Yazarlar Beşiktaş için ne dedi

Beşiktaş, zorlu Eskişehir deplasmanında tek golle 3 puanı alıp çıkışını sürdürdü... Kritik galibiyet için spor yorumcuları şunları yazdı...

Rıdvan Dilmen -Önce durdur, sonra vur- Milliyet

Belli ki Denizli kontrollü oynayıp ikinci yarıda sonuca gitmeyi planlamıştı, bunda da hedefi buldu

Gol atanın kazanacağı bir maç oldu. İlk yarıda Beşiktaş rakibini çok iyi durdurdu. Tüm takım müthiş mücadele etti. Özellikle ilk 30 dakika Eskişehirspor ağırlıklı oynandı. Oyunu bayağı tuttular. Beşiktaş savunması birkaç pozisyon vermesine rağmen, gol yemeden bu bölümü kazasız atlattı. Bu sırada şuursuz Eskişehirspor çıkışlarında kontratak fırsatları da yakaladılar ancak topun şiddetini ayarlayamadıkları için bir türlü savunmanın arkasına sarkamadılar. Tüm toplar kalecide kaldı.

İkinci yarıda Mustafa Denizli’nin yaptığı değişikliklerden sonra Beşiktaş oyunda dengeyi kurup daha ağır basmaya başladı. Özellikle takımın en büyük problemi olan pas yüzdesi artınca, maç Beşiktaş’ın lehine döndü. Fenerbahçe’nin Antalya deplasmanında bulduğu golün bir benzeri golle de kazanmayı bildiler. Golün hemen ardından Rüştü inanılmaz bir gol çıkardı.

Kısacası Beşiktaş bir yandan da derbiyi düşünürken Eskişehir’de eksiklerine rağmen güzel bir strateji uyguladı. Belli ki Denizli kontrollü oynayıp ikinci yarıda sonuca gitmeyi planlamıştı, bunda da hedefi buldu.

Son vuruş beceriksizliği
Özellikle 1-0 öne geçtikten sonra farkı artıracak çok net pozisyonlar buldular. Başta Nihat olmak üzere ileri uçtaki oyuncular son vuruş beceriksizliği ve yanlış pas tercihleri yüzünden maçı bir türlü koparamadılar.

Beşiktaş sezon başında çok iyi oynadığı maçlarda kazanamamıştı. Son üç haftadır kötü oynamasına rağmen üçte üç yaparak uçurumun kenarından döndü. Bu dokuz puan takımın havlu atmasını engelledi. Mustafa hoca da yavaş yavaş form tutmaya başladı. Son iki maçtır taktiksel olarak doğru hamleler yapıyor. Denizli, özgüvenini yitirmek üzere olan takımın konsantrasyonunu da geliştirmiş ama tek eksiği hücum organizasyonlarını henüz üst seviyeye çıkaramamış.

Eskişehir takımı yenilmesine rağmen geçen sezonki canlı görüntüsünden bir şey kaybetmemiş. Dün Beşiktaş gibi onların da önemli eksikleri vardı. Ancak Beşiktaş büyük takım avantajıyla bu eksiklerini kapatmayı bildi. Ama Eskişehir için durum aynı değildi. Oynayanlar, oynamayanların yerini dolduramadı. Bu da sonuçta etkili oldu.

Hakem Tolga Özkalfa, Bülent’in elle alıp attığı şutu kurtaran Rüştü’yü tebrik etmeli. O pozisyon gol olsa bugün başı çok ağrıyacaktı.

Ömer Üründül -7 kişiyle 3 puan- Sabah

[page_end] Ömer Üründül -7 kişiyle 3 puan
Beşiktaş'ın Eskişehir deplasmanından önce ciddi sıkıntıları vardı. Omurgadaki 3 önemli ve direkt oynayan isim eksikti. Direnç sergilenen Wolfsburg maçının yorgunluğu vardı. Ayrıca yarıştan kopmamak için kesinlikle puan kaybına tahammül yoktu. Bu handikaplara rağmen Eskişehirspor günümüz futboluna ters düşen defans bloğunu çizgi halinde öne çıkarıp arkada genişlik bırakan bir uygulamayla Beşiktaş'a çok elverişli bir ortam sundu. Ancak Beşiktaş bu elverişli ortamı kullanabilecek aksiyonları bir pozisyon dışında gösteremedi. Çünkü Bobo, Nihat, Tabata ve Tello gibi isimlerin hepsi fiziki güçsüzlükten dolayı vasatı dahi bulan performans sergileyemiyor.
Bütün yük iki ön liberoyla defans bloğunun üzerindeydi. Hatta ilk devredeki tek net pozisyona da geriden gelen Ekrem girdi, ama İvesa gole izin vermedi. Takım savunmasında beklenen arızalar gündeme gelmedi. Top rakipteyken bütün yükü iki ön libero ve defans bloğu çekmesine rağmen bu 6 kişinin disiplin ve iyi niyetli çabaları Eskişehirspor'a pozisyon vermemelerini sağladı. Özellikle Uğur İnceman, Ernst'i hiç aratmadı. Çünkü Eskişehirspor'un atakları organize değildi. İleride Mehmet Yılmaz ve Burak gibi ne yapacakları çok bilinmeyenli denklem olan oyuncularla olumlu bir orta saha-forvet bağlantısı kurmak mümkün değildi.

NİHAT VE BOBO ISRARI NEDEN?
İkinci devreye Denizli doğru bir hamleyle kötü oyunculardan biri olan Tabata'yı çıkarıp yerine Erhan'ı alarak başladı. Bu devrede mücadele eden oyuncu sayısı yediye çıkınca oyuna daha hakim olan bir Beşiktaş şekillendi. Defans kurgusunda her an hatalar içinde olan Eskişehirspor amatör takım kimliğinde bir gol yiyince Beşiktaş mutlu sona ulaştı.

Denizli'yi bir çok konuda anlayamıyorum ama en önemlisi bu kadar kötü oynayan Nihat ve Bobo'da nasıl bu kadar ısrar edebiliyor? Örneğin Eskişehirspor'un defans bloğunu öne çıkararak yaptığı harakiriyi en iyi değerlendirebilecek oyuncu Serdar Özkan, sahada bu kadar pasif oyuncu varken kulübede oturdu.

Bence Beşiktaş Eskişehirspor'u dün gece ilk yarıda 6 kişiyle, ikinci yarıda da 7 kişiyle yendi. Bilmem Eskişehirspor'un halini anlatmaya gerek kaldı mı?

Erman Toroğlu -Para kazanma cenneti- Hürriyet

[page_end] Erman Toroğlu -Para kazanma cenneti
SANKİ iki taraf da anlaşmış gibi. “Maçı son 15 dakikaya kadar berabere götürün, sonra kim atarsa o kazansın” misali oynadılar.

Size belki şaka gibi gelecek ama seyrettiğimiz maç aynen bu görüntüdeydi. Şöyle bir maça bakıyorsunuz ne yazalım diye; Nobre’nin inanılmaz bir vuruşu var auta giden. Bir de Nihat’ın saçma sapan bencilliği. Hadi Nobre’ninki neyse, top rakipten fırttı geldi. Ama Nihat’ınki dörde bir gidiyorsun, topu ortaya çıkarsan üç arkadaşından biri gol yapacak ama sen auta vuruyorsun. İspanya’da bir maçta yapsan kesinlikle oyundan alınırsın ve kolay kolay da takıma giremezsin. Gol kaçırmak önemli değil. Ama bu tarz bencillik futbolda yoktur.

İki takımın kadolarında büyük eksiklikler var ama ne olursa olsun kadroda olan futbolcularla bu kalitede bir lig maçının oynanmaması gerekir. Maalesef Türkiye’de futbolcular aldıkları paranın karşılığını sahaya yansıtmıyorlar. Onun için de Türkiye futbolcu için para kazanma cenneti. Ne vergini veriyorsun, ne antrenmanını ona göre yapıyorsun, ne de futbolunu oynuyorsun. Her şey futbolcunun lehine.
Hakemin şansı vardı
Eskişehirspor’da bir düşüş var. Acaba Rıza Hoca sezon başında takıma fazla mı yüklendi? Öyle olmalı ki, şimdi dinleniyorlar.
Hakemin şansı vardı. Bülent Kocabey’in elle alıp götürdüğü pozisyon gol olmadı. Bunun haricinde de hakemi zorlayacak pozisyon yoktu.
Beşiktaş diyecek ki: “Kötü oynarken de kazanmasını bileceksin.” Beşiktaş’ın bu sezonki en önemli özelliği bence bu maçta da gözüktü. Gol yememek için takım olarak iyi mücadele ediyorlar.

Dün gece Eskişehirspor’un yediği gol, neredeyse Antalayspor’un Fenerbahçe’den yediği golün görüntüsüne yakındı. Bu şunu gösterir. Rıza Hoca oyun disiplini yönünden henüz takımına hakim değil.

Eskişehir’in yediği golde Doğa’nın yaptığı tam acemilik. Ama burada esas acemiliği ve amatörlüğü kaleci Ivesa yapıyor. Neden? Rakip geliyor. Onu ancak ceza alanı dışında kestirebiliyorsun topla beraber. Rakip Ekrem senden korkuyor, ayağını sokamıyor. Senin orada yapacağın artık tek şey kalmış. Ne mi? Topu ceza alanı dışında eliyle oynamak. Cezası ne? Serbest vuruş. Yanında da kırmızı kart. Onu yapsan maç büyük ihtimalle 0-0 bitecek. Yani 1 puan kazanacaksın. Futbolcu gerektiği zaman takımı için atılacak. Ama maalesef bu pozisyonda Ivesa kendini düşündü, takımı değil. Belki de haftaya alacağı prim aklına geldi.

Sergen Yalçın -Izdırap çektim- Vatan

[page_end] Sergen Yalçın -Izdırap çektim
KÖR dövüşü şeklinde geçen hayli enteresan bir mücadeleydi.. Sakat ve cezalılar iki takımın da dengesini o kadar bozmuş ki, ben sahada arka arkaya 2-3 iyi pas yapan adam göremedim. Böyle kısır bir maçtan gol çıkmasını, özellikle de bu golü Beşiktaş’ın atmasını mucize olarak değerlendiriyorum. Ekrem’in şansa bulduğu gol olmasa sabaha kadar 0-0’lık maçtı.

BEŞİKTAŞ gol sonrası kalesinde tehlikeler yaşadı ancak E.Şehir arkasını boş bıraktığı için veteran topçunun bile gol yapabileceği kadar uygun fırsatlar da yakaladı.. Her seferinde 3’e 1, 4’e 1 atağa kalkan Beşiktaş, hücumcularının beceriksizliği ve lagarlığı nedeniyle hiçbirini kullanamadı..

MESELA Nihat.. Nedir kardeşim senin bu halin? Hiç senin kariyerindeki bir topçuya yakışıyor mu böyle zavallı bir futbol? Sonra o kadar bencil ki, dayanmak imkânsız.. Kimseye pas vermiyor, yanında 2 tane boş arkadaşı varken kaleye şut atıyor, o top kalenin 15 metre uzağından auta gidebiliyor ancak.. Sadece Nihat değil.. Bobo’nun ne iş yaptığını anlamak mümkün değil.. Ne top tuttu, ne çapraz koşu yaptı, ne şut çekti, zabıta memuru gibi dolaştı durdu..

DENİZLİ’NİN Tabata’yı çıkarıp Tello’ya tahammül etmesine kaç para veriyorsunuz peki! Tabata’nın Tello’ya göre fiziksel açıdan daha sağlam olduğu kesin.. Onu bırakın, adam yeni diye kendini göstermeye çalışıyor, koşuyor.. Allahtan, bu sevimsizlerin yanında koşan adamlar da vardı da, Beşiktaş gol yemedi..

BEŞİKTAŞ’IN iyilerini sayıyorum.

RÜŞTÜ eski şaşaalı günlerine dönüş işareti verdi ve kritik kurtarışlar yaptı.. Göbekteki Toraman-Kaş ikilisi, ellerinde kılıç ve zırh varmış gibi savaştı.. Sonradan giren Erhan’ı çok beğendim.. Üzülmez, Fink, Ekrem sürekli boğuştular.. Ama hep söylüyorum, Beşiktaş’ın sorunu zaten bu bölgelerde değil.. Beşiktaş defans hattı organize olmuş, orta göbeğini kapatmayı becerebilen bir takım.. Sadece hücum edemiyor. Çünkü hücumcular tatilde. Hepsinin birden formsuz olması da Denizli’nin sorunu.. “Nobre niye yok?” diyordum, 3 metreden boş kaleye öyle bir top kaçırdı ki, neden olmadığını hemen anladım..

SONUÇTA kör topal da olsa, üst üste 3 maç kazandı Beşiktaş.. Ama futbol grafiği her hafta daha aşağı düşüyor.. Geride kimi koysan iyi oynuyor, ilerde kimi soksan kayboluyor.. Bermuda Şeytan Üçgeni mübarek! Yani artık kronik hale gelen gol sorunu çözülmediği sürece, Beşiktaş böyle çok maç yaşar.. Dünkü gibi şansı yanındaysa kazanır.. Değilse kaybeder.. Sonra da ağlamaya devam eder..

Atilla Gökçe -Üst üste üç kez güzel!- Milliyet

[page_end] Atilla Gökçe -Üst üste üç kez güzel
Mustafa Denizli’nin başarılarında şans faktörünün yeri ve önemi hep tartışılır. Dünün tartışılamayacak gerçeği, Ekrem’in topla buluşması, Eskişehir defansını ilk kez tek adamla yakalayıp geçmesi, kaleciye çalım atması ve golü bulmasındaki şanstır!

Peki bu şans kimin şansı?
Ekrem’in mi, yoksa her başarısının şansa bağlanmasından rahatsız olan Denizli’nin mi?
Hadi ben ortalama bir şey söyleyeyim: O pozisyon da, gol de Beşiktaş’ın şansıydı.
Mustafa hoca darılmasın, bu şanstan kendine de bir pay ayırsın.
Peki sadece şans mıydı belirleyici olan? Kesinlikle hayır!

Herşeyden önce iki takım da maçı kazanmak için olağanüstü çaba gösterdi. Ellerinden (ayaklarından) gelenin en iyisini yapmaya çalıştı oyuncular. Öncelikle emeklerine saygı göstermeli.

Ama şu da var: Çok çalışmaları, enerji harcamaları, kendilerini adeta tüketmeleri becerikli ve başarılı oldukları anlamına gelmiyor. Bu maçta beceriksizlikler daha çok sergilendi. Olmaması gerekenler, olması icap edenlerden daha çoktu.

Bir de şu var: Eskişehir’de Ümit Karan ve Youla yok. Bu, evinde kazanmayı isteyen bir takım için büyük talihsizlik. Sadece Mehmet Yılmaz’la etkili olamadılar, Beşiktaş üzerinde yeterince baskı yaratıp pozisyon zenginliği sağlayamadılar.

Beşiktaş’ın kadro sıkıntısı daha derindi. Savunma göbeğinin başarılı ikilisi Sivok ve Ferrari cezalıydılar. İbrahim’ler (Toraman ve Kaş) ilk kez yan yana vekalet ediyorlardı. Hakçası başarılı oldular. Takımın omurgasındaki en önemli adam Ernst de kırmızı kart cezalısıydı. Uğur bu boşluğu ne kadar doldurdu, tartışılır. Yahut Tabata... Ya da Fink? Üçünün gayretlerine eyvallah... Ama üçünden de bir Ernst çıktı mı? Hayır!
Beşiktaş, topla daha çok oynayan, galibiyeti daha çok isteyen, golü ısrarla arayan takım... Tamam da kurdukları baskı kadar pozisyon bolluğu yaşıyorlar mı? Hayır. Emeklerinin karşılığını alıyorlar mı? Hayır. Bobo da Nihat ve Tello da ne dışarıdan ne de içeriden etkili olabildiler. Hele Nihat’ın gereksiz “ille de gol atma” hırsı, onu marke eden en önemli neden! Takımı adına ikinci golü, kendisiyle paralel koşan arkadaşıyla hiç paslaşmadan inanılmaz biçimde harcadı. Beşiktaş, kanattan da etkili değil. Hatırı sayılır bir orta gördünüz mü? Ben göremedim.
Her neyse... Hatice’ye değil, neticeye bakılıyor bu ülkede!
Netice de güzel... Hele Beşiktaş için, üst üste üçüncü kez güzel!

Ersun Yanal -Beşiktaş için çok stratejik galibiyet- Vatan
[page_end] Ersun Yanal -Beşiktaş için çok stratejik galibiyet
ÖZELLİKLE ilk yarı pozisyon açısından zengin değildi. Hatta Beşiktaş 1-2 atağın dışında rakip kalede yoktu.. Ekrem ve Bobo’nun iki tane cılız pozisyonu var. İbrahim Üzülmez’in de bir topu sürüp ortaladığını gördük. Üç forvet Bobo-Nihat ve Tabata.. Tabata topları getiriyor ama Tello da kısır şekilde bunlara katıldı. Çok kombine ataklar üretemediler.

PEKİ niye böyle oldu Beşiktaş’ın hücumcuları? Çünkü Bobo, Tello, Nihat hep savunmanın kucağında kaldılar. Karşılarındaki adamların mücadelelerine teslim oldular. Kalitelerini sahaya yansıtamadılar. Oysa Eskişehir ilk yarıda daha arzulu olunca üstünlük kurdu..

ESKİŞEHİR cephesinde ise genelde içten oynayan bir hücum hattı vardı. Özellikle Burak ruhunu sahaya yansıttı. Yürekten ve candan oynamaları Beşiktaş’ı uzun süre durdurdu ve 0-0’la kilitlendi oyun. Bir detay daha anlatalım. Maçın uzun bir bölümüne bakıyorsunuz 2. topların hepsi Eskişehir’de. Yani Beşiktaş mücadele etmedi. Etmediği için de topu hep rakip aldı.

GECENİN en dikkat çeken olayı Beşiktaş’ın ikiye bölünmesi.. Bir takım düşünün öndekiler duruyor, arkadakiler oynuyor. Tam da öyle bir Beşiktaş izledik.. İbrahim Toraman ve İbrahim Kaş sahada üst düzey ter akıtırken ileridekiler geridekilere ayak uyduramadı.

BEN Beşiktaş’ın dünkü savunmadaki adamlarını beğendim. Bekler genelde çıkmadı. İki stoper İbrahimler’in kritik müdahalelerde bulunduğunu gördük.. Özellikle İ.Toraman savaşçılığını hatırlattı. Fink biraz hücuma katkıda bulunabilirdi ama o da geride kaldı..

KIRILMA anına gelince.. Maçta 60. dakikadan sonra Eskişehir takımı yoruldu. Ellerinde alternatif oyuncular da olmadığı için adam değiştiremediler. Mesela Burak Yılmaz çok yoruldu. Bülent Kocabey sahada tamamen kayboldu.. Son bölümlerde Kartal baskısı gelince Eskişehir daha geride bekledi..

SONRA da Beşiktaş atakları geldi.. Futbol o kadar ilginç bir oyun ki, olmayacak pozisyonda goller olur. Mesela dünkü oyunun hakkı beraberlikti. Fakat 80’den sonra Beşiktaş 5-0 bile yapabilirdi. Rakiplerin alacağı skorlar önemli ama Beşiktaş çok stratejik bir galibiyet aldı.. Şimdiden haftanın en kârlı takımı olduklarını söyleyebiliriz...

İKİNCİ yarıda Erhan’ın oyuna girdiğini gördük. Ekrem ofansif ve defansif yönden iyi oynarsa daha sağlam bir tercih.. Her mevkide oynaya oynaya gelişti Ekrem. Tecrübe kazandı ve daha ağır basıyor. Ancak defansif yönde oynayacaksanız, elbetteki Erhan sağ bek olmalı. Fakat takım tam oturmadığı, sürekli karmaşa oluştuğu için bu tip değişikliklerden sıkıntı yaşanıyor.

MAÇA genel olarak baktığınızda Beşiktaş değil Eskişehir oyunun kaderini çizdi. Özellikle tempolarının düşmesi Beşiktaş’a avantaj oldu. İleride oyuncular El Saka’yı, Vucko’yu hiç rahatsız etmediler ama Kartal kazanmayı başardı.

BEN son olarak forvetteki krize dikkat çekmek istiyorum. Bu bölgedeki karmaşa devam ediyor. Bir Bobo’nun, Tello’nun oyun disiplini ve performansı yeterli değil. Nihat’ın süreklilik arzeden gayretiyle girdiği üç pozisyon var ama kollektif oynaması gerekirdi. Ama yapmadı. Pas verebilirdi. Bir pozisyonda güçlü olmadığı için topa vuramadı. Dayanıklılık sorunu var. Kontraya çıktıklarında pası vermemesi de oyun disiplini açısından doğru tutum değil.

Ali Gültiken -Hava parçalı bulutlu- Sabah

[page_end] Ali Gültiken -Hava parçalı bulutlu
Beşiktaş'ın futbolu maalesef parçalı bulutlu hava gibi. Ne zaman gürlüyor, ne zaman esiyor, ne zaman yağıyor belli değil. Maç içerisinde oynanan oyun da aynı bu şekilde. Bir var, bir yok. Pas yüzdesi düşük. Topa hakim olma zayıf. Uygulanan oyun stratejisi dolayısıyla oyunu kendi alanında kabul edip, rakibin oynamasına izin vererek buradan kapılacak toplarla çabuk çıkma ve kontra atak oynama düşüncesi var. Son dakikalardaki gol de bu şekilde geldi. Bu oyun düzenine düşünce olarak tamam. Ama uygulama tarafında maalesef zayıf kalınıyor. Özellikle büyük beklenti içinde olunan oyuncular formsuz. Tabata Wolfsburg'ta birkaç dakika oynamasına rağmen Eskişehir'de ancak bir devre sahada kalabildi. Fink vasat, Nihat formunu yakalayamadı. İbrahim Kaş daha adaptasyon safhasında. Dönüp baktığımızda bu sene transfer edilen oyunculardan Ferrari dışında hiç birisi takıma bir şey katmış değil. Ferrari de zaten bu maçta yoktu. Bu kadar eksiklik de sahaya kısır ve temposuz futbol olarak yansıyor.

İYİ ŞEYLER DE VARDI
Bu maçta hadi "Takım Wolfsburg'dan yorgun geldi" mazeretini sunalım. Ama bu 10. lig maçı ve neredeyse ligin üçte biri bitti. Ancak futbol adına Beşiktaş istenilen ve beklenilen düzeye hale gelemedi. Bu durumlarda kazanmak önemli kabul ediyorum. Ama takımın genel oynama performansı ve uygulamasının çok iç açıcı olmadığının da altını çizmek gerekiyor. Çünkü Beşiktaş bu ligi şampiyon bitirmiş bir takım. Üzerine artı şeyler koyması gerekirken daha geriye gitmiş bir takım görüntüsü çiziyor. Kötü futbol oynayan, çok zor gol atabilen ve hasbelkader kazanabilen bir takım görüntüsünü üzerinden atması gerekiyor. Bu gidişatın daha iyiye gitmesi elbette galibiyet serileriyle olur. Bu galibiyetin de bu sürecin başlangıcı olmasını temenni ediyoruz. Bu kadar sıkıntılı bir maçtan bahsederken maçta Beşiktaş adına az da olsa iyi olan şeyler de vardı. Rüştü'nün fevkalade kurtarışları, Üzülmez, Uğur ve Toraman'ın müthiş mücadeleleri ve özveri dolu performansları, Ekrem'in her zamanki istikrarı ve galibiyeti getiren golü, dün gecenin Beşiktaş adına güzel görünen işleriydi. Karşılaşmaya dönüp baktığımızda bu kadar zor bir karşılaşmanın içerisinde Beşiktaş'ın izleyenler adına keyfi oldular.

Hakan Can -Ekrem'den hayat öpücüğü- Fanatik

[page_end] Hakan Can -Ekrem'den hayat öpücüğü
Rüştü'yü Beşiktaş'ın kalesine yakıştıramayanlar, şu son üç maça bakıp biraz da utanmış olmalılar...

Transfer olduğunda “Bu takımda ne işi var” diye bıyık bükülen Ekrem, belki de sezonun en önemli maçında Beşiktaş’ı ipten aldı. Sağda oynar, solda oynar, ön liberoda oynar, kapris yapmaz ve elinden gelen ne varsa sahaya koyar. Ferrari, Sivok, Ernst ve Yusuf gibi dört önemli oyuncunun oynamaması da Beşiktaş için mazeret olamaz. Çünkü Eskişehir’de de bir o kadar eksik var. İlk 15-20 dakikada biraz istek ve tempo vardı. Sonrası ise Rus ruleti gibi atanın kazanacağı bir maçtı. Sağda başlayan, ikinci yarıda sola geçen, kontratakta bir anda Eskişehir defansının arkasında biten Ekrem, takipçiliğinin, çalışkanlığının ödülünü aldı, Beşiktaş’ı yarışa resmen ortak yaptı. Nihat’ın maçı bitireceği noktada, soldaki Tello’ya pas vermek yerine topu kale arkasına göndermesi, Bülent Kocabey’in eliyle kontrol ettiği pozisyonda hakem Tolga Özkalfa’nın devam demesi pişmiş aşa su katacak, Federasyon’dan Demirören’e, Mustafa Denizli’den Nihat’a, herkesin başı ağrıyacaktı. Herkesi Rüştü ipten aldı. Hakemin devam ettirdiği pozisyonda Bülent’in defanstan seken topunu kurtarışı harikaydı. Rüştü’yü Beşiktaş’ın kalesine yakıştıramayanlar, şu son üç maça bakıp biraz da utanmış olmalılar. Beşiktaş’ın artık mazereti ve daha dün toplanmış bir takım gibi oynamaya, senede yaklaşık 3’er milyon Avro kazanan Nihat ve Nobre’nin iki adımdan bu golleri kaçırmaya hakkı yok.  

Yemen Ekşioğlu -Atom Karınca- Fanatik

[page_end] Yemen Ekşioğlu -Atom Karınca
Tabata, Tello, Nihat, Bobo bir türlü gol atamazken, kulübedeki 'Atom Karınca'nın yerini dolduran Ekrem ortaya çıkıyor.

Geçen hafta tribünde ve sahada temizlik vardı. Beşiktaş, bu temizliğin eksikliğini tribünde gördü ama sahada hissetmedi. Neden mi? Beşiktaş’ta aranan, gol ve golcü. Temizlenen Sivok, Ferrari ve Ernst’in yerini Fink, Toraman ve Kaş çok iyi doldurdu. Beşiktaş’ın en büyük eksiği golcü.
 
Mustafa Denizli elindeki mevcut kadroyu istikrarlı bir şekilde kullanmamış, şu oynamış, bu oynamamış demek bizim işimiz değil. Biz sahadaki mevcutları değerlendiriyoruz. Tabata, Tello, Nihat, Bobo bir türlü gol atamazken, kulübedeki ‘Atom Karınca’nın yerini dolduran Ekrem ortaya çıkıyor.

Eskişehir’de de çok eksik vardı. Ama Beşiktaş’ta o kadar çok top kaybı vardı ki, bu derece savruk oynayan bir takımın galip gelmesi herhalde istatistiklere girer. Siyah-Beyazlılar’ın takım olduğunu biliyoruz, bunu taraftar kendilerini çağırdığı zaman hep beraber tribüne gelerek gösteriyorlar. Ama iyi bir takım değil. İyi bir takım olmak için de yetenekli oyuncunun olması lazım. Maalesef Beşiktaş’ın oyuncuları menacerlerin abartmasıyla, temmuzda çok yetenekliler, sıkıntıyı ise sezon içinde taraftar çekiyor. Anelka Türkiye’den giderken, “Alex bütün topları Nobre’ye atıyor, beni sevemedi” demişti. Dün Nobre öyle bir gol kaçırdı ki, yani sevsen ne olur, sevmesen ne olur. Amatörlere hakaret etmek istemiyorum, ama onlar bile o pozisyonu kolayca gol yapar. Geçen gün ‘temmuz gülleri’ diye yazmıştım ya, sadece ayıp diyorum.

Beşiktaş PAF Takımı’ndan Okan Koç karşılığında Gençlerbirliği’ne giden Bülent Kocabey, Eskişehirspor’a geçmişti. PAF formasını 3 sene giydi. Maçtan sonra Serdar Özkan’dan aldığı formayı, taraftarlarına şirin gözükmek için yere attı. Bu davranışı hiç de hoş değildi.

Ali Sami Alkış -Güzel Degil  Ciddi Oynayın- Star

[page_end] Ali Sami Alkış -Güzel Degil  Ciddi Oynayın
Yusuf’un kadroda olup olmaması, eskisi gibi önemini korumuyor. Yokluğunda artık kimse onu aramıyor. Ama Ernst ve Ferrari gibi isimlerin olmaması, ciddi bir handikaptı... Fakat İbrahim Toraman; onların yokluğunda ekstra sorumluluklar yüklendi ve çok ciddi pozisyonlarda, durumu kurtaran adam oldu. Fink de önemli bir destek verdi.

Eskişehir’deki Burak, niye Beşiktaş gibi bir takımda dikiş tutturamadığının belgesini sunar gibiydi... Etkiliymiş, zorluyormuş, bir şeyler yapabilecek gibi görünüyor; ama sonunda dağ fare doğuruyordu. Son vuruş denilen teknik beceriden yoksun. Onca pozisyonu, savruk ve dengesiz sokuluşları yüzünden heba etti.

Beşiktaş, rakibinin “Neler yapabileceklerini” hesaba katıp; ilk başlarda baskılı oynamayı değil, kontrollü oynamayı seçti... İlk yarıda 4-5 tehlikeli şut girişimi oldu. Takım olarak derli-toplu görünüyordu ama, Eskişehir’i tam anlamıyla denetim altında tutamadı. Kanatlar çok adam kaçırdı.

Rüştü her maçta gariplik yapma serisini sürdürüyor... Başına çarpan toptan söz etmiyorum. Kalesinin çok açıklarında, rakibe kaptırdığı toptan gülünç bir gol yeme felaketinden gene son anda sıyırdı. Rüştü’ye “Uçuk hareketlerden vazgeç. Bırak arkadaşların topunu oynasın, sen kaleni koru” diyen yok mu?

Eskişehir, taraftarının müthiş ateşleme gücünden çok fazla yararlanmıyor gibiydi. Bunda Youla ve Ümit Karan’ın yokluğu da elbette etkin faktör. Ama gene de bu tribün desteğinin tam hakkını veremediler.

Beşiktaş ikinci yarıda kontrollü oyundan çıkıp baskılı oyuna geçişinin ödülünü aldı. Gerçi atılan golde, rakip savunmanın inanılmaz yanlışları da vardı ama Beşiktaş’ın bir şeyler yapabileceği, Nobre’nin kaçırdığı pozisyondan da anlaşılıyordu.

Atıf Keçeci -Mustafa Denizli Şansı- Zaman

[page_end] Atıf Keçeci -Mustafa Denizli Şansı
Süper Lig'in istikrarlı takımlarından Eskişehirspor, son maçlarını tribünlerindeki patırtı ve gürültüye rağmen kazanmıştı. Beşiktaş, futbol oynamaya çok müsait iklim ve saha şartlarında mücadele etti. Her iki takımın da sakat ve cezalı futbolcularının sayıca fazla oluşu, teknik adamları alışılmış kadrolarının dışında bir 11'e yöneltti.
Bu durum, Siyah-Beyazlı ekibin defans ve ön libero düzenini etkilemişti. Uzun aradan sonra İbrahim Toraman, İbrahim Kaş'la birlikte savunmanın göbeğinde görev yaptı.

Eskişehirspor kanatlardan geldiği ve içeriye top taşıdığı pozisyonlarda özellikle Burak Yılmaz becerikli olsa Beşiktaş skor sıkıntısı yaşayabilirdi. Kartal'da ise birinci bölgeden organize paslarla karşı alana topu aktaramama sıkıntısı dün gece de yaşandı. Orta alanda kazandığı toplar garanti oynanması gerekirken ileriye şişirme yolunu seçilince haliyle pozisyon bulunamadı. Beşiktaşlı futbolcuların özgüven kaybı, riskten kaçar hale dönüşünce bireysel olarak da verimli olamıyorlar. Siyah-Beyazlıların oyun kurucu eksiğini ne Tabata ne Uğur İnceman ne de Tello dolduramıyor.

İkinci yarıya başlarken Tabata, Erhan Güven'le değişmiş, bu oyuncu sağbeke geçerken, burada görev yapan takımın jokeri Ekrem de orta sahanın soluna kaymıştı. İkinci 45 dakikada Tello da ortada oynamaya başladı. Beşiktaş, Sivok, Ferrari ve Ernst'in eksikliğini; Eskişehir de gol yollarında Youla ve Ümit Karan'ın yokluğunu yerlerine oynayan futbolcuların performans düşüklüklerinden ötürü çok hissetti. İlk yarıda özellikle İbrahim Üzülmez'in kanadından başlayan atak organizasyonları, ikinci devreye tempolu bir futbolla giren rakibe açık vermemek düşüncesinden gerçekleşmedi. Böyle olunca da gol için gerekli ataklar yapılamadı.

Mücadele 0-0 bitecek derken futbolun cilvesi 83'te sahne aldı. Doğa'nın hatalı pasını kapan Ekrem Dağ, kaleci Ivesa'yı da çalımlayarak meşin yuvarlağı Eskişehir ağlarına bıraktı. Beşiktaş'a da altın değerinde bir 3 puan kazandırdı. Kartal, oynadığı kötü futbola rağmen galip gelince geçen sezonun popüler benzetmesi olan 'Mustafa Denizli şansı' bir kere daha yaşanmış oldu. Her şeye rağmen bu galibiyet yarınlara umut ışığı anlamı taşıması açısından çok önem taşıyordu.
 
Sinan Vardar -Es-Es'ten hediye- Takvim

[page_end] Sinan Vardar -Es-Es'ten hediye
Eskişehir'de yaz günlerini amınsatan bir hava vardı. Es-Es taraftarları 6-7 saat önce maçın havasına girdi. Takımlarını maç boyunca mükemmel desteklediler. Çalan marşlar ve tribün şovları açıkçası beni çok etkiledi.
Kısacası Eskişehir Stadı'nda Süper Lig'e yakışır bir maç izledik.
Maça gelince... Beşiktaş, karşılaşmaya iyi başladı. İlk dakikalarda Ekrem Dağ çok müsait bir gol kaçırdı. O pozisyondan sonra Siyah-Beyazlılar durdu. Evsahibi Eskişehir ise Burak ile net gol pozisyonlarından yararlanamadı.
Beşiktaş'ta savunmada Sivok ve Ferrari'nin yokluğu fazla hissedilmedi.
Ancak Ernst'i aradı Kartal...
Alman panzerinin olmadığı hafta Beşiktaş'ın orta sahası ıssızdı. Çok boş kaldı. Eskişehir'de bu alanlara iyi girdi.
Kontra ataklarla da Beşiktaş'ın kalesine hücum etti. Siyah-Beyazlı takımda Şilili Tello ve Bobo inanılmaz kötüydü. Özellikle Tello, geçen sezonki formundan çok uzakta. Teknik Direktör Mustafa Denizli'nin devrede Tabata'yı oyundan almasına ise anlam veremedim.
Maç 0-0 iken orta sahada top yapacak bir adamı oyundan alıp yerine savunma oyuncusu Erhan Güven'i koyuyorsun. Gerçekten anlaşılır gibi değil.
Sambacı Tabata oynadığı süre boyunca iyi işler yaptı.
Ekrem Dağ yine takımın en iyilerinden biriydi. İkinci yarı Beşiktaş daha pozitif oynayan taraftı. Uğur İnceman ile yine ikinci yarının başında önemli bir pozisyondan yararlanamadı Kartal...
Dakikalar 83'ü gösterdiğinde olanlar oldu.
Eskişehir kelimenin tam anlamıyla harakiri yaptı. Kendi kendini astı.
Doğa, maçın en çalışkan adamlarından biri olan Ekrem Dağ'a topu kaptırdı, Ivesa da ıska geçince Siyah-Beyazlı futbolcu topu boş ağlara gönderdi. Doğa ve Ivesa'dan ortak hediye!

Beşiktaş'ın derbi haftasında kazanması onlar adına oldukça önemliydi.
Siyah-Beyazlılar, Eskişehirspor gibi ligin güçlü ekiplerinden birini geçerek
taraftarının yüzünü güldürmeyi başardı.

Ömer Güvenç -A.R.O.G- Akşam

[page_end] Ömer Güvenç -A.R.O.G
Önce bu başlığın ne anlama geldiğini anlatayım;
Cem Yılmaz, A.R.O.G diye bir film çevirdi. Film yüzyıllar öncesini anlatıyor. Yani çağdışı...
Ve Cem Yılmaz o filmde futboldan hiç anlamayanlardan bir takım kuruyor. Çağdışında kurulan bir takım...
İnanın dün Beşiktaş'ın; Cem Yılmaz'ın, o çağ dışı zamanda kurduğu takımdan hiçbir farkı yoktu.
İnanılır gibi değil...
Geçen senenin çifte kupalı futbolcuları adeta futbol oynamayı unutmuşlar. Bir takımın bir oyun sistemi olur, oyun düzeni olur. Onu oynamaya çalışırsın ama oynayamazsın. Beşiktaş'ın böyle bir düzeni, sistemi de yok. Kim ne yapmak istiyor, kim nerede oynuyor, doksan dakika boyunca çözemedim. Takım üç pası üst üste yapamıyor. Bir telaş, bir panik. Ne oluyorsunuz kardeşim!
Denizli, futbolculuğunda futbolu yutmuş, çok teknik ve futbol zekası akıllı bir oyuncuydu. Pasları, ortaları adrese giderdi. O bildiklerinin, yaptıklarının yarısını futbolcularına öğretse sorun kalmayacak.
Beşiktaş resmen pas verme özürlüsü. Bu kadar pas hatası yapılır mı?
Tello'ya bir şeyler olmuş. İyi değil, kötü oynamak için çırpınıyor. Başarıyor da.. Bu çocuğun ne sıkıntısı var; biri konuşmalı. Toraman fizik olarak henüz hazır değil. Eğer dün Eskişehirspor'da Youla ve Karan gibi golcüler olsaydı, Beşiktaş bu maçı gol yemeden bitiremezdi.
Dünkü maçta gözler Sivok ve Ferrari'yi aradı. Diyeceksiniz ki; deplasmanda Eskişehir gibi böylesine güçlü bir takımı yenen Beşiktaş'ı neden bu kadar eleştiriyorsun?
Neden mi; Beşiktaş'a galibiyeti getiren o golü Beşiktaş değil, Eskişehirspor attı. Denizli'nin dünkü maçta yaptığı en doğru hamlesi, Tabata'yı çıkarıp Ekrem'i orta sahaya sürmesiydi.
Özetle; Beşiktaş kazandı. Altın değerinde üç puan aldı. Bu kadar kötü oynayıp üç puan alabiliyorsa söylenecek söz yok.
Üstüne basa basa tekrar söylüyorum; Denizli'nin, 'Takım kazanıyor ya daha ne istiyorsunuz' deme lüksü yok.
Bu takım iyi oynayarak kazanmalı. Çünkü, tecrübeli ve kariyerli Denizli gibi bir hocanın yanı sıra çok iyi futbolcuları var.
Ama o futbolcular iyi oynamıyor.
Bu arada Rüştü'yü hem başarılı performansından hem de önündeki arkadaşlarını iyi yönlendirmesinden dolayı kutluyorum. Bravo Rüştü.

Güven Taner -Gülderen Gol- Star

[page_end] Güven Taner -Gülderen Gol
İki lig galibiyeti ve bir Şampiyonlar Ligi beraberliği Beşiktaş’ın moralini düzeltmeye yeterdi. Ama bu maçta da sürekli oynayan üç adamı cezalıydı. Takım ilk kez böyle bir geri dörtlü ve orta alan göbeği ile savunma yapacaktı. Koşulların zorlamasıyla sağ kenarda oynatılan İ.Kaş dün asıl yerindeydi... Onun alınmasına karşı çıkanlar dün nedenini çözmüşlerdir sanırım. İ.Toraman geçen yıldan bu yana ilk kez eski görevinde olacaktı. Uğur tam maç oynamaya hasretti. Bunca yenilik Beşiktaş takımının dengesini bozabilirdi. Evet ama Beşiktaş’ın zaten iyi işleyen bir futbol yapısı yoktu. Ayrıca Eskişehir’in da çeşitli nedenlerle çok eksiği vardı. İki takımın ligdeki durumları gibi maçtaki sorunları da birbirine çok yakındı.

Bu benzerlikler üretim benzerliği de oluşturdu iki takım için. Beşiktaş da Eskişehir de hücum etmekte, pozisyona girmekte zorlanmadı. Ancak gol üretmeleri kendilerinin beceri göstermelerinden çok, rakiplerinin hatasını beklemeye kaldı! Kimi zaman ikisi de birbirleri için kolay rakip oldu, ama ikisi de o kolaylığı değerlendirme zorluğu çektiler!

Beşiktaş’ta Tello’dan Tabata’dan Nihat’tan ara sıra özel ve güzel hareketler bekleniyor, ancak onlar kendileri olmakta dün de çok zorlandılar! Oysa maç, kendilerini göstermeye uygundu.

Denizli’nin, Tabata’yı çıkarıp Erhan’ı sağ beke alması, Ekrem, Üzülmez ve Tello’nun görev yerlerini değiştirmesi Beşiktaş’ın oyun kapasitesini arttırmadı. İkinci yarıda vites yükselten taraf Eskişehir oldu. Biraz asılan gole kavuşabilirdi. Denizli, verimsiz Bobo’yu alıp Nobre’yi sahaya sürerek yeni bir arayışa girdi. Hücum üstünlüğünü ele geçirdi. Pozisyon da üretti...

Ve golü ancak rakip savunmanın zincirleme hatasıyla buldu.

Bu gol Beşiktaş’a onulmaz bir hastalığı gideren mucize bir ilaç gibi geldi.

Sanlı Sarıalioğlu -Ekrem güneş gibi doğdu- Yenişafak

[page_end] Sanlı Sarıalioğlu -Ekrem güneş gibi doğdu
Bu Ekrem tam bir can simidi. Her yerde oynuyor, her işi yapıyor, her açığı kapıyor, herkesin yardımına koşuyor, yetmiyor bir de gol atıyor. Anormal bir şey. Hep derim 'Formalar verilmez, alınır' Bu çocuk formasına el koydu. 'Bunu benden kimse alamaz' dedi.

Golün olduğu dakikaya kadar izleyenlerin tamamı bu maçtan gol çıkmayacağını düşünüyordu. Bunda da yerden göğe kadar haklıydılar. İki takım da o kadar az pozisyona giriyordu ki, ilk yarıda birer fırsat yakaladılar. İkinci yarıda Nobre'nin boş kaleye atamadığı bir pozisyon var. İşte hepsi bu. Ve sonra Beşiktaş'ın üzerine güneş gibi doğan bir Ekrem. Takımını resmen ipten aldı. Hocasını da kurtardı, arkadaşlarını da.

Mustafa Denizli'yi anlamak çok güç. Evet Tabata ilk yarıda iyi değildi ancak ne de olsa bir gol adamıydı, onun mu çıkarılması gerekirdi. Tabata'yı soyunma odasında bıraktı, yerine bir savunma adamı olan Erhan'ı aldı. Zaten pozisyona girmekte zorlanıyorsun neden seni karşı kaleye götürecek bir oyuncuyu dışarı alıyorsun. Yetmiyormuş gibi 73'te de Bobo'yu çıkarıyorsun. Şimdi denilebilir ki 'Bobo'yu çıkarttı ama Nobre'yi aldı.' Peki be kardeşim ikisi bir arada oynamaz mı? Eğrisi doğrusuna geldi. Golcüler kenara alındı, Beşiktaş gole kavuştu.

NİHAT FUTBOLU UNUTTUN MU?

İkinci yarıda Beşiktaş savunma bloğunun içine Fink de girdi. Maşallah 5 kişi oldular. Bunların önünde de Uğur. Golü hazırlayacak olanlar Ekrem ile Tello. Atacak olanlar da Nihat ile Bobo. Ancak Nihat ve Bobo'nun hangi pozisyonlarda oynadıkları bile belli değil. Birbirleriyle ilgileri de yok. Özellikle de Nihat sanki futbolu unutmuş gibi. Son dakikada bomboş durumdaki Tello'ya vermediği bir top var ki adamı bundan dolayı ipe çekerler. Vuruş denedi, hüsrana uğradı. Ya daha sonra Eskişehir bir gol atıp, Beşiktaş tek puana razı olsaydı. Bunun hesabını Nihat nasıl verirdi?

Beşiktaş için belki de dönüm noktası bir maçtı. Futbol kalitesi kimsenin umrunda değildi, tek beklenti 3 puandı. Bunu gerçekleştirdiler. Ancak bu 90 dakikanın sorgulamasını Denizli ve talebeleri kendi aralarında çok iyi yapmalılar.

Günün Önemli Haberleri