Değerli okurlar ; Öncelikle hepinize yeni bir günden ve saatten merhaba. uzun bir aradan sonra yine birlikteyiz. Bugünkü yazımının konusu Fenerbahçe yöneticilerinin Trabzonspor ve şike hakkında sarf ettiği sözler konusunda.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım geçen akşam bir televizyon programında özetle: “Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki ilişkilerde siyaseti kullanmayın, 2011 sezonunun şampiyonluk kupası Fenerbahçe’dedir ve annenin ak sütü kadar temiz bir kupadır. Buradan da sesleniyorum; artık 2011 sezonu kupasını alacağız diye insanları kandırmasınlar. Yerle gök bir araya gelse ancak bu kupa Trabzon’a gider. Yandaş gazetelerde yazanları da uyarıyorum, hiç çekinmeden konuşacağım. İki grubun arasında bu kadar nifak tohumları sokulmaz. Aziz Yıldırım ve arkadaşları olmasa binlerce olaylar olurdu. Buradan hükümet yetkililerine de sesleniyorum; Trabzon’daki saldırının failleri açıklansın." dedi.
Ayrıca Aziz Yıldırım, Süper Lig'de 2010-2011 sezonu şampiyonunun da Fenerbahçe olduğunu vurgulayarak, "2010-2011 sezonu kupası Fenerbahçelilerindir. 25 milyon taraftarın şan ve şerefle, alnının akıyla kazandığı kupadır. Yerle gök bir araya gelse ancak bu kupa Trabzon'a gider. 17-25 Aralık'ı inkar edenler bu kupanın Trabzon'a gideceğini hayal edenlerdir." dedi.
SİYASETİ KİMİN KULLANDIĞI BELLİ
Öncelikle siyaseti kullanmayın lafından başlamak gerekirse; siyaseti kimlerin kullandığını, Alex'in Türk vatandaşı olması için ilgili bakanlıklar yerine başbakanlığa yapılan o manidar ziyareti herkes iyi biliyor. İki kulübün arasına nifak sokanları da az çok bizlerde biliyoruz. Trabzonspor ile Fenerbahçe ezeli rakiptir ama ebedi düşman değildir. Aziz Yıldırım’ın sözleri dostane bir yaklaşım değildir.
Ayrıca bugün FETÖ'cü dedikleri savcı veya hakimler ile geçmişte kendi tesislerinde Fenerbahçe forması giyen yine bu kişilere taktik vererek çift kale maç yaptıklarını ne çabuk unuttular?
UEFA VE CAS KARARLARI ORTADA..
Nitekim şike davasından yargılanan ve ceza alanlar yeniden yargılanma yolu ile beraat etmiş olsalar da yüksek mahkemede temyiz süreci vardır. 2010-2011 sezonun şampiyonluğu şaibeli olup, sanıkları hakkındaki nihai hüküm ise Yargıtay aşamasındadır. Kaldı ki şikenin varlığı UEFA ve CAS kayıtlarında tescillenmiştir. FIFA Etik Komitesi, FIFA Başkanı Sepp Blatter ile UEFA Başkanı Michel Platini'yi 8 yıl futboldan men etmişti. Türkiye'de şike bir şekilde aklanırken dünya futbolu rüşvet ve yolsuzluğu affetmiyor. Adalet haklıdan yana tecelli etmesi halinde kupanın gerçek sahibinin kim olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Fenerbahçe takım otobüsü Rize'den, Trabzon Havalimanı'na giderken saldırıya uğradı. Takım otobüsünün camları parçalandı, cam parçalarının yüzüne gelmesiyle şoför yaralandı. Bunlara kimsenin bir şey dediği yok. Ancak kuş tüfeği ile yapılan bir saldırıyı Kalaşnikof ile yapılmış gibi lanse edip, algı oluşturulması manidardır.
3 TEMMUZ TÜRK FUTBOLUNDA BİR MİLATTIR
Saldırganlık, şiddet, terör, anarşi... Trabzonspor taraftarı ile asla yan yana gelmeyecek kavramlar bugünlerde bir kez daha ısıtılıyor, gündeme sürülüyor. Fenerbahçe kafilesini taşıyan otobüse yapılan saldırı Fenerbahçeliler kadar bizleri de üzmüştür. Bu lokal olayları bir Trabzon manzarası gibi sunanların bu olaylar üzerinden Trabzonluları sorgulayanların son derece bayat bir oyunun içinde olduklarını spor kamuoyu çok açık görüyor.
3 Temmuz süreci gerçekten bazılarının vurguladığı gibi Türk futbolunda bir milat olmuştur. Ekonomi, spor, siyaset yazarı, din adamı, aktifi, avukatı, emekli milletvekili, bakanı, edebiyatçısı, herkesin futbol ve hukuk filozofu kesildiği bir milat.
Burada gözden kaçırılmaması gereken nokta ülkenin içerisinde bulunduğu siyasi iklimde lobi ekseninde yer alan tüm güç odakları ve onların silahşorlar ve kalemşorlarının ilk günden beri istisnasız bir şekilde Fenerbahçe Spor Kulübü ile onun başkanının yanında yer alması; Ergenekon, Balyoz davalarından bildiğimiz yeniden yargılanma ile hukukun arkadan dolanması ile beraatların uygulanması.
İŞTE TÜM BUNLARIN HEPSİ MOZAMBİK'TE DEĞİL TÜRKİYE'DE YAŞANDI!
Türk spor tarihinin kara lekesi olan ‘Şike Davası’ sanıklarının aldıkları cezalar onanmasına rağmen yeniden yargılanma yolu açılarak, onca delil, bilgi ve bulgular elde edilmişken, yıllar sonra, ceza alanlar beraat ettirilmesi, manidar değil midir? Şike davası her ne kadar yeniden yargılanma yolu açılarak kapatılmak istense bile halkın vicdanın da asla kapatılamayacaktır.
Şike ile ilgili en çok merak edilen konulardan biri de, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın ‘Şike yaptıysam Fenerbahçe için yaptım’ şeklindeki açıklaması zihinlerde kuşku uyandırmaya devam edecektir.
Peki, şimdi sormak gerek, tüm bunlar hayal ürünü müydü?
Hukuk Türkiye'de başka dünyada başka mı işliyor?
Ya da Türkiye'de şike görmezden mi geliniyor?