Yazarlar F.Bahçe için ne yazdı

Kanarya 3 hafta sonra 3 puanı A.Gücü karşısında aldı... Spor yazarları F.Bahçe'nin krıtik galibiyeti için köşelerinde şu yorumları yazdı...

Rıdvan Dilmen- Coşku galibiyete yetti- Milliyet

Fenerbahçe adına belki takım halinde üst düzeyde bir futbol yoktu ama yüksek konsantrasyon ve arzu sonucu değiştirdi

Son üç maçta sıfır çeken Fenerbahçe takımı, o yenilgilere baktığımızda hemen hemen hiç mücadele etmemişti. Ne iyi futbol, ne de mücadele olmayınca kazanmak tabii ki imkansızdı. Ankaragücü karşısında ise yine iyi futbol yoktu ama bu kez takım mücadele etti. Bu da galibiyete yetti.
Sahada mücadele ettiğiniz zaman oyunun belli bölümlerinden sonra kaliteniz de yavaş yavaş ortaya çıkar. Fenerbahçe adına belki takım halinde üst düzeyde bir futbol yoktu ama yüksek konsantrasyon ve arzu sonucu değiştirdi. Alex’in iki ve Güiza’nın şık golleri üç puanı getirdiği gibi büyük bir moral de sağladı.
Fenerbahçe takımında herkes öne oynamaya çalıştı, bu yüzden zaman zaman hatalar oldu. Gökhan Gönül’e benden bir tavsiye. Yüksek arzusu bu aralar kontrollü oynamasını engelliyor. Daha ekonomik, daha sakin hücum yapması lazım. Her pozisyonda hücuma çıkmak Gökhan’ın son toplarda problem yaşamasına neden oluyor.
Savunmanın göbeği ağır. Bilica ve Lugano rakibin yüzünü kaleye çok döndürüyor. Ve çabuk geçiliyorlar. Cristian ve Selçuk çok mücadele edip, çok top kazandılar. Ama arkadan hazırlık pası yapamadılar. Mehmet Topuz istekli ama çok etkisizdi. Özer istekli, bir o kadar da etkiliydi. Hem de yüzde yüz hazır olmamasına rağmen. Şut attı, çalım attı, gol kaçırdı. Dripling yaptı, top kaptı, pas verdi.
Alex’in iyi oynayacağını, maça hazır olduğunu daha ısınırken anlayabiliyorsunuz. Nitekim sahaya çok ciddi çıktı ve iyi oynadı. Güiza pozisyon aramaya devam ediyor. Çok top kaybediyor ama farkında olmadan bir asist yaptı, bir de çok kritik bir gol attı. Teknik Direktör Daum da doğru hamleler yaptı.
2-2’yi yakaladıktan sonra Semih’i alıp çift forvete döndü. Skoru yakaladıktan sonra Güiza’yı çıkarıp orta sahayı tuttu. 80 ile 83. dakika arası fazla arzu panik getirdi. Fenerbahçe kalesinde iki tane gol de görebilirdi.
Ankaragücü’ne baktığımızda açık futbolu tercih ettiler ve pozisyonlar da buldu. Açıkcası beklediğimden daha iyi çıktılar.  Kısacası Fenerbahçe’nin bu galibiyete çok ihtiyacı vardı. Maç bir gün önceki Galatasaray karşılaşmasının bir benzeri oldu.

Ömer Üründül -Önemli olan...- Sabah

[page_end]Ömer Üründül -Önemli olan...
Son 4 maçta 11 puan kaybeden formsuz ve sorunlu Fenerbahçe için dün zor bir geceydi. Mecburi değişime uğrayan 4'lü orta saha ve güçsüz Güiza ile tempolu ve organize bir futbol beklemek mümkün değildi.
3 puan için tüm futbolcuların gizli enerjilerini sahaya yansıtmaları gerekiyordu.
İlk devrede tahmin ettiğim saha içi tablosu oluştu. Fenerbahçe maça hırslı ama organizasyon sıkıntısı içinde başladı.
Mehmet Topuz düşük performanslı bir sezon geçiriyor, futbol bilgisi de yetersiz. Selçuk sürekli yedeklikten doğal olarak eski kimliğinin uzağında. Standart bir çizgi tuttursa da ofansif verimi sınırlı. Özer de görev verilmediğinden hem keyifsiz hem de arkadaşlarıyla uyum sıkıntısı içinde.
Böyle bir dörtlü orta sahayla oyuna hükmedip, etkili varyasyonlar yapmanız çok zor. Buna rağmen Fenerbahçeli futbolcular tempoyu yükselterek bir süre rakibi baskı altına aldılar. Takıma moral kazandıracak gol de gelince, daha da hırslandılar. Ancak futbol ilginç bir oyun. O dakikaya kadar hiçbir varlık gösteremeyen Vassell-Metin ikilisinin işbirliğinden ekstra bir sürpriz gol gelince iş yine zorlaştı.

TEKNİK-TAKTİK BOŞ
İkinci devrede de Fenerbahçe gol ararken kontrataktan ikinci golü yiyince, artık iş taktik-teknikten çıkıp futbolcuların hırslarına kalmıştı.
Alex'in usta golü tekrar takıma moral getirdi. Daum gol için son çare olarak Semih'i alıp, kendisinin de inanmadığı Alex'li iki santrfor düzenine geçti.
Bu değişiklikten sonra Ankaragücü 3 net gol fırsatı kaçırdı. Bu arka arkaya kaçanlar, sonucun ne olacağının bir habercisiydi.
Ve Fenerbahçe Güiza'nın golüyle çok önemli bir virajı geçerek rahat bir nefes aldı.
İlk yarıda katkısı olmayan Özer, ikinci devrede kendine geldi ve faydalı işlere imza attı. Beraberlik golünün asisti ve son saniyede çizgi üstünden topu çıkardı.
Hakem Halis Özkahya genelde fena maç yönetmedi. El Yasa'ya çıkardığı sarı kart çok yanlıştı.
Fenerbahçe'nin yediği ikinci gol öncesi faulü süzemedi.
Son saniyedeki kale içinden çıkan topta yardımcı 'devam' kararı verdi. Bana göre goldü.

Hakan Şükür -Çok 'Özer' bir galibiyet!- Fanatik

[page_end]Hakan Şükür -Çok 'Özer' bir galibiyet!
Özer'in bu performansı sürdürmesi ve Emre'nin katılmasıyla daha iyi maçlar çıkaracaklar.

Haftalardır formsuz olan ve buna bağlı olarak kötü sonuçlar alan Fenerbahçe, hafta arasında da çeşitli disiplinsizlik olayları ve söylentilerle uğraşmak zorunda kaldı. Seyircisiz oynamayı hiçbir zaman tasvip etmesem de, bu olaylardan doğabilecek olası bir tepki nedeniyle, tribünlerin boş olması Fenerbahçeli oyuncular için bir avantajdı.

Güvensiz ve isteksiz başladılar...
Maça gelince... Oyuna yine bu güvensizlik ve isteksizlikle başladı Fenerbahçe. Carlos’un umursamaz futbolu, sağ ve sol taraftaki Özer ile Mehmet Topuz’un kanat oyuncusu statüsünde olmamaları, Cristian ile Selçuk’un da hücum aksiyonlarından ziyade, ağırlıklı olarak defansif rolde oyuncular olması, Fenerbahçe’yi karşılaşmanın başlarında bir hayli zorladı. Özer’in ekstra fedakâr oyunu ve Alex’in iş bitiriciliği ile Mehmet Topuz’un mücadelesi, Sarı-Lacivertliler’i galibiyete götüren en önemli etkenlerdi.

Savunmada inanılmaz açıklar vardı
Bilica, Lugano ve Carlos, defansta inanılmaz açıklar verdi. Tüm güçlerini kaybetmiş gibiydiler. Son golden önce Ankaragücü’nün Konate ve Meye ile kaçırdığı pozisyonlar gol olsaydı, Fenerbahçe’yi çok büyük bir kaosa sürükleyebilirdi. Gerilimi ve stresi yüksek bu maçtan yine saha içinde hiçbir şey üretmeyen, güçsüz, sahada gezinen Güiza’nın golüyle galip çıkmak Fenerbahçe’ye hayat verdi.

Güiza, Fener’in santrforu olamaz!
Her zaman söylüyorum, bu kadro çok statik oyunculardan kurulu. Ve golü atmasına rağmen, bana göre Güiza Fenerbahçe’nin santrforu olamaz. Bu kadar büyük hedefleri olan bir takımın santrforu daha farklı, fiziksel anlamda daha güçlü olmalı. Ve oynamadığı her maçta farkı hissedilen Emre’nin yokluğunun, hem topun Fenerbahçe’de kalmasını hem de üretkenliğin düşmesini doğrudan etkilediğini düşünüyorum.

10 numara dediğin işte böyle olur!
Belki bir oyuncu tek başına maçı kazandıramaz, ama sezon başından beri çok az forma şansı bulan Özer’in bu performansı sürdürmesi ve Emre’nin katılmasıyla daha iyi maçlar çıkaracaklar. ‘Bir 10 numara nasıl olmalı?’ sorusuna, böyle mücadele etmeye devam edecekse, cevabım Özer olacaktır. Son dakikadaki hücum etkinliği dışında, defanstaki ‘özel’ hamlesi de Fenerbahçe’ye galibiyeti getirdi.

Ankaragücü’nü ve Yılmaz’ı kutluyorum
Ankaragücü’ne gelince... Müthiş bir mücadele örneği gösterdiler. Çok iyi kapanıp hücumlara çok iyi çıktılar. Buldukları goller ve kaçırdıkları pozisyonlarla belki de çok yaklaştıkları bir galibiyeti kaçırdılar. Tüm takımı ve Fikret Yılmaz’ı kutluyorum. Bu anlayışla ve seyirci potansiyeliyle de her maç böyle mücadele ederlerse, lige çok ayrı     bir renk katacaklardır.

Erman Toroğlu -Ne muazzam maç!- Hürriyet

[page_end]Erman Toroğlu -Ne muazzam maç!
BEŞ gol var... Maçı televizyondan seyretmeyenler, “Ne muazzam bir maç olmuş” diyecekler. Haklılar. Ben de diyorum ki, çok kötü bir maç.

Ankaragücü iyi değil. Sahanın içinde sahte mücadele eden oyuncular var. Daha da önemlisi kenarda teknik direktörü yok. Aydın diye bir futbolcu oynuyor, oynadığı takım Ankaragücü, ama o Ankaragücü’nde oynamıyor, tek başına oynuyor. Bu kadar sürede bu oyuncuyu sahada tutmak teknik direktör olmayı gerektirmez. Metin Şentürk kenarda teknik direktör olsaydı kesin görürdü.
İki taraf da birbirine önlem almamış. Bu tarafta Alex rahat oynuyor, öbür tarafta da Ankaragücü. Bilica bir çalım atmadan topu oyuna sokmuyor. Herhalde Fenerbahçe’de kendini Kaka zannediyor veya Ronaldo... Bir gün öyle bir maçta öyle bir top kaptıracak ki, herkes ne olduğunu görecek.
Roberto Carlos gitmeye tam karar vermiş. Sahanın içinde de zaten bas bas bağırıyor. Ne oynadığı, nerede oynadığı belli değil. Ama Daum nedendir bilinmez, bu oyuncuyu hala oynatıyor. Belki de bir bildiği vardır.
Çakma Ankaragücü
Fenerbahçe, fazla gol atayım düşüncesiyle Semih’le çift santrfora dönüyor, sarı lacivertlilerin orta alanı hangar gibi açılıyor. Peki, Ankaragücü’nde bundan faydalanacak oyuncular var mı? Yok. Zaten Ankaragücü’nün gücü gitmiş, ruhu gitmiş. Ankaragücü diye bir takım var, aslı Ankaraspor olan. Yani sahadaki takım çakma Ankaragücü.
Düşünün, bu çakma Ankaragücü’nü, Fenerbahçe yenmek için göbeği çatlıyor. Dün sarı lacivertliler sadece galip geldiler. Ama şampiyonluğa giden takımların çoğu böyle maçları alıyorlar. Mesela Beşiktaş. Ondan sonra da diyorlar ki; “Bizim için mühim olan üç puan.”
Kelepçe takmalılar
Fenerbahçe’nin defansı gene aynı hatta oynuyor. Fenerbahçe gene takım olarak defans yapamıyor. Cristian ile Selçuk ikilisi aynı işi yapıyor. Birinden birini oynatma, hiçbir şey fark etmez. Yani Fenerbahçe ite kaka gidiyor.
Futbolcular gece hayatlarında gösterdikleri performansı sahada gösterseler belki seyredenlere keyif verecekler. Veya rakiplere pres yaparak oynasalar... Veya onlara kelepçe taksalar (!), kımıldatmasalar.
En son pozisyon gol müydü? Yardımcı hakemin günahı boynuna. Ama o yardımcı hakem tam bayrak direğinde olması gerekirken, yerinde değildi.

Erdoğan Şenay -F.Bahçe zar zor- Milliyet

[page_end]Erdoğan Şenay -F.Bahçe zar zor
Fenerbahçe’nin son haftalarda yaşadığı stres ve korku dolu haftalar dün geceki Ankaragücü oyununda da gündemini korumaktaydı.
Koca bir sezona hazırlanmış Fenerbahçe’nin lige başarılı sonuçlarla gelip sekiz hafta üst üste kazanması iyi de sonrasındaki haftalarda düşüşe geçip yerlere serilmesi aslında çok hazin bir durum...
Sarı-lacivertli kadronun tüm hatlarını sarıp sarmalamış olan “dağınıklık ve paslaşma kaosu” gerçekten tedavisi uzun sürecek bir hastalığı anlatıyordu sanki bizlere... Ankaragücü’nün oyun alanında kurduğu kazanma planı Fenerbahçe’nin oyun kurucularını erkenden presleme ve kazandıkları topları da en yakınlarındaki renkdaşlarına aktarmaktı. Öyle de yaptılar Ankaragücülüler... Hiç gösterişe girmeden Alex-Cristian-Özer-Mehmet Topuz ve Selçuk gibi isimleri çok zaman başarıyla kilitlediler. Ve sarı-lacivertli takımın kolunu-kanadını oynatamaz hale getirdiler. Defansta Lugano’nun ilk goldeki kademe yanlışı, Bilica’nın başıbozuk öne çıkışları, geriye dönüşteki rötar hataları Daum tarafından iyice izlendi mi dersiniz? Roberto Carlos sol kanatta takımını kurtarmaktan çok “şu sıkıntı dolu haftalar bitse de memlekete dönsem” angaryacılığını sergiliyordu sanki boş tribünlere...

Boş tribünler bir zulüm
Gökhan Fenerbahçe’de herşeye rağmen ayakta kalıp rakiple boğuşan nadir isimlerdendi. Ancak onun kullandığı sol kulvarda bu tehlikeyi iyi bilen, Gökhan’ın çıkışlarını engellemek için emek sarfeden pek çok sayıda Ankaralı vardı ki...
Boş tribünlere oynamanın ne denli bir zulüm olduğunu bizim federasyoncular hâlâ niçin anlamazlıktan geliyorlar... Dünya’daki sayısız “görsel sanat” anlamı taşıyan toplu gösterilerin hangisinde bir densiz seyircinin suçu yüzünden tribünler boşaltılır ve seyirci cezalandırılır ki... Ayrıca futbol seyircisini tribünlere çekmek için tüm dünya değişik etkinlikleri araştırıp gündeme sokarken bizdeki bu duyarsızlığı anlayabilmek zor mu zor...
Evet, bağırış ve çağrışların kulakları tırmaladığı gecede zaman zaman futbola benzeyen durumlarda yaşanıyordu tabii... Alex’in tüm zorluklara rağmen “gemisini kurtarmaya çalışan kaptan” gösterisinden öte ilk kez 90 dakika oynayan Özer’in özveri ve bilinç dolu başarısını da inkar etmemeliyiz... Bunlardan başka dişe dokunur bir şey yoktu Saracoğlu’nda... Son dakikalarda gelen Güiza sayısıyla kazanılan üç puan dahi fazlaca iyimserlik yaratmamalıdır Fenerbahçe’de... Çünkü tüm eklem yerlerinden gıcırtılar gelen bu takımı yeniden servise sokup ligin ikinci yarısına bilimsel bir şekilde hazırlamak hiç de kolay gibi görünmüyor bizlere...

Gürcan Bilgiç -Can pazarı- Sabah

[page_end]Gürcan Bilgiç -Can pazarı
Bir haftadır yaşananların, Fenerbahçe takımını sahaya üst düzeyde kazanma arzusuyla çıkarması kaçınılmazdı. Daum'un Saracoğlu'na taşıdığı antrenmanlar, zemini teknik oyuncular için problem haline getirmişti ama bu işlemin kayıp, kazanç hanesi, ipe un serenlerin kendine gelmesi için gerekliydi.
Dört haftadır puanları dağıtırken, takım olmayı unutanlar, bu arzu girdabında da yine tek tek kalmayı tercih ettiler. Birlikte istiyorlar ama beraber oynamıyorlardı. Alex'in prangaya vurulduğunu görünce, atak sorumluluğunu genç yaşına rağmen Özer üstlendi. Gökhan Gönül'ün tavırlı bindirmeleri ile sağ kulvarı hareket merkezi yaptılar. Pozisyon üretmeye çalışıyor, ceza alanına yaklaşıyor ama topun rakip ağlara olan seyahatinin bileti kesemiyorlardı.

DEĞİŞİMİN BAŞLAMASI İÇİN
Alex sezgisiyle ilk golü attı, Özer ile yaşadıkları zeka fırtınasında da ikinciyi yarattı. Bu ikiliyi tamamlayacak UWO (Güiza) hamlesi son dakikalardaki bir can havli çarptırmasına kadar yine ortalarda yoktu.
Ankaragücü'nün rakibe sahasında basan agresif oyunu, maçı başa baş götüren en önemli silahı oldu. Orta saha üstünlüğünü rakibe bir verip, bir geri aldılar. Özellikle ikinci topları kontrollü kullanarak, hep hücum hamlesi yaptılar. İyi konsantre olup, mücadeleden vazgeçmeden oynuyorlardı. Metin Akan'ın Vassell'e yaptığı ilk golün asisti ise seyircisiz maçın alkıştan mahrum kalan güzelliklerindendi.
Fenerbahçe sadece üç puanı değil, Özer Hurmacı'yı da kazandı bu maçla. Yüzünü rakip kaleye dönen, ileriye oynamayı seven, topa hakim, pas trafiğinde etkili gezen Özer'i, umarım Daum da fark eder artık.
Kurtuluş maçının sürekli bıçak sırtında gezmesi, biri direkten dönen, diğeri çizgi üstünde engellenen iki net gol girişimi, bu sonucu daha değerli kılıyor. İyi oynamanın koşul olmaktan çıkıp, kazanmanın şart olduğu bir maçta, geriye düşüp; tekrar dirilmek, Fenerbahçe'yi ligin oyuncusu haline getirdi.
Bu ivmeyi kaybetmeden devreyi kapatıp, Kocaman-Daum ikilisinin yıldız- şöhret ayrımını yaparak yeni bir iskelete yönelmeleri gerekiyor.
O zaman 'değişim' başlayacak.

Ziya Şengül -Her yer karanlık- Star

[page_end]Ziya Şengül -Her yer karanlık
Fener’i arıyorum bulamıyorum. Karanlığa gömülmüş, çaresizlik içinde çırpınıyorum. Dolayısıyla önümü göremiyorum. Alex’in ilk  gölünde, Güiza ve Baki’nin de katkısının var olduğunu söyleyebiliriz. Vasell’in Ankaragücü adına attığı ilk gol maçı eşitlerken, bu golde Fenerbahçe savunmasının göbeğindeki Bilica ve Lugano yanlış hamleleriyle yine ortalıkta yoklardı, her zamanki gibi!

İkinci yarı yine aynı Vasell nefis ortasıyla Aydın’a ikinci golü attırırken de Fenerbahçe savunmasının ne yapmak istediğini bir türlü anlayamadım! Göbekte yok, kenar orta toplarında yok, sadece ve sadece Fener kalesine giren Ankaragücü gollerinde topu kale içinden çıkarırken varlıkları belli oluyordu adeta... Böyle bir savunma anlayışına taraflı tarafsız kim olursa olsun sabretme tahammülleri olmaz ve olamaz diyorum.

Fener adına Alex’e bir parantez açmak istiyorum. Az koşan Alex, bu maçta da yoktan var edip iki gol atan oldu. Çok koşan Güiza ise akıl almaz golleri kaçırmaya bu maçta da devam etti. Ankaragücü’nü sergilemiş olduğu futboldan dolayı kutluyorum. Birbirinden güzel organize golleri de ayakta alkışlıyorum. Fenerbahçe ise son üç maçta 9 puan kaybederken az kalsın buna 2 puanlık bir maç daha ekleyecekti. Neyse ki son anlarda Güiza’nın ayağından kazandığı golle durumu kurtardı ve nihayet 3 puanla tanışmasını bildi..

Şu gerçeği asla unutmamak lazım. Saracoğlu’nda taraftar topluluğu yoksa Fenerbahçe takım olarak da bir türlü oynayamıyor. Israrlı bir şekilde Alex’in hünerli ayaklarına bağımlı kalınıyor. Fenerbahçe’nin bu maçının da tabela maçı olduğunu belirtmek istiyorum. Evet, kazandı ama iyi futbol sergiledi diyemiyorum. Şampiyonluk yolunda eğer ciddi adımlar atılacaksa inanın bu futbolla olmaz. Düşünün, Meye’nin direkten dönen topu girse, son dakikada Özer’in kale içinden çıkardığı topu hakem gol verse ne olacaktı? Bu takım ne zaman rahat bir galibiyet alacak merak ediyorum doğrusu..

Altan Tanrıkulu -Mücadele çok iyiydi- Hürriyet

[page_end]Altan Tanrıkulu -Mücadele çok iyiydi
KEZMAN’ın 2 yıl önceki konuşmalarını hatırlıyorum. Ardından bu hafta Lig TV’de Rijkaard’ı dinledim. Kayseri’de Tolunay Kafkas’la konuştum. Üç konuşmanın da özü aynıydı: “Türkiye Ligleri gol atmanın zor olduğu ve mücadeleye dayalı bir lig..”

Sonuç buysa ne yapacaksanız. Gol atıp öne geçeceksiniz, sonra da koruyacaksınız. Seyircisiz maçta ilk dakikada gol yemeyeceksiniz. Bir başka seyircisiz maçta her akında rakip forvetlere gol şansı tanımayacaksınız. Savunmadaki iki isminizin derdi ölü toplarda gol atıp “günü kurtarmaktan çok” Ferrari gibi rakip forvetlere geçit vermemek olacak. Ülkenin en teknik genci Özer’i oynatmak için 16 maç beklemeyeceksiniz. Ülkenin en iyi şut çeken isimlerinden biri Mehmet Topuz hiç olmazsa 5 maçta bir sizi kurtaracak. Kurtaracak ki verdiğiniz para aklınıza geldiğinizde içiniz cız etmeyecek.

Yaklaşık 12-13 takımın birbirini yenme şansının olduğu bir ligde şampiyonluk şansı son haftaya kadar sürebilir. Emre’nin düzeleceğini de düşünürsek Fenerbahçe tekrar eski günlerine dönebilir. Ama futbolun doğruları yapılmadan olmuş olur bütün bunları.
Taktiksel varyasyonların sonu yoktur. Her eleştirmenin bir önerisi olabilir. Herkes bir futbolcuyu ya da bazı futbolcuları destekleyebilir. Ama son karar teknik direktöründür. Bakıyorum sahaya Fenerbahçe mücadele etmeye başlamış. Daha çok gol pozisyonuna giriyor. Ama 1-0 öne geçtiğinizde bu tip bir adamı sahaya sokma şansınız yok. O zaman devre arasında Vassel tarzı, Keita tarzı, Tazemeta tarzı bir adamı siz bulup alacaksınız. Güiza’dan daha çok yararlanmak için takımın hep dünkü gibi mücadele etmesi, sonuna kadar bırakmaması ve savunmada daha kademeli oynaması gerek..
Savunma hataları iyi analiz edilirse gerideki dört futbolcunun da ileri çıkışlardan sonra geri dönüş problemi yaşadığı görülür. Carlos problemi çözüldü gibi. Gökhan’ın idmanlarda ekstra çalışması gerek. Çünkü bu kadar çok topla buluşup kanattan gol pası vererek birçok maçı çözebilir.
Ankaragücü için kırılma noktası direkten dönen toptu. Onun dışında da net fırsatlar yakaladılar. Ama orta sahalarını beğenmedim. Alex ceza sahasına kadar girince adam markajı yapamadılar ve çaresiz kalıp iki gol yediler.

Selim Soydan -Alex’e dua edin- Vatan

[page_end]Selim Soydan -Alex’e dua edin
SEYİRCİSİZ maçlar her takım için dezavantaj.. Ancak F.Bahçe için çok daha başka. Bu takım seyircisiz oynayamıyor. Bunu dün bir kez daha gördük. Daha maçın başında F.Bahçeli oyuncuların yüzüne bakıyorum; hepsi gergin. Ürkekler ve kaybetme korkusu içindeler.

BU psijkolojiyi hiç iyi bulmadım. Bunun yüzünden sahada çok garip hareketler izledim. Kimse sorumluluk almak istemedi. Hatta top ayağına geldiğinde korkan oyuncular vardı. Seyirci olmamasına rağmen böyle bir tabloyu F.Bahçeli oyunculara yakıştıramadım.

GÜİZA buna en somut örnekti. Topu her aldığında garip-saçma hareketler yaptı. Öyle pozisyonlar izledim ki, Güiza’nın ne yapmaya çalıştığını anlamadım. 12. dakikada öyle güzel bir pozisyona girdi ki, golü atsa takımını rahatlatacak. Baskıyı üzerinden alacak. Ancak atamadı. Çünkü çok yavaş kaldı. Maçı yaşamıyor ki, gidip golü atsın.

F.BAHÇE’DE iyi ki Alex var diyorum. O oldukça bu takımın sırtı yere gelmez arkadaş... Oyunu, topu herkesten daha iyi takip etmesi, attığı iki gol onun kalitesinin göstergesi.. Üçüncü golde de korneri yapan Alex.. 2 gol, 1 asist.. Yani yine sahneye çıktı ve F.Bahçe’yi ipten aldı.. Üstelik bunu çok katı markajda olmasına rağmen yaptı.

DAUM GÖREMİYOR!

ÖZER Hurmacı’yı da ben çok beğendim. Kendini göstermek istiyor ve istekli oyunculardan bir tanesi. Gökhan Gönül’ü de iyiler arasına koyabilirim.

A.GÜCÜ maça iki kez ortak oldu. Hatta 2-2’den sonraki bölümde maçı koparıp gidebilirlerdi. Ancak Alex’i durduramadılar. F.Bahçe’nin bu savunmasını hiç tutmuyorum. Bilica’dan başlayan hatalar zinciri 2 gole yol açtı. Hatta çok da pozisyon verdiler. Çok yemedilerse şansları yanındaydı..

90 dakikaya baktığımız zaman F.Bahçe çok sıkıntı çekti. Bunun temel nedeni bu takımın girdiği karanlık tünel. Bu tünelden çıkmak için bu galibiyet bir ışık olabilir.. Ancak herkes şunu bilsin ki galibiyet en güzel örtüdür.

F.BAHÇE’DE ciddi sorunlar var. Eğer bunlar görülmek istenmezse, sorunlar halının altına süpürülürse başarı gelmez.. Bunun için yönetim gerekli hamleleri yapmalı..

HAMLE yapmalı çünkü Daum bunları göremiyor. O zaman ona yardımcı olmak lazım.. Gözüme çarpan bir olayı daha anlatmak istiyorum. Boş tribünlere konulan ancak eksik cümleyle kurulmuş bir pankart vardı. “30 milyon taraftarla yanındayız” yazıyordu pankartta.. Ancak acı olan şu ki, taraftarı bu takımın yanında ama teknik direktörü hep kayıp...

Ali Sami Alkış -Alex’in olsun, çamurdan olsun!- Star

[page_end]Ali Sami Alkış -Alex’in olsun, çamurdan olsun!
Maçın ilk 15 dakikası geçtiğinde; Fenerbahçe bu sürenin dörtte birinden de daha düşük sürede rakip alanda kalabildi. Bastıran Ankaragücü’ydü. Bu bir tehlike işareti miydi?
Sonra durum dengeye döndü ama, Fenerbahçe’nin orta sahası; Her koşulda ve her zaman diliminde, rakibe rahat atak olanakları tanıdı.

Sarı-Lacivertliler’de de, Beşiktaş’taki gibi Ernst-Fink gibi bir ikili olsa; Ankaragücü bu kadar rahat sokulma şansı bulabilir miydi?

Herkesin, “Daum, Özer’i neden kullanmıyor” diye hayıflandığı bir ortamda; Özer ilk 11’e nihayet girdi...

Ama bu kadar geç kalınmasını affettirmeyecek ne yaptı?

Tamam, gayretli ve iyi niyetli bu çocuk. Alex’e yaptığı asist ve çizgiden çıkardığı top iyiydi. Ancak kendisini kaçınılmaz gösterecek ve “Olay budur” dedirtecek farklılığını net olarak ortaya koyamadı. Daha fazlası gerek.

Aslında, takım olarak Fenerbahçe’yi beğenmedim. İlk yarıda, Gökhan Gönül ve Mehmet Topuz’un şutları dışında, önemli bir etkinlik olmadı.

Ankaragücü’nün ilk golünde, Metin’in topuk pası hem çok güzel, hem stratejik önemdeydi. Savunma bir anda çaresiz kaldı. Vassell’e “al da at” dedi.

Fenerbahçe’de, sezonun başladığı ilk haftadan bu yana tüm 90 dakikalarda sadece Volkan ve Cristian oynadı ama ben, Cristan’ı vazgeçilmez olmasını sağlayan yeteneğinin ne olduğunu, hâlâ anlayabilmiş değilim. Ağzıyla kuş tutuyor da, biz mi görmüyoruz?

Şu bir kez daha anlaşıldı ki; Alex olmazsa Fenerbahçe’nin hiçbir şeyi olamayacağıdır. O olmazsa, dünkü galibiyet de olmayacaktı.

Arkadaşları seks alemleri yaparken, o namusuyla futbol oynuyor. Alex’i görüp de nasıl utanmıyorlar, hayret!

Semih Yuvakuran- Fenerbahçe biraz istedi!- Zaman
  
 [page_end]Semih Yuvakuran- Fenerbahçe biraz istedi!

Fenerbahçeli futbolcular dünkü maç öncesi hafta içerisinde farklı olaylarla gündeme geldi. Özellikle Kazım eleştirilerin odağında yer aldı.
Son haftalarda gelen mağlubiyetler ise hiç konuşulmadı. Bu noktada, biz de Teknik Direktör Christoph Daum'un otorite eksikliğine vurgu yaptık.

Dünkü mücadeleye gelirsek; bir türlü forma şansı bulamayan Özer Hurmacı ilk onbirdeydi. Ankaragücü karşılaşmaya sert oyuncularıyla ve çok faul yaparak başladı. F.Bahçe'li oyuncuları yıldırmak temel hedefti ve bu taktik de kanımca tuttu. Ancak Sarı-Lacivertliler dakikalar ilerledikçe oyuna ağırlığını koymaya başladı. Daha önceki maçlara oranla futbolcular biraz daha istekli göründü. Kanarya rakip üzerindeki baskısını artırdığı anlarda golü de buldu. Brezilyalı Alex yine golünü kaydetti. Ancak golün hazırlayıcısı Gökhan'ı unutmamak gerekiyor.

Mehmet Topuz ise dün istekli ve arzuluydu. Paslaşmaları yerindeydi. Şartlar ev sahibi takımdan yana gelişince doğal olarak ilk yarı boyunca oyunun hakimi Fenerbahçe oldu. Ankaragücü ise kötü oynadığı anlarda F.Bahçe kalesine ilk kez geldi ve eşitliği Vasell'in ayağından gelen golle buldu. Başkent temsilcisi 4 hafta sonra da deplasmandaki ilk golüne kavuştu. Topla daha fazla oynayan taraf Fenerbahçe olmasına rağmen yine gol yemekten kurtulamadılar. Devre 1-1'lik skorla sona erdi.

İkinci 45 dakikada biz daha farklı bir F.Bahçe beklerken oyunun hemen başında kontratak oynayan A.Gücü ikinci golü buldu. İlk golün sahibi Vassell bu kez golün hazırlayıcısıydı. Böyle bir oyuncuya bence önlem alınmalıydı. Ne kadar etkili bir isim olduğunu hepimiz gördük. Ama Daum yine göremedi. Fenerbahçe'de kazanma arzusu ve istek ikinci yarıda golü yiyene kadar yine yoktu. Oyuncular 'maç bitse de gitsek' der gibiydi.

Fenerbahçe, forvet hattında çabuk oynayamadı ve çok top kaybetti. İkinci gol F.Bahçe'yi biraz uykudan uyandırdı. Çabuk oynamaya başladılar. Elbet sahnede yine Alex vardı. Brezilyalı olmasa Fenerbahçe ne yapacak inanın bilmiyorum. Eleştirilerin hedefindeki Güiza ise Kanarya'ya altın değerinde üç puanı getiren isim oldu. Ankaragücü'nün net fırsatlarını ve son dakikadaki Özer'in çizgi üzerinden topu çıkarttığı tartışmalı pozisyonlarını unutmamak gerekiyor.

Bir paragraf da taraftardan yoksun futbol sahalarına. Seyircisiz maç oynanmamalı. Seyir zevkini kimse takımların elinden almamalı. Oyuncuların bundan ne kadar etkilendiğini görüyoruz. Zevksiz, tatsız, tuzsuz. Cezayı yapanlar çeksin, kulüpler değil. Stat bile ağladı.

Alaattin Metin -Özer haftaya oynar mı!- Akşam

[page_end]Alaattin Metin -Özer haftaya oynar mı!
Güiza sahanın en kötüsüydü. Basın tribününde maçı izlerken, Güiza'yı oyundan almayan Daum'a kızıyorduk. Hatta bir çoğumuz, 'İlk yarı bitmeden çıkarması gerektiğini' söylüyordu.
Ne oldu!
Ofsayt pozisyonlarını bile gol yapamayan Güiza, kritik bir anda gol atarak, Fenerbahçe'ye üç puanı kazandıran oyuncu oldu.
Sorun şu;
Güiza Fenerbahçe'nin oyuncusu değil. Güçsüz, moralsiz.
Ama Fenerbahçe Güiza'yı gönderip, dünyanın en iyi golcüsünü de alsa hiçbir şey değişmez..
Çünkü kanatları çalışmıyor. Orta saha adam eksiltmiyor. Savaşan, mücadele eden, topu dikine oynayan oyuncusu yok.
Takımı ateşleyecek, arkadaşlarını hırslandırmanın yanında karşı takımın direncini kıracak Emre gibi ikinci bir oyuncusu da yok.
Mehmet Topuz havasını, güvenini kaybetmiş. Sahaya çekinerek çıkıyor. Topu ayağına aldığı vakit ne yapacağını bilemiyor. Kayseri'de rakip takımın orta sahasını, defansını hallaç pamuğu gibi atardı. Uzaktan sert şutlar çekerdi. Fenerbahçe'de hiçbirisini yapamıyor.
Düne kadar takımın savaşan oyuncuları olan Lugano ile Bilica da bozulmuş.
Ankaragücü maçında ayakta duran Alex, Özer ve Cristian vardı.
Her sene olduğu gibi Hürriyet, Alex'in başına dikildi. Birinci dakikada da tekmeyi attı. İki kez kurtuldu, ikisini de gol yaptı.
Ya Özer!
İlk kez on birde oynamasına rağmen, sahada ne yapmak istediğini bilen oyuncuydu. Koştu, mücadele etti, çabuk ve tek top oynamaya çalıştı..
Şu görüldü ki; Özer bu takımda banko oynar. Bu güne kadar oynatılmaması veya son beş dakika forma verilmesi ise hataymış.
Siz bir de bu futbolcuyu öz güvenini kazandıktan sonra görün.
Ama ben merak ediyorum, bakalım Trabzon maçında oynayacak mı, yoksa kulübe de mi oturacak!
Fenerbahçe kötü oynadı. Ama üst üste aldığı yenilgiler ile öz güvenlerini kaybeden futbolcular için bu galibiyet bir diriliş maçı olabilecek mi!
İşte sorun burada.
Maça son dakikaya kadar asılmaları, en azından bu direnci göstermeleri gelecek adına güzel.
Ancak herkes aklını başına almalı. Ve her Fenerbahçeli nerede hata yaptığını sorgulamalı. Buna Daum da, futbolcular da, seyirci de dahil..
Galatasaray maçında atılan bir taş Fenerbahçe'yi hem maddi, hem de manevi zarara soktu.

Zeki Çol -Dünü Alex kurtardı- Zaman
 
[page_end]Zeki Çol -Dünü Alex kurtardı
 
İlk yarı bitti... Ne yazmalıyım diye düşünüyorum. Oynanan oyun kötü... Al F.Bahçe'yi, vur A.Gücü'ne... İkisinin de futbol adına ortaya koyduğu bir şey yok.
Önümdeki notlara bakıyorum... F.Bahçe'nin gole yaklaştığı ilk atağın dakikası 11... Onda da Brabek ıskalamış... Güiza fırlamış... Senecky önce davranıp topu kapmış. Yani bu aslında F.Bahçe'nin atağı da değil... A.Gücü'nün ikramı.

Sonrası... Uzun süreli bir boşluk. Taa ki 27. dakikaya kadar. Sağdan Gökhan'ın ortası... Baki'den önce Güiza'nın hamlesi... Bir topuk hareketi... Boş durumdaki Alex'in golü yapışı. Başka... Bir de Gökhan'ın kalecide kalan uzak mesafeli şutunu katalım. Başkası yok.

Koca F.Bahçe takımı ne oyunu tutabiliyor... Ne pas, ne atak yapabiliyor.

A.Gücü'nde de durum farklı değil. O da dağınık... O da kötü... O da yetersiz. İlk yarıya yansıttığı tek güzellik, Metin'in 38. dakikadaki mükemmel pasıyla Vassell'in attığı gol.

Hadi A.Gücü'nün hesabı başka, kapasitesi sınırlı... F.Bahçe'nin mazereti ne? Haftalardır kötü oyun... Haftalardır kötü sonuç... Haftalardır bir türlü futbolla barışamayan bir yapı.

Bakın, bu takım ilk 8 haftayı 3 gol yiyerek tamamlamıştı. Son 8 haftada hükmen kazandığı Ankaraspor dışında, gol yemediği maçı yok. Artı, G.Saray'ı da saymazsanız, bu dönemdeki hiçbir maçında hiçbir rakibi karşısında oyun üstünlüğü de yok.

Peki bunu kim görecek? Kim düzeltecek?

Ben bunları düşünüp dururken, ikinci yarı başlıyor. Bu defa A.Gücü daha atak. F.Bahçe'nin etkisizliği, Vassell'in beraberlik golü, sanki biraz daha cesaretini artırmış gibi. 49. dakikada öne de geçiyor. Sağdan Vassell'in ortası, soldan Aydın'ın plasesi, skoru 2-1 yapıyor. Ve morali, güveni, direnci artıyor. Ama savunması sorunlu. Adam paylaşmada, alan paylaşmada yetersiz kalıyor. 60. dakikada bu yetersizlikten Alex yararlanıyor. Özer'in verdiği pasta klasını konuşturup skoru 2-2'ye taşıyor. Zaten Alex de olmasa, F.Bahçe'nin hücumda bir şey yapacağı yok. 75. dakikada Daum, Selçuk-Semih değişikliğine gidiyor. Selçuk çıkınca, orta alanın sigortası gevşiyor. Çünkü Mehmet, Alex, Özer zaten o sıralar hiç geri gelmiyor. Ve bu değişiklik A.Gücü'ne hücum kolaylığı getiriyor. 4 dakika sonra Meye vuruyor, top direkten dönüyor. Şans melekleri o sırada F.Bahçe'nin yanında. 1 dakika sonra Konate net bir fırsatı kaçırıyor. 87. dakikada Alex kornerden ortalıyor, savunma uzaklaştıramıyor ve Güiza'nın golüyle F.Bahçe öne geçiyor. Uzatma bölümünde Brabek'in kafa vuruşunu Özer son anda çıkarıyor. Tribünden çok net seçilmiyor. Ama top sanki çizgiyi geçti gibi. Sonuçta F.Bahçe, dünü kurtarıyor. Yine hiçbir şey oynamadan. Ve yine Alex'e dua ederek.

Selçuk Yula -Yolu açık olacak- Takvim

[page_end]Selçuk Yula -Yolu açık olacak
Eksikler çoktu. Kötü gidiş ortadaydı. Bu gidiş yüzünden bir takım değişikler yapılması da zorunluydu. Daum dün akşam Carlos'u tekrar sol beke koyarken bu sefer önünde ilk defa Özer'e şans tanıdı. Vederson, Santos, Uğur Boral gibi sol ayaklı futbolcuların kulübede oturduğu yerde Özer'in görev alması da ilginçti. Ankaragücü, maça çok sert başladı. Seyircinin yokluğunda tekmelerle rakibi yıldırıp hakemi etki altına almaya çalıştı. Gerçi bu işe yaradı mı bilemem... Çünkü oyuna kötü başlayan Fenerbahçe'ydi... Öyle ki ilk şut 22. dakikada Mehmet Topuz'un ayağından geldi. Ondan önce bir de Güiza'nın rakibin topu ıskalamasından doğan bir pozisyon vardı. 22'den sonra Selçuk ile Baroni'nin biraz daha öne çıkıp basmasıyla Fenerbahçe, Başkent takımını resmen esir alan bir görüntü sergiledi. Gol geliyorum derken Gökhan'ın ortası Güiza'nın harika asisti ve Alex'in vuruşuyla da gol gerçekleşti. Ama ondan sonra rüya yine sona erdi. Yahu kardeşim, aynı yekilde devam edip 2'yi bulsana. Sen Fenerbahçesin!.. 1-0'dan sona geriye yaslanmak sana ne kazandırıyor? Bundan önceki maçlarda görmedin mi? Ankaragücü'nün uyuta uyuta, göstere göstere Vassel'in bulduğu golle de ilk 45 dakika 1-1 tamamlandı. İkinci devrede ilk yarıdan farklı birşey yoktu çünkü iki takımın teknik adamı da ne sistemde ne anlayışta fazla değişiklik yapmadan oyuna başladılar. Vassel'in attığı gole yine Alex karşılık verince skor 2-0 oldu. Daum, Selçuk'u oyundan çıkartıp Semih'i içeri sokarak çift forvete döndü ve biraz risk aldı. Bu risk neticesinde kalede direkten dönen ve kaçan pozisyonları izledik. Neticede Güiza ile golü de bulduk. 4 haftadır 3 mağlubiyet 1 beraberlik alan takım bu galibiyeti hakketti. Seyircisiz de olsa bu hasreti dün giderdi. Ve de çok eleştirilen bir takım olmasına rağmen yine de ligin tepesinde. Bence bunun kıymetini bilmeli. Takımın sistemdeki asıl sorunu çift ön liberodaki isimlerden kaynatlanıyor. Emre'nin yokluğunda Selçuk görev yapıyor. Selçuk ne zaman ileri çıkıp basıyorsa Fenerbahçe o zaman pozisyon ve goller buluyor. Bu tür hareketler zor zamanlarda değil F.Bahçe takımına yakışır şekilde her zaman olmalıdır. Dün gece maça damgasını vuran Vassel, Alex ve de Güiza'yı (gol attığı için değil faydalı olduğu için) kutluyorum. Önümüzdeki hafta Trabzon'dan da eğer galibiyetle çıkılırsa devre arasında yapılacak değişiklik ve alınacak kararlarla F.Bahçe'nin yolunun açık olduğunu söyleyebilirim.

Günün Önemli Haberleri