Türk futboluna sert eleştiri
Gazeteciler.com yazarı Nuran Yıldız; Volkan Demirel, Fatih Terim ve Ersun Yanal hakkında oldukça çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Volkan sinirle soyunma odasının yolunu tuttu. Milli Takım'ın kalesini Kazakistan maçında Volkan Babacan korudu.. Maçın ardından yaşanan 'gazetecilere dayak' olayı ise tam bir skandaldan ibaret.
Gazeteciler.com yazarı Nuran Yıldız; Volkan Demirel, Fatih Terim ve Ersun Yanal hakkında oldukça çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
İşte Nuran Yıldız'ın bugünkü köşe yazısı;
Bu memlekette. Bir kriter var. Kızdığımız ya da hoşumuza gitmeyen şeyler yapıldığında kullanılan bir kriter: "Tam dayaklık!"
"Tam dayaklık" kriterinin bir altı da "az pataklamak lazım"dır.
Ortalama insanımız mevzu bahis kişilere bu çerçeveden
yaklaşır.
Büyük dayım, ortalama insanlarımızı bire bir temsil eder.
Mesela kaleci Volkan Demirel ne zaman sahaya çıksa, büyük dayıdan da o ifade çıkar: "Tam dayaklık!"
Son Galatasaray-Fenerbahçe maçında. Volkan elini şortuna atıp, ağzından köpükler saçtığında büyük dayı yerinden fırlayıvermişti: "Tam dayaklık bu!"
Aynı Volkan'a. Milli maç öncesi taraftar küfredince de taraftara söylenmişti: "Tam dayaklık bunlar!"
Fatih Terim ne zaman bir muhabir azarlasa. Ne zaman yenildiği maçı övmeye kalksa. Büyük dayıdan Terim için aynı tıslama duyulur.
Mesela. Spiker Ertem Şener büyük dayı kriterinde "az pataklamak lazım" kısmına girer. Kaya Çilingiroğlu da.
Çoğunluğu tam dayaklıktır ona göre. Ahmet Çakar ağzını açtığı anda. Rasim Ozan yüksek ton evresine geçtiğinde büyük dayı ekrana yapışır: "Tam dayaklık bunlar!" Yetinmez, "Bunları ekranlara dolduranları bana bir verseler" der.
Biz büyük dayıyı sakinleştirene, yükselen tansiyonunu indirene kadar akla karayı seçeriz.
"Başka bir program açalım sana" deriz. Orada da karşısına ya Aziz Yıldırım çıkar ya da Mehmet Barlas. Dayıda tansiyon yine fırlar.
Erman Toroğlu'nu görür ekranda, söylenir: "Bu var ya bu, az dayaklık değildi eskiden. Şimdi arada bir pataklamalık o kadar!"
Bizim büyük dayı ortalama insanlarımızı bire bir temsil eder. Ve ortalama insanımız, "tam dayaklık"tipleri ekranlara dolduranlara kızar, onlara dokunamayacağından burnunun dibinde biten muhabirleri döverler.
Bir iki meslek örgütü durumu kınar. O kadar. Medyayı "kick boks" ringine çevirenler yemeği yer. Hesabı üç beş kuruşa çalışıp haber kovalayan muhabir ve kameramanlar öder.
Milli maç sonrası gazetecilerin yediği dayağın özeti
budur.
ERSUN YANAL İLE FATİH TERİM ARASINDAKİ
FARKLAR
Spordan başladık. Spordan gidelim.
Trabzonspor Teknik Direktörü Ersun Yanal'ı Ankara'dan, Gençlerbirliği günlerinden itibaren tanırım. Neredeyse yüz yıldır!
Bunu bilen dostlar "Yanal ve Terim arasındaki farkları yazsana" dediler.
İşte yazıyorum:
Bir, Ersun Yanal Anadolu insanıdır, haklı olduğu zaman bile haksız duruma düşer. Fatih Terim Adanalı olsa da İstanbul yetiştirmesidir, haksız olduğu zamanlarda bile haklı çıkmasını bilir.
İki, Ersun Yanal maç kaybedince "Biz nerede hata yaptık?" diye sorar, Fatih Terim maç kaybedince "Çıkıp ben mi oynasaydım?" diye sorar.
Üç, Ersun Yanal ekip ruhuna inanır. Fatih Terim için varsa yoksa kendisidir.
Dört, Ersun Yanal hiç politikacı tanımaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Ağar Fatih Terim'in kankasıdır.
Beş, Ersun Yanal akla ve bilime inanır, Fatih Terim kendinden başka hiçbir şeye inanmaz.
Altı, Ersun Yanal "devşirme" edebiyatı yapmak yerine alt yapıdan futbolcu ister. Fatih Terim eski kumaşı yeni yamayla kapatmaya heveslidir.
Yedi, Ersun Yanal'ın koluna girebilir, omuzuna
elinizi atabilir, boynuna sarılabilirsiniz. Fatih Terim'e ise
dokunan yanar.