Levent Erdoğan'dan olay sözler!
İstifasını verdikten sonra "zamanı gelince yazılı açıklama yapacağım" diyen Levent Erdoğan sessizliğini bozdu.
Yılıdrım Demirören ile uzun yıllar kader birliği yapan Erdoğan,
neden istifa ettiğini, kulübün içinde bulunduğu mali tabloyu ve
Yıldırım Demirören'in yöneticilik anlayışını, Siyah-Beyazlı kulübün
gidişatını, Murat Aksu'nun listesine girip girmeyeceğini, neden
görevi bıraktığı gibi birçok konuyla ilgili HTSPOR.COM'dan Erdem
Erol'a konuştu.
Deneyimli yönetici Beşiktaş camiasının merak ettiği birçok konuya
değindi. İşte noktasına-virgülüne dokunmadan Erdoğan'ın
sözleri:
Levent Bey, Yıldırım Demirören yönetimiyle ayrılık bir anda
mı gelişti, bunun öncesi var mıydı? Hem şahsıyla hem babasıyla
ilgili olarak dönem dönem yapmış olduğunuz açıklamalarınızın
istifanızla bir ilgisi oldu mu?
Bizim çok eskiye dayanan bir hukukumuz var. Onların da benim için
kasti davranış içerisinde bulunup yanlış söz etmeyeceklerini
düşünürüm, bende onlar için başka hukuk kullanmam hiçbir zaman.
Ancak orada ben bir yöneticiydim. Yönetici sıfatıyla orada bir çok
eksiklikler mevcuttu. Bunları en azından ilk önce Beşiktaş adına,
sonra Yıldırım Demirören adına, düzelmesi uğruna bazı ikazlarda,
gerek yönetim içinde, gerek yönetim dışında ama bunlar kasti
olmayan, Beşiktaş lehine olması lazım gelen, yapılması gereken
ikazlardan ibaretti. Bunlarda muvaffak olamayınca da daha fazla
faydalı olamayacağımı düşünüp, istifamı verdim.
"DOĞRU. EN ÇOK BEN EĞLENDİM"
Zaman zaman yapmış olduğunuz açıklamaların etkisi oldu
mu?
Benim konuşmalarım hakkında çok farklı yorumlar yapıldı.
Söylediklerimi maalesef bir çok medya mensubu arkadaşımız dahi
bunun inceliğini anlayamadı veya anladı başka şekle çevirmeye
çalıştı. Ben hiçbir zaman Beşiktaş aleyhinde bulunmadım. Mesela en
son beyanatım, Kayserispor maçından sonraydı. Takım 6 maçta 12 puan
kaybetmiş, başaşşağıya gidiyor. Tabi birilerinin ikaz etmesi lazım.
Ben de kulübün asbaşkanı olarak gidişatın doğru olmadığını, yanlış
olduğunu söyledim. Beşiktaşın tarihinde böyle bir olayla
karşılaşmadığını, herkesin aklını başına toplarlaması lazım
geldiğini söyledim. Bana "istifa edecek misin" dediler,
etmeyeceğimi söyledim. "Kim istifa edecek" dediler, bunun bir
sırası varsa şöyle şöyle olacak dedim: Şu anda benim istifamı
gerektiren bir olay sözkonusu değil, kötü gidişattan kim sorumluysa
onların istifa etmesi lazım dedim. İlle istifa etmeleri
gerekirlerse dedim. Yani soru üzerine, bunun bir sırası vardır,
önce hoca, sonra başkan, sonra otomatik olarak yönetimin istifa
etmesi gerekir diye söyledim.
Efendim dediler, bundan önce çok güzel şeyler yapıldı, takım
şampiyon oldu, en çok da siz eğlendiniz dediler. Doğru, Türkiye’nin
her tarafında bütün kutlamalara ben katıldım. Bu benim eğlenmem
yani etrafa Beşiktaş'ın şampiyonluk coşkusunu vermek lazımdı. Uzun
süredir şampiyon olamadığı için, taraftarda bir moral zayıflaması
vardı. Bunu kuvvetlendirmek için heryerde bunu yaptık. Yani iyi
gününde iyi diyeceğiz de kötü gününde de yine iyi mi diyeceğiz?
Bunu idrak edemediler. Ben yine takımın arkasındaydım.
"KULÜBÜN HALİ YÜREKLER ACISI"
Yani sorumlu yöneticilik bunu mu gerektiriyor?
Yüzde yüz, kesin. Bunu yapmamış olmak zaten maalesef Beşiktaş'ı
ekonomik anlamda bu duruma getirdi. Bu işin içeride çalışmasını,
kavgasını yapamadığımız için, başkanımızın tek başına faliyette
bulunmuş olması nedeniyle, kimseye danışmadan, bugünkü büyük
borçlanmalar, mali bozukluklar ortaya çıktı.
Ekonomik anlamda kulübün geldiği durum nedir?
Yürekler acısı. Yani Divan’da kabul edilen rakam 180 milyon. Bu
beyan edilen.
Beyan edilmeyen var mıdır?
Takdiri siz
yapın.
Hukuk dışı uygulamalar söz konusu mudur?
Ferdi
olarak hukuk dışı uygulamaları bilmediğim için bu tür bir ithamda
bulunmak çok yanlış olur. Kanunsuz işlemler demeyeyim ama kötü
idare, yanlış idare, yanlış hesaplar, bu borçlulukları meydana
getirdi.
"ENKAZ BİLE DEĞİL, DAHA KÖTÜ"
Başkanımızın tek başına kulübü yönetmesi
dediniz.
[page_end]Evet, evet. Aynen tek başına ve kimseye danışmadan
yönetmiş olması. Bunu tek başınıza yaparsanız, doğruları
yaptığınızı sanırsanız, işte bugünkü tablo meydana gelir. Burada
matematiksel bir olay var. 5-6 senelik, 10 senelik gelirler temlik
edilmiş. Yeni gelen yönetimi, enkaz değil de, enkaz olsa yine
enkazından istifade edersiniz.
Yani kulübün içinde bulunduğu durum için enkaz değil, enkazdan bile
kötü diyorsunuz.
Bu matematiksel olaylar. Hayali konuşmuyorum. Gelirler temlik
edilşmiş, divan kuruluna sunulan borç meydanda.
Başkanın kendisine olan borç sözkonusu bu arada.
Evet, ne yazık ki bu zararlar başkanın kendisine de dokundu.
Kendisine de zarar vermiş oldu. Ayrıyeten kulübe de zarar vermiş
oldu, ekonomik olarak.
Siz bu noktaya gelineceğpini tahmin ediyor
muydunuz?
Bunun buraya geleceğinin tahmini nasıl olur ki? Kulüp kötü idare
edlirse bu rakamları göreceği tahmin değil, tabidir. Yönetim kötü
olursa, tek başına yönetmeye kalkarsa, bunun devamında ekonomik
anlamda kötü olacağı bellidir.
NEDEN İSTİFA ETTİ?
Neden seçimlere çok az bir zaman kala istifa etiniz de neden daha
önce ,istifa etmediniz. Yani Yıldırım Demirören’le devam
edemeyeceğiniz artık kesinleştiğinden ve başka bir listeye girmek
ve yeniden yönetici seçilmek adına mı istifa etiniz. Yani şahsi
çıkarlarınızı gözetip yine yönetici olabilmek için mi?
Güzel bir soru. Zaten kulübün iyi yönetilmediğini, borç içinde
olduğunu, gerek yönetim içinde gerek yönetim dışında ben hep
belirttim. Netice itibariyle de bir seçim sürecine girildi. Ben bu
seçim süreci içerisinde yönetimde kalıp da, yönetimin seçim
dönemine rast gelen bir devre içerisinde, yanlışlarını söylemiş
olmam etik olmazdı. Ben bunu istifa dilekçemde de belirttim. Benim
tepkilerim bugün ve yeni değil. Benim tepkilerim çok eskiden beri
devam ediyor. Sivri dilli olduk, çok konuşan olduk. Bunu maalesef
değerli değerlendiriciler böyle değerlendirdiler.
Yıldırım Demirören nasıl değerlendirdi peki?
Hata yapmaya devam eti.
Birebir yüzyüze görüştünüz değil mi?
[page_end]Her zaman görüşüyorum. Sayın Yıldırırm Demirören ile
aramda en ufak bir ihtilaf yok. Bugün dahi yok. Ama Beşiktaş adına
orada bir görev yapıyoruz. Ben de herkes gibi kafamı sallamak
durumunda değilim. Kafamı salladığım taktirde en çok kulübe sonra
Sayın Yıldırım Demirören'e zarar verirdim. Benim gidip doğruları
söylemem, yapılmasını istemem normal bir düzey içerisinde yapmam
gerekenlerdir. Bunları çok daha sert söylemem gerekiyordu. Ancak
malum bizde bir laf var. Birlik beraberlik bozulmasın, ha düzelir,
ha düzelir. Bir de takım şampiyonluğa gidiyordu. O arada daha fazla
yüklenmiş olmak kulübün menfaatine değildi. Ama ben bunu ben
söylenmesi, ikaz edilmesi gerektiği şekilde, gerek kulüp içinde
gerek kulüp dışında, gerekli beyanatlarımla açıkladım. Yani ben o
güne kadar da susmadım ki. Ben gerekli ikazlarımı yaptım.
TARAFTARA MESAJ
Ekonomik açıdan gelinen noktayı yürekler acısı olarak
nitelendirdiniz. Bu işin birde farklı boyutları var. Camia,
taraftar gibi. Taraftarın tepkisi tribünlerden çok ağır olarak
yükseldi. Açıklamalarınız, bir anlamda taraftarın tepkisini
tetikledi mi?
Hoşnutsuzluğu belirtmek için demokratik bir tepki gösterilebilir.
Ama ben ne yazık ki taraftarların o çirkin tezahuratlarını asla
tasvip etmiyoryum. Hiçbir zaman da tasvip etmem. Bu Beşiktaş
duruşuna yakışmaz. İkaz edici protestolarda bulunabilrler. Ama
küfür, şahsiyete tecavüz, Beşiktaş'ın başkanına tecavüz şeklinde
olursa çok çirkindir. Bunun neticede bir hesap verme günü vardır. O
da seçim zamanıdır. Bu usuldür zatenç. Bu hesaplaşma kavgalaşma
anlamında değil, herkes kucağındakini döker orada.
Yıldırım Demirören bundan sonra ne yapmalı. Nasıl bir tavır
sergilerse hem Beşiktaş için hem kendisi için olumlu bişr strateji
izlemiş oluır sizce?
Sayın Demirören kardeşimiz, sayın
başkanımız, aklı başında bir kişidir. Artık yapılan tenkitleri,
eleştirileri, dinleyerek, bir de geriye dönük bakıp muhasebesini
yaparak, bundan sonrası için karar vermesi benim önerilerimle
değil, kendi incelemesiyle ortaya koyacağı bir yoldur. O tamamen
kendisinin tercihidir. Ben şu veya bu şekilde hareket etmesini
yeğleme durumunda değilim.
Kulübün gelirleriyle ilgili temlik konuları hangi boyutta.
Bütün gelirleri temlikli mi?
Biraz evvel de bahsetiğim gibi bunlar bize mümkün mertebe haber
verilmeden icra edilen olaylardı. Yani ben kulübün içerisinde bir
asbaşkan, bir yönetici, bir icra kurulunda bulunan bir kişi olmakla
beraber üzülerek söyliyorum ki tamamına vakıf değilim. Ama bu
rakamların uzun seneleri kapsadığı ve bir değişiklik halinde yeni
gelecek veya Sayın Yıldırım Demirören'in devam etmesi de söz konusu
olduğu taktirde büyük paralara ihtiyaç vardır. Bunların nasıl
halledilmesi gerektiği bende de büyük bir soru.
"KULÜBÜN VARI YOĞU TEMLİKLİ"
Kongre üyelerinin aidatları da temlikli mi?
[page_end]Anında anında. Enteresan bir hadise yaşadık. Daha kulübe
gelmeden, bankada el kondu. Bir numara yanlışlığıyla bir
arkadaşımız parasını yatırmış. Aynı bankaya gidiyor, yanlışlık
olmasın diye geri alıp numarayı düzeltebilir. İadesi yapılıp,
yeniden yatırması gerekiyordu yani girdi çıktı yapması gerekiyordu.
1 saat evvel yatırılan paranın yerini bulduğu söylendi. Tereddütsüz
dediğiniz doğru. Ama buna gelene kadar neler var. Kalmadı bir şey
yani. Bugün her şey temlikli. Bazıları 5 sene 10 sene temlikli
olanlar var.
Kulübün ekonomik yapısı için yürekler acısı dediniz, peki
gelecek yönetimin hali ne olacak?
Vallahi kendilerine çare bulmadıkları taktirde onların durumu da
yürekler acısı olacak.
"YENİ YÖNETİMİN ALLAH YARDIMCISI OLSUN"
Peki Levent Erdoğan’ın, demirörenin dışında seçilecek bir yönetim
kurulunda olursa, hali ne olacak?
Şu anda öyle bir şey yok. Olursa Allah yardımcısı olsun diyeyim.
Her zamanki gibi dualara kalacak. Başka bir çare yok yani. Bu yıl
sonuna kadar yatırılması gereken paralar var. Tabata'nın parasıda
tam ödenmedi. Hepsi vadeli paralar. Daha hepsinin acısı çıkmadı.
Bunlar rakamsal gerçekler, Aksini söylüyorlarsa, çıkar
söylerler.
Kulübün çalışanlarının maaşları nasıl ödeniyor
peki?
Bunlar oldukça yüksek giderler tabi. Bunlar yapıla yapıla yapıla,
deniz bitme noktasına geldi. O temliğide devredelim, 2. senede, 5.
senede temlik edilsin diye diye deniz bitti. Yani bu sayın Yıldırım
Demirören içinde bitti. 50-60 trilyon para koyduktan sonra bu işe
para yatırılması, imkanklar olsa bile mantık dışı geliyor bana.
BEŞİKTAŞ NASIL KURTULUR?
Böyle gide gide 4 büyükten biri olma özelliğini de kaybeder mi
Beşiktaş?
"Çıkar bir gün kurtaracak baht-ı kaderini"
diye bir cümle var. Beşiktaş büyük bir camiadır. Mutlak bunun
üstesinden gelecektir. Ama durum hiç güzel değildir. Sayın
Demirören seçilip devam etse de öyle, yeni yönetim için de öyle.
Olay şu: Şu dönemdeki seçimden sonra seçilecek kişilerin ilkeleri,
yani başkan paralarıyla yönetici paralarıyla, kulübü götürmek
ilkelerine dayanırsa, Beşiktaş'ın akıbetinin ekonomik anlamda daha
kötü olacağını düşünüyorum.
Onun için gerek yönetime gelmeyi düşünen başkan adayı, veya devam
ederse Sayın Demirören, borçları çok uzun vadede ayrı bir sistem
içerisinde erteleyip, kendi yağıyla kavrulmak noktasına gelmek
mecburiyetindedir. Çok acelece tüzük tadilatı yapılıp, "Her yönetim
ancak kendi bulunduğu süre içerisindeki gelirleri temlik edebilir"
maddesinin yerleşmesi lazımdır. Yoksa bir çığ gibi patlamalar
olur.
Şu gün dahi rakamsal olarak şampiyonluğu hayal tahmin
edebilirsiniz, yanlış tahmin edersiniz, doğru tahmin edersiniz ama
bu matematik olaydır. Bunun tahmini matematikseldir. Afaki
değildir. Onun için yeni gelecek yönetimin en üzerinde duracağı
hadiselerden bir tanesi, kesin ve kesin bir çare bulacak, ya yurt
içi ya yurt dışı, çok uzun vadeli, düşük faizli kredi ile o eski
borçlar dondurulacak. Yepyeni bir bütçeyle gelecek.
28 tane altyapıda antrenör çalıştıran bir kulübün altyapıdan hiç
oyuncu kazanmaması çok düşündürücüdür. Bunun sebeplerinden bir
tanesi de şudur: Oyuncular yetişiyor, 17 yaşında oynayamadığı için
ona buna kiraya verdik diyorlar. Kimse bu işin kirasının arkasını
takip etmiyor. O canım masraflarla yetişen futbolcular kaybolup
gidiyor. Onun için yeni gelen yönetimin her kim olursa olsun,
muhakkak ikinci ligden, 3. ligden, amatör kümeden birer tane pilot
takım yapıp, oyuncuları yetiştirmesi, ondan sonra da böyle lüzumsuz
yapılan yani anormal transferlerle kulübün kesesinden paraların
savrulmamasının teminine gidilmesi gerekir.
Dikkat edin bir çok transferler yapılmasına rağmen kulüpler için en
faydalı olanlar kendi altyapılarından yetişenlerdir. Bugüne kadar
Galatasaray kaç tane futbolcu aldı, ama yine Arda en iyisi. Bilmem
anlatabiliyor muyum. Yani bizde de Sergenler, ondan önce Feyyazlar,
Aliler vardı. Bırakın kiraya verilenlerin takip edilmesini Gökhan
Zan gibi kulübün içinde olan bir adamın süresinin ne zaman
bittiğini bilinip de yatırılacak belirli bir parayla tutulması
mümkünken, sonra satılması mümkünken, sokaklara paralar
atılmıştır.
"TRANSFERLERİ GAZETELERDEN
ÖĞRENİYORDUK"
[page_end]Maalesef, maalesef, maalesef.
Evet iddia ediyorum, bir iki ismini vermek istemediğim arkadaş
başkanın talimatıyla hareket ederek buraya getirmiştir. Hiçbir
ciddi hesap kitap verilmemiştir. Transferleri televizyonlardan,
gazeteci arkadaşlardan işittik. Bir tanesini değil, bütün
transferler. Haberimiz olduğu bir transfer yoktu. "Bize
danışılmasından vazgeçtik, yahu hiç olmazsa aldıktan sonra söyleyin
de basın aradığı zaman doğru aldık diyebilelim" dedik yönetime.
Maalesef onu da dinletemedik.
Başkanın karşısına geçip bunu sorgulamadınız
mı?
Kimi kime sorguluyorsun. Parayı ben veririm diyen başkana..
Sevdiğim insandır aramda bir şey yok, ama bu gerçeklerin
yapılmamasından en büyük zararını gören Beşiktaş Kulübü ve Sayın
Yıldırırım Demirören'dir.
İşin bu boyuta gelmesinde baba Erdoğan Demirören’in katkısı
sözkonusu mudur?
O kişisel, ailesel olaylara karışmak
istemiyorum ama yanlışların yapıldığı muhakaktır. Ama bu kime
danışılarak yapılmış olursa olsun. Yanlış yanlıştır. Yanlış
yapılmıştır ama büyük yanlış yapılmıştır. Bunu hep beraber
yaşıyoruz. Ben bunu yönetimdede söyledim.
"HERKES KUZU OLUYORDU"
Yönetim kurullarında hem başkanın hem diğer yöneticilerinin
yüzlerine karşı söylüyordunuz yani.
Yönetime 15 dakika kala hepimiz aramızda bu dertleri yakınıyorduk.
Yönetim toplantısı başlayınca herkes kuzu oluyordu. Bu tartışıldığı
taktirde de ortada 2 hadiseyle karşı karşıya kalacaktınız. Ya
ipleri koparıp kötü olacaktınız, bu hususta direttiğimiz için biz
kötü olduk.
"MAHALLENİN DELİSİ OLDUK"
İçeride duyuramadığımızda zaman zaman dışarıda duyurmaya çalıştık.
O zamanda değerlendirmeler değişik oldu. Çok konuşan olduk, sivri
dilli olduk. Mahallenin delisi olduk.
"İSTİFA EN KOLAY YOL"
Gelinen noktada vicdanen müsterih misiniz?
Yüzde 100 müsterihim. Çünkü ben bunu gerek özel olarak, gerek türlü
şekillerde, defaten ikaz ettim. İstifa edeydin. İstifa etmek en
kolay yol. Gerektiği zaman kolayca istifa edersin, bir A 4 kağıt
ile bir kaleme bakıyor. Ama mesele o değildi. Biraz daha mücadele
edelim diye gerekli mücadeleyi götürmeye çalıştım. İstifamı bir an
için düşündüm ve rahatlık getireceği kanaatine hasıl oldum.
'Oh' diyeceklerdi, 'Bir tane sivri dilli adam vardı' diyeceklerdi.
Ama o sivri dil gerçekleri söylüyordu. Memnun olacaklardı istifa
etseydim. Hadi ondan sonra bir şampiyonluk ümitleri devresi
yaşadık, herhangi bir şekilde tavır koyup takım şampiyonluğa
giderken, birlik ve beraberliği bozdu oluyordu.
Birlik ve beraberlik çok güzel bir şey ama bu anlamda kullanıldığı
zaman felaket. Yani doğruları söylememe anlamına birlik ve
beraberlik. Ama bunun susturulma anlamına kullanılması zarar
veriyor. O arada yine içeride konuşmalarımızı yaptık. İstifa çok
kolay bir olay. O kadarına bile sahip depildik ama hiç olmazsa
söyleyebildiğimiz kadarını söyleyerek daha faydalı olacağımızı
düşünüyorduk. Tenkitten hoşlanmayan bir zihniyetin karşısından
çekilmiş olmanız karşı tarafın bayramıdır. Yeteri kadar tavır
koydum ama daha tavır koyucu olsaydım, daha mı faydalı olurdum diye
düşünüyorum.
"HUKUKSAL BİLGİME İHTİYAÇ DUYMADILAR"
[page_end]Yaralıyım, yaralıyım. Çok üzgünüm. Benim hiç beklediğim
bir şey yok. Hakikaten üzüntülüyüm. Bütün harcamaları cebimden
yapmış bir insanım. Kulübün parasıyla herhangi bir faaliyete
bulunmadım. Bir tek derneklerle uğraşmama mani olmadılar. Hukuktan
sorumlu olmama rağmen bir tane hukuksal işlem sormadılar. Çünkü
yanlış yapacaklarını söyleyeceğim ve bir ikisinde söylediğim için,
benim hukuksal bilgime ihtiyaç duymadılar. Ama insanlar bugün
benden randevu almak için sıraya giriyorlar. Bunu şu anlamda
söylüyorum, benim hukuksal bilgilerime değer vermediler. Ama benim
onlara o kadar faydalı olabilecek bir durumum vardı ki. Bugün
insanlar hukuksal danışma için benden randevu almakta
zorlanıyorlar. Ben bu kadar faydalı olabilecek bir hukukçuyum.
Lütfen sorun, soruşlarınızın hepsinin karşılığı var.
Demirören Şirketler Grubu'nunda avukatısınız aynı zamanda.
Orada başarılı oldum, evet.
Baba Demirören’in dostusunuz. Ama oğul Demirören size
hiçbir şekilde hukuki anlşamda konuları danışmadı. Bu nasıl bir
çelişki o zaman?
Bu çelişki çok basit, çok açık, çok kolay. Ben onun yaptığı hukuki
işlemler, mukavelelerin feshedilişleri yahut yapılmasına karşı
olacağım mukaveleler gibi konularda yanlış olduğundan, tavır
koyacağımdan, kabul etmediğim için, kendi başına yapmaya kalktı.
Yoksa benim hukukçuluğumu beğenmediğinden, güvenmediğinden değil.
Bakın Yusuf’un transferinde en son 1 milyon 200 bin dolar ödedik
Bursaspor’a. Nakit olarak ödendi. Aydın’a danışmadan futbolcuyu
satıyorsun. Futbolcu et parçası mı? Sonra masraflarıyla beraber 1
milyon 200 bin dolar ödüyorsun. Kimin parasını kime veriyorsun. Ve
Aydın da bunu bir gurur meselesi yaptı. Hem Aydın’a yazık oldu,
Aydın’a "Gel bak seni Bursa’ya veriyorum, seni geri alma şartıyla
veriyorum, gel sen Bursa’da oyna" diye ikna edilseydi, o çocuk da
seve seve giderdi. O da bunu guru meselesi yaptı. Biz de durduğumuz
yerde, paramız çok ya, 1 milyon küsür dolard a oraya verdik.
KIZILAY REKLAMI İÇİN NE DEDİ?
Sonra mesela formaların arkasında Kızılay yazıyor. Bunu yazmak
güzel bir olay. Ama Mekke'de dilenip, Medine'de zekat veremezsin.
Madem ki bu şovanistliği yapıyorsun, tamam başkları ne yapmış..
Kızılay'a destek, tamam çok güzel hadise, ama bunu lütfen cebinden
ver. Bir yana işçisinin futbolcusunun parasını veremeyen kulüp çaba
sarfederken borç içinde, gelirlerini satarken, ondan sonra el
kasasından kahramanlık yapmak hoş bir şey değil. Yapılan olayı
yanlış görmüyorum. Ama bunu yapıyorsan bunu cebinden yap. Yahut
alacaklarından bir kısmını silerek yap. Gelirleri satarken, diğer
taraftan kahraman desinler diye istifade etmeye çalışıyorsun.
Mekkede dilenip, Medine'de zekat veremezsiniz dediniz,
aklıma Fulya projesi geldi.
Beni o kısımda konuşturmayın, o kısımda konuşmamam
lazım.
O konuda bir hukukçu olarak çok şey biliyorsunuzdur. İddialar doğr
mu?
Bu yargıya intikal etmiş bir olay. Benim şu anda konuşmam doğru
değil. Zamanı gelirse konuşurum. Ama şu an için erken. Bakın tüm
bunları içim yaralı olduğu için anlattım. Tabi bütün bu sıkıntılara
rağmen, bir şekilde akıllar başa toplanır, aklı başında bir sistem
oluşturulursa, yahut aklı başında düşünenler gelirse, bir şekilde
bunun da çaresi vardır ama çok zor şartlar oluşmuştur.