Futbol kulüpleri birer şirket olma yolunda hızla ilerlemektedir. Normal transfer sezonu veya ara transfer dönemleri geldiğinde özellikle futbol takımlarımız birer birer futbolcu getirirler. Kulüpler yabancı teknik adamlara ve futbolculara hazinelerini açıyorlar ve en az 2 yıllık veya 3 yıllık sözleşme imzalıyorlar. Dolayısıyla günümüzde futbola oyun yerine endüstri denmesi hiç de şaşırtıcı değildir. Örneğin; Uzun bir uğraş sonunda Galatasaray’la 3,5 yıllık anlaşmaya varan Wesley Sneijder’e Galatasaray, Hollandalı oyuncunun bonservisi için Inter'e 7,5 milyon Euro ödeyecek. Yıldız oyuncu ise senede 5 milyon Euro kazanacak.
Ülkemizde yabancı futbolcu ve teknik adam karşılaması yapılırken havaalanları takım taraftarlarınca dolup taşıyor. Karşılamanın da bir usulü olur, bazılarının ki ise abartma. Gelen futbolcuda neye uğradığını şaşırıyor. Ben nereye geldim yahu diyor kendi kendine.
Mesela bazı taraftarlar öncelikle “nasıl bir yabancı futbolcu sevgimiz olmalıdır?’’ diye kendilerini sorgulamalı. Futbolcu sevgisi bir kulübü ve ekibini karşılık beklemeden desteklemek ve o ekibin başarılarıyla sevinmektir.
Türkiye’ye gelen yabancı futbolcu havaalanına indiği zaman hayatında görmediği kalabalığı ve coşkuyu bir anda görüyor şaşırıyor. Çünkü geldiği ülkede böyle bir şeyin olmadığını bildiği için garip durum karşısında haliyle şaşırıyor. Bu hususta Sneijder'ın İstanbul’a gelmeden önce “ Galatasaray taraftarının beni nasıl karşılayacaklarını tahmin ediyorum” demesi bile her şeyi anlatıyor.
İtalya'nın Inter takımında forma giyen Hollandalı futbolcu Wesley Sneijder Galatasaray´a transferinde havaalanında coşkuyla karşılandı. Real Madrid’ten Inter’e transfer olduğunda Inter taraftarlarınca bu şeklide karşılanmış mıdır acaba.
Nitekim ülkemize gelen yabancı teknik adam ve futbolcuları karşılamaya gelen bazı taraftarlar ile güvenlik güçleri arasında da gerginlik yaşanıyor. Emniyet güçleri, meşale yakan ve maytap patlatan taraftarlara müdahalede bulunuyor. Güvenlik güçleri zaman zaman biber gazı da kullanarak, taraftarları dağıtmaya çalışıyor. Yaşanılan arbedede havalimanı savaş alanına dönüyor.
Kavga etmek, gürültü çıkarmak, etrafı dağıtmak, vurup kırmak, bağırıp çağırmak şamata ve yaygara yapmak egoları karşılamanın bir yolu olabilir ama bu derece aykırı karşılamalar hiçte normal bir durum değil.
Yurt dışından yapılan transferlerin Türkiye'ye gelişlerinde yapılan karşılama törenleri sade olmalı. Taraftarlar görmemişler gibi davranmayı artık sonlandırmalı. Karşılama törenlerini abartmaya gerek yok. Yabancı oyuncular gelsinler meslekleri gereği olarak futbollarını oynasınlar. Omuzlara almak, şapur, şupur öpmek, sarılmak,fotoğraf çektirmek, konvoy oluşturmak,arabaların üstüne çıkmak bunlar ayıp şeyler.
Ayrıca adamlar havalimanlarında karşılama esnasında neye uğradıklarını şaşırıyorlar. Sevgi selinin içinde kalıyorlar birden ama ilk hatada aynı taraftar ona küfredecek , bundan haberi yok tabii...
Fikir özgürlüğünü sonuna kadar savunan biri olarak yazımda futbolu kötülemek ya da takım tutanları, futbol fanatiklerini kırmak ve üzmek niyetinde değilim. Amacım sadece bir şeylerin farkında olunabilmesinde katkıda bulunmak.
Takım yöneticileri, teknik adamlar ve futbolcular zenginlik ve huzur içinde günlerini gün ederken en mutena en nezih sitelerde otururken, en lüks yerlerde tatillerini yaparken, en lüks otomobillere binerken ve daha pek çok imkân içinde yüzerken kıt kanaat para kazananların karşılama törenleri yapmak için yollara dökülmesi akla ziyan bir durum. Üstelik daha trajik olanı ise bilet alıp maçlara gidenlerin birçoğunun cebinde yol parasının bile olmadığı ve o paraları ne güçlüklerle kazandığı.
Görüldüğü üzere futbol endüstrisi ekonomik ve sosyal sorunlarımızın önüne perde çekmiş durumda.Yabancı futbolcular çuvalla para kazanadursun, taraftarlarda coşkuyla karşılayadursun.
Uzmanlar böylesine olayların meydana gelme nedenleri arasında, sosyal hastalıklar olarak adlandırılan yabancılaşma, yalnızlaşma, manevî tatminsizlik, fertçilik, maddecilik ve çeşitli sapmalar geldiğini ifade etmektedirler. Bu hareketler"futbol üzerinden kimlik savaşı veren" kişilerde görülmekte ve geniş kalabalıklarda ortaya çıkabildiğini söylemektedirler. Bir başka husus ise çevre ve sosyal ilişkileri yetersizleşen ve kısmen toplum dışına itilen veya itildiğine inanan belirli grupların, spor ve benzeri çeşitli sosyal nitelikli olayları araç olarak görerek ve şiddet kullanarak 'deşarj'olma ihtiyacı hissetmesi olduğu vurgulanmaktadır. Bazı taraftarının meydana getirdiği olayların temelinde bunun gibi faktörler yatmakta olduğuna parmak basılmakta.
Omuza almak aşırı sevgi futbolcuyu psikolojik olarak etkiliyor. Futbolcu randımanı veremeyince ki çoğunlukla randıman getirmez. Omuzlara alınan futbolcu sezon bitiminde gözünün içine bakılır ki gitsin diye. İlk geldikleri zaman alkışlarla omuzlarda karşılayarak getirirler kötü oynadığında hakaretler, aşağılamalardan sonra tazminatını verip gönderirler.
Usul ve geleneklerimize yakışan karşılama gereğince oyuncuyu,teknik adamı istediğin şekilde ağırlayabilirsin ancak görkemli karşılama vs. abartıcı şeylerle sırta ve tepemize çıkarmanın bir anlamı yok. Ben şahsen böylesi karşılama fanatikliğine, abartılı ve görmemişliğe karşıyım. Karşılamayı ve gelen oyuncuyu görüntülemek için ajanslar canlı yayın araçları ile oraya doluşmuşlar. Bir yandan orada bulunanlardan bazıları ellerinde cep telefonlarıyla anı fotoğraflaması diğer yanda foto muhabirlerinin görüntülemeye çalışması, taraftarların doluşması ile yaşanan izdiham gülünç oluyor.
Bu konuda eski futbolcu ve milletvekili olan Hakan Şükür'ün eleştirisine katılmamak mümkün değil. Şükür tepkisini kısmen şöyle dile getirmişti. ".... Milyonlarca Euro verdiğimiz oyuncuları limanlarda karşılamak beni çok üzüyor. Futbolcuların tabii ki hak ettiği değeri stadyumlarda verelim ama bu karşılamalar hoş olmuyor. Aslolan ülkemiz ve camialardır" sözüne bende aynen katılıyorum. Doğru ve haklıda… Futbolcu sahada futboluyla, sanatçı sahnede sanatıyla takdir edilmeli.