İnan Kıraç'tan çarpıcı açıklamalar

Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç gündeme ilşkin açıklamalarda bulundu.

Galatasaray'ın önemli isimlerinden İnan Kıraç, Galatasaray Üniversitesi'nde çıkan yangın ve camiadaki yapılanma ile ilgili çarpıcı açıklamalarda buldu. 
 
"Derin Galatasaray" olarak adlandırılan Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı İnan Kıraç Radikal gazetesine açıklamalarda bulundu. 

"Üniversiteyi kurtarmak için 25 milyon Galatasaraylı bir olmalı" diyen İnan Kıraç, okulu eşi Suna Kıraç'tan borç para alarak kurdukları günleri anlattı. Kıraç, 'Derin Galatasaraylı' yakıştırmalarına da açıklık getirdi; "10 TL bağışlayanı bile sırtımda taşıyacağım"

GALATASARAY CAMİASININ TEMEL ÖZELLİĞİ

Galatasaray camiası denen şeyin temel özelliği nedir?

Bu memlekette müspet ilmi ilk okuyanlar olmalarıdır. 1868'de başlayan bir hadise. Sultan Abdülaziz, Galatasaray'ı lise haline getirdiği andan itibaren müspet ilim başlamış. Halbuki ülkenin genelinde müspet ilmin başlangıcı 1933'te Istanbul Üniversitesi'nde olmuş. Bu önemlidir. Ayrıca Galatasaray'daki yatılı yapının getirdiği dostluk anlayışı, öğrencilerinin ülkedeki tüm etnik ve dini farklılıkları temsil eder hali… Tüm bunlar Galatasaray'ı kurulduğu ilk günden itibaren bütünden biraz daha farklı, ilerici bir zihniyet haline getirmiştir. Galatasaraylıların her şey hakkında bir fikri vardır.

O ne demek?

Beyoğlu etkisi demek. Bir uç örnek vereceğim: Esat Mahmut Karakurt 9'uncu sınıfta sınıf hocamız olmuştu. Biz daimi yatılı öğrenciler Anadolu'dan gelen çocuklardık. Bir gün bizi toplayıp Park Otel'e götürdü, bir şeyler yedirdi. Ardından garsonu çağırıp "Bowl getirin" dedi. Bize bu kâsenin hangi yemekler yendikten sonra kullanıldığı, nasıl bir peçeteye silindiğini anlattı. Biz o dönemin Beyoğlu'nda büyüdük. Caddesini de biliriz, arka sokaklarını da.

Masonik bir yapı mısınız?

Bu Masonik yapı değil, minnet duygusunun göstergesidir. Ben Koç'un en üst seviyesine geldiğim vakit, Koç grubunda 40'a yakın Galatasaraylı vardı. Hiçbirisi de beni mahcup etmedi. Birini işe alırken, eşitler arasında elbette mektepli olanı tercih ederiz. Bu da çok doğaldır. Bakın, Galatasaray'ın herkesçe doğru anlaşılması için dışa açılması gerektiğini düşünüyorum. O nedenle Beyoğlu'ndaki eski postane binasındaki kültür-sanat merkezine bu mektepten kimlerin mezun olduğunu, nerelere geldiğini, sportif başarılarını anlatan bir sistem kuruyoruz. Bizi tanımak Türkiye'nin faydasınadır.

DERİN G.SARAY MI? [page_end]


Neden?

Çünkü iyi bir modeldir Galatasaray. Atatürk, Cumhuriyeti kurarken yanında 80, bilemedin 100 kişi var. Onların 23'ü Galatasaraylıdır. Neden? Çünkü yanında müspet ilim okumuş adam lazım. Atatürk, mektebi son ziyaret ettiğinde çok etkilenmiş, sonra da bir resmini göndermiş. Imzalayarak. Şöyle diyor imza: Galata Saray'a… Yani Galatasaray Lisesi'ne değil, Galatasaray Spor Kulübü'ne değil. Camiaya. Aslına bakarsan bu camianın her şeyiyle bir bütün olduğunu en erken gören adamdır. Bugün hepimizin varoluş sebebimiz Atatürk'tür. Galatasaray camiası bunu bilir ve bugün git hiçbir Galatasaraylıdan Atatürk hakkında kötü söz işitemezsin.

Siz 'Derin Galatasaray' mısınız?

Yakıştırıyorlar ama ben derin Galatasaray değilim, hiç lafımı dinlemeyenler, ters düştüklerim var. Derin Galatasaray her şeye müdahale eden, her şeyi kontrol eden bir adam demek. Böyle biri değilim. Ama 31 yıldır Galatasaray'dan mezun olmuş herkesin elini sıkmışlığım vardır. Sadece Galatasaray Lisesi yapısı içinde hayatta olanların yüzde 80'ini tanırım, merhabalaşırım. Sevilen bir ağabeyim yani.

Öyleyse bu yakıştırma nereden çıkıyor?

Adnan Polat'a ikinci defa oy verince bana kızdılar. Ben de "Bir işi başlattı, bitirmesine müsaade edelim" dedim. Ve seçildi. Ali Sami Yen yüzünden onunla ters düştük, Galatasaray'dan özür dilemediği için artık karşısına geçmiştim. Ve gitti. Ünal'ı başkan olması için de ikna eden benim. O zaman insanlar benim farklı bir gücüm olduğunu zannediyor halbuki mantığımla hareket ediyorum. Sonuçta camianın sağduyusuyla benimki bir biçimde örtüşüyor. Hadise budur.

Lakabım deveydi


Bizim mektepte herkesin bir lakabı olur. Benimki deveydi. Aslında Turgay Şeren'in lakabıydı. Galiba yürüyüşümle filan biraz onu taklit ettiğim için bana da deve derlerdi. Sonra ikinci bir lakap daha geldi: Torpil. Çünkü hayatım boyunca sınıf mümessili oldum, oymak başkanlığı yaptım.

En atak adam bendim. Hocalar da, çavuşlar da (Galatasaray Lisesi'nde temizlik görevlilerinin lakabı) beni çok severdi. Okuldan kaçmam söz konusuysa bana kapıyı açarlardı fakat ben yine de parmaklıklardan atlardım. Zevki o çünkü.

Siz Galatasaraylılar elitist misiniz?

Değiliz. Içimizde çok elitler var ama elitist değiliz. Elbette ülkenin en zeki ve çalışkan çocukları giriyor mektebe. Ve en üst seviyede eğitim alıyorlar. Bu bir farklılık yaratıyor, kabul etmek lazım. Ama biz sokakta büyüdük. Sokağı bildik, tanıdık. Hâlâ da Galatasaray'ın kaybolmamış özelliklerinden biri budur.

Yine de bir kesime göre camianızın snob ve itici bulunduğunu biliyor musunuz?

Bunun bir sebebi Hariciye kökenimizdir. 1980'lere kadar Türkiye'deki Hariciyeciler arasında Galatasaraylılar çoğunluktaydı. Bugün zaman zaman monşerler diye dalga geçilen kimselerin ekseriyeti bizim mekteptendir. Bunun dışında devletin de hep üst kademelerine gelmişiz. Bu tabii bazı kimselere antipatik görünüyor, bunu anlıyorum.

DAHA DEMOKRATİK BİR GALATASARAY

Siz Galatasaray'ı dışa açmaktan söz ediyorsunuz ama camianızda bundan hiç hoşlanmayacak kimseler de var, değil mi?

Elbette Galatasaray'da bu tip ekstremler var. Fakat artık Galatasaray başka bir kurumsallaşma ve şirketleşme sistemine girdi. Bu da daha demokratik bir yapı getiriyor kanımca. Böylelikle mektepli-mektepli olmayan ayrımı da, bazı kimselerin çok öne çıkması problemi de ortadan kalkacak.

Nasıl yani?

Idarecilerimiz ve spor kulübü başkanımız pek çok konuda öne geçiyor. Bu olmaz. Dünyanın hiçbir spor kulübünde bu yoktur. Çok ünlü biri kulübü satın almıştır da adamın adını öyle duyarsın. Bizdeki gibi bir yapı yoktur.

Ne zararı var?


Bu kadar öne çıkınca etraflarında menfaat grupları oluşuyor ki tehlikelidir. Ama kurumsallaşmayla bunların önü alınır çünkü artık anonim şirketsindir, halka açıksındır. Bir futbol takımının yıllık cirosu 500 ila 750 milyon euro civarındadır. Bu parayı temiz tutmak zorundasın. Ben bu kurumsallaşmayı hem bu sebeplerden hem de Galatasaray ayrım yapmaksızın bir bütün halinde tutmak için çok önemsiyorum.

Bir bütün halinde tutmak ne demek?

Lisesi, üniversitesi, vakfı, dernekleri, kulübü ve taraftarlarıyla 25 milyonluk bir kitle halinde hareket etmek demek. Üniversite yangınından sonra Galatasaray küllerinden yeniden doğacak dediğimde, hem mezunlarını hem de taraftarlarını kastediyordum. O yüzden bu üniversiteyi yeniden inşa etmek için 10 lira bağış yapanı bile sırtımda taşıyacağım.

Röportajın tamamına Radikal gazetesinden ulaşabilirsiniz...
Günün Önemli Haberleri