Yazarlar Beşiktaş için ne yazdı?
Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'nde CSKA'ya kaybederek yine sıfır çekti... Spor yazarları köşelerinde siyah-beyazlı ekip için şunları yazdı...
Rıdvan Dilmen -Sistem acilen değişmeli -Milliyet
CSKA Moskova takımını bir daha böyle yakalayamazsınız. Kendi
liglerinde sezona kötü başladılar, ardından antrenör değişikliğine
gittiler. Son maçlarında Zenit deplasmanında karşı kaleye gitmeden
mağlup oldular. Yani ortada bulunmaz bir fırsat vardı.
Beşiktaş’ın ligde çok gerilere düşmesinden sonra Şampiyonlar
Ligi’nde en azından bu deplasmandan puan çıkararak iddiasını
sürdüreceğini düşünüyordum. Girişte belirttiğim gibi şartlar iyi
bir sonuç almaları için buna çok uygundu. Suni çim dışında herşey
lehineydi. Rakibin kalitesi düşük, hava şartları iyi. Ama yine
olmadı.
Beşiktaş ne yazık ki iyiye gideceğine, her geçen gün biraz daha
kötüye gidiyor. Bir kere hiç pas yapmıyorlar. Özellikle Şampiyonlar
Ligi’nde bol pasa ihtiyacınız var. Ancak top 10 saniye Beşiktaşlı
oyuncuların ayağında kalmıyor. Herkes aceleci. Böyle olunca da
oyunun kontrolünü ele alamıyorlar. Oyun sistemi de özellikle hücum
organizasyonlarında rakip savunmanın lehine olacak şekilde.
Forvetler teslim bayrağını erken çekiyor. Stoperin kucağında Nobre,
rakip sol bekin kucağında Nihat, sağ bekin kucağında önce Holosko,
sonra Yusuf.
İkinci gol bitirdi
Orta saha oyuncularına baktığınızda zaten pas yapacak, takımı
organize edecek isimler değiller. CSKA takımında kaleci Akınfeev,
stoperler ve ikinci golü atan Krasic dışında oyuncu göze batmıyor.
Tempoları yüksek değil, takım savunmaları da yetersiz. Hadi köşeye
giden golü yedin. Ama maç yine dönebilirdi. Tamamen savunma
hatasıyla gelen ikinci gol bütün dengeyi bozdu.
Beşiktaş’ın problemi şuursuz hücum girişimleri, sakin
oynayamamak ve en önemlisi PAS YAPAMAMAK. Beşiktaş takımının her
şeyden önce morale ihtiyacı var. Ve de bir şoka. Teknik kadro ve
oyuncularla oynamadan bu şok olabilir. Şu an için gözüken tek şok
da sistemle oynamak. Mustafa Denizli bu takımı tekrar yaratmak
zorunda. Her oyuncuyu, deniyor olmuyor. Bence artık sistemle
oynasın. 4-3-3 sisteminin Beşiktaş’a birşey kazandırmadığı, verim
alamadığı apaçık ortada. Bu takım örneğin 4-4-2’yi rahatlıkla
oynayabilir. Çünkü kanatta kullanabileceğiniz orta sahaları var.
Tello, Ekrem ve Serdar Özkan gibi. Çift santrfor oynayacak Bobo ve
Nobre var. Zaten Mustafa hocanın da bu saatten sonra sistemden
başka değiştirecek bir şeyi kalmadı.
Bence Beşiktaş bu grupta artık üçüncülüğü kovalar. Almanya’da
Wolfsburg’u yenerse belki biraz daha umutlanabilir. Ancak bu
kurguyla çok zor.
Erman Toroğlu -Takım Havası Yok -Hürriyet
[page_end]Beşiktaş bu grupta ancak Almanya’da Wolfsburg’u yenerse Şampiyonlar Ligi’nde devam edebilecek.
Uzak bir ihtimal, ama bu CSKA Moskova’yı geçebilirse, o zaman
Kupa 2’de yoluna devam edebilecek. Görüntü o ki, dün geceki iki
takımdan biri üçüncü, diğeri dördüncü olacak bu grupta. CSKA
Moskova da iyi takım değil, Beşiktaş da. Futbolun temel işlerini
iki takım da yapamadı.
CSKA Moskova aynı adamla iki defa geldi gol yaptı, o arada Beşiktaş
hücumda eveledi geveledi. Ne zaman skor 2-0 oldu, Beşiktaş baktı ki
öyle de böyle de iş bitiyor, can havliyle saldırmaya başladı. Arka
tarafını tamamen açarak, ama CSKA Moskova’nın bundan faydalanacak
hali yoktu. Yalnızca kalelerini korumaya kalktılar. Maç bitiminde
son 2 dakikada durum 2-2 bile olabilirdi ama bilinçli yapılan
ataklarla değil, tamamen kontrolsüz hücumlardan gelen
pozisyonlarla.
Futbolumuzun ayıbı
Beşiktaş’ın bu sene takım havası yok. Belli bir şablonları yok.
Daha da kötüsü, yardımlaşmıyorlar. Herkes bölük pörçük kendini
kurtarmaya kalkıyor. Bazıları çok koşuyor, bazıları hiç koşmuyor.
Bazıları ise göstermelik. Yani genelde bir uyumsuzluk var. Daha da
önemlisi mutsuzluk gözüküyor.
Yenilen iki golde de Rüştü’nün büyük hatası var. O golleri yersen
zor çıkarırsın. Rüştü tecrübeli kaleci, ama yavaş yavaş tarihi ile
yaşamaya başladı. Beşiktaş da Mustafa Denizli de razı, Fatih Terim
bile onu kurtarıcı olarak düşündüğüne göre, demek ki Türkiye’de
kaleci yetişmiyor, bu da futbolumuzun ayıbı.
Futbola karşı
Beşiktaş’ın geçen seneki kadrosu ile dünkü maça başlayan kadrosu
arasında farklı 3 kişi var; Nihat, İsmail Köybaşı, Ferrari.
Bunlardan bir tek Ferrari faydalı gözüken bir transfer. O bile
ikinci golde ne hallere düştü gördük. İsmail Köybaşı belli
kapasitede bir oyuncu. Nihat’ın ne vereceği belli değil. Peki
Beşiktaş’ın harcadığı paraya bak, tonla. Oysa sahaya çıkardığın
kadrodan aldıkları kiloyla bile değil. O zaman o kadar transferi
niye yaptın veya haybeye mi transfer yaptın. Göstermelik. Yani
Beşiktaş için nereden bakarsan bak düzgün ve doğru şeyler
gözükmüyor.
Böyle kötü bir maçı hakem hiç zorlanmadan idare etti. Aslında Beşiktaş için Moskova’daki hava da güzeldi, zemin de güzeldi seyirci de güzeldi. Yani hiçbir bahanaleri yoktu. Hani çarşı herşeye karşı var ya, Beşiktaş’ın futbolu da sonucu da çarşının bu sloganını yanıltmıyor. Çarşı herşeye karşı, Beşiktaş da futbola karşı.
Ahmet Çakar- Gerilim büyüyor -Sabah
[page_end]CSKA Moskova önünde de galibiyet hasretine nokta koyamayan Beşiktaş arka arkaya 6 maçtır kazanamıyor. Beşiktaş'ın ruhu gitmiş, oyuncuların kendine güveni bitmiş ve bu takım Avrupa hayallerini Moskova'da büyük oranda toprağa gömmüş durumda.
Bir-iki çok önemli futbolcusu dışında Beşiktaş'tan fazlası
olmayan CSKA'ya yenilmek üzüntümüzü bir kat daha artırıyor. İkinci
devrenin ilk 15 dakikası dışında Beşiktaş futbol adına hiçbir şey
ortaya koyamadı. Özellikle ilk yarıda sürekli pas hataları,
çıkarken kaptırılan toplarla zor duruma düştüler. Bir de buna
Rüştü'nün formsuzluğu eklenince sonuç kaçınılmaz oldu. Rüştü bence
ilk golde önde yakalandı. Dzagoev çok iyi vurdu gibi görünse de
Rüştü biraz daha geride olmalıydı. Ayrıca ikinci golde de mutlak
hatalı. Tutması gereken topu koltuğunun altından kaçırıp golü
yiyiveriyor.
Oysa; ikinci devre başladığında biraz olsun ümitlenmiştik. Beşiktaş
neredeyse oyunu kontrol altına aldı, pozisyonlar bulmaya başladı
diyorduk ki ikinci gol geliverdi. Şimdi adama sorarlar; sezon
başında Türkiye'nin en önemli atak oyuncularına sahip dediğimiz
Beşiktaş neden gol atamıyor? Son dakikada gelen gol de olmasa altı
maçtır gol atamayan takım durumunda kalacaklardı.
STRES TAKIMI YIKIYOR
Aslında kötü oynayan Beşiktaş oyunun hemen başında Holosko ile
beraberlik golünü bulabilirdi. Ama dediğimiz gibi Beşiktaşlı
oyuncular psikolojik olarak büyük bir kısırdöngü içindeler.
Kazanamayınca, gol kaçırınca strese giriyorlar. Strese girince de
bu durum oynadıkları futbola yansıyor.
Rakibe bakıyoruz, çok genç oyunculardan kurulu ama şu muhakkak ki Krasic ve Dzagoev gelecekte önemli yıldızlar olacaklar. Sonuçta Beşiktaş için acı ve stresli günler devam ediyor ve maalesef artarak devam edecek gibi görünüyor.
Şimdi bakıyoruz; Beşiktaş'ın grupta ilk ikiye girme şansı nerdeyse imkansız. Üçüncü olmaları bile çok zor. Bu stresle bundan sonra ligde ve Avrupa'da nasıl performans gösterecekleri koskoca bir soru işareti.
Böylesine başarılı bir hakemle nerdeyse boş tribünlere oynanan maçı kaybetmek, inanın Beşiktaş için çok üzücü.
Uğur Meleke -Mustafa Denizli böyle istiyor -Milliyet
[page_end]Eve gelirken 18:30’da radyoda bir “muhtemel 11” listesi dinledim, 19:30’da Moskova’da maça başlayan takımdan sadece 5 kişiyi doğru mevkisinde tutturabildiler! Galiba Denizli’nin de istediği bu: Ne yapacağı kestirilemeyen bir takım olmak.
Rakip için kapalı kutu olmak bir avantaj; ama sanki bir sorun var: Beşiktaş’ın futbolcuları da galiba artık ne yapacaklarını kestiremiyorlar! Kayseri önünde ilk 55 dakika 4-4-2 oynanması tutarlı sinyaller vermişti. Moskova’daysa yine ortada Tello, ileride sürekli yer değiştiren Nihat-Nobre-Holosko’yla başlayan; ortada Yusuf, ileride Serdar-Nobre-Bobo’yla biten kâğıt üstünde sempatik, uygulamada temposuz ve verimsiz bir 4-3-3’e dönülmüş.
Peş peşe Jo-Dudu-Zhirkov-Love kayıplarıyla bayağı sıradanlaşmış CSKA’yla dün İstanbul’da oynansa belki o goller yenmezdi. Ama Beşiktaş için her şey olumsuz, fikstür bile olumsuz maalesef...
Ali Gültiken -Hayal Kırıklığı -Sabah
[page_end]CSKA, Beşiktaş'ın bu grupta kendisine rakip olarak gördüğü ve en kötü ihtimalle Avrupa Ligi'ne katılmak için önüne geçebileceği rakipti. Rusya Ligi'nde aldığı kötü sonuçlarla kaybettiği güven ve sonrasındaki teknik direktör değişimi Beşiktaş için önemli avantajlardı. Ama maalesef İstanbul'daki hesaplar Moskova'ya uymadı.
Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'nde ikinci maçını da oynadı. İki maçtaki genel görüntü 80'li yıllardaki "Yenildik ama ezilmedik... Şansımız yaver gitseydi kazanabilirdik" gibi eski fotoğrafları anımsatıyor. Beşiktaş oynar gibi yapıyor ama oynayamıyor. Defans yapıyor gibi görünüyor ama defansta hatalar yapıyor. Topa hakim gibi görünüyor ama işin final kısmında başarılı olamıyor. Atak oynuyor gibi görünüyor ama ceza alanı içinde ve gol bölgesinde etkili olamıyor. Kısacası bal yapmayan arı gibi kısır ve verimsiz. Verimli olabilmek için özellikle yüksek kalite gerektiren bu tür maçlarda, hem tecrübeli hem de etkili oyunculara ihtiyacımız var.
Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'nde başarılı olma düşüncesiyle birçok yeni oyuncuyla sözleşme imzaladı. Bu oyuncular için ödemeyi taahhüt ettiği rakam yaklaşık 50 milyon Euro.
Yani Beşiktaş gibi bir takımın bütçesi için, hatta Türkiye'deki bir takım için inanılmaz rakamlar. Bu bedelin büyüklüğünün karşısında elbette aynı büyüklükte bir performans ve başarı bekliyorsunuz. Ama sonuç, bu maçta da gördüğüm gibi müthiş bir hayal kırıklığı.
YANLIŞ TERCİHLER...
Şampiyonlar Ligi için aldığınız iki yabancı Fink ve Tabata
kulübedeler; oyuna bile girmiyorlar. Fink'in mevkisinde Ekrem'den
ön libero yapmaya çalışıyorsunuz. Yine önemli bir bedel ödeyerek
transfer ettiğiniz İsmail, tecrübesizliği ve hatalarıyla son derece
verimsiz. Erhan, Rıdvan 18'de bile yok. Nihat formsuz ve çok
istekli görünmesine rağmen etkisiz ve güvensiz.
Bu kadar olmazın olduğu yerde bir de buna bu maçlar için yanlış oyuncu tercihleri ve hatalı oyun düzenleri de eklenince bu tür sonuçlar sürpriz değil. Ama sezonu iki kupayla kapatıp yeni sezonda bu kadar kısa sürede bir anda tüm hedefleri elinden kaçırabilmek ve kaybetmek ise büyük sürpriz...
Atilla Gökçe -Şaşkın Şampiyon -Milliyet
[page_end]Hayır, bu Beşiktaş’ı asla onaylamı-yoruz,
sahiplene-miyoruz. Çünkü o kendini kaybetmiş. Kendi kimliğine ve
unvanlarına maalesef sahip olamıyor!
Şimdi soralım: Süper Lig için bile hazırlıksız, yetersiz ve etkisiz
olan bu kadro Şampiyonlar Ligi’nde kendini ve bu ülkeyi temsil
edebilir mi? Elbette hayır!...
Her şeyden önce bu takımın taktik hazırlığını, oyun planlamasını,
felsefesini sorgulamaya hiç hakkımız yok. Onlar daha baştan
“fundamental”den kaybediyorlar. Yani futbolun alt yapılarda
öğretilen temel top tekniğinden.
Beşiktaş hiç yapay çim mazeretine sığınmasın... Onlar geçen yıl Ankara’da aynı zeminde üç maç kazandılar. Dün topu tutamayan, iki pası bir arada yapamayan, rakiple ikili mücadeleden kaçan, pas ve şut atarken topun ağırlığı, vuruş şiddeti, mesafe kavramlarını hiç düşünmeden, sorumluluktan kaçan bir yığın adamla oynadılar. Topu ayağında tutan yoktu. Yusuf girene kadar top sürüp, taşımaya çalışan da! Bir takım Şampiyonlar Ligi’nde böyle mücadele etmemeli.
Tello’nun verimsizliğini, Holosko’nun formsuzluğunu görüyorsun.
Fink’i defterden silmişsin. İsmail gibi fiyatıyla büyük,
savunmasıyla sıfır oyuncuyu, İbrahim Üzülmez’e tercih ediyorsun.
Hocam kusura bakma, kendine de takıma da yazık ediyorsun.
10 günden beri, Moskova’da kazanmaya kararlı Beşiktaş beyanları
dinledik. Gördük ki, o beyanlar yalanmış. En azından yeşil zeminde
oynanan oyun hocayı ve talebelerini yalancı çıkarıyor. Havadan
hiçbir topu doğru dürüst kullanamayan, yerden top kayıpları ve
isabetsiz paslarla sadece telaş üreten Beşiktaş bir ara başlattığı
hücumu geriye döndürüp Rüştü’de bitirdi. Eh, ben ne diyeyim
artık.
Atı alan Üsküdar’ı geçti
Maçın en gayretli adamı Nobre, topu iki kere eliyle kesiyor.
Buluştuğu topların hiçbirini ayağında tutamıyor. Sırtı dönük hiçbir
etkinliği yok. Mustafa hoca bu drama bir önlem alamıyor. Nihat’ta,
Yusuf’ta, Holosko’da inanılmaz bir bitiklik, keyifsizlik, Tello’da
hayretler içinde gözlenen bir tükenmişlik var. Takımı toplasanız
Ernst ve Nobre dışında (doğru ya da yanlış) inadına bir gayret,
özveri ve enerjiyle oyuna ortak olan yok. CSKA Moskova, hem de
Beşiktaş’ın bastırdığı dakikalarda kazandığı topla öyle
pozisyonlara girdi ki, biz ceza alanı içinde Sivok ile Ferrari’yi
göremez olduk. Serdar Özkan’la, Ekrem’in gelip stoperlere vekalet
ettiğini gördük. Şaşılacak bir disiplinsizlik ve sorumsuzluk
örneği.
İbrahim Kaş ve Sivok romantik hayallerle gidip gol arıyorlar. Oysa atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş. 7 kez korner kullanan bir takımın bir kafa vuruşu, bir etkin şutu olmaz mı? Yazık. Hep birlikte Beşiktaş’ı kaybediyoruz. Haftalardır atamadıkları o golle de avunamayız.
Kongre rüzgârları, yönetim yanlışları, teknik direktörün
ihmalleri ya da futbolcuları yerine taraftar motivasyonuyla
uğraşması bu kadroyu şaşkına çevirmiş. Hayır, bu Beşiktaş’ı asla
onaylamıyoruz, sahiplenemiyoruz.
Çünkü o kendini kaybetmiş. Kendi kimliğine ve unvanlarına maalesef
sahip olamıyor!
Can Çobanoğlu -Akıllara zarar -Fanatik
[page_end]Beşiktaş kötü oynamadığı maçları da kaybettiğine göre, sorun kazanmaya inanmamasında olmalı.
Öyle işler yapıyor ki Beşiktaş, insanın aklı şaşıyor; acemice paslaşmalar, daha doğrusu ‘paslaşamamalar’, top kayıpları, anlamsız fauller, pozisyon hataları. Hücumda çoğalamıyoruz, geride de eksik yakalanıyoruz. Futbol adına bu bir tuhaflıktır!.. O zaman nerede duruyoruz?.. Orta sahada... Peki hakim miyiz, değiliz. Bu garip tabloyu Kartal değiştirmeli.
Bir büyük takımın yapmayacağı, yapmaması gereken ne varsa yapıyor, olmadık anda gol yiyor, oyundan kopuyor ve sonu hüsran oluyor. Dün gece de bütün bunlar sahada yaşanananlardı. Maalesef çare bulunamadan da devam edecek gibi gözüküyor. Juande Ramos, Beşiktaş’ın baskın hücumda açık verdiğini anlamış olacak ki, ağır oynayan iki göbek oyuncusunun yerine daha çok koşan, daha çabuk hücum yaptıran iki diri oyuncuyla maça başladı. Biz ise en çok çekindiğimiz, hocanın, ‘Aman dikkat’ dediği yeni Rus yıldız 19 yaşındaki Dzagoev’in kontrolünü Ekrem’e bırakarak Ernst’i orta sahanın sigortası tutarak, Tello’yu da oyun kuracak zannederek sahadaydık. Ekrem, tuttuğunu bırakınca daha 7. dakikada erken golü yiyen takımın sigortası anlamsızca attı. Kontrollü başladığımız, iyi de götüreceğimize inandığımız maçtan tuhaf bir şekilde koptuk. Aslında rakibin de fazlaca yaptığı bir şey yoktu. Pozisyon hatası yapan Beşiktaş’ın üzerine, aralara attıkları çabuk toplarla gitmeyi planlamışlardı. Sadece onu yaptılar. Biz de sadece baktık; ne önlem aldık ne de gereğini yaptık. İki çabuk adamdan iki tane gol yedik. Birincisinde Rüştü tutabilirdi, ikinci korktuğumuz Krasiç’in golünde ise, Tello ve Ferrari eskortluk yapacaklarına adama basabilirlerdi.
Dedik ya; Beşiktaş insanın aklını uçuracak acayip hatalar yapıyor. İki adam iki golle 2. Şampiyonlar Ligi gecesinde sıfır puanla lüzumsuz yere bizi evimize döndürdüler. Bu CSKA çok iyi oynadı da Beşiktaş’ı net skorla mı yendi?!.. Buna ‘evet’ demek mümkün mü?.. Elbette değil. Beşiktaş kötü oynamadığı maçları da kaybettiğine göre, sorun kazanmaya inanmamasında olmalı. Soyunma odasında bıraktıkları gol inançlarını bir an önce Siyah-Beyazlılar sahaya taşımalı. Tello’ya sabır, Holosko’ya anlayış nereye kadar?
Mehmet Demirkol- Topu Kırmak -Milliyet
[page_end]Süper Kupa’da Fenerbahçe, Galatasaray, Manchester United, Kayseri ve CSKA... Sonuncusunun son dakikasına kadar gol yok. Üst düzey oyunlarda korkunç bir kısırlık...
Cumartesi Zenit karşısında sürünen CSKA dün akşam bunun da
gerisinde olmasına rağmen gol ancak son dakikada geldi. Bu
yüzden bu maçın ardında da gelmesi muhtemel olan “İyi oynadık, ama
olmadı” açıklamaları inandırıcılıktan uzak kalacaktır.
Beşiktaş’ın skordan bu kadar uzak oluşunun temel sebebi, topla çok
kötü olmaları. Oyuncuların tamamı amiyane tabirle topu kıracak gibi
oynuyorlar. Korkunç bir teknik fakirlik söz konusu. Pas ve şut
kalitesi skandal ölçülerde. Bu oyuncularla ilk kez karşılaşanlar
için basit tespit budur.
Ancak biz bu futbolcuları (kaleciyi de) tanımıyor değiliz. Topla
bu kadar kötü olmak, Nihat, Yusuf, Tello, Holosko gibi oyuncular
söz konusuysa tek bir nedenle mümkün olabilir: Fiziken yerlerde
sürünüyorlar. Kaslarına ayakları hâkim olamıyorlar.
Bu durum düzelmeden hiçbir şey düzelmez.
Hakan Şükür -CSKA kazanmadı, Beşiktaş kaybetti -Fanatik
[page_end]Hakan Şükür CSKA Moskova maçındaki Beşiktaş'ı
değerlendiriyor... H: Kadro tercihlerini nasıl buldunuz?
Dünkü yorumumda söylediğim gibi, Şampiyonlar Ligi’nin stratejisi,
kazanmaktan daha çok kaybetmemeye dayalıdır. Yani kazanamıyorsan,
kaybetmemeyi bileceksin. Beşiktaş bu stratejiyi uygulayabilecek
kadroyla sahaya çıkmadı. Seçimler baştan sona yanlıştı. 4-3-3’ün
solunda Holosko, sağında Nihat, ortasında Nobre; arkalarında
defansif özelliği olmayan Tello, her yerde oynatılan Ekrem ve Ernst
vardı. Nihat, Türkiye’den ayrıldığı dönemdeki bölgesine dönmüştü.
Böyle maçlarda sahada iyi pozisyon almalısınız.
Serdar Özkan’la başlanabilirdi...
Çok erken yenilen gol ve CSKA’nın geriye yaslanıp alan daraltması
planları bozdu. Buna bir de Nobre’nin atılan hiç bir topu
saklayamaması eklendi ve Nihat ile Holosko’nun ofansif özellikleri
resmen öldü. Aklıma ilk gelen Serdar Özkan... Hem Galatasaray hem
de Manchester maçlarının en önemli ismi. Kaçırdığı goller nedeniyle
‘formsuz’ diyenler olabilir, ama iki kritik maçta da onca pozisyona
girmesi çok önemli. Orta alan Serdar, Ernst, Tello, Ekrem
dörtlüsüyle kurulup; Nihat-Nobre ikilisiyle başlanabilirdi.
Puan cetveline bir de böyle bakın
H: Devler Ligi’nde 2. maç, 2, yenilgi. Avrupa’daki hedef bundan
sonra ne olmalı?
Beşiktaş’ın 2 maçtan da birer puanla ayrıldığını düşünün ve şu anki
tabloyla karşılaştırın. Puan cetvelindeki farkı gördüğünüzde neden
‘kazanamıyorsan kaybetmeyeceksin’ dediğimizi anlayacaksınız. Yazık
oldu, çünkü Beşiktaş kadro kalitesi olarak üstteydi. Futbolda
kaybedilen her maç, bir sonrakinin kazanılması mecburiyetini
getirir. Beşiktaş’ın içinde bulunduğu durum işte bu. Dün galibiyet
çok iyi olurdu, ama kazanmak için bu kadar çok hücumcuyla oynamak
da, yenilginin bir nedeni. Beşiktaş, 1 puanla ayrılsa hem Wolfsburg
maçının anlamı farklı olacaktı hem de İnönü’deki CSKA rövanşı
öncesi avantaj yakalanacaktı.
Bundan sonrası hiç de kolay değil
H: CSKA mı kazandı, Beşiktaş mı kaybetti?
Kesinlikle Beşiktaş kaybetti. Çünkü daha kaliteli olan Beşiktaş’tı.
Erken gol şanssızlıktı. Buna karşın 1-0’ken Holosko, 2-0’ken Kaş’ın
kaçırdığı pozisyonlar; Beşiktaş’a ivme kazandıracakken, CSKA’ya
direnç sağladı. Kazanmayı çok istemek, böyle kritik maçlarda
yenilgiyi hazırlayan en önemli nedendir. Yazılanlar, çizilenler,
camianın beklentileri; futbolcuları derinden etkiler. Bundan
sonrası Beşiktaş için kolay değil. Sezon başından itibaren
kontratlarını beğenmeyip rakamlarını yükseltmek isteyenler, bundan
sonraki dönemde daha çok sorumluluk almak zorunda. Beşiktaş her
şeye karşın iyi bir kadro. Bu sonuçların tam tersine de imza
atabilirlerdi, ancak yanlış zamanlarda yanlış kadrolar, Beşiktaş’ı
bu duruma getirdi.
Korkut Göze- Gücüme Gitti -Hürriyet
[page_end]MUSTAFA Denizli‘nin Moskova’nın soğuğunda CSKA’nın önüne attığı onbirin amacını uzun uzadıya düşündüm.
Kağıt üzerinde korkulara kafa tutacak, rakibe evinde diklenecek ve tek puanın ötesinde farklı hedeflere kanat açacak bir kadro izlenimi veriyordu.
Yine de gözüm pek tutmadı bu kadroyu. Sanki bir yerleri sırıtıyor ve takım bütünlüğünü bozuyordu. Üstelik bu kadroda bilmem kaç milyon liraya alınan Tabata oynamıyordu. Fink’in adı bile geçmiyordu.
Yahu, bu adamların transferindeki amaç, Avrupa semalarında kanat açacak Kartal’a yakışır bir kadro oluşturmak değil miydi?
Lütfen, birileri kalkıp da, yokları bir sistem veya taktiğin gereği gibi gösterip, akıl hocalığına soyunmasın.
Oynayanları da gereğinden fazla abartıp, Beşiktaş’ı kadro zengini gibi sunmasın. Oyunun ilk 12 dakikasında rakibin 6 şut ve bir golüne karşın, sadece tek şut atabiliyorsa...
Ve ilk yarıda bu rakamlar 11’e karşı 5 gibi cılız bir düzeyde
kalıyorsa... Bu kadronun öyle ahım-şahım bir özelliği olmayan CSKA
karşısında nasıl oynadığını bir düşünün...
İlk yarı biterken, oyunun geri kalan bölümleri için hiç bir umudum
kalmamıştı. Topu sahiplenmekte zorlanan. İki pası biraraya
getirmeyi beceremeyen. Ve Holosko ile yakaladığı tek pozisyonu da
yüzüne gözüne bulaştıran bu takımı ancak bir mucize maç öncesi
düşlerine götürebilirdi...
HEMEN Rüştü‘nün oyunun başında yediği gole döneceğim. O anda
sanki, oyunun dışında ve oyunla hiç ilgisi olmayan herhangi biriydi
Rüştü...
Kale çizgisinin üç-dört metre önünde oyunu umursamaz gözlerle
izliyordu. Şutun ayaktan çıktığı anda pozisyona hazır değildi. Bu
gol de kötü oyuna tuz-biber oldu!
Seyrettikçe, herkes gibi kahroldum. Kötü de oynasa, Beşiktaş bu
takımdan puan almalıydı. Hatalı gol de yese, bu golün karşılığını
vermeliydi. Ancak, gördüklerim hemen umudumu kırıyordu. Nihat
Kahveci, kalitesinden bir-kaç örnek sunmalıydı. Tello, oyunu çekip
çevirmeliydi. Aynı şeyleri Yusuf Şimşek için söylüyorum. Ben
bunları düşünürken, Nihat Kahveci’nin kaçırdığı pozisyona ne
diyeyim...
Koca bir ayıp. Evet ayıp!
Hadi, bunları geçiyorum. Beşiktaş’ın yediği ikinci goldeki ayıba ne
diyeyim. Krasic ayağına aldığı topu en azından 30-35 metre sürdü.
Ceza sahasına girdi. Kaleye yaklaştı...
O ana kadar tek müdahale görmedi. Hatta, bir vücut teması bile
olmadı. Ve attı şutunu. Top, Rüştü’nün koltuk altından ağlara
gitti. Bu golleri yiyen bir takım nasıl kazanabilir!
BU yenilgiden sonra Beşiktaş için kim iyimser düşünebilir. Kim,
Şampiyonlar Ligi’ndeki varlığını sürdüreceğini söyleyebilir.
Hepsi bir kenara, kim UEFA Kupası umudundan sözedebilir. Yenilmek,
her takım için geçerlidir. Ancak, CSKA gibi vasatı aşmayan bir
takıma teslim bayrağı açmak, gerçekten gücüme gidiyor. Dikkat edin,
yenilmek demiyorum, teslim bayrağı açmak gücüme gidiyor
Ersun Yanal -Geri Dönüş Yapan Beşiktaş Nerede
-Vatan
[page_end]BEŞİKTAŞ’A ne oldu? Bunun iki temel yanıtı var. Birincisi geçen sezon 2. yarılarda maçı çeviren ruhlarını kaybettiler. İkincisi de sorun taktiksel veya oyun anlayışında değil, psikolojik. Takım ciddi bir özgüven bunalımı yaşıyor.
İLK yargımızı biraz daha açalım. Hatırlarsanız Beşiktaş geçen sezon 2. yarılarda 20 puan kazandı ve şampiyon oldu. Müthiş bir direniş gösteriyorlar ve asla pes etmiyorlardı. Bu sezon ise bu tamamen tersine döndü. Şu ana dek gol yedikleri hiçbir maçı (F.Bahçe 0-2, G.Saray 0-3, M.United 0-1, Kayseri 0-1) çeviremediler. Bu, ciddi bir sorun..
NİTEKİM dünkü maça da öyle bir başlangıç oldu. Rakip erken gol attı. Sonraki bölümde Beşiktaş hücum üstünlüğünü eline aldı. Rakip iyice geriye yaslandı, kapandı. İşte Beşiktaş oyundaki bu daralmayı, sıkışmayı çözemedi. Peki çözebileceği pozisyonlar yok muydu? Vardı.. Holosko, Nihat, Nobre bunları kullanamadı. Bu teknik bir sorun değil. Oyun şablonundan da kaynaklanmadı. Tümüyle teknik beceriye dayalı bir krizdi. Oyuncular son vuruşu yapamadılar.
FAKAT CSKA’nın bir özelliği Beşiktaş’ı çok yordu. Topun hep arkasına geçip nefes aldırmadılar. Özellikle dip noktaya inilmesini engellediler. Beşiktaş’ın uzatmada attığı gole benzer pozisyon başka vermediler. Bu şansı tanımadılar.
HÂLÂ UMUT VAR
MAÇA baktığımızda bir teşhiste daha bulunmak lazım. Beşiktaş diğer maçlarda izlediğimiz gibi oyun üstünlüğünü kurmak, rakibi baskı altına almak, pres altında tutmak adına becerikli değildi. Son bölgede gol hamlesini getirecek yaratıcılıkta da bulunmadı.
2. gole dikkat çekmek isterim. Kalabalık savunma olmasına rağmen rakip oyuncu tek başına Rüştü’ye bir gol attı. Aynı pozisyonu bulacak, golü atacak bir Beşiktaşlı sahada yoktu. Bunu denemediler. Bu duyguyu iyi bilirim. Uzun zamandır galibiyet alamamanın verdiği bir gerginlik, böyle durumlara yol açar. Bunun yarattığı etki, takımın düzenini ve performansını tamamen bozar. Öyle de oluyor!
OYUNCU değişiklikleri ile ilgili çok eleştiride bulunmak haksızlık olur. Kalabalık savunmayı açmak adına Yusuf oyuna alındı. Ancak şu da var ki, Holosko ileri uçta iyi savunma yapabilen ve rakip top kaybettiğinde golü bulabilecek yetenekte oyuncu. Sakatlanmasa ve sahada kalsa bu konuda avantaj olabilirdi. Ama sonuçta Yusuf tercihi yanlış değil ve bence normal... Nihat-Serdar değişikliği de doğru. Çünkü oyunun çizgilere inmesi gerekiyordu. Ancak yine de Nihat daha erken oyundan alınabilirdi.
AVRUPA’DA umut bitti mi? Bence şansı var Beşiktaş’ın.. İçerde 2 maç var: Wolfsburg ve CSKA.. 6 puan mümkün. Deplasmandan bir puan daha alırsanız grupta şansınız doğabilir. Bunu Beşiktaş başarabilir. Çok şey kaybedilmiş değil.
MESAJ: Bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Benim Beşiktaş ile görüştüğüme dair haberler yazıldı. Bunların hepsi hayâl ürünü. Özellikle bir takımın başında bir hoca varken, herhangi bir görüşme yapmam mümkün değil. Ki, Beşiktaş Başkanı’nın da böyle birşey yapacağını sanmıyorum. Bu haber yapılırken bana sorulmalıydı. Maalesef bu tür yazılar hem takımları hem hocayı yıpratmaya yönelik.
Haşmet Babaoğlu- Değişen dengeler -Fotomaç
[page_end]Beşiktaş'ın kötü gidişe bu maçla bir son vermesi bekleniyordu. CSKA Moskova da lig karşılaşmasında Zenit'e mağlup olmuştu. Doğrusu bu durum da ümidimizi artırmıştı. Neden ümitler boşa çıktı? Doğru... Fakat Beşiktaş'ın da en azından Zenit kadar iyi olması gerekiyordu! Neden olmadı? Bir... Beşiktaş'ın kadrosu zaten Süper Lig'de tökezliyor. Şampiyonlar Ligi içinse çok zayıf bir kadro! Bu gerçekle bütün Beşiktaşlıların yüzleşmesi gerek. İki... Geçen yıl takımını ateşleyen, başarıya inandıran hoca belli ki bu yıl aynı duyguları futbolcularına veremiyor. Üç... Söylemek istemiyorum ama Beşiktaş'ın (özellikle Holosko'nun çıkışından sonra) ne oynadığını, ne yapmak istediğini anlayan olacağını sanmıyorum. Onu da geçtim, mesela maçı seyreden herkes birinci dakikadan itibaren Krasiç'in böyle oynar ve tutulamazsa siyah-beyazlıları üzeceğini tahmin ediyordu. Buna karşı ne yaptı Beşiktaş kulübesi? Adam adama yaptırdı bir ara... Sonuç feci oldu tabii. _Öteden beri zorluk derecesi yüksek maçlar ve özellikle Avrupa için Beşiktaş'ın kadro kalitesinin zayıf kaldığını vurguluyorsunuz. Dün akşamki maç bunun açık göstergesi sayılabilir mi? Hem de nasıl! Bence Mustafa Denizli'yi de gizlice umutsuzluğa sevk eden şeylerden biri bu.
Mustafa hoca zaten formsuz, bu belli. Ama kadroda böyle maçlar için yetersiz olunca... Örnek mi? Alın Nobre'yi. Çocuğun Allah'ı var; çalışıyor, didiniyor ama söyleyin, bütün bu çaba ne işe yarıyor? Kazandığı topların yine rakibe kaptırılmasına! Şut atamayan, top saklayamayan, dripling yapamayan ve bir topu ancak dört beş metre sonra kontrol edebilen bir santrfor, Süper Lig'de olur ama Avrupa'da olmaz! Bu kadar açık! Ki o santrfor takımdan gitmesin diye manejerine yalvardı, yakardı koca Beşiktaş! Ya da Rüştü... Rüştü yıllarca Türkiye'nin en iyi kalecisiydi. Ama düşünün; Beşiktaş Rüştü'yü, formdan düşmüş yedeği kaleyi almışken transfer etti.
Mustafa hocanın yapamadığı şey ne? Bunu anlamak için ne yaptığına bakmak gerek... Bir bakıyorsunuz, Bobo'yu veya Holosko'yu ilk onbirde sahaya sürüveriyor. Tabata bir marifet değil ama orta sahadaki varlığı hiç değilse ileri uçla savunmanın bağını sağlamlaştırıyor fakat bir bakıyorsunuz kulübede oturuyor. Geçen yıl açamadığı kilitleri Tello ve Yusuf'la açmıştı hoca. Bu yıl Tello ve Yusuf'u, Bank Asya Lig'in emektar orta saha oyuncuları gibi kullanıyor. Takım inançsız, hırssız. Var bir tuhaflık.
Bundan sonra ne olur? Ne yapması gerekiyor Beşiktaş'ın?
Şampiyonlar Ligi'nde daha oynanacak çok maç var. Bütün dengeler
değişebilir. Ama bunu değiştirebilecek bir takım haline gelmesi
gerekir Beşiktaş'ın. Dün akşam Luzhniki Stadı'nda oynanan 90
dakikanın büyük bölümünde şöyle bir manzara gördük: Beşiktaş
başında teknik direktörü, kalesinde kalecisi, kanatlarında bekleri
olmayan bir takım! Bu noktadan daha iyiye gitmek kolay değil
elbette. Yoksa nedir, eğri oturup doğru konuşalım: Galatasaray,
Fenerbahçe, Eskişehir, Bursaspor, hatta Gençlerbirliği, dün akşamki
CSKA'dan en azından beraberlik koparırdı!
Atıf Keçeci -Beşiktaş Hepasları Yeniden Yapmalı
-Zaman
[page_end]Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi'nde önemli bir dönemeci
kazasız atlatmak düşüncesiyle CSKA Moskova önünde tribünlerdeki
600-700 seveniyle şansını devam ettirmek için mücadele etti.
Takım tertibinde sürprizler vardı. Kalede Rüştü, sol bekte İsmail
Köybaşı ve Holosko ilk on birde forma bulmuşlardı. Sahaya yayılış
4-2-3-1 şeklindeydi. Ataklarda genelde Ernst çoğalma adına ileriye
doğru hamleler yaptı. Rakibin kanat akınlarının etkinliği
bilinmesine rağmen buradan gelen Krasic ve Gonzales her topla
buluştuğunda, Nihat ve Holosko sonrasında Yusuf ilk müdahaleleri
yapmada etkisiz kalınca sıkıntılar yaşandı.
Rus takımının bir üstünlüğü olmamasına rağmen orta sahadaki oyuncularımız top çalmada ve kazandıklarını serviste yeterli olamadılar. 7'de gelen Krasic golünde yılların tecrübesi Rüştü'nün kalesinin ilerisinde oluşu rakibin ani atak şansı yaratması düşüncesiyle hareket etmeyişinin acı sonucuydu.
Siyah-Beyazlı takım ilk 45'te etkili olamadı, sadece Nobre'nin 18 üzerinden attığı ve direği sıyıran şutu dışında heyecan veren bir pozisyon dahi yoktu. Nihat'ın kaleyi gördüğü anlardaki klasik vuruşlarının çerçeveyi bulmaması takımı adına kayıp hanesine yazılacak pozisyonlar oldu.
İkinci yarıya Siyah-Beyazlılar atak başlayıp ilerleyen dakikalarda topa sahip olmada üstünlük sağladı. Ancak hazırlık kombinasyonlarında bir türlü istenen çizgiyi yakalayamadı. Dün gecenin sol kanatta tutulmaz adamı Gonzales'i kontrol etmemenin cezası 60'ta ikinci golle kesildi. İbrahim Kaş'tan atak anında topu kapan bu oyuncuyu o anda karşılaması gereken Nihat ortalarda seyirci pozisyonunda olunca kalemizde yaşanacak tehlikeyi CSKA'lı Necid dışarı atınca rahatladık. Ancak hemen bir dakika sonra bu defa Krasic'e Ferrari basmayınca top da haliyle bu oyuncunun ayağından uzak köşeden filelerle buluştu ve fark ikiye çıktı. 73'te Rüştü maçtaki tek olumlu hareketini yaptı ve Rahimic'in sert şutunun gol olmasına güzel bir uzanışla imkan vermedi. 90'da gelen Ekrem Dağ golü teselliden başka bir şey olmadı. Beşiktaş kendisinden hiç de üstün olmayan bir takıma yenildiği için bazı hesapları yeniden yapmak zorundadır herhalde.
Güven Taner -Bir Darbe Daha -Star
[page_end]Beşiktaş’ın geçen yıl şampiyonluğa giderken sahip
olduğu direşken futbol kimliğini, özgüvenini aradığı bir maçtı. O
arayışı CSKA Moskova da yapmaktaydı. Ve ikisi için de grubun en
önemli maçıydı bu. İkisi de grubu en azından üçüncü bitirerek UEFA
Avrupa Ligi’ne katılma şansını birbirlerini geçerek
yakalayabilirlerdi.
CSKA aradığı moralin enerjisini 7.dakikada attığı, bir kaleci için
kurtarılması zor golle buldu.
Beşiktaş’ın bunu kırması yarım saat sürdü. Birinci ve ikinci bölgesinde yediği baskının sonunda ikinci bir gol yememesi önemliydi. Zira Beşiktaş ilk 12 dakikada CSKA’nın 6 şut atmasına izin vermişti. İşleri ters giden Beşiktaş bir de gol yiyince uzun süre orta alan savaşımında başarı olamadı. Burayı çabuk geçip hücum organizasyonu yapamadı. Ağır savunma arasına adam kaçıramadı. Hatta çekingen bir havaya bürünüp ileriyi zorlamak yerine Rüştü ile oynamayı yeğledi!
Devre sonuna doğru kurduğu dengede oyunu daha çok üçüncü bölgede tutmayı başardı. Bu sırada Holosko’nun yerine giren Yusuf’un oyun karakteri koşan rakiplerini hırpalamaya yetmedi. Hücumda biraz toparlanma olmuştu, ama geri dönüşler önemliydi. CSKA’nın genç ve hızlı adamları en kestirme yoldan hızla Beşiktaş kalesine inebiliyorlardı. Beşiktaş bunu bilerek savunma yaptı, ama hücumda organizasyonlarında çabuklaşamadı. 57.dakikada en iyi pozisyonunu Nihat vuramadığı için harcadı. Hızlı atak özelliğini, şut becerisini Beşiktaş’tan beklerken, baskı altında diyebileceğimiz CSKA gösterdi. Ve Krasiç bireysel özellikleriyle Beşiktaş’ın tüm savunma özelliklerini kırarak ev sahibinin ikinci golünü attı.
Denizli’nin hiçbir oyuncu hamlesi takımı hızlandırmadı, verimi
artırmadı. Beşiktaş hızlanıp çabuklaşmadıkça içine yuvarlandığı
durumdan kendini sıyıramayacak. Denizli’nin önce bunu yakalayıp
çözümü bu yönde araması gerekiyor.
Sergen Yalçın -Fink ile Ernst beraber oynasa yenilgi
olmazdı- Vatan
[page_end]Mustafa Denizli, yanlış onbirle sahaya çıktı. Beşiktaş da zaten kişiliğini tamamen kaybetmiş...
ÜZÜLEREK söylüyorum, Beşiktaş kişiliğini kaybetti. Bu takım çok ama çok kişiliksiz futbol oynuyor. Geçen sezonun çifte kupalı ekibinin şimdi ne oynadığını bilen de yok, anlayan da. Devamlı şişirme toplar, ne bir pozisyon zenginliği var, ne tempo, ne de futbol oynama iştahı ve arzusu. Kadroya bakıyorsun, milyonlarca Euro ödenmiş futbolcu dolu. Ama hiç bir beklentiyi karşılamıyor bu futbolcular. Hepsi bal yapmayan arı misali oradan oraya anlamsızca koşup duruyorlar. Kendilerini kandırıyorlar. ‘Kral çıplak’ farkında bile değiller.
BEŞİKTAŞ çok büyük bir sorunla karşı karşıya. Ne üzücüdür ki kaybetmeye alıştılar. Bu kötü bir duygudur. Alışkanlıklardan kurtulmak zordur. Çaba ister, irade ister, özgüven ister. Ne yazık ki bu meziyetler bu sezon Beşiktaş’ta yok. Kaybetme alışkanlığına taraftarın ne kadar sabır göstereceğini merak ediyorum. Sabır taşı olsa çatlar.
KARŞINDA henüz takım olamamış, neredeyse bizim ligimizde bile bulamayacağın derecede zayıf bir ekip var. Deplasman falan tanımayıp ezip geçmelisin. Oysa ne kanatları kullanabiliyorsun, ne oyunu rakip alana yığabiliyorsun ne de yüksek yüzdeli pas yapabiliyorsun. Böyle olunca da, açık ara iki maçta da yenmen gereken CSKA karşısında ezilip kalıyorsun. Oysa dün en azından bir puanla dönmeliydi Beşiktaş. Ve bu dönüş de komadan çıkışın başlangıcı olabilirdi.
BÖYLE TAKTİK KALDI MI?
MUSTAFA Denizli’yi anlamak mümkün değil. Tello, hiç bir şey yapmadı. Koşmadı, mücadele etmedi, savunmasına yardım getirmedi. Ona bu kadar tahammül edilmesini anlayamıyorum. Sadece Tello mu? Nihat Kahveci’ye ne demeli? Sezon başından beri çok formsuz. Antrenman eksiği var. Üzerinde büyük yük var. Her hafta kötü oynadıkça bu yükün altında daha çok eziliyor. Morali sıfır. Bunu herkes görüyor. Mustafa Denizli de görüyor tabi. Peki o zaman niye Nihat’ta bu kadar ısrar ediyor? Biraz kenara alsa, dinlendirse morali yerine gelir, kendisini toparlar. Nihat çok önemli bir oyuncu ama takımla birlikte onu kaybediyoruz.
BEŞİKTAŞ dün karşılaşmanın neredeyse tamamında Nobre’ye atılan şişirme toplarla sonuca gitmeye çalıştı. Dünyanın neresinde böyle taktik kaldı Allah aşkına. Hem Devler Ligi’nde oynayacaksın hem de böyle çağ dışı kalmış futbolla maç kazanmaya çalışacaksın. Hadi Nobre’ye bu toplar geldi diyelim. Peki adam kime indirecek ki? 20 metre yakınında hiç kimse yok. Çünkü Beşiktaş ileride çoğalma konusunda özürlü. Şampiyonlar Ligi’nde deplasmanda oynadığın maçlarda gol yememelisin. Gol yemeyince de puan alırsın. Eğer dün Ernst-Fink ikilisi yan yana oynasaydı CSKA orta sahayı kolayca geçemez ve gol de atamazdı. Hatta siyah-beyazlılar maçın sonlarında goller atar, maçı alırdı.
TÜRKİYE’de zayıf Anadolu takımlarıyla oynayınca hatalar, defolar pek göze batmıyor. İşte bunun en güzel örneği Ferrari. Çok ağır bir oyuncu ama bizim ligimizde durumu idare ediyor. Ama Şampiyonlar Ligi’nde nasıl da sırıttı? Adam dün geriye dönene kadar Beşiktaş golleri yedi. Bu CSKA’yı önüne gelen devirir ve Şampiyonlar Ligi’nde en zayıf takım da onlardır bana göre.
İŞİN özü şu: Çifte kupa Denizli ve yönetim olmak üzere herkesi kandırmış. Bu takım geçen yılda böyle kötüydü. Çünkü rakipleri Sivas ve Trabzon’du. Geçen sezondan bugünlere kadar uzanan aldatmaca yanlış işlerin yapılmasına da neden oldu. 8 milyon verdiğin Tabata bu maçta oynamayacaksa hangi rakibe karşı oynayacak? Çok merak ediyorum.
Sinan Vardar -Neredesin Kartal -Takvim
[page_end]Beşiktaş için son derece önemli bir karşılaşmaydı. CSKA Moskova karşısında alınacak bir galibiyet bütün kötü gidişatı bir anda durdurabilirdi. Hepimiz bu maçtan çok umutluyduk. Birşeylerin değişmesi için önemli bir fırsat yakalanmıştı. Başkandan futbolcusuna kadar herkes Rusya'dan zaferle döneceğimize inanıyordu.
Aslında Beşiktaş maça iyi başladı. CSKA'dan daha fazla topu ayağında tuttu ama Rus ekibi çerçeveyi görerek ilk yarıyı 1-0 önde bitirmeyi başardı. İlk devrede orta sahanın göbeğinde Ekrem Dağ'ın oyun kurucu olarak görev yapması büyük bir hataydı. Oysa bu karşılaşmada Mustafa Denizli ne olursa olsun oyuna Tabata ile başlamalıydı. Bu kadar büyük umutlarla alınan Tabata bu maçta oynamayacak da hangi karşılaşmada forma giyecek. Bunu size sormak isterim. Tabata eğer oynatılmayacaksa sakat olduğu için takımda yer almamalıdır. Ancak sakat olmadığına göre o zaman neden oynatılmadı. Bunu kafam bir türlü almıyor.
Beşiktaş 2. yarı biraz da riski alarak baskılı oynadı. Hele bir 10 dakika CSKA bayağı bunaldı. Siyah-Beyazlı takımın hücum futbolu savunmada hata yapmalarına da neden oldu. Ancak Beşiktaşlı oyuncular bundan yararlanamadı. CSKA'da özellikle Krasic dün muhteşem oynadı. Her yerde onu görmek mümkündü. Beşiktaş bu futbolcuyu bir türlü durduramadı. Beşiktaş'ın yediği 2. golden sonra tüm direnci kırıldı. Artık organize olmayan ataklar vardı.
Bir çift sözüm de Nihat'a. Büyük paralar verilerek alınan Nihat dün tam anlamıyla yine fiyaskoydu. Mutlak gol yapması gereken bir pozisyonda topu ezdi. Yakışıyor mu böylesine tecrübeli bir oyuncuya. Hiçbir varlık gösteremedi ve kayboldu gitti. Oysa eski Nihat olsa dün sahanın yıldızı olurdu. Rüştü yine komik bir gol yerken Hakan'ı arattı. Rüştü bu sezon oynadığı her maçta hata yapıyor. Denizli'nin milli kaleciyi dinlendirmesi şart.
Sonuçta Beşiktaş dün CSKA Moskova karşısında mağlup olarak gruptan çıkma şansını iyice zora soktu.
Sanlı Sarıalioğlu -Bu Kadarı da Fazla -Yenişafak
[page_end]CSKA vasat bir takım. Gücü sınırlı. Ancak belirli bir iskeleti ve oyun kalıbı var. Her hafta değişik on birlerle boy göstermiyor. Beşiktaş bilmece, bulmaca. Sivok, Ferrari, Ernst dışında kimin nerede oynayacağını bilene helal olsun.
Keita karşısında İsmail Köybaşı'nın düştüğü durumları hepimiz biliyoruz. Peki CSKA'nın en etkili oyuncusu Krasic değil mi? Bu çocuğu bu maçta Krasic'in karşısında oynatmak ne denli doğru? Nitekim faciayı Krasic'le yaşadık. İsmail iki kez arkadan faulle durdurdu sarı kart gördü. Üçüncüsünde engel olamadı ve Beşiktaş ikinci golü yedi. Tüm umutlarını yitirdi.
İbrahim Kaş'ın sağ bek bölgesinde başarılı olamadığını hepimiz biliyoruz. Bu, Beşiktaş'ın son maçlarında da belgelendi. Kayseri ve Manchester United karşılaşmalarında goller Kaş'ın bölgesinden gerçekleşti. Ekrem, orta alanda takıma pozitif yönde nasıl bir katkı sağlayabilir? Tello'dan da 10.5 numara yaratmak akla uygun mu? Tabata'ya bunca para kenarda otursun diye mi verildi?
Denizli, "Dediğim dedik" diyor. Böyle inat görmedim. İşte hep beraber tanık olduk. Yanlış uygulamalar Beşiktaş'ın canına ot tıkıyor. Neden Ekrem defansın sağında, neden İbrahim Üzülmez solunda oynatılmaz? Ve ben bunu maçtan önceki yazımda da özellikle belirtmiştim. Bu Fink süs diye mi alındı? Adamı en önemli maçında bile kullanmıyorsun.
Holosko sakatlanıp çıktıktan sonra Yusuf oyuna girdi. Evet top ayağına yakışıyor ama hep çalımı düşünüyor. Atağa kalkarken kaptırdığımız toplarla kendi başımıza çorap ördük.
Futbolda şansın da rolü çok önemli. Dzagoev gözünü kapadı vurdu, top çatala gitti. Kör talih bir kez de Beşiktaş'a gül. Bunu söylüyorum ama şansı da, talihi de insanlar kendileri yaratırlar. Gol için rakip kale önünde yeterince çoğalamazsan ve orada yeteneğini konuşturamazsan işte böyle kısır sonuçlara mahkum olursun.
Özgüvenini yitiren bir takım kolay kolay kendisine gelemiyor. Böyle bir takım içerisinde futbolcular da sorumluluk almaktan kaçınıyorlar. Beşiktaş'ın en büyük problemi işte bu. Kötü gidiş içeride, dışarıda devam ediyor. Buna dur diyecek bir Allah'ın kulu yok mu? Artık fazla can sıkıcı olmaya başladı. Beşiktaşlı bu denli bir tabloya hiç alışık değil.
Adnan Aybaba -Buz devri!.. -Fotomaç
[page_end]Rusya'da buz gibi hava... Moskova tir tir titretiyor soğuktan, CSKA Moskovalı futbolcular da tir tir titretiyor. Takımın 13 oyuncusu 'bebe' denecek yaşında, sahada yaptıkları iş baba yaşında!.. Krasiç diye bir futbolcuları var... Bir sağa, bir sola gidiyor, yetmedi bir ileri bir geri gidiyor ve en sonunda bir de gole gidiyor. Onun yanında bir 10 numara var, biz tartıştık ya 10 mu olsun, 10.5 mu olsun diye... Ben vazgeçtim Dzagoev olsun!.. Denizli hocam hâlâ belli ki Çeşme'nin denizinde kalmış!.. Şu vasat takıma karşı bu kadar hücumcuyu bir arada oynatıp da çok pozisyon bulamamak bir hatadır. İleriden geriye dönüp bakarken sadece Ernst'i görüyorsun!.. Çok hücumcu oynatmak, çok pozisyon bulacağın anlamına gelmiyor ki. CSKA'ya bakıyorsun çok hücumcusu yok ama çok pozisyon ve golleri buluyorlar. İki kanadın tavuk kanadı gibi olmuş, bırakın hücum geliştirmeyi hücum üstüne hücum yiyorsun. Bu güne kadar Fink ile Ernst'i oynatıyor ve dengeli duruyordun. Bu tip maçlarda tecrübeli oyuncuları oynatmak gerekir. İbrahim Üzülmez sakat değilse neden yanında oturtuyorsun?
100 euro bile etmez
Tabata gibi hücumda çok meziyetli ve yetenekli bir oyuncuyu
transfer ediyorsun ama o da kenarda. Bu tip oyuncular böyle
maçlarda etkili olur. Zaten takımın morali bozuk. Takım
oluşturamama gibi bir sorunun var, erken gol yiyorsun. Futbolcular
toparlanamıyor. Öz güvenlerini kaybetmişler. Beşiktaş 100 milyon
euro'luk bir takım, ama oynanan futbol 100 euro'luk bile değil!..
Böyle olunca da nasıl başarı bekleyeceksin! Hırs olacak, arzu
olacak, bunlar olmayınca da dondurma gibi olur, buz kesersin ve de
erir gidersin. 36'lık Yusuf oyuna giriyor. Oynadığı futbol birinci
golü atan Dzagoev gibi olmalı!.. Ama bakıyorsun o da yok, o
dakikada Yusuf'un değil daha enerjik, daha etkili olabilecek bir
oyuncunun girmesi gerek. İşte buz gibi oldu. Oldu mu ya? Ne umutlar
beslenmişti bu maç için. Sahada o kadar sorumsuz insan var ki
yapılabilecek bir şey yok. Maç tam biterken bizim genç yetenek
Ekrem, Beşiktaş'ın tek golünü attı. Ortada bir teslimiyet var.
Hakem o kadar düzgün bir maç yönetti ki hakeme de
yüklenemezsin!..
Ali Sami Alkış -Nihat’ın, Denizli’nin ve Beşiktaş’ın tükenişi -Star
[page_end]Devler Ligi maçı değil de; sanki sıradan bir ligin özentisiz mücadelesi oynanıyor gibiydi... Özellikle ilk yarıda; bu kupada oynamayı hak etmemiş iki takımın tatsız, tuzsuz ve heyecansız çırpınışı vardı.
Golü çok erken yemesine rağmen; Beşiktaş bu yükün altından kalkacak bir dirilik göstermedi. Holosko’nun kalecinin üstünden aşırdığı top ve Nobre’nin uzaktan şutu dışında, takım terlemedi bile...
Sen bir Şampiyonlar Ligi maçını nasıl böyle uyuşuk oynarsın?
Siyah-Beyazlı futbolcuların; ilk 45 dakikada maçı kotarmak, kazanmak gibi bir dertleri yoktu. Amaçsız, zoraki ve çok ağır oynadılar.
Bu takım, bu kadar tembel değildi.
CSKA Moskova’nın ilk yarıdaki futbolunun temeli, genelde duran toplara dayanıyordu. Krasic gibi hızlı ve yetenekli futbolculara sahip bir takım; koca devreyi serbest atışların getireceği akibete bırakmaz. Üstelik, karşılarında Hasbi Tembeler kıvamında bir Beşiktaş varken...
Rüştü’nün yediği ilk golde, vahim bir kaleci hatası olduğunu düşünmüyorum. O tür uzak şut gollerini her kaleci yiyiyor. Yiyenin kabahatı değil, atanın maharetidir.
Beşiktaş ikinci yarıya, uyuşukluğunu üstünden atarak çıktı. Hafif sirkilmiş olması bile, arka arkaya pozisyonların patlamasını yetti. Ernst ve Nobre de kaçırdı ama, Nihat’ın vuramadığı bir pozisyon var ki; asla affedilemez...
Atamayana attılar ve kalemizdeki gol ikilendi. Nihat’ın tükenişi... Beşiktaş’ın tükenişi... Denizli’nin tükenişi... Şampiyonlar Ligi’nde, umudun tükenişi...
Ağır bir gece oldu!
Beşiktaş’ın son dönemlerindeki görüntüsüne şaşıyorum. Acaba futbolcular arasında, hocalarını göndermek gibi, gizli bir niyet mi var?