Şike gözden kaçmış olabilir!
Mehmet Baransu şike ve teşvik suçlamalarıyla ilgili Oğuz Atalay ile çok çarpıcı bir ropörtaj gerçekletirdi.
Etik Kurulu'nun şikeyle ilgili yedi ay arayla hazırladığı iki farklı raporun ayrıntılarını dün gazetede yayımladık. İlk raporda bazı kişi ve kulüplerin şike ve teşvik yaptıkları net bir şekilde belirtilmesine rağmen ikinci hazırlanan raporda bazı suçlamaların tek tek aklanmıştı. Bu durum da kamuoyunda çok tartışıldı.
Bu tartışma üzerine tartışmanın odağında bulunan Etik Kurulu'nun bir numaralı ismi Başkan Prof. Dr. Oğuz Atalay'la dün bir telefon görüşmesi yaptım. İkinci raporda bazı isimlerin ve kulüplerin nasıl aklandıklarını sordum. Atalay şu açıklamayı yaptı:
"İlk raporu fezlekelere dayanarak yazdık. Ancak daha
sonra kişilerin savunmalarını almaya başladık. Bazı şüpheliler,
şüpheleri izale edecek beyanlar, belgeler sundular. Bunlar da
birbirini destekliyordu. İkinci raporda bazı isimlerin olmamasının
nedeni bu."
Atalay, bu açıklamanın ardından kendilerine sunulan bazı belgelerden bahsetti. Telefon kayıtlarında geçen ve maç şifresi olduğu anlaşılan inşaat kelimeleriyle ilgili Fenerbahçe yönetiminin belgeler sunduğunu söyledi. Atalay'a ve de Etik Kurulu'na göre konuşmalarda geçen inşaatlar, Fenerbahçe yönetimindeki kişilerin bildiğimiz inşaatlarıymış. İnşaatların ruhsat ve belgeleri sunulmuş.
Bu açıklamaya bir itirazım oldu. Bu itirazımı da Atalay'la
paylaştım. Ses kayıtlarında inşaatlarla birlikte inşaat işçilerinin
isimleri de geçiyor. Ne ilginçtir ki bu inşaat işçileri, şike ve
teşvik görüşmelerinin yapıldığı yerli ve yabancı futbolcuların
isimleri.
"Bunu nasıl izah edeceksiniz" soruma, Atalay doğrusu tatmin edici bir cevap veremedi. Tape'leri alt alta koyduğunuzda böyle bir düşünceye varılabileceğini, "açıklık yok ama şüphe var" diyerek cevapladı.
Ardından da şu açıklamayı yaptı: "Bazı konuşmalarda açıklık yok ama şüphe var. Bir şeyi hallediyorlar ama neyi hallettikleri belli değil. Ses kayıtlarına bir bütün olarak baktığınızda mantıklı anlamlı bir bütünlük var. Bir birinin devamı gibi görünüyor. Ancak biz incelediğimizde delil olarak bir biriyle bağlantı kuramadık. Prensip olarak kanaat oluşması için delil olması lazım."
Atalay'a ses kayıtlarında geçen ve bazı isimlerin ceza aldığı inşaatla, tarla sulamalarla ilgili sorumu tekrar sordum. Bu durumu nasıl açıkladıklarını merak ettiğimi belirttim. Şu cevabı verdi: "Yöneticiler birkaç tane inşaattan söz ettiler. Temel atmamışlar. Gitmemişler. Biz inşaatla ilgili konuşmaların ne anlama geldiği konusunda delil bulamadık. Başka delillerle destekleyemedik. Kanaat oluşturamadık ama konuşmalar var."
İnşaat işçisi olarak futbolcu isimlerinin ses
kayıtlarında geçtiğini bir kez daha hatırlatmam üzerine ise şu
cevabı verdi:[page_end]
"Yöneticilerin bazı konuşmalarla ilgili açıklayamadıkları noktalar oldu tabii. Biz raporumuzda bunun kulüplere izafe edilebileceğini yazdık. Eskişehir, Gençlerbirliği, Ankaragücü maçlarında Fenerbahçe Kulübü'ne suç izafe edilebileceğini raporumuzda belirttik. Aynen şöyle dedik. 'Fenerbahçe-Gençlerbirliği'ne izafe edilebileceği mütalaa olunur. Şüphenin Fenerbahçe Kulübü'ne izafe olunabileceği mütalaa olunur' dedik.
Çıkarsama yoluyla inşaat işçileri konusunda evet haklınız. Ama biz hukukçu olarak bir tesbit yapamayız. Ama Disiplin Kurulu muhakeme yoluyla bunu yapabilirdi. Bizim raporumuzda neden yok çünkü biz tesbit çalışması yaptık. Çıkarsama yapmadık. Muhakemeyi Disiplin Kurulu yapar. Disiplin Kurulu bunu yapacaktı. Tape'leri alt alta koyup yapacaktı. Buna onlar cevap vermeli. Biz görmediğimizi yazmadık. Ama şüphe mevcuttu raporumuzda."
Atalay'ın bu açıklamaları çok önemli. Atalay, bazı maçlarda kulübün suça izafe edileceğini belirttiklerini, inşaat işçileriyle ilgili de bir sorun olduğunu söylüyor. Ancak buna rağmen Disiplin Kurulu'nun, Fenerbahçe'yi ve Başkanı Aziz Yıldırım'ı oy çokluğuyla kurtardığı da orta yerde hakikat olarak duruyor.
Atalay, kendilerinin de raporu hazırlarken hata yapmış olabileceklerini de görüşmemizde belirti. "Biz de insanız. Tesbitte eksiklik mümkündür, insanın gözünden kaçabilir. Üst kurul organları da bunun için vardır. Bizim gözümüzden kaçmış noktalar olabilir. Üst kurul bizim gözümüzden kaçan noktaları bulabilir" diyen Atalay, yaptıklarının akıl yürütme ve muhakeme faaliyeti olmadığını, dosyanın klasörlerinin özetlenmesi olduğunu da sözlerine ekledi.
Atalay'a ses kayıtlarındaki şifreli konuşmaları, bu durumdan neden şüphelenmediklerini de sordum. Kendilerine yapılan savunmalarda kişiler, herkesin konuları bilmesinden dolayı kısa ve şifreli konuştuklarını, kendi aralarında böyle anlaştıkları, ne konuştuklarını bildiklerini savunmalarında belirtmişler. Atalay ve ekibi de bu savunmaya ikna olmuş ve normal olarak değerlendirmiş. Herhangi bir şüphe duymamış.
Atalay, İbrahim Akın olayıyla ilgili olarak da şu açıklamayı yaptı: "İtirafa dayalı bir şüphenin mevcut olduğunu belirttik. Fenerbahçe ile ilgili, Büyükşehir Belediyesi'nin Trabzonspor ile ilgili oynanan maçlarını İbrahim Akın, avukatının yanında itiraf ediyor. Sonra reddediyor. Ama avukatının yanında itiraf var ve bu da makul şüpheyi haklı kılıyor. Şüpheyi dağıtmıyor."
Sayın Atalay'ın söyledikleri böyle. Bu sözlerden anladığım ise şu. Evet, şüphe vardı ama Etik Kurulu çıkarsama yoluyla, muhakeme ile hüküm veremezdi. Disiplin Kurulu'nun bu kararı vermesi gerekirdi. Sanırım ortada büyük bir sorun ve suç var ve herkes suçu, sorumluluğu başkasının üzerine atarak bu durumdan kurtulmaya çalışıyor.
Spor yazarlarının 'etik'
tepkileri[page_end]
Ahmet Çakır: Dünya bizimle alay
ediyor
Artık bu konuda gizli birşey kalmadı. İş toplumun zekasıyla alay etmenin de ötesine geçti. Bu kurullarda yer alan insanlar belli ki büyük baskılar altındalar. Üstelik bu baskılar çok yükseklerden de gelebiliyor. Fakat bence yarın öbürgün bu çelişkili tutum ve kararlarını çocuklarına nasıl anlatabileceklerini de düşünmeliler. Türkiye'de nasıl ki iç hukuk yolları tükendiğinde AİHM'e başvuruluyor, buradaki problemin çözümünde de UEFA'dan gelebileceği düşünülüyor. Oysa başlangıçta bu işin yargıya yansıması, tutuklamaların olması İtalya'da heyecanla karşılanmıştı. 'Siz bizden daha ileridesiniz' diye iltifatlarda bulunmuşlardı. Ama şimdi bütün dünya bizimle alay ediyor. UEFA'dan gelecek ceza mutlak gibi gözüküyor. Sonra Federasyon biz onu öyle anlamamıştık gibi düzeltme yoluna gidecekler. Ama ne kadar düzeltebilirler kuşkuluyum.
Kemal Belgin: Duruşlarına yakışmadı
Raporlar arasındaki çelişkiyi normal değerlendiriyorum. Başka bir şey beklenemezdi zaten. Sürecin başından beri yaşadıklarımıza bakarsak bu sonucun çıkması son derece normal. İki raporu da hazırlayan kişilerin aynı olması nedeniyle bence bu onların duruşlarına hiç yakışmamış. Burada en çarpıcı olan şu; bazı yönetici ve sporcular Disiplin Kurulu tarafından hak mahrumiyetine çarptırılmışlar. Kamuoyunun büyük bir bölümü Aziz Yıldırım'ın da ceza almasını beklerken o bu ekibin içinde bulunmuyor.