Hıncal Uluç'tan felaket uyarısı
Türk futbolu felakete gidiyor diyen Hıncal Uluç, yetkilileri göreve davet etti... Uluç, son dönemde yaşanılanları Fotomaç'taki söyleşisinde analiz etti...
Hıncal Uluç "Felakete gidiyoruz" başlığıyla verdiği yazısında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Uluç "Türkiye'de futbol büyük bir hızla felakete doğru gidiyor. İç işleri, spor bakanı ve federasyonun bir araya gelip acil önlemler alması gerekiyor" dedi.
Hıncal Uluç, Fotomaç Gazetesi'nde Bülent Can ile yaptığı söyleşide şunları dile getirdi;
"Felakete gidiyoruz"
Türkiye'de futbol büyük bir hızla felakete doğru gidiyor. İç işleri, spor bakanı ve federasyonun bir araya gelip acil önlemler alması gerekiyor Feci olaylar yaşanabilir, Demirören linç edilebilirdi. Polisin büyük ihmali var. İyi bir Beşiktaşlıysa Demirören artık bırakmalı... Rijkaard, Elano'ya güvenmiyor. İnsanlar güvenmedikleri hocayla başarılı olamaz. Ben Rijkaard'ın 90 dakikasına 90 eleştiri yaparım.
CSKA mağlubiyetinin ardından Beşiktaş büyük bir kaosun içine düştü. Tepkiler abartılı mı yoksa Demirören'in ısrarı mı işi bu noktaya getirdi?
Orada çok büyük bir ayıp var ve Fenerbahçe'nin de yaptığı çok güzel bir açıklama var. Beşiktaş'ın o çirkin tribünlerine, çok güzel bir açıklama ile cevap verdi Fenerbahçe... Gerçekten kimin fikriyse, kim kaleme aldıysa kutluyorum. Çünkü Türkiye'de futbol büyük bir hızla felakete doğru gidiyor.
Bursa-Diyarbakır maçındaki olaylar, ardından Beşiktaş'ın kendi seyircisinin birbirine girmesi, ardından Ankaragücü- Galatasaray maçının ardından olup bitenler; kötüye gittiğimizin işaretleri. Mahmut Özgener federasyonunun, şiddet olaylarına verilen cezaları artırması gerekirken, azalttı. Şimdi ne yapacaklarını bilemiyorlar!
Aynen Galatasaray'ın tokadı gibi bağıra bağıra geliyor. Bir büyük felaket yaşayacağız, bir an evvel önlem alınmazsa... Bu önlemi alması gereken kişi de federasyon değil; 'Bu iş kötüye gidiyor' deyip iç işleri bakanı ile spor bakanı bir araya gelip federasyonu özel gündem ile toplantıya davet etmeliler. Meydana gelecek kötü bir olayın hesabını yarın İç İşleri Bakanı verir, Spor Bakanı verir. Tribünlerde 40 kişi ölürse Kayseri- Sivas (1966 yılı) maçındaki gibi federasyona sormazlar hesabını, İç İşleri Bakanı'na sorarlar. Onun için toplantılar yapılıp, olayların kesinlikle önlenmesini sağlayacak çok ağır cezaların hükme bağlanması lazım. Hem iç işleri bakanlığının futboldaki şiddet yasasıyla ilgili uygulamaları, hem de federasyonun kulüplere ve oyunculara yönelik vereceği bireysel cezalar ağırlaştırılmalı. Felakete doğru gidiyoruz.
MEDYA YÖNETİYOR
Beşiktaş ile birlikte Mustafa Denizli de oldukça zor günler geçiriyor.
[page_end]Beşiktaş'ta Mustafa Denizli'yi anlayamıyorum. Bunca yıllık arkadaşım ama benim tanıdığım, güvendiğim Mustafa Denizli bu değil. Mustafa hocayı artık medya yönetiyor. Gazeteler 'kimi oynat' derse onu oynatıyor. Kendine güveni kalmamış, elinde pırlanta gibi gençler var, onlardan gayet iyi bir takım yapma imkanı varken, doğruyu bulmuşken, Galatasaray maçındaki skorun ardından şaşkına döndü; şimdi toparlayamıyor.
Denizlispor galibiyeti bir rahatlama sağlayabilir mi?
Beşiktaş'ın kötüye gidişi durmadı, ara verdi sadece. Yarın bir yenilgi gelebilir. Mustafa Denizli'yi, Mustafa Denizli yapan kendi kafasına göre takımı yönetmesiydi. Efendim 'sezon başından beri 35 takım ile oynamış.' Mustafa Denizli'nin siz üst üste 2 kez oynadığı hangi takımı hatırlıyorsunuz? Mustafa Denizli'nin en büyük özelliği rakibi iyi analiz etmesi, rakibe göre takım ve taktik düşünmesi. Mustafa Denizli böyle Mustafa Denizli oldu. Aachen'daki başarısının altındaki sır da buydu. Ligin sonuncu sırasındaki takım ile baştaki 7 takımı arka arkaya yenmesinin sebebi buydu. Ama senelerden beri basının ezberlediği eleştiri bu defa etkiliyor Mustafa Denizli'yi. 'İbrahim'i niye oynatmıyorsun' diyorlar İbrahim'i oynatıyor. 'Nobre'yi, Bobo'yu niye oynatmadın' diyorlar Nobre'yi, Bobo'yu oynatıyor.
Havaalanındaki yumurtalı saldırı için neler söyleyeceksiniz?
Bir defa çok ayıp. Orada polisin de büyük ihmali var. İçkili, sarhoş insanların oraya karşılama için gelmediği belli. O takımı aprondan alırsın, otobüse bindirirsin, götürürsün. Çıkarıp keklik gibi taraftarların önüne bırakmazsın.
Demirören'in bulunduğu yerde bir tane polis vardı.
Aç aslanların önüne Hıristiyanları atar gibi atmışlar Beşiktaş takımını ve yönetimini, besbelli. Böyle bir şey yok. Polisin de büyük ihmali var. Ben İstanbul Valisi'nin yerinde olsam soruşturma açtırırdım. Çok feci olaylar olabilirdi. Yıldırım Demirören o gece linç edilebilirdi. Öldürülebilirdi; 'Linç edilebilirdi' derken onu kast ediyorum. Bugün de Türkiye ne halde olurdu, bir düşün. Burada ihmal polisin. Nasıl böyle bir hata yapılır? İşin öteki tarafında; Yıldırım Demirören'in bırakması lazım Beşiktaş'ı... İşler bu hale geldikten sonra artık Yıldırım Demirören'den Beşiktaş'a, Beşiktaş'tan Yıldırım Demirören'e hayır gelmez. Bu arada haberler okuyorum, 'Beşiktaş'ın büyükleri bir araya geliyorlarmış' falan filan... Rahmi Koç'ın olduğu yerden bir şey çıkmaz. Bunların hepsi 6 ay önce de planlanmıştı, Rahmi Koçbozdu. Hikmet Çetin dahil, Beşiktaş'ın duayenleri, ağabeyleri bir araya gelip, 'Nereye gidiyoruz'u konuşacaklardı. Rahmi Koç önce bu toplantıya "Nakkaştepe'de yapalım" diye talip oldu. Son anda da iptal etti. Ne olduysa, Yıldırım Demirören ile ne konuştuysa, iptal etti. Onun için, Rahmi Koç ile büyük ağabeyler ile şey olacağına artık inanmıyorum. Beşiktaş kongresi verecektir bu kararı ama Yıldırım Demirören'in de 'Ben artık aday değilim' demesi lazım. Eleştirmek için söylemiyorum; Yıldırım Demirören'in günahlarını da söylemiyorum ama bu hale geldikten sonra, bu kadar yüz göz olunduktan sonra, Beşiktaş taraftarları bu kadar birbirlerine girdikten sonra Yıldırım Demirören'in artık orada kalmaması lazım... İyi bir Beşiktaşlıysa...
Beşiktaş tribünlerinin, kulüp siyasetinin içinde bu kadar olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha önce de Seba, Bilgili taraftar tepkisi nedeniyle görevden ayrılmıştı.
Beşiktaş tribünü, medyanın şımarttığı bir tribün. Gereğinden fazla abartarak... İşi bu hale getirdiler sonunda.
Bütün bu olaylar yaşanırken, tribünlerde insanlar birbirlerine yumruklarını gösterirken, bir bayanın yaşananları içten bir tebessüm içinde izlemesi ve alkışlarla karşılık vermiş olması da yaşanan çirkinliğin güzel tarafıydı.
Eşinin yanında durmasına büyük saygı duyuyorum. Bravo. Bütün bu olaylar içinde alkışladığım tek kişi Revna Demirören'dir. Çok saygı duyulacak bir kadın olduğunu gösterdi.
NİYE ELEŞTİRMEYİM
Galatasaray, Alex'in görevini yapabilmek için Elano'yu getirdi ama Elano henüz bekleneni verebilmiş değil.
[page_end]Oyun berabere giderken Elano'yu çıkartıp Mehmet Topal'ı sokuyor. Elano iyi oynamıyor ama Elano her an bir şey yapabilecek tipte bir adam. Brezilya Milli Takımı'nın oyuncusu, kurşun gibi şut atabiliyor, çok iyi çalım atabiliyor. Alex'in başka türlüsü. Mehmet Topal'ın hiçbir şey yapmayacağı belli, Mehmet Topal'ı, üçüncü ön liberoyu oyuna sokuyor. Ayhan'ı veya Mustafa Sarp'ı çıkarıp Topal'ı soksa onu anlarım. Hayır, üçüncü ön libero olarak oyuna sokuyor. 'Ben 0-0'a razıyım, böyle bağlayayım' der gibi. Artık Galatasaray'ın gol atması mucizelere kalmışken bu mucizeyi yapabilecek adamı çıkarıp, hiçbir şey yapamayacağını herkesin bildiği Mehmet Topal'ı sokuyor. Ondan sonra; 'Vay efendim, Rijkaard nasıl eleştirilirmiş!..' Rijkaard'ı ben yerden yere vururum. 90 dakikasına 90 eleştiri söylerim!..
Alex'in en büyük özelliği kötü oynadığı karşılaşmalarda dahil maçı kurtaracak hareketler yapması herhalde...
Alex bir teknik direktör için en bela oyuncu. 80 dakika takımı 10 kişi bırakır. Yerine başka biri oynasa belki maçı 80. dakikaya kadar kazanabilirsin; 10 kişi oynamak zor günümüzde. Ama oynatmadığın zaman da bu sefer ne kendisinin, ne seyircinin tahammülü var. Çünkü adam her an bir şey yapabilir.
Elano yeni geldiği günlerde, "M. City niye gönderdi, bir bakmak lazım!" demiştiniz ve Brezilyalı oyuncu halen beklenen futbolu ortaya koyamadı.
Bana gelen ilk haberler, 'Lincoln benzeri, geçimsiz bir adam' şeklindeydi. Galatasaray'da böyle bir şey yok şu anda ya da iyi gizliyorlar. Ama açık seçik belli Rijkaard, Elano'ya güvenmiyor. Elano'ya güvendiğini gösteren bir tavrı yok. İnsanlar da güvenmedikleri hocayla başarılı olamazlar. Ankaragücü maçı 0-0 devam ederken, Elano'yu çıkarıp, Mehmet Topal'ı alan hocaya kimse güvenmez. Ben de onun yerinde olsam güvenmem. Hani Galatasaray 1-0 galip olur da Elano'yu çıkarıp, Topal'ı alırsın. Onun bir mazereti var ama 0-0'ken Elano'yu çıkarıp, Mehmet Topal'ı alıyorsan Elano'ya 'Senden bir şey olmaz' demektir açık seçik.
Hıncal Uluç, Fotomaç Gazetesi'nde Bülent Can ile yaptığı söyleşide şunları dile getirdi;
"Felakete gidiyoruz"
Türkiye'de futbol büyük bir hızla felakete doğru gidiyor. İç işleri, spor bakanı ve federasyonun bir araya gelip acil önlemler alması gerekiyor Feci olaylar yaşanabilir, Demirören linç edilebilirdi. Polisin büyük ihmali var. İyi bir Beşiktaşlıysa Demirören artık bırakmalı... Rijkaard, Elano'ya güvenmiyor. İnsanlar güvenmedikleri hocayla başarılı olamaz. Ben Rijkaard'ın 90 dakikasına 90 eleştiri yaparım.
CSKA mağlubiyetinin ardından Beşiktaş büyük bir kaosun içine düştü. Tepkiler abartılı mı yoksa Demirören'in ısrarı mı işi bu noktaya getirdi?
Orada çok büyük bir ayıp var ve Fenerbahçe'nin de yaptığı çok güzel bir açıklama var. Beşiktaş'ın o çirkin tribünlerine, çok güzel bir açıklama ile cevap verdi Fenerbahçe... Gerçekten kimin fikriyse, kim kaleme aldıysa kutluyorum. Çünkü Türkiye'de futbol büyük bir hızla felakete doğru gidiyor.
Bursa-Diyarbakır maçındaki olaylar, ardından Beşiktaş'ın kendi seyircisinin birbirine girmesi, ardından Ankaragücü- Galatasaray maçının ardından olup bitenler; kötüye gittiğimizin işaretleri. Mahmut Özgener federasyonunun, şiddet olaylarına verilen cezaları artırması gerekirken, azalttı. Şimdi ne yapacaklarını bilemiyorlar!
Aynen Galatasaray'ın tokadı gibi bağıra bağıra geliyor. Bir büyük felaket yaşayacağız, bir an evvel önlem alınmazsa... Bu önlemi alması gereken kişi de federasyon değil; 'Bu iş kötüye gidiyor' deyip iç işleri bakanı ile spor bakanı bir araya gelip federasyonu özel gündem ile toplantıya davet etmeliler. Meydana gelecek kötü bir olayın hesabını yarın İç İşleri Bakanı verir, Spor Bakanı verir. Tribünlerde 40 kişi ölürse Kayseri- Sivas (1966 yılı) maçındaki gibi federasyona sormazlar hesabını, İç İşleri Bakanı'na sorarlar. Onun için toplantılar yapılıp, olayların kesinlikle önlenmesini sağlayacak çok ağır cezaların hükme bağlanması lazım. Hem iç işleri bakanlığının futboldaki şiddet yasasıyla ilgili uygulamaları, hem de federasyonun kulüplere ve oyunculara yönelik vereceği bireysel cezalar ağırlaştırılmalı. Felakete doğru gidiyoruz.
MEDYA YÖNETİYOR
Beşiktaş ile birlikte Mustafa Denizli de oldukça zor günler geçiriyor.
[page_end]Beşiktaş'ta Mustafa Denizli'yi anlayamıyorum. Bunca yıllık arkadaşım ama benim tanıdığım, güvendiğim Mustafa Denizli bu değil. Mustafa hocayı artık medya yönetiyor. Gazeteler 'kimi oynat' derse onu oynatıyor. Kendine güveni kalmamış, elinde pırlanta gibi gençler var, onlardan gayet iyi bir takım yapma imkanı varken, doğruyu bulmuşken, Galatasaray maçındaki skorun ardından şaşkına döndü; şimdi toparlayamıyor.
Denizlispor galibiyeti bir rahatlama sağlayabilir mi?
Beşiktaş'ın kötüye gidişi durmadı, ara verdi sadece. Yarın bir yenilgi gelebilir. Mustafa Denizli'yi, Mustafa Denizli yapan kendi kafasına göre takımı yönetmesiydi. Efendim 'sezon başından beri 35 takım ile oynamış.' Mustafa Denizli'nin siz üst üste 2 kez oynadığı hangi takımı hatırlıyorsunuz? Mustafa Denizli'nin en büyük özelliği rakibi iyi analiz etmesi, rakibe göre takım ve taktik düşünmesi. Mustafa Denizli böyle Mustafa Denizli oldu. Aachen'daki başarısının altındaki sır da buydu. Ligin sonuncu sırasındaki takım ile baştaki 7 takımı arka arkaya yenmesinin sebebi buydu. Ama senelerden beri basının ezberlediği eleştiri bu defa etkiliyor Mustafa Denizli'yi. 'İbrahim'i niye oynatmıyorsun' diyorlar İbrahim'i oynatıyor. 'Nobre'yi, Bobo'yu niye oynatmadın' diyorlar Nobre'yi, Bobo'yu oynatıyor.
Havaalanındaki yumurtalı saldırı için neler söyleyeceksiniz?
Bir defa çok ayıp. Orada polisin de büyük ihmali var. İçkili, sarhoş insanların oraya karşılama için gelmediği belli. O takımı aprondan alırsın, otobüse bindirirsin, götürürsün. Çıkarıp keklik gibi taraftarların önüne bırakmazsın.
Demirören'in bulunduğu yerde bir tane polis vardı.
Aç aslanların önüne Hıristiyanları atar gibi atmışlar Beşiktaş takımını ve yönetimini, besbelli. Böyle bir şey yok. Polisin de büyük ihmali var. Ben İstanbul Valisi'nin yerinde olsam soruşturma açtırırdım. Çok feci olaylar olabilirdi. Yıldırım Demirören o gece linç edilebilirdi. Öldürülebilirdi; 'Linç edilebilirdi' derken onu kast ediyorum. Bugün de Türkiye ne halde olurdu, bir düşün. Burada ihmal polisin. Nasıl böyle bir hata yapılır? İşin öteki tarafında; Yıldırım Demirören'in bırakması lazım Beşiktaş'ı... İşler bu hale geldikten sonra artık Yıldırım Demirören'den Beşiktaş'a, Beşiktaş'tan Yıldırım Demirören'e hayır gelmez. Bu arada haberler okuyorum, 'Beşiktaş'ın büyükleri bir araya geliyorlarmış' falan filan... Rahmi Koç'ın olduğu yerden bir şey çıkmaz. Bunların hepsi 6 ay önce de planlanmıştı, Rahmi Koçbozdu. Hikmet Çetin dahil, Beşiktaş'ın duayenleri, ağabeyleri bir araya gelip, 'Nereye gidiyoruz'u konuşacaklardı. Rahmi Koç önce bu toplantıya "Nakkaştepe'de yapalım" diye talip oldu. Son anda da iptal etti. Ne olduysa, Yıldırım Demirören ile ne konuştuysa, iptal etti. Onun için, Rahmi Koç ile büyük ağabeyler ile şey olacağına artık inanmıyorum. Beşiktaş kongresi verecektir bu kararı ama Yıldırım Demirören'in de 'Ben artık aday değilim' demesi lazım. Eleştirmek için söylemiyorum; Yıldırım Demirören'in günahlarını da söylemiyorum ama bu hale geldikten sonra, bu kadar yüz göz olunduktan sonra, Beşiktaş taraftarları bu kadar birbirlerine girdikten sonra Yıldırım Demirören'in artık orada kalmaması lazım... İyi bir Beşiktaşlıysa...
Beşiktaş tribünlerinin, kulüp siyasetinin içinde bu kadar olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha önce de Seba, Bilgili taraftar tepkisi nedeniyle görevden ayrılmıştı.
Beşiktaş tribünü, medyanın şımarttığı bir tribün. Gereğinden fazla abartarak... İşi bu hale getirdiler sonunda.
Bütün bu olaylar yaşanırken, tribünlerde insanlar birbirlerine yumruklarını gösterirken, bir bayanın yaşananları içten bir tebessüm içinde izlemesi ve alkışlarla karşılık vermiş olması da yaşanan çirkinliğin güzel tarafıydı.
Eşinin yanında durmasına büyük saygı duyuyorum. Bravo. Bütün bu olaylar içinde alkışladığım tek kişi Revna Demirören'dir. Çok saygı duyulacak bir kadın olduğunu gösterdi.
NİYE ELEŞTİRMEYİM
Galatasaray, Alex'in görevini yapabilmek için Elano'yu getirdi ama Elano henüz bekleneni verebilmiş değil.
[page_end]Oyun berabere giderken Elano'yu çıkartıp Mehmet Topal'ı sokuyor. Elano iyi oynamıyor ama Elano her an bir şey yapabilecek tipte bir adam. Brezilya Milli Takımı'nın oyuncusu, kurşun gibi şut atabiliyor, çok iyi çalım atabiliyor. Alex'in başka türlüsü. Mehmet Topal'ın hiçbir şey yapmayacağı belli, Mehmet Topal'ı, üçüncü ön liberoyu oyuna sokuyor. Ayhan'ı veya Mustafa Sarp'ı çıkarıp Topal'ı soksa onu anlarım. Hayır, üçüncü ön libero olarak oyuna sokuyor. 'Ben 0-0'a razıyım, böyle bağlayayım' der gibi. Artık Galatasaray'ın gol atması mucizelere kalmışken bu mucizeyi yapabilecek adamı çıkarıp, hiçbir şey yapamayacağını herkesin bildiği Mehmet Topal'ı sokuyor. Ondan sonra; 'Vay efendim, Rijkaard nasıl eleştirilirmiş!..' Rijkaard'ı ben yerden yere vururum. 90 dakikasına 90 eleştiri söylerim!..
Alex'in en büyük özelliği kötü oynadığı karşılaşmalarda dahil maçı kurtaracak hareketler yapması herhalde...
Alex bir teknik direktör için en bela oyuncu. 80 dakika takımı 10 kişi bırakır. Yerine başka biri oynasa belki maçı 80. dakikaya kadar kazanabilirsin; 10 kişi oynamak zor günümüzde. Ama oynatmadığın zaman da bu sefer ne kendisinin, ne seyircinin tahammülü var. Çünkü adam her an bir şey yapabilir.
Elano yeni geldiği günlerde, "M. City niye gönderdi, bir bakmak lazım!" demiştiniz ve Brezilyalı oyuncu halen beklenen futbolu ortaya koyamadı.
Bana gelen ilk haberler, 'Lincoln benzeri, geçimsiz bir adam' şeklindeydi. Galatasaray'da böyle bir şey yok şu anda ya da iyi gizliyorlar. Ama açık seçik belli Rijkaard, Elano'ya güvenmiyor. Elano'ya güvendiğini gösteren bir tavrı yok. İnsanlar da güvenmedikleri hocayla başarılı olamazlar. Ankaragücü maçı 0-0 devam ederken, Elano'yu çıkarıp, Mehmet Topal'ı alan hocaya kimse güvenmez. Ben de onun yerinde olsam güvenmem. Hani Galatasaray 1-0 galip olur da Elano'yu çıkarıp, Topal'ı alırsın. Onun bir mazereti var ama 0-0'ken Elano'yu çıkarıp, Mehmet Topal'ı alıyorsan Elano'ya 'Senden bir şey olmaz' demektir açık seçik.