Spor yazarları derbi için bunları dedi

İnönü'deki derbi karşılaşmasını değerlendiren spor yazarları köşelerinde şu çarpıcı yazıları kaleme aldılar...

Beşiktaş'ın İnönü'de Galatasaray'ı 2-0 mağlup ettiği karşılaşmayı değerlendiren spor yazarları birbirinden çarpıcı değerlendirmelerde bulundular...

İşte spor yazarlarının derbi yorumları...

Sarı-Kırmızılı camia büyük bir kaos içersinde. Mahkemi koridorlarında adeta birbirleriyle yarışıyorlar.

Sonuç ne olacak onu bilemem. Beni genelde ilgilendiren Galatasaray'ın futbol sahasındaki durumu.

Dün akşam dikkatle izledim. Beşiktaş'ın attığı iki gole kadar her iki takım da ne futbol oynadı, ne de rakip kaleye şut atma başarısı gösterdi.

Ne zamanki Aurelio ve Simao, Galatasaray defansının büyük hatalarından iki gol atınca maçın sonu da geldi.

Hiç olmazsa futboldan uzak bir maçta tribündekiler ve TV başındakiler gol gördü.
İşin gerçeği şu; Galatasaray'ı büyük tehlike bekliyor.

 
51’inci dakikaydı. İkinci yarıya Serkan’ın yerine sağ bek başlayan Aydın, kendi bölgesinden kazandığı topla hızla rakip sahaya aktı. Topla süratli bir oyuncu olduğu için son 30’a geldiğinde Galatasaray’ın rakibi dengesiz yakalama ihtimali de doğmuştu ki, Aydın’ın ayağı kaydı, meşin yuvarlağı kaptırdı ve sarı-kırmızılıların cılız gol şansı kayboldu.

Aslında buraya kadar her şey normaldi (En azından ben öyle sanıyordum). Zira Ünder, Serkan’ın yerine Aydın’ı sokarken muhakkak onun hücumcu özelliğinden faydalanmayı planlamıştır diye düşünmüştüm. Yanılmışım. Çünkü Aydın topu kaptırdıktan hemen sonra Ünder kenara koştu ve Aydın’a sert mimiklerle bir daha ileri çıkmamasını işaret etti.

Beşiktaş’ta 20’den sonra sol açığa geçen Quaresma o çizgide büyük tehdit oluşturuyordu ve belli ki Ünder, Aydın’ı oyuna sadece Portekizli’yi durdurabilmek için almıştı.

 [page_end]

Oflular ABD Başkanı Obama’ya metktup yazmış. “Sayın başkan lüften Türkiye Süper Ligi’ndeki hakemlere müdahale edin. Bu adamlar Trabzonspor’un hakkını yiyorlar. Belki siz bir şey söylerseniz kendilerine gelirler” demiş.

Galatasaraylılar’ın da herhalde Obama’ya mektup yazması gerek, Adnan Polat’tan kurtulmak için.

Koskoca bir camia, milyonlarca taraftar “Gitsene kardeşim” diyor Başkan Adnan Polat’a... Ama adam mahkeme mahkeme dolaşıyor.

Beklentilerin çok altında bir sezon geçiren iki takım son yılların en önemsiz derbisine çıkıyorlardı. Hatta o kadar önemsizdi ki, gazetenin spor servisinden aradıklarında şimdiye kadarki en kısa yazıyı istediler. Hani neredeyse yazıya gerek yok diyeceklerdi...

Son bir yılda yaptığım konuşmayı üç günde yapınca benim emektar telefon kaput oldu.

Pili bitmiş ama ne bitmek? Şarj, marj hava civa... Sabahın köründe yeni bir telefon alınca dünyayla bağlantıyı tekrar kurabildim.

Maçın ilk yarısındaki her iki takım futbolcuların görüntüsü benim emektar telefondan farklı değildi. Ses yok, görüntü yok… Galatasaray'da Kazım bitmiş, Baros ona keza. Necip yok, Ernst yok, Beşiktaş orta sahası bildiğin Konya ovası. Bu devredeki Guti benim telefonun tıpkısının aynısı, pili bitmiş! Arda da ondan aşağı kalmadı hani. Koca ilk yarı bitti tık yok.

İkinci yarı Galatasaray'ın el frenini çekince Beşiktaş'ın yıldızlarının farkı çıktı ortaya.
Cimbom kalesi ağır bombardıman altında kaldı resmen.

[page_end]

Beşiktaş ve Galatasaray, büyüklüğünden hiç bir şey kaybetmez. Ama futbolcular, takımları küçültürler. Beşiktaş’ı analiz ederken, karşısındaki Galatasaray’ın direncine, gücüne ve kapasitesine bakmak lazım.

Dün şampiyonlukla uzaktan yakından alakası olmayan iki takım arasındaki derbi maçına şahit olduk. Alacakları puan veya puanlar onları zirveye yaklaştırmayacaktı bile. Buna rağmen her iki takımın yaptığı mücadeleyi alkışlamak gerekir. Maça hem Beşiktaş hem de Galatasaray kontrollü başladı. İlk yarıda çok net gol pozisyonları olmadı. Beşiktaş defansı dün her zamankinden daha disiplinli, daha ciddi ve daha kontrollü bir oyun sergiledi. İkinci yarıya Beşiktaş hızlı başladı. Guti; senin yeteneğine, kariyerine, futbolculuğuna herkes şapka çıkartıyor. Ama sen de yürüyerek oynuyorsun. Gücün yarım devrelik.

Q7'ye önceleri ben de 'adamını kovalamıyor' diye kızıyordum. Ama bundan sonra kızmayacağım. Öylesine güzel hareketler yaptı ki, utanmasa Galatasaraylılar bile alkışlayacaktı. Kovalama kardeşim kovalama; ben senin yerine kovalarım.

Sadece istatistiklerle ve tarihsel rekabette anılabilecek bir Beşiktaş-Galatasaray maçı bütün amaçsızlığına rağmen oldukça heyecanlı ve bol pozisyonlu geçti. İki takım da rahat olduğu için ayağa bol paslı ve bol pozisyonlu bir oyun ortaya koydular.

Maça iyi başlayan Galatasaray idi. Ama gol alanlarında çoğalamadığı için sonuçsuz ataklarda boğuldu.

G.Saray'ın yumuşak karnı sağ bek mevkiiydi.
Quaresma'yı durdurmakta zorluk çeken, Kazım'dan da yeterli yardımı alamayan Serkan erken sarı kartı da görünce 2. yarı yerini Aydın'a bırakmak zorunda kaldı. Bir savunmanın yüzü topa dönükken kaleye arkası dönük oyunculardan kafa golleri yemesi bu yıl Galatasaray için bir alışkanlık haline geldi. Aurelio'nun golü bunun tipik bir örneğiydi.

Hafta boyunca maçın adını ‘amaçsız derbi’ koyduk! Amaçsızlık, ligdeki durumları açısından ne denli yerine oturuyor ise iki takımın büyüklük kimlikleriyle baktığımızda o denli anlamsız kalıyor. Çünkü Beşiktaş ile Galatasaray oynarken bir amaç her zaman her koşulda vardır ve o da ‘kazanmaktır.’

İki takımın bu yılın liginde oluşan ortak bir özelliği de ‘en kolay mağlup edilen ve alt etme formülü açıkça bilinen takımlardan’ olmalarıydı! Üzerine çek hızlı çık, Beşiktaş’ı yen; savunmanı sağlam tut, biraz tempolu oyna Galatasaray’ı devir.

[page_end]

Beşiktaş-Galatasaray maçı nasıl mıydı?.. Cevabı basit. Üçte biri derbi maçı gibiydi. Asidi kaçmış kola kıvamında tat vermeyen 1 saatin ardından son 30 dakika için izlenebilirdi o kadar.

Bu ülkenin futbol lokomotifi olan 4 takımdan ikisi olarak her türlü sorunlarında pazarlık masasına talepkar oturan kulüplerin ligin markası olan buluşmalarını bu kadar ucuzlatmalarını kabullenemiyor insan..

Vergi borcu, arazi bağışı, stat kiralama vs durumlarda devlet'e biz deviz, kitle kulübüyüz yardım edin.. Yayın hakkı mevzuunda Federasyon'a, TV'ye bizim sayemizde lig değerli, en çok parayı bize verin dayatmaları yapanların, bu derbiyi gazoz kapağına oynamaları ne kadar ayıp!

Galatasaray için artık söylenecek söz kalmayalı epey zaman oluyor. Fakat bu kadar berbat bir filmi hemen her hafta yeni baştan izlemek zorunda kalmak gerçekten anlatılamayacak kadar korkunç bir durum.

Bir haftadır medyayı izliyorum. Türk futbolunun önde gelen iki kulübünün düştüğü duruma bakın.

Sanki sıradan bir oyunmuş gibi gazetelerin alt sayfalarına sıkıştırılmış bir derbi...
Hayır ben bunu kabul etmiyorum.

Bu kadar kötü futbolu bu büyük takımların oynaması zoruma gidiyor. Bu kadar büyük ekonomik güce rağmen anlamsız bir futbol sergilenmesi akıl almaz bir olay...

Neden bugünlere geldikleri iyi yönetilmemelerinden belli. Galatasaray'ın kadrosu standart...

Bu sezon bütün rakiplerini mutlu etmeyi sürdürüyor Cim Bom, kendi taraftarını kahrederek...

 
Kazanmak ya da kaybetmek o kadar önemli değildi. Gergin ve korku dolu bir derbi de değildi bu... İçinde zirve iddiası yoktu. İki takım da ligi hayal kırıklığıyla sürdürüyordu...

Uzamaz, kısalmaz Amerikan bezi gibi bir derbiydi.
O yüzden İnönü’ye umutla gittim. Baskı altında kalmadan, rahat rahat keyifli bir maç çıkarabilirdi her iki takımın oyuncuları...
Kulübelerdeki "emanetçiler" de kendi pencerelerinden farklı bir taktik sunabilirlerdi bize...

Dahası Quaresma ile Arda Turan... Ne bileyim Simao ile Kazım Kazım, hafif tertip, inceden beceri örnekleri de sergileyebilirler, rakipleriyle ve biz futbol gönüllüleriyle “kafa” yapabilirlerdi.

Heyhat... Bunların çoğunu göremedim... İnönü’ye keyif umuduyla gittim, ama umduğumu da bulamadım hakçası...

Günün Önemli Haberleri