime Hanım çay içmeye gidelim diyor’ dedi.
Ben de oruç olduğumu söyledim. Şevval orucu tutuyordum. O da, ‘1
saat gidip gelelim’ dedi. Beni aldı arabaya bindik, sırtına
dokundum, çok terlemişti. Ben onu askeri kıyafetler içinde her
gördüğümde bir kere daha âşık olduğumu hissediyordum. O günde öyle
oldum. Arabaya binmeden önce kızıma, ‘sen de bizimle gel, bir saat
oturup döneceğiz’ dedim ama gelmek istemedi.
"ARABANIN DURMASIYLA ONLARIN BİZE ATEŞ
AÇMASI AYNI ANDA OLDU"
-Sonra neler oldu?
Arabaya bindik, Hâkime Hanım ve diğer arkadaşların bulunduğu yere
gittik, oturduk sohbet etmeye başladık. Arslan, mozaik pasta yedi
ve semaver çayı içti. Kalbim sıkıştı birden ve Arslan’a,
‘hadi gidelim iyi hissetmiyorum’ dedim. Ölüm
acısını hissettim bir anda. Bölüğe gitmek için yola çıktık, ben de
orada orucumu açacaktım. Gideceğimiz yere 10 dakika vardı.
Başhekimin eşini aramak için telefonu elime aldım, açmayınca geri
bıraktım telefonu o anda arabadan değişik bir ses geldi ve durdu.
Arabanın durmasıyla onların bize ateş açması aynı anda oldu zaten.
Meğer bizi takip ediyorlarmış, oturduğumuz andan beri
bekliyorlarmış.
"ARSLAN BANA SİPER OLDU VE SADECE
'ALLAH' DİYEBİLDİ"
İlk önce eşim vuruldu, sonra benim kolumdan bir kurşun girip
göğsüme saplandı. İkinci kurşun yüzüme geliyordu, Arslan bana siper
oldu ve sadece ‘Allah’ diyebildi. Zaten Arslan’ı
da ölüme götüren o son kurşun oldu. Benim de onun da kalbine
ateş ettiler. İlk vurulduğunda anlamadım. Hiç kan akmadı ondan ben
de iyi olduğunu düşündüm. Benim gibi yaralandı zannettim.
Vurulduktan sonra ikinci ateşe önüme atladı, beni korudu öne
eğildik, kapıyı açtı silahını çıkarttı… Arabanın camları tuz buz
olmuştu, orada halka bağırdım ‘siz de yere yatın’
dedim. Hâlâ onları korumak istedim. Siyah bir arabadaydı bize ateş
açanlar.
"ONA BİR ŞEY OLMADI ZANNETTİM"
-O an ne yaptığınızı hatırlıyor musunuz?
156’yı aradım, ‘bizi vurdular’ dedim. Arslan’ın yanına gittim. Ona
bir şey olmadı zannettim, olmamıştı da zaten. İnsanlar başına
birikmişti, su veriyorlardı. Hemen elimi dili damağına yapışmasın
diye ağzına attım, havlu istedim pansuman için. Herkes onu görünce
şok geçirdi, insanlara yardım edin diye bağırdım. Saman arabası ve
beyaz bir araba yolumuzu kesti. Ambulansın gelişini önlemek için
bir tuzakmış. Hastanede 4 saate yakın uğraşmışlar, aralıksız kalp
masajı yapmışlar ama yaşatamamışlar. Vücut verilen kanı almamış ve
iç kanama geçirmiş.
-Vedalaşabildiniz mi?
Evet, yanına götürdüler beni. Boyu uzun olduğu için ayakları
örtünün dışında kalmıştı. Ayaklarını öptüm, kokladım. Sonra pamuk
ve su istedim. Pamuğu suyla ıslayıp dudaklarına sürdüm ve kulağına
eğilip, ‘sakın şeytana imanını satma, sen şehit oldun’ dedim.
Kelime-i Şahadet getirdim. Yüzüne baktım gülümsüyordu. Allah bana
onun son anında, son nefesinde suyunu vermeyi de nasip etti. Mezara
koyulurken de ben öptüm, tabutuna da ben sarıldım. 2 yıldır
Merzifon’a gelememişti, çok görmek istiyordu. Anne ve babasına
hasretti. Onun kendi toprağına gömülmesini istedim, zaten bir
vasiyeti olsa, o da memleketine gömülmek isterdi.
"ARSLAN’DAN SANA BİR MESAJ
VAR"
-Şehitler ölmezmiş buna dayanarak sormak istiyorum. Arslan
Binbaşı’nın vefatından sonra yaşadığınız ilginç bir olay oldu
mu?
Vefatından 10 gün sonraydı. Oğlumla uyuyorduk. Rüyamda bir ses,
‘Arslan’dan sana mesaj var. Zerrin Özer’i dinle’
dedi. Ses o kadar netti ki, ne alâka diye düşündüm. Ardından,
karanlıkların içinde Kenan Işık’ı gördüm ve sarı gülleri… Gece
uyandım, oğluma, ‘bana sabah hatırlat Zerrin Özer’i
dinleyeceğim’ dedim. Uyandığımda mezarına gittik ve sarı
güller vardı. Güllerden kopartmak istedim oğlum izin vermedi.
Ben de, ‘sarı güller ayrılıktır’ dedim ve
öylece bıraktım. Eve geldik şarkıyı dinlemek istedim. Şarkıyı
dinlemeye başladım şok oldum. Kenan Işık’ın sözleri eşimin bana
söylediği sözlerdi. Zerrin Özer’in söyledikleri ise benim eşime
kullandığım kelimelerdi. Şarkının ismi ise, Veda’ydı. ‘Şarkıyı
açtı… Cırcır böcekleri ötüyordu şarkının müzikli girişinde… Hem
şarkıyı dinledik hem o dizlerimizde hıçkırıklara boğuldu. Onunla
ağlamamak için kendimizi zor tuttuk. O konuştu biz dinledik,
saçlarını okşadık. Ağlarken söylediği tek söz vardı, ‘Elif… Biz çok
âşıktık… Çok âşıktık biz…’
"EN BÜYÜK ARZUSU YENİ STATTA MAÇ
İZLEYEBİLMEKTİ"
-Sibel Hanım, son olarak neler söylemek
istersiniz?
Hiçbir şehidimizin ve hiçbir vatandaşımızın kanı yerde kalmayacak.
Eşim ulaşabileceği en yüksek mertebeye ulaştı. Bizim gibi şehit
veren tüm ailelere sabır diliyorum. Ayrıca Trabzonlular ve
Trabzonspor taraftarlarına eşimin sevgisine sahip çıktıkları için
teşekkür ediyorum. Trabzonspor yönetimi bizi hiç yalnız bırakmadı,
hep ilgilendi. Eşim öldükten sonra birçok yere ismi verildi.
Arslan’ın en büyük arzusu Trabzonspor’un yeni stadyumunda maç
izleyebilmekti ama kısmet olmadı. Trabzonspor yönetiminden
eşimin adını yeni stadyuma vermelerini rica ediyorum. Yönetimden
son olarak sadece bunu istiyorum.