Rıdvan Dilmen'den 3 büyük analizi

Rıdvan Dilmen, 3 büyük takımın Süper Lig'de geride kalan 8 haftadaki performanslarını değerlendirdi...

Spor yorumcusu Rıdvan Dilmen, Süper Lig'de geride kalan 8. hafta sonrası Milliyet'teki köşesinde üç büyüklerin analizini yaptı...

İşte Dilmen'in G.Saray analizi...

Rijkaard, Hiddink olmasın!
Hollandalı antrenör Hiddink’in kariyerinde başarılı olamadığı tek yer Fenerbahçe idi. Çünkü Türk oyuncusunu tanıyamadı. Aynı Frank Rijkaard gibi. Futbolcuyu burada Barcelona’daki gibi kampa almazsanız, rahatlık tanırsanız suistimale uğrarsınız
 
Teknik adamlar ve oyuncular kaybettikleri zaman “nerede hata yaptık” derler. Ama bu çözüm değildir. İş işten geçmiş olabilir. Asıl çözüm kazandığın zaman ders çıkarabilmektir.

Galatasaray’ın farklı kazandığı Panathinaikos ve Beşiktaş maçlarına bakacak olursak sahadan 4-3 mağlup da ayrılabilirlerdi. Hücum oyuncuları formda ve gol atıyordu. Oyuna direkt başlayan da sonradan giren de etkiliydi. Ancak o zamanlar yine rakip takımlar üçer dörder pozisyona giriyordu. Galatasaray atıyordu ama yemiyordu. Bu bir yerde patlayacaktı. İşte Ankaragücü deplasmanında şemsiye ters döndü.
Eskişehir ve Sturm Graz maçları tehlikenin yaklaştığının işaretlerini fazlasıyla verdi. Ankaragücü oyunun sonuna kadar golü yemedi, yemedi, buna Galatasaray da atamadı, diyebiliriz. Galatasaray yine savunmasında açıklar verdi, bu kez Ankaragücü üçünü değerlendirdi. Oyunun sonunda 1-0 geriye düştüğünüzde skorun o şokla üçe gitmesi çok doğaldır.

Teknik Direktör Rijkaard kazanırken çıkarması gerektiği dersleri görmezden geldi. Öndeki oyuncular; Arda, Elano, Kewell, Nonda, Aydın, Keita ve Baros’tan etkili oynamaya çalışan bir tek Arda. Onun dışındakiler 2-3 maçtır sallanıyor.
Sarp ve Topal ile yeni yeni oynamaya başlayan Ayhan’ın üzerine öndeki dört oyuncunun geriye dönmemesi nedeniyle çok yük bindi. Bu yüzden fizik olarak çok geriye gittiler. Önde baskı olmayınca savunma da ofsayt taktiği yapmak zorunda kalıyor. Kısacası Servet ile Baros arasındaki mesafe çok uzadı. 

Rijkaard’ın bazı maçlarda ve oyun içinde skora göre sistem değişikliğine gitmesi lazım. 15. dakikada kimin çıkacağı belli. Baros çıkar, Nonda girer. Aydın çıkar, Kewell girer. Elano çıkar, Arda onun yerine geçer diye rahat rahat tahmin edebiliyorsunuz. Bunları aşması gerekir Galatasaray’ın.

Sezon başında Galatasaray için en büyük tehlike Rijkaard’ın Türkiye’yi ve Türk oyuncuları tanımamasıydı. Vatandaşı Hiddink’in kariyerinde başarısız olduğu tek yer Fenerbahçe idi. Galatasaray’da da bu ciddi bir sorun. Kamp yapmazsanız, oyuncuya rahatlık verirseniz Türkiye’de suistimale uğrarsınız. Barcelona’da sorun yaşamazsınız ama burada başınız ağrır. Saha dışı faktörlerin de disipline edilmesi gerek. Çünkü bu saha içine yansıyor.
 
İşte Dilmen'in Beşiktaş analizi

[page_end]Beşiktaş’ı tebrik ediyorum
Beşiktaş’ta oyuncuları bu haftaki mücadelelerinden dolayı tebrik ediyorum. İnönü’de o atmosferde oynamak hakikaten çok zor. Aslında oynamak içinizden bile gelmez.

Maçtan önce kendi kendine “keşke hoca beni kadroya almasa” diyenler çok fazla olmuştur. O yüzden maçta kaçan goller, bir karıştan topu auta atmalar tamamen saha dışı faktörlerden kaynaklandı.

Bu kadar stres altında boş kaleye bile atamazsınız. 1-0’dan sonra doğal olarak skoru koruma stresine girdiler. Ben Denizli karşısında Beşiktaş’tan zaten iyi futbol beklemiyordum. Nitekim öyle de oldu.

Teknik Direktör Mustafa Denizli’nin lige verilen arada bol bol hazırlık maçı oynaması lazım. Çünkü forvetlerde tık gol. Bir tek Holosko’nun golü var. Amatör küme takımı ile karşılaşacaklar, bol bol gol atacaklar. Forvetlerin özgüveni geri gelmeli.

Mustafa hoca 4-3-3 konusunda da ısrarcı olmamalı. Bu şablon birşey kazandırmadı, aksine Beşiktaş’tan çok şey aldı. Çoğu oyuncudaki performans düşüklüğü aslında yabancı oldukları bölgelerde oynamaktan kaynaklı. Eldeki kadronun yapısına göre yeni bir sistem denenmeli. 
 
İşte Dilmen'in Fenerbahçe analizi

[page_end]Antrenman disiplini
Fenerbahçe 8’de 8 yaptı. Aslında 45 yıldır yapamaması düşündürücü. Premier Lig için “çok iyi” diyoruz. Ama M.United ile Chelsea ligi forse ediyor, Arsenal ve Liverpool zorluyor. İspanya Barcelona ve Real Madrid, Fransa Lyon’un egemenliğinde. Türkiye’de de bu bütçelerle büyüklerin sezonu en az 70-80 puan arasında bitirmesi gerek.

Christoph Daum hem bizim ligi, hem de Fenerbahçe’yi iyi tanıyor. Kötü oynuyor, kazanmasını biliyor. Fenerbahçe, Daum öncesi iki farklı teknik adamla çalıştı. Antrenman disiplini çok iyi olan hocalar değildi. Ama bu sezon antrenman disiplini üst düzeyde olan Daum ile yeniden çalışmaya başladılar. Zaten Daum’un da bu en iyi özelliği. Takım iyi oynamasa da en azından top rakipteyken mücadele ediyor. Zaten az gol yemesinden belli.

Destek veriyorlar
Hücumda ise ciddi bir Alex faktörü var. Alex tabii ki tek başına takım değil. Alex’e çok büyük katkıda bulunan şu an Emre ve Cristian gibi iki çok formda isim var. Kenar bekleri Vederson ve Gökhan Gönül de öne çıkarak destek veriyor. Kaleci Volkan çok iyi bir sezon geçiriyor. Yani takımın az gol yemesinde Volkan’ın form tutması önemli. Ama bu durum bir o kadar da düşündürücü. Kaleciniz iyi sezon geçiriyor ve az gol yeniyorsa takım savunmasında bir sorun var demektir. Cristian ile Emre, hem Bilica ile Lugano’ya - ki bu ikili uyum sağlamaya başladı - hem kenar bekleri; Vederson ve Gökhan’a ve daha da önemlisi hücumda Alex’e yardımcı oluyorlar. Yani Fenerbahçe’nin iki ön orta sahası ligin mevkilerine göre en forma iki ismi. Bu Alex’in de işini kolaylaştırıyor.

Kısacası ligin daha 8. haftasında en yakın ve tek ciddi rakibine beş puan fark atan Fenerbahçe ciddi bir kredi kazandı.

Günün Önemli Haberleri