Milli Takım matematiği
Milli Takım matematiği
‘’Geçtiğimiz sezon Beşiktaş’ın Liverpool gibi çok güçlü bir
takımı eleyip, Club Brugge gibi kendisinden zayıf bir takıma
elenmesi; bize bir kez daha çekilen kuraların kağıt üzerinde pek
anlamı olmadığını gösterdi’’.
Milli takım Rusya 2018 dünya kupası elemelerinde I grubunda;
Hırvatistan, İzlanda, Ukrayna ve Finlandiya ile mücadele edecek.
Pek tabiki 1. ve 2. torbadan daha zor takımlar gelebilirdi ama
enteresandır; kağıt üzerinde şanslı bir kura çektiğimizi
düşünüyoruz. Burdan bakınca Euro 2012 play off eşleşmelerinde bizi,
üstelik İstanbul’da 3-0 yenip eleyen Hırvatistan ve yine Euro 2016
grup maçlarında kendi evinde bizi aynı skorla yenen İzlanda da
şanslı bir kura çektiğini düşünüyordur eminim. Kaldı ki Ukrayna,
Uefa’nın haziran ayında yayınladığı Milli Takımlar sıralamasında 9.
Hırvatistan’nın ardından 10. sırada bulunuyor. (Türkiye 28.sırada)
Gruptaki en zayıf halka olan Finlandiya’nında bir İskandinav ülkesi
olduğunu ve sıcaktan kavrulduğumuz bugünlerde bile Helsinki’de
havanın 16 derece olduğunu hatırlatmak isterim. Ekim 2017’de
oynanacak maç günü mevsim koşulları nasıl olur ve bizi nasıl
etkiler bekleyip göreceğiz.
Yıllardır Milli takım kadroları açıklandığında duyduğumuz
‘ilk kez takıma çağırılanlar’ başlığı, aslında
bizim milli takımlar düzeyindeki en önemli problemlerimizden birine
işaret ediyor. Milli takımın gerçek bir takım hüviyetine
bürünebilmesi için,devamlılık ve süreklilik esas alınmalıdır. Yani
Fatih Hoca’nın 15-16 oyuncuyu belirleyip, bu oyuncu grubuna kendi
sistem ve felsefesini empoze edip bir ekol oluşturması gerekiyor.
Almanya,İspanya vs. gibi takımlar nasılki her maça %90 aynı kadro
ile çıkıyorsa bunu bizde başarmalıyız. Dolayısıyla oyuncu
seçimlerinde sürekli oynayan,profesyonel yaşayıp sakatlık
istatistikleri düşük oyuncular tercih etmeliyiz.
Fatih Terim’in 2018 dünya kupası grubunu değerlendirirken
‘’İstediğimiz oyunu oynadıktan sonra dünyada
yenemeyeceğimiz takım yok’’ demecini; amatör, klişeleşmiş,
teknik açıdan yetersiz, altı boş ve hatta gereksiz buldum. Son yedi
turnuvanın sadece ikisine katılmış milli takımın yöneticileri artık
daha gerçekçi davranmalı ve reel çözümler sunmalı. Mesela orta
saha-hücum hattında oynayan Burak, Arda, Hakan ve Gökhan Töre gibi
teknik kapasitesi yüksek ama kırılgan yapıya sahip oyuncuların
İzlanda, Finlandiya ve Ukrayna gibi sert deplasmanlarda göstereceği
performansı şimdiden konuşup tartışmalıyız. Arda’nın Barcelona
transferinden sonra, üstelik milli takımın en çok ihtiyacı olacağı
dönemde 6 ay futbol oynayamacak olması neden konuşulmuyor
mesela?
Milli takım yöneticilerinin önümüzdeki turnuvalara katılma kaygısı
yaşamadan, güncel sorunları tespit edip uzun vadeli çözümler
sunması gerekiyor. Fatih Terim’inde bence tüm milli takımlar
sorumluluğunu bırakıp sadece A Milli Takım teknik direktörlüğüne
konsantre olması belkide bize nerdeyse kapanmak üzere olan Euro2016
ve Rusya 2018 kapılarını açacaktır.
Son olarak sevgili Kenan Sofuoğlu’na başsağlığı
diliyorum. ALLAH acını hafifletsin kardeşim..