Maçın bitiş düdüğü ile yaşadığımız heyecan,mutluluk yerini daha
makul,mantıklı bir bakış açısına bırakıyor yavaş yavaş. Turnuvanın
ortalarına doğru hepimizde bir ümitsizlik vardı,kimse finallere
direk gitmeyi hesaplamıyordu. Kazakistan’ın Letonya’yı yenmesi peki
tabiki bizim için bir şans,ama unutmayalım şans daima iyinin
yanındadır.
Başarılı olduğumuz dönemlerde,yaptığımız hataları da inceler ve
bunlara dair çözüm yöntemleri geliştirirsek,bu başarı sürekli bir
hal alır. Zaten bizim en büyük sorunumuz istikrar. Dün gece
Euro2016’ya gitmeyi hak etmiş Türk Milli Takımı için bugün bir
anket yapsak,sanıyorum %50’den fazlası Euro2020 için çok ümitli
konuşmaz. Biz standartları olan bir takım değiliz. Mesela evimizde
puan kaybettiğimiz Norveç’i,Yunanistan’ı, Çek’leri gidip
deplasmanda yeniyoruz. Letonya’yı iki maçtada yenemeyip,
Hollanda’dan 4 puan alıyoruz. Bu heyecanlı bir durum olabilir ama
doğru bir anlayış değil. Bunu sağlayabilmek için kadro istikrarı
şart. Bir defa lugatımızdan ‘’ilk defa milli takıma çağrılanlar’’
cümlesini çıkarmalıyız artık.Milli takım kadrosu her açıklandığında
yeni isimler duyuyoruz. Milli takım sirkülasyonun bukadar çok
yaşandığı bir yer olmamalı.
Son maçın teknik analizine gerek yok. Bu son 3 maçtaki
serüven bize gösterdiki;
1.Avrupa’nın elit klüplerindede oynamayı hak edecek
kalitede orta saha oyuncularımız var.
2.Euro 2016’ya kadarki süreçte,mutlak suretle 1.sınıf bir forvet
oyuncusu bulmalı(devşirme opsiyonu dahil) veya üretmeliyiz
3.Defansın göbeği için alternatifleri çoğaltmalıyız
4.Euro 2016’ya kadar sadece üst düzey takımlarla
(İngiltere,Almanya vs..) hazırlık maçları yapmalıyız.
Son Söz; Fatih Terim Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş
en iyi antrenörüdür,tamda bu yüzdendir ki hocam herkese cevap
vermene gerek yok!