Quaresma: İster beğenin, ister beğenmeyin stilim bana ait
Beşiktaş'ın Portekizli yıldızı Ricardo Quaresma, ünlü moda&yaşam dergisi GQ'ya İstanbul'u ve giyim tarzını anlattı
Profesyonel bir sporcu olmak, yıllar içerisinde karakterini nasıl şekillendirdi?
Gençlik zamanlarımda, yani ilk meşhur olmaya başladığım yıllarda şöhretin bedelini biraz ağır ödedim. Sıradan bir semtte, sıradan bir ailenin ferdi olarak yaşarken, meşhur olmamla birlikte alıştığım hayatı sürdürememeye başladım. Bu durum, ailem ve arkadaşlarımla vakit geçirirken bile beni kısıtlıyordu. Futbol dışındaki hayatıyla gündeme gelmeyen bir futbolcu olmak için gençlik yıllarımda çok uğraştım ve yoruldum. Bugüne geldiğimizde ise tüm bu zorlu anlara karşın profesyonel sporcu olmanın pozitif taraflarının daha ağır bastığını ve beni daha iyi bir insana dönüştürdüğünü görüyorum.
Kısa bir ayrılığın ardından İstanbul'a geri döndün.
Şehirle aranda nasıl bir bağ var?
Burası tek kelimeyle mükemmel bir şehir. Belki söylememe bile gerek
yok ama İstanbul dünyanın en iyi metropollerinden biri. Üstüne
üstlük böyle bir şehirde, prestijli bir takımda futbol oynamak
eminim ki bütün oyuncuların rüyasıdır. Mesleğim yüzünden çok fazla
şehir gezdim ve farklı yerlerde yaşadım; ama İstanbul'un yeri
farklı. Ben futbol oynarken ailemin de iyi vakit geçirdiğinden emin
olmak istiyorum. İstanbul'un bize bunu sağladığı inkar edilemez bir
gerçek.
Deneyimli bir futbolcu olarak farklı liglerde top
koşturdun. Avrupa ligleri ve Süper Lig arasındaki en temel fark
sence ne?
Süper Lig bence dünyanın büyük ligleri arasında yer alıyor;
Avrupa'nın önde gelen futbolcularının da rağbet ettiğini görüyoruz.
Bu sene gerçekleşen transferlere baktığımız zaman büyük oyuncuların
buraya gelmek istediklerini, bu ligde top koşturmak istediğini
görüyoruz. Futbol oynamak için tüm şartlar elverişli: Tesisleşme ve
taraftarların futbola olan ilgisi, Süper Lig'in büyüklüğünü açık
bir şekilde gözler önüne seriyor.
Günlük hayatında yaratıcı ve göze çarpan bir stilin
var...
Açıkçası farklı olmak gibi bir çabam yok; insanların beni böyle
görmesini de istemiyorum. Kendi hoşuma giden, bana yakıştığını
düşündüğüm parçaları giyiyorum. Kimseyi takip veya taklit etmek
gibi bir derdim yok. Bu konuda başkasının ne düşündüğünü
umursadığımı pek söyleyemem. Beğenin ya da beğenmeyin, stilim
sadece bana ait.
Gardırobunda neredeyse takıntılı olduğun bir parça var
mı peki?
Sneaker'lar! Belki bu algıda seçicilik; ama nerede iyi bir spor
ayakkabı görürsem almak isterim. Giyinmeyi çok seviyorum,
kıyafetleri de öyle. Tabii tek bir parça söylemem gerekiyorsa,
benim takıntım sneaker'lar.
Profesyonel bir sporcu olarak, kıyafetlerinin hayatına
ayak uydurabilmesi ne kadar önemli?
Oldukça önemli diyebilirim. Antrenmana, öğle yemeğine ve hatta
akşam yemeğine giderken böyle parçaları üzerime geçirdiğimde,
kendimi iyi hissediyorum. Tabii yine de unutmamak gerek; asıl
önemli olan elbisenin içerisinde kendinizi nasıl hissettiğiniz.
İnsan kendi ışıltısını açığa çıkaran, hayatına ayak uyduran
kıyafetlerle dışarı çıkarabilir.