Yazarlar F.Bahçe için bunları yazdı!
Türkiye Kupası'nda Ankaragücü'nden dört yiyen Fenerbahçe, yazarlar tarafından sert bir şekilde eleştirildi...
Ziraat Türkiye Kupası grup ilk maçında Ankaragücü'ne deplasmanda 4-2 yenilen Fenerbahçe, spor yazarları tarafından ağır bir dille eleştirildi...
İşte yazarların F.Bahçe yorumları...
Uzun yıllar kupa hasreti çeken F.Bahçe'nin gruptaki ilk maçı A.Gücü
deplasmanıydı. Grupta dört Süper Lig takımının olması işin zorluk
derecesini artırıyordu. Aykut Kocaman sahaya değişik bir takım
tertibi sürdü. Kaleci Serkan dışında cezalı ve sakatlar nedeniyle
eldeki şartlar buydu. Kocaman ayrıca değişik bir düzen uyguladı. Bu
tek ön liberolu 4-1-4-1 sistemiydi.
Çizgide oynamaya alışmış Caner bu defa orta sahanın ortasında
Baroni'nin önünde genç Gökay ile birlikte görev aldı. Bu şablondaki
F.Bahçe ilk yarının genelinde iyi bir performans sergiledi.
Sarı-lacivertliler takım halinde koştukları için rakibe organize
olma fırsatı vermedikleri gibi sürekli hücum girişimlerinde de
bulundular.
"Özellikle ikinci yarıdaki oyunuyla galibiyete giden Ankaragücü futbolcularının mücadelelerini ve Ümit Özat'ın oyuna yaptığı katkıyı tebrik etmek gerekir. Fenerbahçe, sakat ve cezalı 10 eksikle uğraşıyor. Bir futbol takımı için bu rakam çok büyük. "Kupa maçıdır, telafi edilir" diyelim, ama bu sakatlar eğer kısa zamanda iyileşmezse teknik direktör Aykut Kocaman sancılı bir sürece girebilir. Neticede ligde iyi durumda olmayan Ankaragücü moral kazanırken, Fenerbahçe şampiyonluk yarışında büyük rol oynayacak olan Gaziantepspor deplasmanını sıkıntıyla düşünmeye başladı."
"Mehmet Çakır adeta tek başına "ruhsuz" rakibini darmadağın etti. İlk yarının duran isimleri Sestak ve Kağan'ı hareketlendiren Çakır, takımının bir yarıda tam 4 gol atmasını sağladı. Tüm bunlar olurken F.Bahçe'de seyirci-futbolcu sayısı arttıkça arttı. A.Gücü oynadıkça, F.Bahçe sindi. Sonrasında da kontrolü tamamen rakibinin ellerine bıraktı. Bu sonuç F.Bahçe için bir hezimettir... Bir tarafta aylardır para alamayan, maç kazanmasına karşın taraftarı tarafından yuhalanan bir A.Gücü takımı, öte tarafta maaşını günü gününe alan, hiçbir ekonomik sıkıntısı bulunmayan, bir eli yağda bir eli balda olan F.Bahçeli futbolcular. Ne yaman çelişki değil mi?"
"Fenerbahçe, bir kez daha kupada nerelere gelir nerelere gider belli değil. Ama öyle bir tokat yedi ki Ankaragücü'nden, sanki bir kez daha, benim tabirimle, Türkiye Kupası'na beyaz bayrak sallar oldu. Alex yok. Emre de yok. Ama saha içindeki Fenerbahçe, ideale yakın bir kadroydu. Ama varlıkları sahada yoktu!"
"İnsanın kafası karışıyor. Yobo için, "iyi oyuncu" deniyor.
Peki, aynı oyuncu kalecisinin attığı aut atışını iki defa ceza
sahası içinde tutuyor. Takımı galip olsa, vakit geçiriyor
diyeceksin. Öyle bir şey de yok. O zaman neden, nasıl yapıyor veya
yapabiliyor? 82. dakikada Gökhan Gönül'ün kırmızı kart görmesi
lazım. Hakem kıyak yapıyor. Bu sefer 85'te aynı Gökhan Gönül, kendi
kalesine gol atıyor. Gökhan Gönül gibi bir oyuncunun bunları
yapması demek; Fenerbahçe'deki bazı şeylerin kötü gittiğinin
göstergesidir. Ankaragücü'nü çok seyretmedim. Birkaç maçını
izledim. Ama mağlup olduğu maçlarda bile göze hoş gelen değişik bir
futbol oynuyorlar. Onun için de Ümit Özat'ı tebrik etmek
lazım."
ıyor, zaman zaman Faroe Adaları seviyesine iniyor.. Bu
inişler-çıkışlar da bizi “dengesiz” yapıyor.. Başta bu işin
sanatçısı olan futbolcuların, ardından onları hazırlayan ve sahaya
yerleştiren teknik adamların, arkalarındaki yöneticilerin, futbolun
olmazsa olmazı hakemlerin, Federasyon’un tüm kurallarının çok
dikkat etmesi gereken bazı standartlar var.. Şimdi o gerçeklerle
yüzleşme ve önlem alma zamanı, hem de hiç vakit geçirmeden.. Neler
mi bu gerçekler, sıralayalım...
Kupa heyecanı ne sahadakilerde vardı, ne de tribünlerde.
Fenerbahçe'nin olduğu yerde, üstelik Ankaragücü gibi iddialı bir
takım karşısında, heyecanın dorukta olması gereken 90 dakikayı
cazip kılacak bir detay aranıyordu.
Aykut Kocaman, sakatlarının yanına, rotasyon (Alex, Topuz)
oyuncularını da ekleyerek düşündü maçı. Genç Gökay'ı, Caner ile
birlikte orta sahanın koşucusu olarak belirledi. Cristian ise gözcü
kalacak, gerekeni yapacaktı. En sorunlu bölgesinde, yenilik aradı.
Denedi, yanıldı.