Hıncal Uluç kimi işaret etti...
90 Dakika'yı kim kaldırttıysa ise Maraton'u da o kaldırttı diyen Hıncal Uluç, kimi işaret etti...
Hıncal Uluç, bugünkü yazısında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Uluç "Maraton'u kimin istemediğini herkes biliyor. Bana isim söyletme. 90 Dakika'yı kim kaldırttıysa, Maraton'u da o kaldırttı" dedi.
Hıncal Uluç, Fotomaç Gazetesi'nde Bülent Can ile yaptığı
'Kimse susturamaz' başlıklı söyleşide şunları
söyledi;
Kimse susturamaz
Yayın ihalesi 321 milyon dolar gibi sürpriz bir miktar ile son
buldu. İhalenin ardından iki soru geriye kaldı. Kulüpler ihale
parasını gerektiği gibi kullanabilecek mi, Digiturk bu parayı
çıkarabilecek mi?
Bu para çıkar. İhaleden çıkan ilave para kulüplere gidecek. Daha
iyi takımlar kurulacak ve daha iyi futbol oynanacak. Futbolun
seyirci zevki artacak ve ardından seyirci artacak. Bu para çıkar,
bundan yana bir endişem yok. Benim kafamdaki sorun; Lig TV'nin
naklen yayınları. Maç yayınlarının cazip hale getirmesi gerekiyor.
Geçtiğimiz dönemlerde çok kötü yayıncılık yaptılar. Radyo
spikerinden bozma bir spiker maçı anlattı ve yanına esprili, mizah
duygusu olan bir yorumcu oturtamadılar. Çağdaş, batılı anlatım
tarzına geçemediler. Benim gördüğümü, bağıra çağıra anlatan radyo
spikerini, televizyon spikeri olarak görme gafletine düştüler ve bu
hatadan hiç vazgeçmediler. Maç boyunca özellikle tartışmalı
pozisyonlarda, hataları konuşmaktan ısrarla kaçındılar; Maraton'a
gönderme yaptılar. Pas ettiler ki program seyredilsin. Hayır. Ben
Maraton programını seyretmek için para vermiyorum. Ben naklen yayın
için para veriyorum. Bana yayıncılığın bütün hünerlerini maç anında
göstereceksin; sonra Maraton programında ne yapacaksan yap!..
Saat 20.45'te maç bitiyor, ben televizyonu kapayıp evden çıkıyorum.
Maraton seyretmek zorunda değilim. Ondan sonra ertesi sabah
arkadaşlara soruyorum; pozisyon neymiş, penaltı mıymış, ofsayt
mıymış, kırmızı kart mıymış!.. Böyle bir şey olur mu? Maç anında
konuşulacak bunlar. İngiliz maç oynanırken konuşuyor, İtalyan,
Fransız, Alman maç oynanırken konuşuyor. "Erman hoca Maraton'da
söyleyecek!.." Bu kafayla Erman hocanın başını yediler. Erman
hocanın yaptığı iş başka; maç yayıncılığı başka!.. Erman hoca, eğer
gerçekten önemli ise maç spikerinin yanında oturur ve o an yapar
yorumu...
Maraton'da da ayrıntılarına girer ama maç oynanırken der ki
'Penaltı.' Yayıncılık bu... O an yorumu yapar, Maraton'da da
konunun ayrıntılarına girer. Maçın üzerine sürekli alt yazı
reklamları bindirdikleri için maç yayıncılığını zenginleştirecek
istatistik bilgileri veremediler. Halbuki televizyon yayıncılığını
stattaki seyirciliğin önüne geçirebilecek silahlar var ellerinde.
Mesela bir adam sarı kart görüyor; bu sarı kart yüzünden cezalı
duruma düşüyorsa hemen ekrana yansıtabilirsin. 'Emre sarı kart
gördü, bu 4. kartıydı, haftaya Sivas maçında yok.' Bunu tribündeki
adamın bilmesine imkan yok ve merak ediyor sarı kart çıktığı
anda...
Haftaya hangi maç var, oynayacak mı, oynamayacak mı? Ekran başında
anında görecek. Kırmızı kart gördü. Bir maç alırsa hangi maçta
oynamayacak, iki maç ceza alırsa hangi maçta oynamayacak? Anında
ekrana bindirilmeli. Ama ekranda yazacak yer kalmıyor; çünkü habire
aşağıya reklam biniyor. Reklam bindiği zaman da istatistikleri, kaç
korner atılmış, kaç faul olmuş, top kaç kare taca çıkmış
veremiyorsun. Bunları koyacak vakit kalmıyor. Sürekli aşağıya
reklam biniyor. 'Bilmem ne prezervatifi kullanın, bilmem ne kadın
pedi kullanın' diye maçta cinsel çağrışım yapan reklamlar
yapılıyor. Maçları 5 yaşında, 7 yaşında çocuklar da seyrediyor
üstelik!.. Bu parayı veren Digiturk'ün naklen yayın performansını
çok yükseltmesi lazım. Kulüplerin de aldıkları ilave paraları doğru
harcayıp, futbolun seyir zevkini yükseltmesi lazım. O zaman bu para
fazlasıyla çıkar ve alt bant reklamlara da gerek kalmaz. Seyirci
sayısı artacağı için maç önü ve arkasına koyacağın reklamların
fiyatını artırabilirsin. Alt bant reklamının parasını, maçın önüne
ve arkasına koyacağın reklam parasına eklersin, yine aynı parayı
kazanırsın. İyi bir pazarlama ile Digiturk verdiği parayı çıkarır.
Daha da karlı bir duruma geçirir.
'Erman hocanın kafasını yediler' dediniz. Bunu biraz daha açar mısınız! Maraton niye kaldırıldı sizce ve kulüp başkanlarının bu sondaki payı nedir?
Kulüpler falan değil. Kimin istediğini herkes biliyor. Bana burada isim söyletme. 90 Dakika'yı kim kaldırttıysa, Maraton'u da o kaldırttı. Efendim geçen gün İbrahim Seten kardeşimiz Vatan gazetesinde, "Hıncal ağabey yanılıyor" diye bir yazı yazmış. 'Madem 90 Dakika'yı o kaldırttıysa, Hıncal Uluç niye hala NTV'de program yapıyor?' diyor.
AMACINA ULAŞTI
[page_end]Ben NTV'de program yapmıyorum, NTV Spor'da yapıyorum! 90
Dakika'nın kaldırılması, yani Hıncal Uluç'un programının NTV'den
alınması ya da Maraton'un kaldırılması, Erman Toroğlu'nun Lig
TV'den ayrılmasının Hıncal Uluç'u ve Erman Toroğlu'nu
susturmayacağını, susturamayacağını herkes biliyor. Hıncal'ın
NTV'de susturulması, Erman'ın Maraton'da susturulması Hıncal'a ve
Erman'a yönelik hareketler değil, onları susturamazlar. Beni de
Erman'ı da kimse susturamaz. Bana atılan kurşun beni mi susturdu?
Amacı beni mi susturmaktı? O kurşunu bana atanlar beni
susturamayacaklarını biliyorlardı. Ama 'Hıncal'ın programını
durdurabiliyorsa bu adam, Erman'ın programını durdurabiliyorsa,
benim canıma okur' diyen bir sürü yeri garanti olmayan, kendini
güveni olmayan spor yazarı, otomatik otosansüre girer. İbrahim
Seten bunun farkında değil mi?
İbrahim Seten en eleştirel sayfaları yapıyordu, başlıkları
atıyordu. Son zamanlarda niye yok ortalarda!.. Çünkü gazetesinin
'satılma' söylentileri dolanıyor etrafta. 'Böyle bir ortamda
fincancı katırlarını ürkütmesem daha iyi olur' deyip düne kadar en
ağır eleştirdiklerinin savunmasını yapmaya başladı. Hıncal
ağabeyini eleştiriyor şimdi! Demek ki işe yaramış Erman'ın
susturulması...
Maraton gibi bir programı durduranlar, İbrahim Seten'i yer
bitirirler. 'Onun için ben şöyle bir eski yazılarımdan dolayı af
dileyim!..' Erman Toroğlu pek çok televizyonda programına devam
edecektir, susmayacaktır. Hıncal Uluç'un susmadığı gibi... 'Hıncal
ile Erman'ın programını engelleyecek gücü var bu adamın' diyen bir
sürü adam susacaktır. Amaç da zaten budur!.. Sevgili kardeşim
İbrahim Seten!.. Senin sustuğun gibi...