Hiddink merak edilenleri yanıtladı
A Milli Takım'ın Hollandalı Teknik Direktörü Guus Hiddink, şu çarpıcı açıklamalarda bulundu...
A Milli Takımı Teknik Direktörü Guus Hiddink, yabancı
futbolcuların sayısal fazlalığının ay-yıldızlı ekibe yansımalarını
anlattı, "Yabancı futbolcu ekstra kalite getiriyorsa tamam. Ama
artılar... Sorun da burada yatıyor. Bu artılar çok rahatlıkla Türk
oyuncular tarafından doldurabilecek artılardır" diye konuştu.
Hollandalı teknik adam, Türk olmak ve Milli Takım'da yer bulmak
isteyen yabancılara da kapısının açık olduğunu ifade ederek, bu
konuda önyargısı bulunmadığına dikkat çekti
Bazı insanları tanıyınca seversiniz, önyargılarınız için mahcup
düşersiniz ya... Hiddink de öyle bir vaka!
Enerjik, cana yakın, komplekssiz.
"Eee, ne var bunda" demeyin; o bir Dünya vatandaşı, o bir futbol
fenomeni, kimbilir kaç pasaportu var. Hepsini geçin, o bizim
gönlümüzün sultanı milli takımın kumandasında.
Biraz kasılır insan, biraz üstten bakar, biraz ukalalık eder!..
Ne gezer...
En kışkırtıcı sorulara en yürekten cevaplar. En özeline en saygıyla
kapı açmalar.
Kilitsiz Hiddink.
Kapısız.
Korumasız...
Yalın.
Hepimizin yan sokağındaki bir delikanlının hayata ve futbola
sıcaklığı, sevgisi, çocukluğu kıvamında koskoca bir Hiddink.
Hiç kızmaz mı bu adam ya!
Hiç futbolu anlatmaktan bıkmaz mı?
Hiç üslubunu bozmaz mı?
"En son ne zaman ağladın?" gibi kel alaka bir soruya, "Valide ile
peder öldüğünde" diyor; biz üzülmeyelim diye "Çok yaşlılardı" diye
ekliyor.
Demek ki, kolay kolay Hiddink olunmuyor.
Biz bu röportaja "gazeteci" olarak gittik, "misyoner" olarak
çıktık. Misyonumuz, Hiddink'in insani kalitesini sizlere
anlatmak.
Başarır-başaramaz. Hiçbir büyük zafer, hiçbir büyük hayal kırıklığı
futbolun kaliteli insanlarla yücelmesi gerçeğini değiştirmez.
On numara bir adam var karşınızda:
Hiddink.
Şimdi gelin, onunla geçirdiğimiz üç saatin ayrıntılarına girin.
Doğru mu anlamışız, yanlış mı siz karar verin.
Milliyet'ten Bilal Meşe'nin
röportajı...
Sizi iyi tanıyoruz, futbol filozofu olarak görüyoruz.
Yabancı olarak en iyi seçeneğin siz olduğunuzu da biliyoruz. Sorun,
keşke Hiddink elemeler başlamadan buraya gelseydi. Temaslarıyla,
kamuoyuyla, bizlerle iletişim kursaydı. Üzücü sonuçlarla Hiddink
ile karşı karşıya geldik. Bu bir talihsizlik bizce.
- Aslında ben hiç öyle düşünmüyorum. Medya ile karşılıklı
geldiğimizi de sanmıyorum. Yani rakip değiliz, olmadık. İki taraf
olarak algılamıyorum.
2008'de rakiptik. Dışarıdan her şey olumlu görünüyordu.
İçine girdiğinizde nasıl görüyorsunuz?[page_end]
- 2008'in yanı sıra daha önceki turnuvalara baktığımız zaman
Türkiye'nin başarılı olduğunu görüyoruz. O dönemdeki başarıyı
yakalamış olanların artık yaşlanmış oldukları bir gerçek. Benim de
şu anda içinde bulunduğum ve gördüğüm tabloda, milli takıma yeni
oyuncular gerekiyor. 23-25 yaşlarında hem arzulu, hem başarılı
olmak isteyen, hem de yetenekli bazı oyuncularımız var. Bu isimleri
Hollanda'da oynadığımız maçta kullandık. Onların ilk maçıydı; çok
büyük beklentiler içinde olamazdık. Ama ikinci maçlarına çıktıkları
zaman o zaman beklentiler de doğal olarak artacaktır. Gitmemiz
gereken yol budur, bu yolda da devam edeceğiz.
'Sadece topla iyiler'
Türk futbolcusu fotoğrafı çizebilir misiniz? Çalışmayı
seviyor muyuz, tembel miyiz? Teknik, taktik ve mantalite olarak
yeterli miyiz?
- Türkiye büyük ülke. Futbolda söz sahibi olmak istiyor.
Oyuncuların da bu hedefe ulaşılması için o seviyede olmaları
gerekir. Türk futbolcuların özelliklerinden bahsedecek olursak,
genel anlamda topla çok iyiler, topu iyi kontrol edebiliyorlar,
teknik olarak iyiler. Ve sürekli topla oynamak istiyorlar. Teknik,
taktik ve mantaliteyi, üçünü de bir birim olarak düşünüyorum.
Teknik kısımda okeyi alıyor Türk futbolcuları... Ama diğer birimler
okey değil. Teknik kısımda biz fazla bir şey yapamıyoruz. Bunu 8-16
yaşları arasında kulüplerden alacaklar.
Bu anlamda sorumluluk kulüplere düşüyor. Taktiksel anlamda da
oyuncular onlardan neler isteyeceğinizi anlayacak kadar zekiler ve
öğrenmeye açıklar. Bazı oyuncular var, öğrenemiyorlar. İstediğiniz
taktiği bazen yapamayabilirler, tökezlerler. Bu demektir ki, bu
oyuncu profili milli takımda oynayacak seviyede değil. Bu tür
hataları ligde yaparsınız, cezasını hemen görmeyebilirsiniz. Ama
uluslararası arenalarda bu böyle değil. Bu açığınızı birisi görür
ve cezasını keser. Türk futbolcusu, futbol oynamayı seviyor.
Özellikle topla oynama istekleri üst düzeyde... Taktiksel manada
onu sınırlandırmanız gerekir.
(Araya giren Oğuz Çetin): Hoca çoğu zaman oyuncuların neye
yapmalarını gerektiğini değil; neyi yapmamaları gerektiğini
söylüyor.
Ya kondisyon...
- Fiziksel kondisyona gelince, yirmi yıl öncesiyle bugün arasında
farklılıklar var. Daha iyiler. Futbol artık hızlı bir şekilde
oynanıyor. Takımlar ileriye gitmeyi amaçlıyor. 20 yıl önce ileriyi
düşünen ve tempoyu yükseltmek isteyen 2-3 oyuncu vardı. Şimdilerde
ise bu sayı çoğaldı. Buna da tamam diyorum.
Sizin çok beğendiğiniz bir oyuncu var; Servet Çetin. Siz
beğeniyorsunuz ama eleştiri de alıyor.
- Servet'i insan olarak seviyorum. En yetenekli oyunculardan biri
değil... Ama ne yapması gerektiğini, en önemlisi sınırlarını
biliyor. Beklentilerime iyi yanıt veriyor, bu da hoşuma gidiyor. Bu
da benim için yeterli referanslardır.
Azerbaycan maçına bugün çıkıyor olsanız, aynı takım mı olurdu?
Yoksa değişimi daha mı erken yapardınız?
- Almanya maçını kaybedebilirsiniz. Bu konuda dürüst olmak gerekir.
Çok çok şanslıysanız yenebilirsiniz. İyi direnç gösterirseniz,
berabere de kalabilirsiniz. Ama o gün yenilmemize karşın yapmamız
gereken bir şey vardı, maalesef onu yapamadık. Yeterli direnç
gösteremedik.
Yenilenme zamanı diye bir şey var. Bir sprint attıktan sonra oyuncu
normal nabıza ne kadar zamanda dönüyor? Bu Kore'de farklı, PSV'de
farklı... 15 saniyede dönen ekiple de çalıştım, 45 saniyede dönenle
de. Türkiye'de durum bunun da ötesinde. Bu durumu devre arası kampı
seminerinde teknik adamlara aktardım. Bu konuda çalışmamız
gerektiğini söyledim. Kaybetmemizin temel nedenlerinden biri de
budur. Yenilenme süreci bizde çok uzun.
Aurelio sakatlandıktan sonra taktik hata yaptığınızı düşünüyor
musunuz? Orta sahamız düştü, Tuncay'ı oyuna aldınız.
- Aurelio'nun sakatlanmasından sonra Nuri'yi o pozisyona çektik.
Dortmund'da bunu yapıyordu, ama milli maçta bu rol ona ağır geldi.
Tuncay'ı alarak en azından rakibin ataklarını kesecek ve baskı
yapabilecektik. Ama o da işini iyi yapamadı. Ben takımıma analitik
yaklaşımla yaklaşıyorum. Onun için soruya böyle yanıt verdim;
mükemmel değiliz, bu yüzden düşünecek çok şey var. Kariyerim
boyunca taktik tahtasında maçları kazandım(!) Ne var ki pratikte
her şey farklı oluyor.
Tuncay'ı son kadroda
göremedik?[page_end]
- "Stock City'nin konumuna baktığımız zaman sürekli oynamadığını
görüyoruz. Futbolda biliyorsunuz ki, yazılı olmayan bazı kurallar
var. Kendi takımında oynamayan bir futbolcuyu kendi takımınıza
almazsınız. Bu çerceveden bakıldığı zaman neden Tuncay'ın
olmadığının yanıtı açık ve nettir.
Şimdi halimiz ne olacak? 2012'ye gitme şansımız var mı?
- Almanya'nın bu süreç içinde çok fazla takılacağını sanmıyorum.
Normal koşullar altında çok fazla puan kaybetmeden grubu birinci
bitirecektir. Özellikle martta oynanacak Avusturya karşılaşması ve
bir sonraki Belçika maçı bizim için çok önemli... Almanya bu iki
takımla da sahasında oynayacak. Ancak bu tür hesaplara girmemek
gerekir. Kendi oyunumuza bakmamız lazım. 2012 arenasında olmamız
çok önem taşıyor.
'Mazeretlere hayır'
Kaza, yetersizlik ne dersek diyelim; bu değişim sürecinde biz yol
haritamızdan saptık. Kaybetme olasılığımız dürüst olmak gerekirse
daha fazla.. 2014'e hazırlamak, asıl hedeflerimizi bu daha realist
bir yaklaşım olmaz mı?
- 2012'ye gidememek konusunda konuşmak bile istemiyorum. 2014 Dünya
Kupası hakkında konuşursak, o zaman bazı şeyler yanlış olabilir.
Benim istediğim, genç oyuncularımızın Avrupa Şampiyonası'na
gidebilme konusunda baskı yaşamalarıdır. Bu baskıyı öğrenmeleri
lazım. Bunu içlerinden hissetmeliler. Şu andaki genç
futbolcularımız 2012'ye gidebilecek miyiz dememeli, tam tersi
gitmek için uğraş vermeliler. Oldu ki, bir kaza oldu, gidemedik,
2014 süreci hızlanacaktır elbette...
İkinci Almanya maçının karşısına kaç puan yazdınız?
- Aslında böyle hesaplara girmiyorum. Bizim doğrudan kabul edilen,
rakiplerimizi yendiğimizde, o maça gelindiğinde artı olacak. Yani
Almanya'yı ikinci maçta yenmemiz bonus olur.
Diyelim ki 2012'ye gidemedik. Hiddink 2+2 yıllık sürece
tamamlayacak mı?
- Şanslı bir insan olarak birçok farklı ülkede çalıştım. Bu
ülkelerde olduğum süreçte o ülkenin vatandaşı olmak hiç aklımdan
geçmedi. Kimse saygısızlık olarak algılamasın, ama bunun
başvurusunu ben yapmam. Ben sınırlar çerçevesinde düşünmüyorum,
daha global bakıyorum. 2012'ye gidemezsek bizden olan beklentilere
yanıt vermemiş oluruz. Yani başarısız oluruz. Kalma kararımı
Federasyon verecek. Hiddink'le çalışmaya devam edecek mi, etmeyecek
mi? Ben de kendi perspektiflerim içinde düşüneceğim ve ilerisi için
umut var mı, diye kendime soracağım.
Necip, Ernst'in birinci ortağı olarak düşünülürken, maalesef şu
anda hem yedeğe düştü, hem de dördüncü alternatif oldu.
- Tabii ki Necip'i takımda görmek istiyoruz. Ancak özellikle alınan
yabancılar yerli oyuncular için büyük sıkıntı oluyor. Bu da işin
gerçeği.Yabancı transfer, yerli futbolcuların kendilerini gösterme
imkânlarını kısıtlıyor. Bu noktada biz onlara minimal düzeyde yani
A2 takımında oynama şansı veriyoruz, vereceğiz. Bu oyuncular da
kendilerini göstermek zorundalar, ortaya karakterlerini koyacaklar.
Yani kulüp yönetimlerini bir anlamda kolay kolay yabancı oyuncu
almalarına engel, yani zorluk çıkarmaları gerekir. İyi oldukları
süreçte kulüpler niye yabancıya yönelsinler ki? Yani yabancı
transferi yapılacak pozisyonlara getirmemeleleri gerekir. Tüm
güçlerini ortaya koyup mücadele edecekler.
'Çok Necip var'
Oyuncunun kulüp tercihi de önemli.. Biz Mehmet Topal'ı Valenciya'ya
sattık. Orada oynuyor, oynamıyor. Aynı takımdan Fernandes'i de biz
aldık. Burada da Necip'i kesiyoruz. Necip, Beşiktaş'ta dördüncü
tercih olacağına, 'Ben oynayacağım yere gidiyorum' deyip,
Levante'ye gitse onun için daha iyi olmaz mı?
- Necip durumunda olan birçok oyuncu var. Bu futbolcular oturup iyi
düşünmeli, geleceğine dönük hesaplar yapmalı, bir süre koymalı. 1,
1.5 yıl ilk on birde oynamak için mücadele edeceğim demeli. Bu süre
zarfından eğer yerini alamamışsa, yani hedefine ulaşamamışsa o
zaman başka bir kulübe gitmeyi düşünmesi çok mantıklı olur. Ya da o
kulüp, o oyuncuyu düzenli oynatamayacağı kanatine varırsa,
futbolcuyu başka kulübe verebilir, kiralayabilir. O oyuncu gidince
arkadan gelen 18 ya da 19 yaşındaki oyuncu şans bulacak.
'Avrupa'da da yoklar'[page_end]
Ligde genç oyunculara şans verdiği için teşekkür etmek
istediğiniz teknik direktörler var mı?
- Birçok teknik adam var, ama isim vermem doğru olmaz. Ancak
birçoğu, garanti ve başarılı olmak için takım seçiyor, kurmak
istiyorlar. Kendi bünyelerine haklı olarak deneyimli oyuncular
katmanın hesaplarını içindeler. Ama bir yandan da bakıyoruz ki,
deneyimli oyunculardan kurulu takımların, yani büyük kulüplerimiz
Avrupa'da yoklar. Bu kadar yatırım yapıyoruz, paralar harcıyoruz,
ama Avrupa'ya baktığımızda sadece bir takımın olduğunu görüyoruz.
Bir üst pozisyona çıkabilecek takımlarımız elenmiş durumdalar. O
zaman genç oyunculara nasıl şans vereceğimiz konusunda bir strateji
geliştireceğiz.
Kore'de ilk değiştirdiğiniz şey yemek masalarıymış. Daha önce
yaş gruplarına göre oturuyorlarmış. Hiyerarşi varmış. İlk onu
değiştirmişsiniz, doğru mu?
- Evet, doğru... Kore' de bir kültür var, hiyerarşi anlamında...
Ama bu uygulama, futbolda verimliliği düşürüyor. Bir maçta
oyuncular pas atacakları zaman daima büyük yaştakilere pas atıyor.
Ya da gol pozisyonuna girdiklerinde, daha yaşlı bir oyuncu varsa
topu ona veriyorlar. Kendisi de atabilir, ama atmıyor. Yaşlı
oyuncuya veriyor, gol kaçıyor. Bunları gördükçe bayağı rahatsız
oldum, değiştirmem gerektiğine inandım. Benden başarı isteniyorsa,
bunu sağlamanın yolu da bir takım alışkınlıkları ortadan
kaldırmaktır. Yemeklerde baktım, genç, orta yaşlı ve yaşlılar ayrı
masalarda oturuyor. İki genci aldım, yaşlıların masasına oturttum.
Ciddi manada tereddüt ettiler, şaşırdılar. Yaşlılar içeriye
girdiklerinde yerlerinde gençlerin oturduklarını gördüler,
reaksiyon verdiler, oturmak istemediler. Ama benim dediğim
oldu.
Peki Türkiye'de nasıl?
- Buna benzer bir durum bizde de var. Mesela 20-21 yaşında olup,
daha deneyimli oyuncularla bir arada oldukları zaman o sağlıklı
rekabeti yaşamıyorlar sanki? Varlığı, onları utangaç olmaya itiyor
gibi... Çok fazla saygılı davranıyorlar, ağabeylerine karşı...
Onları fazla zorlamıyorlar. Tablo bu olunca ne oluyor? Yaşlı bir
aslan bir yer bulunduğu zaman hiç rekabet görmezse, o zaman kendini
son derece rahat hissediyor, (Yerim sağlam) der. (Ben aslanım) der.
Sağdan soldan sıkıştırıldığı zaman, rekabet olduğu zaman, o da
yerini koruma güdüsüyle hareket edecektir. Bu takımın performans
artışını da birlikte getirecektir.
Artık Dünya Kupası bir futbolcunun oynamayı hayal ettiği en üst
seviyedeki spor organizasyonu kimliğini sanki yitiriyor.
Globalleşme ve Şampiyonlar Ligi'nin rolü buna neden olmuş
gözüküyor. Deniyor ki, ülke milli takımları yerine ülke karmaları
mücadele etsin. Böyle bir düşünceye nasıl bakarsınız?
- Böyle bir öneriyi ilk kez duyuyorum. O zaman petrol ya da
doğalgaz gibi önemli kaynaklara sahip zengin ülkeler, Messi gibi
sporcuları kendi ülkelerinin takımlarına transfer eder ve onları
ülke karmalarında oynatır. Bu da bana biraz haksızlık olur gibi
geliyor. Tartışılabilecek bir konu. Mevcut durumda Messi, İspanya
için, Alex de Türkiye karması için oynar. İlginç bir yaklaşım, ama
dediğim gibi sakıncalar doğabilir. Yeni ve ilginç fikirleri her
zaman severim. Katar, Dünya Kupası finallerini aldı ama tartışmalar
da var. O yazın sıcağında orada
maçlar nasıl oynanır merak ediyorum doğrusu. Çok dikkatli olmak
şart. Dünya Kupası'nın marka değerini düşürmemek lazım.
Bizim sormadığımız, topluma iletmek istediğiniz bir
mesajınız var mı?[page_end]
- Türkiye'de futbola duyulan tutku çok yüksek... Duygularla
oynanıyor. Bazen öyle bir noktaya geliniyor ki, maalesef gerçekçi
bakamıyoruz. Futbol seviyesi ile tutku aynı seviyede değil...
Futbol seviyesi daha aşağı düşmüş durumda, beklentiler ise daha
yüksek. Beklentiler nedeniyle standartların daha yükseltilmesi
gerekiyor. Herkese görevler düşüyor.
Türk futbolu için neler söyleyebilirim. Prestij kaybetti demek
istemem, ama bundan birkaç yıl öncesinde bulunduğu noktada da
değil. Bu noktayı yeniden kazanmak gerekiyor. Rekabetçi bir kadro
oluşturmaya çalışıyorum. Kulüplere de bu anlamda görevler düşüyor.
Genç oyunculara oynama imkanı tanıma konusunda da kulüplerin
sorumlulukları var.
Hiddink'i en çok kızdıran neler?
Futbol dışındaki Hiddink'i bize anlatabilir misiniz? Saçma sorular
(!) dışında nelere kızar mesela?
- Aslında aptalca soruları severim. Böylece ben de aptalca cevaplar
verebiliyorum. Futboldan örnek vereceğim, en çok beni ne kızdırır?
Elindeki fırsatları iyi kullanamayan oyuncular. Optimum, maksimum
seviyeye ulaşacakken, o performansı gösteremeyen oyuncular
kızdırır. Ve bu tür oyunculara karşı da birinciye tamam, ama ikinci
ve üçüncü şansı ona vermem, sizinle işim tamam derim. İkinci bir
nokta da, profesyonel futboldan kazandıklarıyla, şöhretleriyle
toplum içinde farklı yerdeler. Bunun farkında olmaları gerekir.
Örnek; bir taraftarın yanına gelip resim çektirmesi, imza
istemesi... Bu istekleri yerine getirmeyen oyuncular da var. Bu da
beni çok kızdırıyor. Alçak gönüllü olmaları gerekir.
Bir söz söylerken yutkunmuyorum
Latinlerin bir sözü var, ışık doğudan yükselir. Kore, Avustralya ve
Rusya'da bulundunuz. Bu ülkelerden hayat felsefenize neler
kattınız? Türkiye'den neyi almayı düşünüyor?
- "Avustralya'daki insanlar açık sözlü... Sevdiğini de, sevmediğini
de insanın yüzüne karşı söylüyorlar. Güney Kore insanları kalpten
nezaket içinde olmaları, birbirlerine saygılı davranmaları...
Doğaya da müthiş saygılılar. Kentte köyde, sokakta asla çöp
göremezsiniz. Türkiye'de ne var? İnsanlar sıcak, konuksever, ayrıca
kendilerine gülebilme cesaretine de sahipler. Kendileriyle
rahatlıkla dalga geçebiliyorlar. Rusya'da konukseverlik var.
Türkiye ile bu yönleri çok benziyor. Türkiye'de de bir şeyi
söylerken çok yutkunmuyorum, düşüncelerimi açıklıkla dile
getirebiliyorum.
'Ekici büyük örnektir'
Biz de şöyle bir anlayış var. 'Kulüpte bekçi ol, yine de ayrılma'
deniliyor.
- "Şimdi Mehmet Ekici, olayını örnek vermek istiyorum. Ekici,
Bayern Münih'in oyuncusuydu. Öyle bir konumdaydı ki, maçın son on
dakikasında bile oyuna sürüleceği garanti değildi, o pozisyonda.
Ekici ne yaptı? Kiralık gitmek istediğini dile getirdi. Ve şu anda
Nürnberg'de... Ve izlediğim kadarıyla her hafta oynuyor, deneyim
kazanıyor. Ben de inanıyorum ki, Mehmet Ekici, önümüzdeki sezon
Bayern'e döndüğünde ilk on bir oyuncusu olacaktır.
'KAPIM HER ZAMAN AÇIK'[page_end]
Sadece Necip için konuşmuyoruz...Necip'ten sürekli oynama şansı
bulamadığına göre, acaba uygun yabancılara yeniden kapı açıp, yeni
Aurelio'ları, bizim Mesut Özil'imizi bulabilir miyiz? Bu bir çare
midir?
- Eğer bir oyuncu Türk vatandaşı olmak ve burada yaşamaktan
mutluysa milli takımın içinde olmak isterse ve bu kalite onda
varsa, ben ona kapılarımı açarım.
'Tam bir felaket'
Almanya karşısında yeterli direnç gösterememekten yakınan A?Milli
Takımı Teknik Direktörü Hiddink, Azerbaycan yenilgisini ise, "Tam
bir rezalet" olarak nitelendirdi
Hiddink'in, halledilmesi gereken iç organizasyonumuzla ilgili
düşüncesi ne?
- Biz çalışmalarımızı mayıs ayında başladık. Yani ABD turnesi bu
çalışmaların başlangıcıdır. Orada sadece ABD karşısında olumsuz bir
sonuç aldık. Takımımızı oluştururken, sadece sonuçlara bakarak
gerçekleştirmedik. Ardından Almanya ve hemen arkasından Azerbaycan
yenilgileri geldi. Almanya karşısında maalesef iyi bir direnç
gösteremedik, hatta direncimiz sıfırdı. Azerbaycan karşılaşması ise
kelimenin tam anlamıyla bir felaket idi. Bu skorlar ardı ardına
gelince, tabii ki kafamızdaki değişim sürecini hemen devreye
soktuk, düğmeye bastık. Daha doğrusu değişim olacaktı, ancak bu
yenilgiler değişimi hızlandırdı.
22-23 yaşında oyuncular var, bunlar Ümit Milli Takım formasını
giydikten sonra kendi takımlarında oynamıyorlar; neredeyse
kayboluyorlar, ya da alt liglerde, ya da güçlü olmayan takımlarda
oynuyorlar. Biz de A2 takımını hayata geçirmeye karar verdik,
yeniden.
Onları ancak böylesi ortamda A Milli Takımı'na hazırlayabiliriz.
Onlar için bir şans olur; tecrübe ve deneyim kazanırlar. U17 ve U19
takımlarını da ayrı düşünmüyorum. Tüm diğer takımları aynı hat
üzerinde düşünüyorum. İyi kontakt kurmamız yazım. Bunu da yapıyoruz
şu anda.
ÖZGENER'E TEŞEKKÜR
Hiddink söyleşisini gerçekleşterebilmek için uzun süre uğraştık...
Neredeyse, iki ay, yani altmış gün! Sabırla, umutla bekledik. Oldu,
olacak derken, tıkanma noktasına geldi, biz de son çare olarak
Başkan Mahmut Özgener'e konuyu açtık, sitemlerimizi dile
getirdik!
Konuşmadan bir gün sonra Oğuz Çetin hoca aradı, 'tamam' dedi. Her
ne kadar Başkan, 'katkım yok' dese de, biz onun sayesinde hedefe
ulaştığımızı da bilincindeyiz.
Hem başkana, hem de bu ortamın oluşmasında emeğe geçen Hiddink'in
kurmaylarından Oğuz Çetin, Engin İpekoğlu, Okan Buruk, ve iletişim
departmanından Yiğiter Uluğ'un yanısıra hocanın düşüncelerini bize
aktarmaya çalışan Türker Tozan'a da teşekkür ediyoruz.
Sevinçten de ağlanır!
Bazen mutluluktan da insanlar ağlayabilir. Milli takımla finallere katılmak ve burada başarılar elde etmek de beni ağlatabilir, bilemiyorum. O anı yaşamak lazım. Negatif sonuçlara pek ağlamadım futbolda. En son annem, babam öldüğünde ağladım. Ama yaşlıydılar.
'ÇOK MUTLUYUM'
Futbolla iç içe olanlarla burada bir araya gelmek gerçekten çok
hoş... Burası benim ofisim, diğer odalarda yardımcılarım var. Neler
konuşacağız, neler tartışacağız, bunların tamamı size bağlı...
Türkiye ile çok deneyimim var. 20 yıl önce burada bulundum. Her
ülkede olduğu gibi, Türkiye'de de futbola ciddi yaklaşanları ayırt
etmek gerekir. Yani, az yaklaşanla, çok yaklaşan kitleleri ayırt
etmek gerekir. Buradaki toplantıyı, futbola ciddi bakışı olanlar ve
önemseyenlerle yapacağımızdan dolayı çok mutluyum.
Homoseksüel hakem var
Futbol sanki erkekler ve kadınlarla bir arada oyuna dönüşecek gibi
geliyor. Soyunma odaları ayrı olmak şartıyla!
Uniseks...Homoseksüelliği kabul etmeyen bir çok ülke var. Bu
konudaki düşünceleriniz ne?
- Bence ikisini de kabul etmek gerekir. Ancak ikisini de
birbirinden ayırmak gerekir. Kendine göre tarzları var. Bayan
futbolunun popüler olduğu ülkeler var. Homoseksüelliğe gelince,
onlar da heteroseksüeller gibi aynı haklara sahipler, olmalılar.
Mesela Hollanda'da homoseksüel olan hakemler var ve bu yönlerini
açıkyüreklilikle ifade ediyorlar. Buna saygı duyuyorum. Türkiye'de
böyle bir olay yaşandığını duydum. Federasyon, o hakemin cinsel
kimliğine değil, performansına bakması gerekirdi.
Futbolcular saat hediye etti!Teknik olarak Türk
futbolcular için okey diyorsunuz. O zaman oyuncularınıza bu konuda
ne not verirsiniz?[page_end]
- O zaman bireysele inmem gerekir. Mantalite çok önemli. ABD'ye
gittiğimiz zaman antrenmanda bir hadise yaşadım, asla unutamam.
Hayatım süresince saat takmam. Çalışmanın süresi bir hayli uzadı ve
futbolcular, "süre doldu" şikayet etmeye başladılar. Bir sonraki
çalışmada bana saat hediye ettiler. Bu oyuncuların çalışma isteği,
kültürle de bağlantılı... Çalışırken kendimizden ödün vermeliyiz.
Kültüre gelirsek, Avustralya'dan örnek vermek istiyorum. Bir
antrenmanda iki futbolcunun tartışmasına tanıklık ettim ve bu
tartışma giderek alevlendi. Tam araya girecektim, yardımcı beni
tuttu, (Bırak onlar kendi aralarında sorunu çözerler) dedi. Bizde
böyle bir şey olmuyor(!) Birbirimize çok iyi davranıyoruz, sert
olmamız gerekiyor.
'Türkler çok
pahalı'
Kaliteli yabancıya "Evet" diyen ve kontenjandaki "artılar"a karşı
çıkan Hiddink, yeni parlayan yerli oyuncular için de belirli bir
ücret limitinin oluşturulabileceğini savundu
Yabancı kontenjanında federasyona önerileriniz olacak
mı, yoksa bu gelişmelere hep uzaktan mı bakacaksınız?
- Bir statü çıkarken, ya da çıkarılırken federasyon, kulüplerle
birlikte ortak kararlar alması gerekir. Kulüplerin de istekleri
doğrultusunda çıkmış bazı kararlar var. Kesinlikle yabancıya karşı
değilim. Ancak futbolumuza ekstra kalite getiriliyorsa tamam. Örnek
Beşiktaş-Buca maçı. Alınan transferler Beşiktaş'a ekstra kalite
getirdiler bana göre. Ama artılar... Sorun da burada yatıyor. Yani
altı artı iki, artı iki... Bu artılar çok rahatlıkla Türk oyuncular
tarafından doldurabilecek artılardır. Bu Türk futbolunda en önemli
sıkıntıdır bence.
Bir de olaya kulüp penceresinden bakmamız da gerekir. Kulüplerin,
yabancı oyuncuları daha ucuza aldıklarını gözlemliyoruz. Onlar
haklı olarak bu transfer ücretini gündeme getiriyorlar. 'Genç ve
yetenekli Türk oyuncular daha pahalı' şeklinde savunma
yapıyorlar.
Altı yabancı hakkınız var. Kalite getirecek üç yabancıya daha
yüksek ücret ödersiniz. Diğer üç oyuncuyu da orta seviyelerde ise
bunları parasal yönden ayrı bir kategoriye koyarsınız. Artı iki,
artı iki olayına ise ücret skalasını daha farklı çizersiniz.
Burada futbolcu menajerlerini de sorgulamamız gerekir... Genç
oyuncular için neden bu kadar astronomik ücret istiyorsunuz diye
sorulabilir. Mesela bazı sporlarda olduğu gibi tavan ücretler de
belirlenebilir. Çok genç, amatörden yeni profesyonel olmuş
oyuncular belli bir ücretin üzerine çıkmamaları gerekir.