Ne yaparsan yap kazanamazsın!
G.Saray'ın gidişatını değerlendiren spor yazarları Karabük'le berabere kalan sarı-kırmızılı ekip için çok umutlu konuşmadılar
Dün geceki Galatasaray-Karabükspor maçını yorumlayan spor yazarları, sarı kırmızılı takımın şanssızlığına dikkat çekerken, çokta umutlu konuşmadılar.
Kupadan elenen ve ligde de zor günler geçiren Galatasaray'ı yorumlayan spor yazarları, takımın şanssızlığından bahsetti.
G.Saray dün akşam kazanmak için en azından tribünlerin çirkin tezahüratlarına karşın sahada bir şeyler yapabilmek için çok koştu, çok mücadele etti. Bunu görmezlikten gelemezsin. Rakip Karabükspor'un bir tek gol pozisyonu yok.
Santrayı geçip Zapata'ya şut atma güçleri yok ama kendi kalelerini çok iyi korudular.
Uzun zamandır defansta oynamayan Gökhan Zan, Servet'le beraberdi. Hakan Balta da öyle. Hagi, hep değişik takım çıkartıyor. Herhalde bir bildiği vardır. Neill ile Yekta, orta sahada üstlerine gelen rakip olmayınca, rakip kaleye yakın oynadılar. Stancu, Kazım ve Milan Baros'a gollük paslar verdiler. Yekta ve Kazım, bu asistlerden en çok istifade eden futbolcular oldu. Ancak rahatlıkla gol yapabilecekleri pozisyonları Karabük kalecisi Tomiç'e nişanladılar.
"Dün geceki gariplikler saat 18:57'de start aldı; Süper Lig'de alışık olduğumuzun dışında bir uygulamayla Meral maçı 2-3 dakika geç değil, 3 dakika erken başlattı. Gerçi sonra öyle bir ilk yarı oynandı ki, dördüncü hakem devrenin sonunda kayıp zaman tabelasında "45" gösterse, kimsenin itirazı olmazdı! Zira Karabük'ün Emenike sonrası dörtlü savaşan orta sahası ve Hagi'nin topa hükmeden ama üretemeyen takımı izleyenlere hiçbir keyif vermedi neredeyse ilk devrede..."
"Hagi belki mesleki deformasyondan, yememeyi düşünen takımlar hayal ediyor. Kendisi gibi oyuncuları sevmiyor. Asıl önemlisi kafasındaki oyunu, kadro nasıl olursa olsun uygulatmaya çalışıyor. Bu konuda hiçbir esnekliği yok. Halbuki çok basit bir hesapla... Elinizde Baros, Misimovic, Kewell varsa bu ileri üçlüyle bile yeterince zengin bir hücum yaratıcılığına ulaşabilirsiniz. Ama Rumen teknik adam bunları hep reddedip kafasındaki 4-5-1'i oynatmak istiyor kim olursa olsun."
Galatasaray için kabus dolu günler sürüyor. Eğer bir takımı taraftarı da terk eder ve maç boyu olumsuz tezahürat yaparsa sahada top oynayan futbolcuların ayağı titrer, beyni yeterince çalışmaz, doğru pas bile veremez. Galatasaray taraftarının bu başarısızlıklardan sonra kepenk indirdiği Karabük maçında belli oldu. Maç boyu yönetimi ve oyuncuları hedef alan tribün tepkisi, G.Saray'ın oyununa olumsuz etki etti.
Tribünlerin, "İstifa da bir hizmettir" şeklinde açtığı Başkan Adnan Polat'a yönelik pankart saygı duyulacak ve çok şey ifade eden nazik bir davranış biçimiydi. Maç boyu "Polat istifa" diye bağırmak demokratik bir hak olsa da futbolculara yönelik yapılan, "Çıkarın formayı gidin" şeklindeki tepki bana göre yanlıştı. Bu tepki, futbolcuların oyuna kendilerini kafaca vermelerini engelledi. Çünkü Galatasaraylı oyuncular, bedenen belki sahadaydı ama sürekli tribünden gelen tepkiler kulaklarında çınlıyordu.
Hagi nezaketsizlik ediyor. Başkan Polat'ın "Ne Sezgin kalır ne Hagi!" dediği durumun çok daha ağır şekli ortada; bunun sadece Sezgin'i götürmekle kalmayacağını anlayabilmeli. Onun ortaya çıkardığı korkunç zararların değişik boyutlarını her hafta görmemizi istiyor olmalı.
Belki boşalan tribünleri Hagi'nin de yönetimin de şansı olarak görmek mümkün. Yoksa protestonun çok daha şiddetli ve yıkıcı olacağını anlamak zor değil. Üstelik kimse çıkıp da taraftarın haksız olduğunu filan söyleyemez. Artık olay dayanılabilecek sınırları aştı.
Bu takımın teknik direktörü hiç olmasa 15 maçta uğrayacağı yenilgi sayısı 2-3'ü geçmezdi, Hagi'yle 7 oldu. Üstelik asıl zorlu maçlar ilerde... Hagi'nin sanki hâlâ yapabileceği birşeyler varmış gibi kalmakta ısrar edişi daha büyük sorunlara yol açabilir.
Okulun bitmesine 2 ay kala sınıfta kaldığı belli olan öğrenci kalan sürede ne yapar dersiniz? Amaç yok, heyecan yok kalan günlerin dolmasını bekler. Galatasaray'ın durumu da bundan farklı değil. Teknik direktörünün gideceği kesinleşmiş, oyunculardan kimlerin yollanacağı tartışılıyor... Yönetim ise tam bir kaos içinde!
Ligde 11. durumdaki amaçsız takım da ancak bu kadar oynar.
Orijinal mevkii sağ bek olan Lucas Neill nihayet yerinde oynayabildi.
Cana da orta sahaya geçince daha diri bir görüntü ortaya çıktı. Müzmin devamsız Gökhan Zan ile Servet kendilerinin yarı boyundaki İlhan Parlak karşısında zorlanmadılar. Stancu yine sol açık(!) olarak oynarken Baros'a ilk yarı tek gollük pas geldi. Yekta santrfor arkası oynadı, hareketliydi.
Galatasaraylı taraftarlar diyor ki "Her yıl şampiyon olmak diye, bir kural yok.
Bizim kırgınlığımz yıllardır beklediğimiz muhteşem stadımızda, iddiasını kaybetmiş bir takım yüzünden ağzımızın tadıyla bir maç seyredemedik. Başkan Polat, yeni stadı bu sezon değil, yeni mevsim de açmalıydı. Kırgınlığımızın sebebi budur..."
Yukarıdaki sözler hemen, hemen konuştuğum her Galatasaraylı taraftarlara aitti. Galatasaray-Karabük maçını izlemek için stada girdiğimde hemen bu sözleri hatırladım.
Locadan sahaya bakışta takım seremoni için santraya yürürken "Yönetim istifa, Adnan Polat itifa" sözleri maç boyu sürdü gitti.
Galatasaraylı futbolcular için çok zor bir geceydi. Kupadan da elenerek hiçbir hedefin kalmayışının moral bozukluğu kaçınılmazdı. Ayrıca stada az sayıda seyirci gelecek, gelenler de sürekli protestolarda bulunacaktı.
Takım tertibine baktığımızda ciddi değişiklik göze çarpıyordu. Hagi, ön libero oynattığı Neill'i sağ beke çekmişti. Stoper oynattığı Cana'yı da orta sahada görevlendirmişti. Uzun zaman sonra Gökhan Zan, Servet'in yanında yer alıyordu. Defansın solunda da Hakan Balta'ya dönülmüştü. Geldiğinden beri ortasahanın solunda oynayan Culio do iki ön liberadan bir tanesiydi.