İbrahim Kutluay'dan dobra açıklamalar
İbrahim Kutluay spor dünyasından özel hayatına kadar birçok konuda gazeteci Derya Demir'in sorularını içtenlikle yanıtladı.
Yurtdışından transfer edilen yabancı oyuncular için yapılan abartılı karşılamaları gereksiz bulan yakışıklı basketbolcu, yabancı oyuncu ve yabancı hakemler değil, yabancı yöneticiler gelmeli diyerek kulüplerin yönetimini eleştirdi.
Saçma sapan bonservisler ödendiğini söyleyen Kutluay harcanan
paralarla kazanan başarılar arasında büyük dengesizlik olduğuna
dikkat çekti. İşte eski basketbolcu Kutluay'ın çarpıcı
tespitleri...
Aktif olarak basketbolu bıraktınız ama spordan kopamadığınızı görüyoruz.
Spor artık bir yaşam biçimi olduğu için hayatımın her alanında var. Faal olarak oynamıyorum belki ama en az oynuyormuş kadar antrenman yapıyorum.Çocuklara basketbol öğretmeye onlara spor alışkanlığı kazandırmaya çalıştığım için sporun içindeyim.
Yeni nesil sizden çok şey öğreniyor. Okullarınız var. Siz de ders veriyor musunuz?
İstanbul'da yedi ayrı okulun içinde spor okullarım var. Beş tanesi Anadolu yakasında, ikisi Avrupa yakasında olmak üzere gençlere spor alışkanlığı edinmelerini sağlıyorum. Disiplinli yaşamayı ve basketbolu öğretmeye çalışıyoruz. Ama basketbol bizde her zaman ikinci planda. Önemli olan iyi sporcular yetiştirmektir. Derslere giriyorum ama tabi ki her antrenmanı ben yaptırmıyorum. Her hafta bir okula gidip çocuklarla beraber olmaya çalışıyorum. Onların antrenmanlarını izliyorum. İçinde olduğum birebir ilgilendiğim ve kendi adımı verdiğim bir organizasyon. Her çocuğu kendi çocuğum olarak kabul ediyorum. Çocuklara yatırım yapmaya özen gösteriyorum. Kimisi Avrupa, Amerika'da eğitim görmek istiyor, onlara spor bursu kazandırmaya çalışıyoruz. Bir öğrencimiz Yıldız Milli Takım kadrosunda ve şu anda Amerika'da eğitim görüyor, burs hakkı kazandı. İleride kendi okullarımda yetişen öğrenciler A Milli Takım seviyesinde oyuncular olurlarsa ben bundan gurur duyarım.
Kendi çocuklarınıza basketbolu aşılıyor musunuz?
Çocuklarımın hayatları boyunca sporla büyümelerini istiyorum. Kızım iki buçuk yaşından beri jimnastiğe devam ediyor. Hem yüzme sporuyla ilgileniyor hem de tenis oynuyor. Şu anda yedi yaşında. Jimnastik eğitimi gerçekten onun için çok önemli. Her sporcu mutlaka öncelikle jimnastik eğitimi almalı. Hem duruş, hem de esneklik açısından önem taşıyor.
Ülkemizde spora yatırım yeterli midir sizce?
Her sektör, her branşda zorlu şartlar vardır. Sporculuk başlı başına zor bir meslek olduğu için şartları da maalesef ülkemizde çok iyi değil. Tabi ki daha iyi olması lazım. Yeni jenerasyonun bu anlamda daha şanslı oduğunu düşünüyorum. Ülkemizde spor salonları, spor merkezleri artmaya başladı. Nüfusu 70 milyon olan bir ülkede daha çok sporcu yetişmesi anlamında sadece fiziki şartlar değil, gençlerin spora teşvik edilmesi de önem taşıyor. İyi spor eğitmenleri olmalı ve spor bilincimiz gelişmeli. Atletizm, güreş ve boksla sınırlı kalmamalı, basketbol, voleybol, yüzme, tenis gibi dallarda daha geniş kitlelere yayılacak bir spor politikası gelişmeli. Bu anlamda da spora yön veren, spor geçmişi olan, bu konuda tecrüesi olan insanların elini taşın altına koyması gerekiyor.
Siz bir anda mı boy attınız. "Boyum daha fazla uzar mı" diye bir korku, endişe hissettiniz mi?
Bir anda boy atmadım. Spor yapmanın, sporla büyümenin boyun uzamasında bir etkisi olduğu gerçek. Çok küçük yaşlarda sporla ilgilendiğim için bir anda atmadı ama zaman içerisinde spor yapmamın bir etkisi oldu. Benden daha uzun birkaç arkadaşım vardı. Çok çok uzun değildim. Hiç öyle korku yaşamadım boyun uzarsa ne yaparım diye. Uzun olmanın dezavantajları var elbette. Hayat zorlaşıyor. Şu anda ben sınırdayım. Çok uzun ve çok iri değilim.
Basketbolcu İbrahim Kutluay olarak anılıyorsunuz ama sizin gönlünüzde yatan bir futbol aşkı varmış. Aslında önce futbolla başlamışsınız ne oldu da değişti kulvarınız?
Küçük yaşlarda futbolculuk hayalim vardı. Arkadaşlarımla sokakta oynarken hep bana futbolcu isimleri ile hitap etmelerini isterdim. Basketbola karşı yeteneğim yoktu. Ama futbola karşı hem isteğim hem de yeteneğim vardı. Fiziki şartlar kulvar değiştirmemde önemli bir nedendir. O dönemler şimdiki gibi çim sahalar yoktu, toprakta, kumda oynuyorduk. Eve kan revan içinde giderdim. Hava şartları kötü olduğunda oynamak zorlaşıyordu. Boyum biraz uzayınca yakın çevrem basketbolu işaret ediyordu. Ben de telkinler sonucu basketbola başladım. İlk basketbol seçmelerinde fazla adam olmadığı için seçilmişti. Çok da yeteneğim yoktu. Zaman içerisinde basketbolu çok sevdim. Kendimdeki gelişimi gördükçe yeteneğimle beraber bunu daha ileriye götürmek için çok çalıştım. İki üç yıl içerisinde yeteneğim ortaya çıkınca Fenerbahçe'de Yıldız Milli Takım'a seçildim.
"YUNANİSTAN HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI
OLDU" [page_end]
Sizin yaşamınızda bir Yunanistan dönemi var. Nasıl bir maceraydı?
Hayatımın dönüm noktalarından biridir. O dönemde Fenerbahçe'de oynuyordum. Türkiye'den ayrılıp Yunanistan'a gitmek kolay verilecek bir karar değildi. Yunanistan'a giden ilk Türk sporcuydum. Önümde bir örnek yoktu. Fenerbahçe'nin alt yapısında yetişmiş bir oyuncu olarak Fenerbahçe'den ayrılmakta kolay değildi. Beş yıl yaşadım Yunanistan'da. Müthiş dostluklar kazandım. Oradan ayrılalı yedi yıl oldu. Ama hala her gittiğimde bana gösterilen ilginin karşısında çok mutlu oluyorum. Sportif anlamda birçok ödül kazandım ama 2002 yılında kazandığım Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü benim için apayrı bir önem taşıyor. Demek ki bir Türk olarak kendimi çok doğru ifade ettim. NBA kapıları her zaman açıktır. Bir oyuncu çok rahat oraya gidip oynayabiliyor. Ama Yunanistan dediğiniz zaman bir Türk olarak sevilmek gerçekten çok kolay değil. Bir derbi maçında Yunan taraftarları benim için Türk bayrağı açtı. Hayatım boyunca unutamayacağım çok özel bir andı.
Sporcular belli bir yaşa kadar oynuyorlar. Peki bıraktığınızda o sahaları özlüyor musunuz, sizin yerinizde oynayanlara karşı bir kıskançlık gelişiyor mu?
Kolay değil. 12 yaşında başladım spora. 37 yaşına kadar faal olup sonra bırakmanın nasıl bir his olduğunu kelimelerle ifade edemem. Bırakmadan önce kendinizi buna hazırlarsanız ve ona göre bir hayat programı çizerseniz boşluğa düşmemek adına bu önemli bir adım olur. 2009 yılında basketbolu bıraktım. 2001'de kurduğum İbrahim Kutluay Basket Okulu'mun zaten 8 yıllık bir geçmişi olmuştu. Dolayısıyla spordan uzak kalmadım. NTV Spor'da spor yorumculuğu yapıyorum. Sportif görüşlerimi halkla paylaşabiliyorum.
Bir topun peşinden koşup milyonlarca dolar alıyorlar, kolay para kazanıyorlar diye eleştirenler de var. Ne düşünüyorsunuz?
O zaman gelsinler kendileri yapsınlar. Çok yavan bir görüş bu. O kadar kolay olsaydı bugün herkes sporcu olurdu. Sporcu ve sanatçı olmak Allah vergisi bir yetenek gerektiriyor. Bugün üst düzey sporculara baktığınız zaman hayatlarında çok büyük fedakarlıklar var. Bu emeğe saygısızlık olur. Bugün Türkiye'de genç bir nüfus var. Kime sorsanız ya sporcu ya da sanatçı olmak ister. Madalyonun bir yüzünde ne var. Göz önünde olmak, çok para kazanmak var. Bu tarafını görünce herkes sporcu, sanatçı olmak istiyor. İş öyle dğil. Zaten sprocuların hayatları antrenman yapmakla geçiyor. Yoksa başarılı olamazsınız. Geri kalan çok küçük bir zaman var. O zaman diliminde de sevdiğiniz arabaya biniyorsunuz, ailenizle vakit geçiriyorsunuz. Hayatınızı doğru planlayamadığınız zaman başarılı olamıyorsunuz. Hep disiplin gerektiriyor. Bunun bana avantajları da oldu. Pişman değilim, mutluyum.
Sporu aktif olarak bıraktıktan sonra hayatınızda ne değişti?
Aktif olduğum dönemde çok hızlı yaşıyordum. Biraz azaldı ama hala sporla iç içeyim o yüzden yoğunluk var. Şu anda çocuklarla çok iyi vakit geçirebiliyorum.
Koyu Fenerbahçelisiniz. Futbolu takip ediyor musunuz?
Önümüzde ciddi bir maç trafiği var. Fenerbahçe'nin aldığı skorlar kimseyi tatmin etmiyor olabilir. Bu durumdayken dağılmadan bir kalabilmek önemli. Bu spor müsabakası. Her sene bir kazanan var. Bunu böyle kabul etmek gerekir.
Galatasaray'ın ses getiren transferi Wesley Snijder büyük bir coşkuyla karşılandı. Galatasaraylı yöneticilerin Didier Drogba'nın gelişinde birbirleriyle adeta yanında durmak için verdiği mücadele şaşkınlık yarattı. Abartıyor muyuz?
Sporcu karşılama olayına karşıyım. İtalya'da, İspanya'da böyle bir şey göremezsiniz. Binlerce taraftarın karşıladığı sporcuları tek başlarına, ellerinde valizleriyle giderken görüyoruz. Havaalanında binlerce taraftarla sporcu karşılama rekoru kırmaktan ziyade başka yönlerde kendimizi ispatlama yoluna gitmeliyiz.
"TÜRKİYE'DE YÖNETİCİ EKSİKLİĞİ VAR"
Türk taraftarınının analizini yapabilir misiniz?
Biz herşey hemen olsun istiyoruz. Takımlardan hep iyi bir performans bekliyoruz. Her maç üç-beş gol atsın, her maçı kazansın, kayıpsız sezonu bitirsin... Böyle bir şey yok. Ülke olarak spor bilinci konusunda zaafiyetimiz var. Şiddet olayları zaten ortadan kalkmadı. Bunların ortadan kalkması için yöneticiler de söylemlerine dikkat etmeli. Hep yabancı oyuncu, yabancı antrenör gelsin, Türk hakemler işi bilmiyor yabancı hakem gelsin diyoruz. Bence yabancı yönetici getirmeliyiz. En büyük sıkıntı spor yöneticiliğinde. Basketbolda da aynı şekilde. Ülkemizde birçok takım ciddi paralar harcıyorlar. Avrupa'da en çok para harcayan ülkelerin başında geliyoruz ama başarıya tamamen zıt bir durum var. Türkiye Basketbol Ligi için Avrupa'nın en kaliteli ligi diyorlar ama ben katılmıyorum. Biz sokağa para dökme ligi olsa en iyisi olabiliriz. Saçma sapan bonservis paraları ödüyoruz. Takım kimyası kurmakta problem yaşıyoruz. Plansız, programsız çok fazla paralar harcıyoruz. Ligimizin bütçesi Avrupa'da beşinci sıradaysa bununla beraber kazandığımız başarı da onbeşinci-yirminci sıradadır. Almanya'nın ligine harcadığı para ikinci sıradaysa, başarısı da o düzeyde oluyor. Biz de dengesizlik var. Sadece sporcu mu başarısız. Türkiye'de yönetici eksikliği var.
Başarılı bulduğunuz basketbolcu ve futbolcular kimler?
Basketbolcu Ömer Aşık'ı çok beğeniyorum. İşini çok seven, çok çalışan ve geldiği noktayı hakeden biri. Ondan daha yetenekli basketbolcular NBA'e gitti ama çok da başarılı oldukları söylenemez. NBA'ye gitmek problem değil, orada kalıcı olmak önemli. Enes Kanter'i de beğeniyorum ama mili takımda yaşadığı problemler onu basketbolda geriye götürdüğünü düşünüyorum. Bunun dışında futbolcu olarak Arda (Turan) yurtdışına giderek önemli bir karar verdi. Çizgisini sürdürüse Avrupa'da çok büyük başarılar elde edebileceğini düşünüyorum. Umarım uzun yıllar dönmez. Fenerbahçe'de kaleci Volkan Demirel bir simge haline geldi.
"SİMGE OYUNCULARA SAHİP
ÇIKILMIYOR" [page_end]
Fenerbahçe ile özdeşleştiniz. Kulüp içinde farklı bir konumda yer almayı düşündünüz mü?
Büyük kulüplerin yaşaması için kendi değerlerine sahip çıkması lazım. Bizde maalesef bu yok. Futbolcumuza, voleybolcumuza, basketbolcumuza kendi özünden yetişmişse ve kulüple özdeşleşmişse ona gerçekten sahip çıkıp, kulübün bir sembolü olarak bakmak lazım.Aktif futbol yaşantısı bittiğinde sporcuya kulüp içinde farklı bir yer verilmelidir ki gelecek jenerasyonlara örnek olsun.
Size sahip çıkılmadığını mı düşünüyorsunuz?
Kimseden böyle bir sahip çıkılma gibi bir şey beklemedim. Fenerbahçe'de başladım. Aktif spor yaşamımı Fenerbahçe'de bitirmek isterdim, bu olmadı. Barcelona, Real Madrid gibi köklü, 100 yılı aşmış kulüplerin hepsi kendi sporcularına sahip çıkıp, onları gerekiyorsa eğitip kulübün belli departmanlarında yer verip, alttaki jenerasyonlara "birgün sizde başarılı olduğunuzda bu kulüp sizi bu noktalara getirir" mesajını veriyorlar. Bu davranış kulübü büyütür. Ben ileride spor yöneticisi olabilirim.
Asabi misiniz?
Hayır daha sakinim. Her insanda olduğu gibi bende zaman zaman sabrımın sonuna gelindiğinde öfke patlaması yaşayabiliyorum. Genelde sabırlı olmaya çalışıyorum. Fevri hareket etmekten kaçınırım. Öfkeli değilim.
40'lı yaşlara ilk adımı attınız. Nasıl bir duygu?
Erkeğin en güzel yaşları. Yaşımla ilgili bir kompleksim yok. 40'tan gün aldım. Gayet mutluyum.
Siyasi gündemi takip ediyor musunuz?
Takip etmeye çalışıyorum. Kürt sorunu umuyorum en kısa zamanda bir çözüme varılacaktır. Çözümü kolay bir durum değil ama çözülmesi de gerekiyor artık.
Kitap okuymaya fırsatınız oluyor mu?
Kamplardayken de okumaya çalışıyordum. Okuyorum.
Modayla aranız nasıl?
Modayı takip ediyorum ama her moda olan da üzerime yakışacak diye bir kaide yok. Moda renkleri takip etmeye çalışıyorum. Genelde sade bir giyim tarzım var. Giyimime özen gösteriyorum. Kendi zevkime göre alışveriş yapıyorum. Kimseye danışmıyorum. Eşim bu işin içinde olduğu için zaman zaman yardımcı olmaya çalışıyor.
Yakışıklı bir sporcu olarak anılıyorsunuz. Siz kendinizi nasıl buluyorsunuz?
(Gülüyor) Kendimle alakalı konuşmayı çok seven biri değilim. Bu benim cevap vereceğim bir şey değil ki.
Görünen köy klavuz istemez diyorsunuz anlaşılan?
(Gülüyor) Teşekkürediyorum. Sizin iltifatınız bu. Çok klişe belki ama yakışıklı ya da güzel olmanın yanında en önemlisi iyi kalpli olmaktır. İyi bir insan olmaya çalışıyorum. Çocuklarıma da bu yönde telkinlerde bulunuyorum. Yakışıklı bulanlara teşekkürediyorum.
Magazincilerle aranız nasıl. Kızıyor musunuz?
Kimseye kızamıyorum. Herkes bir şekilde görevini yapıyor. Ama gerçeği yansıtmayan bilgilendirmeler yapılmamalı. Benim hiçbir zaman magazincilerle bir problemim olmadı.
Sizin evliliğinizle ilgili hep boşanacaklar haberleri yapılıyor. Neden?
Gayet güzel gidiyor evliliğim. Gülüyorum sadece. Yanlış haberler yapılıyor. Daha önce bu konuda konuşmadım hiçbir zaman. Allah bozmasın. İyi giden bir şey için şöyle yada böyle gidiyor demek doğru değil.
Üçüncü çocuk düşünüyor musunuz?
Şu anda öyle bir şey yok. Ama ileride ne olur bilemem.
"PİŞMANLIKLARIM OLDU"
Hayatta hiç pişmanlıklarınız oldu mu?
Pişmanlık her insanın hayatında mutlaka olmuştur. Benim de oldu. Ama ben geçmişle yaşamayı seven biri değilim. Her zaman ileriye bakarım. İnsanız hata yapabiliyoruz ama o hatayla yaşamadan ileriye bakmak gerekiyor.
İyi insan olmak önemli dediniz. 2010 yılında UNICEF Türkiye İyi Niyet Elçisi seçildiniz. Hala bu elçilik görevini yürütüyorsunuz. Nasıl gidiyor?
Okulum zaten UNICEF ile işbilriği içerisinde. Her yıl belli organizasyonlara beraber katılıyoruz. Farklı etkinlikler olduğunda iyi niyet elçisi olarak bulunuyorum. Yurt dışında bu görev biraz daha etkin kullanılıyor. Türkiye yavaş yavaş ayak uyduruyor. Ben de hem spor okulumla hem de etkinliklerde görev almaya çalışıyorum.
Spor dışında keyif aldığınız başka uğraşlarınız var mı?
Araba kullanmayı seviyorum. Sporun diğer branşlarını da izlemeyi seviyorum. Seyahat etmeyi seviyorum. Dünyanın her yerine gittim. Ama nereyi gördünüz diye sorarsanız hiçbiryer göremedim. Havaalanından otele gidiyorsunuz, antrenman yapıyorsunuz bu kadar. Çok küçük bir vakit bulabilirsem gittiğim şehri dolaşıyordum. Basketbolu bıraktıktan sonra yaptığım seyahatlerde en ince detayına kadar gezmeye önem veriyorum.
Hangi tarz müzik dinliyorsunuz?
Genelde house müzik dinliyorum. Jazz da dinliyorum. Türkçe müzik dinliyorum.
Sevmediğiniz bir huyunuz var mı?
Hayır demeyi bilmiyorum. Zaman zaman demek lazım. Beğendiğim özelliğim çalışna olmam. Kendimle yarışıyorum. Rakiplerimin ne yaptığından çok kendi durumum önemli. Kendimle yarışıyorum. İnsanın kendisiyle yarışması, kendisini aşması kolay bir şey değil. En beğendiğim özelliğim bu.
Mutfakla aranız nasıl?
Ben her istediğimi yiyorum. Ölçülüyümdür. Fast food, abur cubur hiç yemem. Tatlı sevmem. Annemin yaprak sarmasını çok seviyorum. Yemek ayırd etmem. Sebze çok severim.