Türk spor basını kalesini kaybetti!
Spor yazarı Ali Sami Alkış, ''Türk spor basınında kale düşmüştür, mücadele edecek bir şey kalmamıştır'' dedi.
Spor yazarı Ali Sami Alkış, ''Türk spor basınında kale düşmüştür, mücadele edecek bir şey kalmamıştır'' dedi.
Antalya'da devam eden Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) 47.
Yıl Sporun Zirvesi Eğitim Semineri'nde, 4 yazarının konuşmacı
olduğu ''Bab-ı Ali'den Ayamama'ya, Spor Medyası Nereye Koşuyor?''
konulu oturum yapıldı. Konuşmacılardan Ali Sami Alkış, meslek
hayatının en karanlık dönemini yaşadığını belirterek, ''Mesleğin
ilkelerine, etik kurallarına bağlılık yok. Türkiye varını yoğunu
ortaya koyarak bu ilkeler için savaşan insanları harcamıştır'' diye
konuştu.
Bir spor yorumcusunun oğlunun, meslekteki ilk gününde köşe yazısı yazmaya başladığını, ancak daha sonra bu yanlıştan dönüldüğünü kaydeden Alkış, bir gazetenin spor servisinin başına ''şarkıcı'' getirildiğini, bunun kabus gibi bir şey olduğunu anlatarak, ''Herhalde meslek yaşamımın en karanlık dönemini görüyorum'' dedi.
Ali Sami Alkış, bu meslek için mücadele verenlerin cezalandırıldığını, kendisinin de 2 kez işten ve bir kez de dernekten atıldığını dile getirdi.
TAKİ DOĞAN
Spor yazarı Taki Doğan ise spor medyasının içinde fikir ayrılıkları ve farklı bakış açıları olduğunu ifade ederek, ''Biz okuyucuyu nasıl bilgilendiririz, çok gezerek, çok çalışarak ve çok okuyarak. Sayfalarda ve ekranlarda bu zenginlikte olduğumuzu düşünmüyorum. Artık hakemlerin bile sponsor aldığı bir endüstri haline gelen futbolda, bu ticari sirkülasyon içinde boğuluyoruz. Bu yüksek ticari rekabetin içinde boğulup kaldık'' diye konuştu.
Meslek hayatı boyunca şeref tribününün kendisi için çok önemli olduğunu ve her pazar maçlara takım elbiseyle gittiğini belirten Taki Doğan, ''Çünkü o gün benim hafta içi gündemimi oluştururdu. Oysa bu durumdan artık şeref tribününde çekirdek çitlenecek hale geldik'' ifadelerini kullandı.
Spor yazarlığının tahsil gerektiren bir uğraş olmadığını savunan Doğan, bu işin kokular içinde ve koridorlarda öğrenildiğini anlattı.
DEVRİM SAĞIROĞLU
Devrim Sağıroğlu ise kendisini modern bir 'Don Kişot' olarak düşündüğünü ifade ederek, şöyle konuştu:
''Spor yazarları kendilerini 'fikir işçisi' olarak adlandırıyor. Biz fikir işçisi değiliz. Biz, kendi sendikasının elinden kuzu kuzu alınmasına ses çıkarmayan bir toplumuz. Bu nedenle fikir işçisi değiliz, topluma fikir vermekle sorumluyuz. 'Kendimi bugün kurtarayım' diye diye bugünlere geldik. Ama sonunda herkes ektiğini biçecektir. Biz röportaj ile söyleşinin farkını bilmeyen bir nesil yetiştirdik.''
Sağıroğlu, 22 yıl önce spor yazarlığının geldiği rahatsız edici konum nedeniyle spor yazarları tarafından kaleme alınmış bir bildiriyi okuyarak, ''O günden bu güne değişen hiç bir şey yok. Medyada güç spor müdürlerinden genel yayın yönetmenlerine ve daha sonra patronlara geçti. Sendikamız yok, birçok arkadaş işsiz kaldı'' dedi.
MEHMET ALİ KIŞLALI
Mehmet Ali Kışlalı ise TSYD için okurlar mı yoksa televizyon seyircisinin mi önemli olduğunu merak ettiğini belirterek, ''Radikal'de çalıştığım 10-11 senelik zaman içinde milyonlarca olduğunu düşündüğüm spor meraklısı televizyon seyircisinin bakış açısından bakmaya ve bu şekilde yazılar yazmaya gayret ettim. O zaman bu yadırgandı. Ben de spor yazısını bıraktım'' diye konuştu.
Spor yazarları olarak televizyon seyircisinin ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını düşündüğünü ifade eden Kışlalı, şunları söyledi:
''Spor yazılarını çok eleştiriyorum. Verilmesi gereken ama verilmeyen şeyler var. En büyük sorumluluk gazeteleri yöneten genel yayın müdürlerine ait. Bu seminerlerden birinde bir konuşmacının, gazetelerde çıkan ama doğru olmayan transfer haberlerinin taraftarları mutlu ettiği ve bunu bir avantaj olarak gördüğü şeklinde bir konuşma yaptığını duymuştum. Ben böyle bir anlayışı kabul edemem. Rahmetli Abdi İpekçi'nin Milli Eğitim Bakanlığı'nda çalıştığı dönemde Türk sporuna ne büyük katkılar yaptığını büyük ilgiyle izledim. İpekçi de böyle bir anlayışı kabul etmezdi. Haberle ilgili bu yaklaşım beni hiç mutlu etmiyor. Doğru olmadığı biline biline yazılan ve hiç kimsenin kimseden hesap sormadığı haberler benim anlayışımın çok dışında.''