Spor yazarları <font color='#FF0000'>'Buna da şükür!</font>' diyorlar

Yazarlar, Belçika deplasmanında kötü futbola rağmen kazanılan 1 puanı değerlendirdi... Çarpıcı analizlerde bulundu...

Belçika karşısında etkisiz bir oyun sergileyen Milli Takım, buna rağmen bir puan alarak Euro 2012 için avantaj sağladı.

Euro 2012 Elemeleri A Grubu'nda Belçika'ya konuk olan Milli Takım, rakibin erken gelen gölüne Arda'nın kişisel becerisiyle karşılık verdi, ama oyun olarak aciz kaldı. Belçika'nın penaltıyı atamaması sayesinde bir puanı kurtaran Hiddink'in ekibi ucuz kurtulurken spor yazarları geleceğe umutlu bakmaya çalıştı.

Uğur Meleke -Göz alıcı sadelik- Arda (Milliyet)

Brüksel’de sahaya çıkan iki takım da nesil değişikliği sürecinde... İki takımın da hocaları kariyerlerinde az imkânla (Kortrijk’le, Gent’le, Kore’yle veya PSV ile) çok şey başarmış ve şimdi bu tecrübelerini genç takımlarına yansıtmaya çalışıyorlar.

Ama Leekens’in elindeki malzeme, Hiddink’inden biraz daha kaliteli. Hem daha gençler (Simons dışında 1985 sonrası doğmuş oyuncuları yok). Hem de enteresan bir şekilde daha tecrübeliler: İlk 11’lerinde 5 şampiyon var, 9 oyuncuları önümüzdeki yıl Şampiyonlar Ligi yarışı yapacaklar.

Tek eksikleri olan takım birlikteliği duygusunu bu eleme sürecinde kazanıp Brezilya’2014’te büyük iş başarma hedefindeler. Ki bunu olimpiyatta başardılarsa, orada da yapabilirler.

Gökmen Özdanak -ş terbiyesi ve meslek ahlâkı - (Bugün)

İki Milli Takımı da analiz ettiğimizde, teknik kapasite olarak büyük fark var, bireysel-tek-nik kapasite olarak rakipten üstünüz.
Peki bu farkı ne derece etkin kullanabildik?

Kullanamayız. Nedeni de iş terbiyesi ve meslek ahlakımız yok. Neticede bu 70 milyonu mutlu edebilecek bir oyun. Ve kazandığınızda gruptan çıkabilmek için büyük avantaj sağlanacak. Sahadaki futbolcular bu sorumlulukla mı haraket ettiler? Kesinlikle hayır. Milli duygular, milliyetçilik, bunlar hikaye...

Çok maddi getirinin futbolculara getirdiği şımarıklık, kendi kulüplerinde taraftarın zaman zaman tepkileri sonucunda kıpırdar gibi oluyorlar. Ama Milli Takım öyle değil. Ve Milli Takım kimsenin umurunda da değil.

Bu sorumsuzlara birilerinin çıkıp hadlerini bildirmeleri gerekiyor ama nerede!

Osman Tanburacı -Rakip kaleye gidemiyoruz ki - (Yenişafak)

Bizim için hayati önemi olan bir maça tedirgin başladık, oyun kuramadık, hatalar yaptık, durup dururken gol yedik! Volkan'la başlayan gereksiz pas Çağlar'ın şuursuz hamlesiyle birleşince ayağımızdaki topu kaybettik ve yüksek gelen ortada rakibi paylaşamayınca daha 4. dakikada golü yedik. Öff ki ne öfff!

Bir süre dağıldık. Savunmamızdan iyi top çıkamadık, iki Selçuk ve Emre'yle orta sahayı rakibe teslim ettik. Birkaç pozisyonu da şansımızla bertaraf ettik. Çok korner yedik. İkinciyi yesek yıkılacak gibiydik. Bunun nedeni özgüven eksikliğiydi.

Rıdvan Dilmen -Bu oyuna iyi skor (Sabah) [page_end]

Bu oyuna bu skor çok iyi tabii. Psikolojik ve fiziksel anlamda hazır olmadığımız bir maç oynadık. Üstelik yüksek konsantrasyon ile hazırlanan Belçika takımı ve taraftarını bulduk karşımızda. Dördüncü dakikada geriye düştük.

Bu kadar baskı altında, bu kadar formsuz takımımızın kaybetmemesi futbolumuzun doğrusu değil, ama güzelliğiydi. Aslında şunu da söyleyeyim; ben bu oyunu bekliyordum. Bundan daha kötü oynayamayız biz. İlk yarıda kontrol oyunu dışında kötü top oynadık.

Oyuna yediğimiz golden sonra ortak olabildik. Orta sahada iki Selçuk (İnan ve Şahin) ve Emre bol ayağa pas yaparak ilk yarının kontrolumuz altında geçmesini sağladılar. Yediğimiz golden sonra orta sahanın pasları, Arda ve Burak'ın bireysel performanslarıyla golü bulduk. Ama ikinci yarıda Selçuk İnan yorulunca, Selçuk Şahin de Servet ve Serdar'ın arasına girdi. Bu tabloda orta alanda bir tek Emre kaldı. Neyse ki; o da özellikle ikinci devrede çok iyi oynadı.

Ahmet Çakar -Buna da şükür (Sabah)

Grupta bu deplasmanda da iyi oynamadık. Ama bir puan aldık ve mutluyuz. Bu bir puan bizi ikincilik için hala en önemli takım olarak tutuyor. Üstelik şanslıydık da. Belçika penaltı kaçırdı. Penaltı gol olsa 2012 çoktan hüsran olmuştu bile.

Maça çok kötü başladık. Üstelik Çağlar'ın hatasından da çok erken bir gol yedik. Çağlar'a da fazla kızamıyoruz. Sürekli oynayan bir oyuncu değil. Durum böyle olunca da hata yapması kaçınılmaz oluyor. Maçın başında gelen bu Belçika golü bize 'eyvah!' dedirtti. Sonraki dakikalara bakıyoruz, adamlar bizim kafamızı kaldırtmıyorlar. Her yerde basıyorlar. Orta sahamız yok, ne top yapabiliyoruz ne de topu ileriye taşıyabiliyoruz. Gerçekten ilk 20 dakika kabus gibiydi.

Bağış Erten -Verilmiş sadakamız varmış (Radikal)

Kabul edelim, sezonun bakiyesi gibi duran bu takvimde maç oynamak herkes için hem zor, hem de zül. Lig sonunda bütün enerjisi boşalmış olan oyunculardan iyi bir şeyler beklemek de haksızlık. O yüzden daha iyi olan değil kalan sağlarından daha fazla verim alan kazanıyor genelde. Zaten iki takım da haklı olarak bundan şikayetçi. Sakatlıklar oyun planını bozacak kadar fazla.

Gerçi bizim bize özgü sorunlarımız da var. Dünyanın en iyi beş teknik adamından biri olarak getirdiğimiz Hiddink’ten istediğimiz verimi alamıyoruz. Üstüne Hollandalı teknik adamın kafasını Chelsea çelmeye çalışıyor. Belki de biz daha Hiddink’ten bir şey anlamadan, tabiri caizse üzerimize ‘kuma gelecek’. Hâl böyle olunca son derece mutaassıp bir halde ‘tek eşli’ olan futbol kültürümüzden homurdanmalar yükseliyor. Bu maçın sonu ne olursa olsun, geride tartışacak çok şey kalacak. Beraberlik belki geçici bir sulh yarattı. Ama belli ki bu şarkı burada bitmeyecek.

Atilla Gökçe -Uçan Hollandalı (Milliyet)

Eğri oturup doğru konuşalım. Milli maça hazırlık süreci, milli maç algısı, milli futbolcuların tatil/transfer meşguliyeti, teknik direktörün kafa karışıklığı ve hemen her maçta sakatlıklar nedeniyle değişmek zorunda kalan on bire bakınca...
Brüksel’deki beraberlik piyangodur!

Kötü bir maçtan olabildiğince iyi bir sonuç çıkardık.
Fazlasını hak ettik mi ? Hayır... Belçika hak etti mi ? Kesinlikle hayır. Şunu da görmeli; adamlar maçın üçte ikisinde anormal baskıyla oynadılar, üstelik penaltı da kazandılar ama, beceremediler.
Yüreğimiz ağzımızda bir doksan dakika izledik.

Tipik defans hatasıyla bu kadar acele (!) bir gol, ancak bizim takımımıza yakışırdı. Yine de savunmaya fazla yüklenmeyelim. Sabri, Serdar, Servet ve Çağlar ilk kez birlikte oynuyordu. Hatalarla başladıkları maçı inanılmaz baskı altında taşıdılar. Yine de iyi dayandılar.

Dünkü skorun sigortası bence Volkan’dı. Hele Mertens’in öldürücü bir şutunu öyle bir refleksle yakaladı ki, bravo! 

Gültekin Onay -Oyun yok, umut var- (Vatan)[page_end]

EURO 2012 yolunda en önemli maçımız ve İyi bir sezon geçirmeyen Çağlar Birinci ilk 11’de. Yüksek tempoda tek bir üst düzey maç oynamamış olan Çağlar’ın hatasıyla oluşan pozisyonda kalemizde golü gördük. Bir diğer anlamsız tercih gol umudu olarak oynayan Kazım... 30’uncu milli maçı ve henüz golü olmayan Kazım ise santrfor... Bizde Gökhan Gönül, Hamit Altıntop ve Nuri Şahin yok. Belçika’da ise Fellaini, Dembele ve Lukaku. Eksik varsa onlar için tablo daha vahim.

Oyuna baktığımız zaman Arda’nın bireysel becerisi ve yaratıcılığı ile hazırladığı 1.5 pozisyonumuz var. Yaptığımız tek olumlu şey hedefsiz bölgede yaptığımız paslar. Bizi rakip kaleye götürmeyen ve ceza alanına taşımayan paslar bunlar.

Tayfun Bayındır (Vatan)
Belçika’dan  puanla dönmek elbette bizim için çok iyi bir sonuç. Grup ikinciliği için hala en yüksek şansa biz sahibiz. Bu açıdan baktığımızda Brüksel’den Guus Hiddink’in istediği sonucu almak başarı sayılabilir..

Ancak dünkü 90 dakikayı çok farklı irdelememiz lazım. Bu Milli Takım asla kişiliği, oyun felsefesi ve cesareti ile bildiğimiz Milli Takım değil. Çağlar’ın yaptığı hata ve sonrasında gelen o şok golü hatırlayıp bu takımın kuruluşuna geri dönelim. Elbette seçicilerin bildikleri vardır ve bunu saygıyla karşılarız. Ama herkesin ‘ak’ dediğine ‘kara’ diyen mantığı, ‘benim tercihim bu yönde’ diyen tutucu ve hatta korkak yaklaşımı eleştirmek de hakkımızdır.

Ali Ece (Akşam):

İlk yediğimiz golde savunmamızın yaptığı hatayı değil San Marino savunması, Hababam Sınıfı maçlarında rahmetli Kemal Sunal ve arkadaşları komiklik olsun diye bile yapmazlar! O hatayı yapan savunmanın teknik direktörü de değil Hiddink, Guardiola-Ferguson-Mourinho-Dalglish kare asından oluşan bir 'süper heyet' dahi olsa insanı futboldan soğutur.

Peki, o hayali 'süper heyet'ten herhangi birisi sezonun büyük bir kısmını boş geçen Çağlar'la başlar mı? Çağlar'ı kadroya seçen hatta ilk 11'e alan Hiddink mi, yoksa bir başkası mı, o da çok tartışılır!

Ama neyse ki Arda var! Kasıkbilimci şarlatanların tüm magazinel sığlıklara rağmen harcayamadıkları, ölüsünün bile milli takımımıza hayat verdiği özel bir yetenek. İçimizin karardığı anda bir anda göz kırpan güneş misali pırıl pırıl bir futbol mücevheri!

Olcay Çakır (Fotomaç):

Hafta içi yaptığı açıklamalarla nabızlarımızı yoklayan Milli Takım hocası, gol sonrası sevinciyle yüreklere su serpti adeta! "Bizimle kalacak" dedik!

Yokladığı nabzımızda şöyle demek istiyordu sanırım:

Ben aynı anda, hem bir Milli Takım çalıştırır, hem de kulüp takımını şampiyonluğa oynatırım!

Bu, şu demektir: Milli Takım hocalığı son derece kolay bir iştir Hele de milli bir duygu ile bir ülkeye bağlılığınız yoksa, çok daha kolaydır o stresi yönetmek. Derwall ve Piontek'le futbolda dönüşümünü elde etmiş Türkiye'nin, böyle yüksek maliyetli fiyaskolara zerre ihtiyacı olmadığını sürekli ifade ettik.

Zaten kafa olarak hiç gelmediği bir ülkeye, fiziken de çok çok sonra gelmiş bir hocayla bu puanlar bile büyük başarı.

Cemal Ersen (Milliyet):

Hiddink’in “Beraberlik bize yeter” açıklamaları sahaya sürdüğü kadroya da yansımıştı. Fikstür avantajını Belçika karşısında alacağı bir puanla sürdürmeyi planlayan Hiddink’in düşüncesi, orta alanı topa hükmetme becerisine sahip iki Selçuk ve Emre ile kontrol edip, ilk kez denediği yeni savunma kurgusunda birinci bölgenin yükünü hafifletmekti.

Ancak maçın hemen başında yediğimiz gol ve 15 dakika içinde kalemizde yaşadığımız iki ciddi tehlike, kazanmayı bizden daha çok isteyen rakibin iştahını kabartmaya yetti. Bu süreçte özellikle duran ve yan toplar hesaplarımızı bozacak kadar tehlikeli oldu.

Mustafa Sapmaz (Akşam):

Tarihimizdeki Belçika maçlarına bakın! En güzel gollerimizi hep onlara atmışız. Arda'nın çalımı, Burak'ın bitiriciliği ile attığımız gol de hazırlanışıyla ilk üçe girer. Ancak bu, az kalsın umutlarımızı yine dertop yapıp rafa kaldıracak hale geldiğimiz gerçeğini değiştirmez.

Bunda bizim gelgitli ruh halimizin etkisi büyük.

Milli Takım öyle bir oynuyor ki, sanki ilk golünü atmaya çalışan San Marino...

Titrek, iki topu bir araya getiremiyor. Sonra birden öyle bir oynamaya başlıyor ki, sanki 5 Dünya Kupası kazanmış Brezilya. Dantel örer gibi dolaştırıyor topu.

Tuhafı tüm bunlar bir maçın içinde birkaç kez oluyor.

Günün Önemli Haberleri