Türkiye nin her yerinde kulüp başkanlığını eline alan veya kulüpte yönetici olan kendisini vazgeçilmez sanıyor, yönetici kavramının insanı getirdiği durum bu. Eskilerden bir cümle hatırlıyorum. Atasözü der ki, "Mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla doludur." Özünde işler onlar olmadan da yürür ve kimse vazgeçilmez değildir bu hayatta. Çünkü kişilerin iktidarı bir gün sona erer ama kurumsal işletmeler isme bağlı olmamalı spor kulüpleri onlar olmadan da varlığını idame ettirmeli. Dünyada kurumsal şirketlere baktığımızda pek çoğu bu şekilde varlıklarını sürdürür, bizdeki gibi şahıslara endeksli değildir.
Spor kulüplerinde gücü eline geçirenler yönetici olmalarından dolayı tanınırlık ve imtiyaz elde etme imkanlarından haylice yararlanıyorlar, ilk başlarda kulübe yaptıkları yatırımların (bağışların) karşılığını marka kulüp yöneticisi olmaları hasebiyle görev süreleri içinde ve sonrasında ticari işlerini büyüterek mislice çıkarıyorlar. Günümüzde bunun örnekleri saymakla bitmez. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor ve Rizespor ile diğer kulüplerin bazılarında başkanlık, başkan vekilliği ve yöneticilik yapmış olan bazı kişiler devlet ihalesi kovalamaktan ve kamu imkanlarından faydalanıp sürekli iş almaktan ihale manyağı oldular. Son 10 yılda ihalelerde gösterdiği performansla baş döndürücü bir hızla büyüyenler geldikleri durumu saklamıyor, tam aksine şirketlerinin resmi web sayfasında dahi "... başkan vekili olmasının elbette payı büyük" diye belirtiyorlar.
Misyonunu tamamlayan yöneticiler köşesine çekilmeli
Galatasaray'ın Ekim ayında yapılacak seçimli olağanüstü genel kurulu öncesi Alp Yalman başkan adaylığını resmen açıkladı. Galatasaray'da başkan adayı Alp Yalman, spor basınına konuşmuş Galatasaray'ın zor bir dönemden geçtiğini ifade ederek"Herkesin içi rahat olsun. Bu kulüpte hiçbir görev yerde kalmaz. Kimsenin o kadar endişeleneceği bir durum yok" dediği basına yansıdı.
Bana göre Galatasaray'da Alp Yalman, Adnan Polat, Faruk Süren ve yönetici anlamında o konumda olan diğer isimlerin misyonu bitmiştir. Yıllarca başkanlık yapmış ve görev süreleri hitamında yerlerine başkaları seçilmiş isimlerin şimdi tekrar başkanlığa soyunmaları bence yanlıştır.
Bir diğer enteresan hususta Galatasaray'da yöneticilik yapmış Prof. titri taşıyan birinin öneri olarak, "Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak acil göreve gelsin. Florya seçime kadar onlara emanet edilsin. Futbol takımı için bu süreçte acil olarak verilmesi gereken karar budur" demesi kadar gülünç bir şey olamaz. Zira kulüpler kişilere endeksli olmamalı yeni isimlerin önü açılmalı.
Koskoca 109 yıllık koca çınar olan Galatasaray'da başkan olabilecek başka birileri bulunamıyor mu? Eskiden başkanlık yapanlar olmadan G.Saray şampiyon olamaz mı? Yada Avrupa'da mücadele edemez mi? Nedir bu yağcılık anlayışı? Şayet başkanlık ve yöneticilik için adı geçen isimler olmazsa G.Saray'ın hali ne olacak? Böyle bir şeyi düşünmek dahi yüz yıllık bir kulübe yakışmaz,yakışmıyor da.
Eski başkanlar ve yöneticiler unutulmuşluktan kurtulmak için tekrar gündeme gelebilmek isteyebilirler ama bu yaklaşımları kendi açılarından iyi olabilir ama kulüplerine bir faydası olmayacağı kanaatindeyim.
Kulüp ağaları var
Sendika ve Oda ağaları gibi maalesef kulüp ağaları var. Ayrıca meslek Oda'larında ve sendikalarda bir meslek odası veya bir sendika eğer bir gurubun eline geçmişse o ekibi oradan kolay kolay düşüremezsiniz. Bazı spor kulüplerinde de kulüp ağaları var geldi mi daha gitmek nedir bilmiyorlar. 15-20 yıl kulüp başkanlığı ile Oda ve sendika başkanlığı yapanlar artık sevimsizleştiklerini görmeli.
Benzer durum Fenerbahçe içinde geçerlidir. Mevcut başkanları Aziz Yıldırım olmazsa sarı-lacivertli kulüp ligden mi düşer? Yada F.Bahçe bir daha şampiyon mu olamaz? Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım'ın başkanlık koltuğundaki 16 yıllık hakimiyeti nedendir? Bu göreve başkaları gelemez mi? Gelememesi için ne gibi sebepler vardır. Spor kamuoyunda bunlar tartışılmalı.Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı Aziz Yıldırım başkan olduğu süre boyunca Galatasaray Başkanlığı 5 isim değiştirdi ama o hala orada.
Türkiye'de cumhurbaşkanlığı süresi bile 5 yıla indirilirken kulüp başkanının bazı Oda ve sendika başkanları gibi 20 yıla yakın görevde kalması camia açısından düşündürücüdür.
Keza Beşiktaş'ta çok farklı sayılmaz. Siyah-beyazlı kulübe de bakıldığında bazı isimlerin dışında başka seçenek yok muş gibi başkanlığa ve yönetime onlar seçilirdi. Mesela Süleyman Seba dönemi de pek farklı değildir. Son yıllarda farklılık oldu ve Fikret Orman ve ekibi yönetime seçildi.
Trabzonspor'a baktığımızda bu kulübümüz çok farklı mı değil. Bordo-mavili kulüpte ne zaman kongre yaklaşsa yönetime talip olmak için az da olsa bir kaç tane başkan adayı çıkar. Ancak başkanlık için yeterli midir değil midir, o ayrı bir konu.
Ama geçmiş dönemlere bakıldığında kulüp içine çöreklenmiş bazı grupların Trabzonspor'u kendi aile şirketiymiş gibi gördükleri ve kent dışından yönetilmesine hep karşı çıkmışlardır halen de çıkılıyor da. Malum zihniyet Trabzonspor'u adeta atalarından miras olarak görmelerindendir. Oysa Trabzonspor sadece bulunduğu kentin takımı değil hemen her yerde taraftarı bulunan bir spor kulübüdür. Dolayısıyla bordo-mavili kulüp bir şehir takımı değil, başarılı ülke sınırlarını aşmış bir Türkiye takımıdır.
Bu bağlamda Trabzon cenahında birde Mehmet Ali Yılmaz klasiği vardır. Başkanlığa adaylık konusunda bazıları onu gündeme getirir. Oda haliyle 'Ben varsam Trabzonspor var' düşüncesiyle olsa gerek sahiplenme moduna girer.
Trabzonspor eski başkanı M.Ali Yılmaz' da bir ara verdiği demeçte "Ben Trabzonspor'u sahipsiz bırakmamak için varım. Aday olmak için hiçbir zaman ortaya çıkmadım. Aday yoksa ben başkan olurum. Trabzonspor'u yerde bırakmam" dediği biliniyor. Sanki başkanlık yapabilecek başka birileri yoktur ve bir tek o vardır. O olmazsa vay Trabzon'un haline mi diyeceğiz.
Türk futbolunda böylesine kurtarıcı ve hamil'iğe soyunan kendi işinden ziyade kulüplerin çıkarını düşünen mümtaz şahsiyetler olmazsa 50 yıl ve 100 yılı aşkın varlığını sürdüren spor kulüplerimizin hali nice mi olur? Elbette olmaz,olmayacakta.
Şahıslar geçicidir önemli olan kulüptür
Türk spor tarihine adlarını altın harfler ile yazmış olan kulüplerimiz spor gerek başarılarıyla gerekse profesyonel duruşlarıyla kendilerini ispatlamıştır. Bu anlamda kulüplerin başarısı için kişilere değil genel başarıya bakılmalıdır. Kişiler geçicidir kulüpler kalıcıdır. Kendilerini"Kurtarıcı veya hami" görenler olsa da kulüplerimiz başarı yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir.