Şenes Erzik şike sürecine noktayı koydu
Geçtiğimiz günlerde UEFA'daki görevinden emekli olan Şenes Erzik, 3 Temmuz şike süreci ile alakalı görüşlerini paylaştı.
3 yıl boyunca UEFA nın çeşitli kademelerinde görev yapan Şenes Erzik, görevi bırakmasının ardından ilk kez konuştu.
TRTSpor'un haberine göre; Tecrübeli futbol adamı, UEFA'daki gerçekleştirdiklerinden FIFA'daki görevine; Şike Süreci'nden Servet Yardımcı'nin adayliğina kadar birçok konuda düşüncelerini paylaştı.
Erzik'in açıklamaları şu şekilde;
"Öncelikle teşekkür ediyorum. Uzun bir aradan sonra ilk kez TRT'ye geldim. 33 yıl uzun bir süre. UEFA'da 2 yıllık planlar yaptığımız için aslında yılların geçişi çok hızlı oldu. Dolayısıyla yılların nasıl geçtiğini anladım. UEFA'daki görevime gençler komitesi ile başladım ve benim için o büyük bir şanstı. Bunu daha iyi anlıyorum çünkü genç hakemleri görüyorsunuz, genç futbolcuları görüyorsunuz. Dolayısıyla gençlerin gelecekte başarılı olabilme ihtimallerini görüyorsunuz. Genç hakemleri görüyorsunuz, genç yöneticilerle tanışıyorsunuz. O konuda çok şanslıyım. 8 yıllık süre içerisinde hep katkı yapan işler ve görevler oldu. Daha sonra Türkiye'de de dış ilişkiler komitesi gibi bazı görevler üstlendik. 1977 yılı tarihi önemli bir tarihtir. 1977 yılında o zamanki FIFA Genel Sekreteri İstanbul'a geldi. O zaman Ali Şen, FenerbahçeBaşkanvekiliydi. İsmail İskeçe ise başkan. Ali Şen bizi aradı, UEFA Kongresi yapılacak, bunu organize eder misiniz? dedi. Hepimiz işimizi gücümüzü bıraktık ve alnımızın akıyla çok güzel bir kongre organize ettik. Benim UEFA serüvenim o kongreyi başarılı şekilde yaparak başladı... Benden önce gençler komitesinde kısa bir süre Halim Çorbalı ağabeyimiz görev yaptı. Yanılmıyorsam ondan da evvel Prof. Dr. Tarık Özerengil görev yapmıştı. Sonra da 8 yıl ben görev yaptım."
"Benim ilkelerimden bir tanesi ne olursa olsun ders çalışmaktı. Konu ne olursa olsun size verilen görevleri eksiksiz yerine getirebilmek için eksiksiz çalışmanız lazım. O ders çalışma adeti okuldan beri bende vardı. Gündem konuları gelir, o konuları bilmezseniz, yüzeysel bakarsanız, konuşma hakkınız olmazdı. Dolayısıyla dersinize iyi çalışmanız lazım. Herkes her yıl bayram tatil yaparken ben 16 yaş altı, 18 yaş altı turnuvalar için çeşitli ülkelere giderek tatilimden fedakarlık yaptım. Ailemden fedakarlık ederek hepsine katıldım. O zaman UEFA Başkanı'nın dikkatini çektim ve UEFA Yönetim Kurulu'na girer misin teklifini aldım. Sonra da oraya seçildik. Benden evvel UEFA ve Türkiye'de bu kadar uzun görev yapan ve merdivenleri sırayla çıkarak yükselen kimse yok."
"1990 yılında UEFA Yönetim Kurulu'na seçildim. Daha sonra 1996 yılında da FIFA'ya gireceksin dediler. Henüz 6 senelik tecrübem olduğu için biraz daha deneyim kazanarak FIFA'ya girmek istedim ama beni dinlemediler. Ve 1996 yılında seçime girdim. O günden beri de UEFA tarihinde her 2 yılda bir seçime giren bir tek ben varım. Yani herkesten iki misli daha fazla seçime girdim ve kazandım. Benim büyük bir dezavantajım vardı. Ben kurallara uymayı, dürüstlük dediğimiz o insan değerini çok önemseyen bir yapıdayım. Bu nedenle sadece başkanvekilliği değil FIFA'nın kurduğu Fair-Play Komitesi Başkanlığı'nı da yaptım. Adeta bir yargı makamıydı. Bir gün FIFA Başkanı'na Bu böyle olmaz. Benim hukuki bir eğitimim, backgroundum yok. Dolayısıyla haksızlık eden bir makamda oturuyorum. Diğerleri avukat, hukuk kökenli üyeler. Bu komiteyi ikiye bölmek lazım dedim. Önceleri itiraz edildi ama sonra benim dediğim oldu. Etik Kurulu ayrı yapıldı, onun başına hukukçu olan hepimizin tanıdığı büyük bir atlet getirildi ve komitenin adı değiştirildi. Fair-Play ve Sosyal Sorumluluk Komitesi oldu. En çok zevk aldığım başkanlık o komitede oldu. Afrika'dan Güney Amerika'ya çeşitli projeler ürettik. Sonra da bu eğitimle UEFA'da da Sosyal Sorumluluk Komitesi'ni kurduk. Bu komiteler bir sürü büyük projelerle uğraşıyor. Platini ile bir konuşmamızı anımsattınız. Seneler evvel İstanbul'da Ben, UEFA'ya başkan olmak istiyorum dediğinde şöyle bir örnek vermiştim; Başkan olursun, seçilemezsin demiyorum. Gücün var, eski bir futbolcusun. Ama senin yerinde olsam FIFA ve UEFA komitelere girerim. Tecrübelenirim ve ondan sonra başkan olurum demiştim. Bunun neticesinde kendisine en son söylediğim laf çok önemliydi. Bugün 2002 yılına geldik. Sen futbolu bırakalı 10 seneyi geçmiş. Bugün 10 yasında olan çocuklar seni tanımıyor. 10 sene sonra 20 yaşında olacaklar. Bunlar seni hiç tanımayacaklar."
"Benim hakkımda söylenenleri takip ediyorum. Gerçekçi olmak lazım.Bazı insanlar birbiriyle çok yakın arkadaş. Beni eleştirenler özelikle bu sınıfa giriyor. Çünkü bir iki tane. Basında beni çok eleştiren yok. Ama çalıştığı gazetede diğer arkadaşı bana önyargılı davrandığı için o da bana önyargılı davranıyor. O bir oya nasıl gelindi. Herkes üzerine düşeni yaptı. Benim şöyle bir şanssızlığım var.Herkes yaptığını anlatıyor ama ben hariç. Ben size başka bir şey söyleyeyim 2005 yılında İsviçre maçı. O maç nasıl 6 maç seyircisiz ve tarafsız sahada oynanma cezasından tahkimden geri dönmüşken 3 maça indirildi? Olumlu gelişmeler hiç bana yorulmuyor."
"Benim birini yetiştirme görevim yok. Ben padişah değilim. Benden sonra geleceğin kararını ben vermem. Ancak UEFA'yı yönetenler karar verir. Ben UEFA yönetim kuruluna seçildikten sonra en az benim kadar görev yapan hem de teknik komitelerde Levent Bıçakcı var. Her federasyon değişikliğinde de Yıldırım Başkan listeleri getirdi. Her federasyon değişikliğinde uygun olan listeleri yani görevde orada çalışanlar yapsın. İşte bir tanesi de Servet Yardımcı. Paraların dağıtıldığı komitede üye. Bir sürü arkadaş var yani. Bu açıdan ben rahatım. Onlar kendilerini gösterecek. Anlattım sizlere 8 yıl boyunca gençler komitesinde ne yaptığımı ya da yapmadığımı. Ben seni seçimlerde istiyorum diyerek zamanında FIFA Asbaşkanı beni aradı, dönemin başkanı beni aradı. Yani bu vesayet sistemini kabul etmiyorum. Herkes kendi çalışacak, tanıtacak. Ben yolu gösterdim. Yıldırım Başkan ve o arkadaş konuştuk. Arkadaşımızdan gizli saklı bir şey yok. Gidip onlarla konuşmalarını da temin ettim. Biraz beklese iyiydi."
"3 Temmuz süreci sonuca bağlandı. Önce UEFA Disiplin Kurulu 2+1 diye bir karar aldı. Ondan sonra tahkim kuruluna gidildi. Ve "+1" kaldırıldı sonra CAS'a gidildi. CAS da UEFA Tahkim Kurulu'nun aldığı kararı onaylandı. Ondan sonra en son karar olarak İsviçre Federal mahkemesine gidildi. O da onayladı ve süreç bitti. Tabii ülkedeki durum farklı. Yeniden yargılama süreci başladı. Ne zaman biter bilinmez ama İsviçre Federal mahkemesi en üst makamdır. İsviçre'de kurulmuş olduğu için FIFA da UEFA da ona uymak zorunda. Temyiz mercii olarak onların ne dediği çok önemli. O nedenle bu kuruluşlar için iş bitmiş demektir. Buradaki durumun ne olacağı hiç ilgilendirmiyor artık. Infantino, yönetim kurulu adına genel sekreter olarak bu açıklamayı yaptı ve iş bitti. Kişilerle ilgili olan bir durum da yoktur. Bazı şeyler var ve bütün haliyle açıklanması hepimizi zora sokar. İnsanların çok fazla bilmediği konularda konuşmaması gerekiyor. Bu ters tepki yaratabiliyor. Şunu herkes bilmeli ki hiç bir Türk Vatandaşı Türkiye'deki takımların, milli takımın imajını zedelenmesini istemez. Ama yetişebileceği, elinden gelen bazı şeyler vardır ve onlara teşebbüs eder. Alınan kararları disiplin kurulundan, tahkim kurulundan ve CAS'tan herkesle beraber duyduk. Bakın İtalya'da 2006'daki Juventus mevzusu gündeme geliyor. Bakın nerden nereye geliyor olay. FIFA nezdinde olaylar kapandı mı? Onu ben söyleyemem. Kuvvetler ayrımı var. Yönetim kurulu üyesi olarak UEFA'da da FIFA'da da direkt burnumuzu sokamayız. Ancak bize anlatılana kadar. Hukuk komitesi avukatının anlattığı kadar biliriz. Yoksa ince detaylarını bilemeyiz. İnandığımız şeyleri söylemek durumundayız. Hukuk devreye girince sorumlu kişilerin söylediğini bilirsiniz. Mesela Levent Bıçakcı da hiç bir şey bilmez. O toplantının olduğu gün çağrılmaz bile"