Sezon
başında bir şey söylemiştim. Sezonun adını içime sindiremedim.
Süleyman Seba’nın futbola olan katkısı ve yöneticiliğine hata
beyefendiliğine itirazımız olamaz ama sezonun adını bir kulübü
temsil eden bir kişiye atfederseniz bundan sonrasında söylentilere
de hazırlıklı olmalısınız. Yapılacak hatalarda bunun
dillendirileceğini bilmelisiniz demiştim.
Şimdi
gelinen noktada çok farklı şeyler düşünmüyorum. Fenerbahçe ve
Galatasaray’ın maçlarındaki hakemlerin oyunu soğutması, oyunun
temposunu düşürmeye dönük düdükleri ile yaşadıkları puan kayıpları
kafamı karıştırıyor. Hakem hataları konusunda da oldukça sıkıntı
yaşıyorlar. Bu arada Beşiktaş kötü futbol oynasa da çaktırmadan
yoluna devam ediyor. İte kaka liderlik koltuğuna oturttular.
Beşiktaş’ın Avrupa kupasında göstermiş olduğu başarıyı ve güzel
futbolu yazdıklarımın dışında tutuyorum. Ligde ne yaptığını
bilmeyen bir Beşiktaş var.
Federasyon Başkanı olsam en son isteyeceğim şey Fenerbahçe
ve Galatasaray’ın şampiyon olmasıdır.
Neden
mi?
İki
takımdan birisi şampiyon olursa dördüncü yıldızı takacak ve bir
sonraki sezonun şampiyonu az çok belli olacak. Bu süreci ne kadar
uzatabilirlerse o kadar kardır diye düşünüyorlardır. Beşiktaş
şampiyon olursa önümüzdeki sezon dördüncü yıldız yarışı daha da
kızışır. Yabancı oyuncu transferi de serbest olunca takımların
kalitesi artar. Ayrıca burada önemli bir konuyu atlamamak
gerekir.
Türk
futbolunu yönetenler arasında Şansal Büyüka’nın da yerini
küçümsemeyin. Türk
futbolunun baronu Şansal Büyüka’dır. Ne kadar çok
rekabet olursa onun işleri de o kadar iyi gider. Renklerin çıkarlarının değil,
Lig Tv’nin çıkarlarının düşünüldüğü bir lig var
maalesef! Tamamen ticarete dökülmüş durumdadır
ligimiz. Nasıl çok üye yaparız, nasıl daha fazla kazanırız
hesabınlar. Öyle olmasa zaten Lig Tv’nin kanal sayısı artmaz. Her
lig için, her maç için ayrı bir şifreleme sistemleri var.
İnsanların spor sevgisi tamamen paraya endekslenmiş
durumdadır.
Ben
her ne kadar bu düşünceler içinde olsam da inanın Fenerbahçe ve
Galatasaray’dan da şüphe duymaya başladım. Her iki takımında
oynamış oldukları futbol kalitesi Beşiktaş’tan çok daha iyi
olmasına rağmen ikisi de Beşiktaş şampiyon olsun diye ellerinden
geleni yapıyorlar. Netice olarak bu işin danışıklı dövüş olduğuna
inanmaya başlayanlardanım. Yöneticiler, Federasyon, Yayıncı kuruluş
paraları götürürken taraftarlar takımları şampiyon olsun diye
kendinden geçiyor, moral bozuyor. Üzülen sadece taraftarlar olurken
futbolcular ve yöneticiler ellerine geçen paranın hesabını
yapıyor.
Doğuştan bu takımı tutuyorum diyenler paralarını az geç almaya
başladı mı sahada da oynamıyor, antrenmana da
çıkmıyorlar.
Para ceplerinde ise armayı da öperler, taraftarın gözüne
girmek için secdeye de giderler.
İngiltere’de,
Almanya’da ve İspanya’da rekabet ve seyir zevki artarken ülkemizde
düşmesinin sebepleri tamamen yazdığım hususlardır. Bunların
düzelmesi için köklü bir değişikliğe gidilmelidir. Takımlarımız
taraftarların gazını almak için transfer yapıyor, yayıncı kuruluş
spora yatırım yaptım diye şov yapıyor, hakemler kıyıma devam ediyor
ve sürekli yöneticiler değişiyor ama düzen değişmiyor.
Tekere çomak sokmak da bizim görevimizdir. Ya
düzeleceksiniz, ya düzeleceksiniz!!!