Çünkü bu kent insanı siyaset ve sporla iç içe olan bir şehirdir. Dolayısıyla Trabzon'da hemen hemen her yerde iki S&S yani (siyaset ve spor) üzerine tartışmalar yoğunluktadır.
Özellikle kentin önemli değerlerinin başında gelen Trabzonspor, en çok istismara açık konuların başındadır.
Özellikle bazı siyasiler, Trabzonspor'u siyaset malzemesi yapıyor. Tıpkı 3 Temmuz sonrası gelinen süreçte siyasi partiler ve mensuplarının yaptığı gibi...
Şurası kesin ki; bundan sonra Trabzonspor çok daha fazla siyaset malzemesi olarak kullanılacak, herkes bir tarafından çekiştirecek.
Keza Trabzonspor 3 Temmuz şike sürecinden bu yana siyasette başlıca tartışma konularından biri olacağı, bugüne kadar yaşananlarla iyice ispatlanmış oldu.
Bazı siyasiler, son günlerdeki sekter ve çifte standartlı tavırlarıyla, bu eğilimi iyice beslemiş oldu.
Nitekim siyasilerin futbol üzerinden oy devşirme çabalarına, futbolun içinde yer alan aktörlerin siyasilerle her anlamda ilişkiler kurarak temsil ettikleri kulüp adına avantaj sağlamaya çalışmalarına güzel bir örnek oldu bu. AK Parti son yıllarda hemen hemen her kademede siyasallaşan Trabzonspor’u okşarken CHP üst düzeyde ziyaretiyle seçmene Trabzonspor’un yanındayım havasını vermiştir.
Ayrıca Trabzon'un kendi içindeki siyasetçisinden tutunda, başka illerden seçilen Trabzonlu olan siyasetçilere, belediye başkanından, sivil toplum kuruluşuna, sanatçısından, aktivistine kadar herkes bireysel anlamda açıklamalar yaparlar.
Ama hiç biri konumu ve vasfı itibarıyla organize olarak yapılan bir tepkinin yanında ve içinde bulunmazlar Trabzonspor yöneticilerinin bulunmadığı gibi...
Mesela en son bir gurup Trabzonspor taraftarlarının şike protestosu ve kupa için Türkiye Futbol Federasyonu'na düzenlediği yürüyüşte marka isimler olarak nitelenen hiç kimse yer almadı. İstinye de gerçekleştirilen tepki yürüyüşünde organize edenler umulan desteği yönetim dahil pek çok isimli kişilerden göremediler.
"Trabzonspor'u siyasi malzeme yapmayın!" denilir ama...
Trabzon'da bulunan veya kente ziyarete giden bazı siyasiler açıklama yapma gereği duyarlar.
Kimileri TFF’ye seslenerek “Kupamızı istiyoruz. Müzede yeri hazır."
Bazıları "Kupa Trabzon'a gelecek"
Bir başkası "O kupa Trabzonspor'un müzesine gelecek"
Bir diğeri ''Kupanın Trabzonspor'a verilmesi gerektiği bir doğru''
Bir ötekisi "Trabzonspor'un Kupası Başbakan'da"
Siyasetçisi “2010-2011 sezonu lig şampiyonluğu kupasını bir an önce bize verin. Şampiyonu da Trabzonspor olarak ilan edin.
Bir berikisi "Futbol Federasyonu’nu bir kez daha göreve çağırıyoruz. Federasyonun 2010-2011 futbol sezonunun gerçek şampiyonunun Trabzonspor olduğunu tüm kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz" derler.
Bir başka önemli hususta sanatçı olduğunu söyleyen "bar şarkıcısı" bile değme siyasetçiye taş çıkartan bir üslupla televizyon ekranlarından aklı sıra siyasi iradeyi eleştiriyor.
Ayrıca kel alaka bir şekilde şahsına yakıştırma yaparak "Kuzeyin oğlu" diye tanımlayan ve kendilerini "Gezi Parkı çapulcusu" olarak niteleyen grubun içinde yer alan Gezi eylemcisi de haddini aşarak ve çirkefleşerek seçimde hür iradesiyle siyasi tercihinden yana oy kullanan Trabzon halkını "dalkavuklukla, ikiyüzlülükle" suçlamaktadır.
Bir kere bu ayıptır, izansızlıktır, haddini bilmezliktir, terbiyesizliktir ve en hafif bir tabirle de yemek yediği kaba tükürmektir.
Ayrıca "Trabzon'a, kupasını vermeyen siyasettir ve en baştaki " diye kaba bir tabir ile ideolojik düşüncesini dışa vurmuştur. Aslında sanatçı dediğin şarkı söyler, ekranlardan hakaret edip sövmez. Keza sanatçı sanatıyla konuşur, kenar mahalle cazgırları gibi siyasi argümanla konuşmaz.
Bakıldığında "sporla işim olmaz, yuvarlak nesneler ile uğraşmam" diyenler spor üzerinden Trabzon halkına ve Trabzonspor taraftarlarına siyasi mesaj vermektedir.
Her neyse bunu geçelim, gelelim esas konuya...
Hatırlayalım;
2010-2011 sezonun ikinci yarısında Fenerbahçe’nin tüm maçlarını kazanarak Trabzonspor’la arasındaki 9 puanlık farkı kapatmasında, Aykut Kocaman’ın hakemleri göreve çağırmasının ne derece etkili olduğu tartışma konusuyken, Başbakan R Tayyip Erdoğan’ın Aziz Yıldırım ve Alex’i makamında kabulünden sonra Trabzon'lu siyasilerin devreye sokulmasıyla veya girmesiyle apar topar Trabzonspor’un “Burak Yılmazlı” kopya ziyareti gerçekleştirildi.
Bana göre ilki de yanlıştı sonraki de. Zira Fenerbahçe heyetinin ligin bitimine 5 hafta kala tırı vırı gerekçelerle yaptığı ziyaret tartışmaları ta o günden başlatmıştır. Çünkü Alex'in T.C. Vatandaşı olabilmesinin yolu başbakanlık makamı değildir. Bu ziyaretin akabinde Trabzonspor yönetiminin kentin siyasetçileri ile gerçekleştirdiği ziyarette bariz bir kopyadan ibarettir.
3 Temmuz süreci başladığında bazı kulüpler ve yöneticileri öyle veya böyle şikenin içinde olanlar yapılan yargılama sonucu şikeye bulaşanlar cezalandırıldı. Zira şike davasında en çok adı geçen Fenerbahçe bu kaostan beklenenden daha az zarar görerek, belki de güçlenerek çıktı. Şike sürecinde CHP Trabzonspor’dan daha büyük kitlesel güce sahip Fenerbahçe’nin yakınında ve çevresinde yer alarak futbol cephesinde AK partiye karşı kendine yer buldu. Trabzonspor bu süreçte yalnız ve sahipsiz kaldı.
Kaldı ki CHP’nin şike sürecinde Fenerbahçe ’ye verdiği destek hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Bu algıyı değiştirmek ve ayıp olmasın kabilinden CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ile CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce daha sonra Trabzonspor kulübünü ziyaret etmiştir ama bu ziyarette kulübü ikiye bölmüştür.
" Trabzonspor siyaset üstü bir kurumdur " ancak...
Trabzonspor’u siyasetin dışında tutması gereken yöneticiler tam aksine Trabzonspor’un içine siyaseti sokarak Trabzonspor’u siyasetin odak noktası haline getirmişlerdir. Oysa Trabzonspor siyaset üstü bir kurumdur hep denilir ama maalesef son yıllarda sürekli olarak siyaset ile iç içedir.
Trabzonspor'a başkan adayı olanlar bile kulüp üzerinden siyaset yapılmasına asla izin vermeyeceklerini söylerler ama kendileri siyaset desteğiyle aday olduklarını bilmezden gelirler.
Mesela içlerinden bazıları Trabzonspor üzerinden siyaset yapılmasına izin vermeyeceklerini belirterek, Trabzonspor için "Ona herkes sahip çıkmalıdır" "Hepimizin ortak değeridir" " O markaya asla ve asla kimse buraya siyaset bulaştıramaz ve bulaştırmamalıdır." diye hamasi nutuklar atmışlardır ama arkasına aldıkları siyasi destek ile aday olduklarını gizlemişlerdir.
Oysa ne güzel demiş Mevlana Hazretleri " Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol " Günümüzde bazı siyasiler ve sanatçı olduğunu söyleyenler taraftarlara şirin görünmek için farklı kimliklerin arkasına saklanmakta ve olduğundan çok ama çok farklı bir kisveye bürünmektedir Oysa güzel değil midir insanın rol yapmadan yalansız ve riyasız bir şekilde kendini göstermesi.
Kupa nasipse gelir Hint'ten Yemen'den
Bir kere " Kupa Trabzon'a gelecek" demeyle o kupa Trabzon'a gelmez. Zira bu hususta Yargıtay aşamasının sonuçlanması lazım.
Ayrıca Fenerbahçe Kulübü’ne, UEFA Disiplin Kurulu’nun verdiği Avrupa kupalarından iki yıl men cezasıyla ilgili, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi'nin (CAS) cezayı onamasın ardından şike davasıyla ilgili Yargıtay süreci sona erdiğinde cezaların onanması halinde TFF Yargıtay'ın nihai kararını değerlendirmeye alır ve kupa ancak o zaman Trabzonspor'un olabilir.
Siyasi çıkarlar için boşu boşuna taraftara hayal pompalanmamalı. Çünkü "Nasipse gelir Hint'ten Yemen'den, Nasip değilse ne gelir elden" diyerek Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in veciz sözüyle bitireyim.