Yazarlar Fenerbahçe için bunları yazdı

Spor yazarları Buca deplasmanında ölüp ölüp dirilen F.Bahçe için köşelerinde çarpıcı değerlendirmelerde bulundular...

Şampiyonluk mücadalesi veren Fenerbahçe'nin Bucaspor deplasmanında 5-3 kazandığı karşılaşmayı değerlendiren köşe yazarları Stoch ve Alex'in performanslarına ayrı bir yer açtılar...

Spor yazarlarının ortak görüşü ise sarı-lacivertli ekibin ipten döndüğü noktasıydı...

İşte çarpıcı Fenerbahçe analizleri..



Alex, Fenerbahçe tarihinin en önemli yabancı futbolcusu.  Hatta bazılarına göre ligin tarihinin.
Belki bazılarına göre yerli-yabancı Fenerbahçe tarihinin...
Bu tartışmalara girmeyeceğim. Herkesin bu konuda bir fikri, bir sıralaması var. Bu tip sıralamalarda istatistik işlemez pek...
Hakkında söylenen övgülerin çoğunu hak eden bu Brezilyalı eğer bir gün hayatını kaleme alırsa muhtemelen bu sezondan başka türlü bahsedecek. Kazansa da, kaybetse de...

Çünkü hakkında söylenenlerin en abartılısını kabul etseniz dahi Alex lig tarihinin son maçta şampiyonluk kaptıran tek lideridir. Hem de iki kez...
Bu sezon Alex bu kadere direniyor sanki. Üçüncü kez kaybetmemek için sonuna kadar uğraşıyor. Ülkede her takımın lideri var. Yabancı lideri olan tek takım ise bu sene Fenerbahçe.


Alex büyük oyuncu.. Emre büyük oyuncu.. Semih büyük bir silah.. Güiza önemli bir silah.. Gökhan, Mehmet, Volkan da önemli isimler.. Ama Fenerbahçe'yi farklı kılan, Avrupa futboluna yaklaştıran en önemli oyuncular Niang, Dia ve Stoch'tu bu sezon.. Niang ve Dia'nın yokluğunda, sahaya Inter'le, Barça'yla oynuyormuşcasına ürkek bir kadroyla çıkmanın karşılığını gördü herkes.. Ve Stoch girdikten sonra takıma getirdiği dinamizmi, sürati, adam eksiltme ve rakibi sahasına bloke etme özelliklerini.. Stoch boşuna Chesea'ye transfer olmadı. Boşuna 50 yıl sonra şampiyon olan Tvvente'yle lige damgasını vurmadı.. Stoch çok önemli bir yıldız adayı.. İlk onbire yerleştiği zaman Fenerbahçe ilk yanlarda rahatlayacak skoru bulmaya başlar tekrar..



Manisa maçından sonra, 6 Şubat'ta yazdığım yazıda ''Fener 7 maçta 19 puan alır'' diye yazdım. 7 maç sonra, Bursa maçı bittiğinde, Fener 19 puan almıştı.
21 Şubat'ta, Beşiktaş maçından sonra , sadece bu doktor net yazdı , hem de 2 ay önce ''FENER ŞAMPİYON OLUR '' diye. Bakın eski yazılarıma.
Bu gözle bakın bu yazının bundan sonraki kısmına , inandığını yazan, bilme inanan , bu sistemin içinde , ne taraftara , ne yöneticiye , ne gazeteciye , ne teknik direktöre zerre kadar gebeliği olmadan , erkekçe yazan, bir tıp spor adamının yazısı olarak Kadıköy'de , herkesin ''Çanakkale geçilmezi'' oynaması nedeni ile , maçların % 60'ında ALT oynayan Fener'in , deplasmanda ÜST oranı % 71 idi. Bu maçta da beklentim, Buca'nın da atacağı gollü bir maçtı



Dünkü maç kesinlikle F.Bahçe tarihinde çok önemli yer tutacaktır. Bir takım düşünün; şampiyonluğa gidiyor ve en kötü averaja sahip takımlardan birine karşı son yarım saate 3-1 mağlup giriyor. Ve bu dakikadan sonra maçı kazanıyor, belki de şampiyonluğu...

Son yarım saate kadar sahada Fenerbahçe diye bir takım yok, Emre'nin attığı ve gol olan o süper şuttan başka bir pozisyonu bile yok. Ama Fenerbahçe dün kazanıyorsa, sezon sonunda şampiyon olduklarında inanın ki bu Buca maçı çok uzun süre konuşulacak.

İlk devre Fenerbahçe ne yaptığını bilmiyor, 'Bir an önce golü bulayım' diyor ama kalesinde golü görüyor. Bu şok birkaç dakika sürüyor ve Emre'nin harika şutu beraberliği getiriyor. 'Bu gol Fenerbahçe'yi rahatlatacak' diye düşünürken, Buca Fenerbahçe defansı sayesinde pozisyona giriveriyor ve Yobo-Lugano hatasında golü buluyor.



Bu maçın hikayesi belki de ligin önüne geçebilecek bir 'kaderi döndürme' savaşıdır. Her şampiyonluğun bir destanı vardır. İzmir'de Fenerbahçe müthiş bir geri dönüşe imza atarken, sezon sonu için kendi mucizesini de yarattı. Denizlerin ikiye bölünmesine tanıklık etmiş insanoğlu, 'vazgeçmemek' kelimesinin yeniden anlam kazandığını gördü bu maçta. Kağıt üstünde en kolay görünenin aslında 'en zor' olması tesadüf değil. Buca Süper Lig'e kendi izini bırakmak için hırsla oynadı ve onurla direndi. Geride bir iz bırakmanın, mucizenin peşine düştüler. Oyunu yerlerde dakikalarca yatıp, sertlik yapıp çirkinleştirmek yerine puan kapmanın futbol içindeki şartlarını zorladılar. Helal olsun Buca'ya!



F.Bahçe, Trabzonspor’un iki gün önceki ikramını küme düşmesi hemen hemen belli olmuş Bucaspor’u, üstelik kendi küçük sahasından alıp Atatürk Stadı’na da taşıdıktan sonra, kendisini rahatlıkla yeniden lider yapacak puanları almaya nerede ise elini uzatmıştı. Atatürk Stadı’ndaki F.Bahçe kalabalığı da takımı alabildiğine itip duruyordu.

Ama o da ne? 4-5-1’i nerede ise iki gün önceki Eskişehirspor gibi akılcı, sakin ve organize kullanan Bucaspor, şık bir golle öne geçiverdi. Neler oluyordu acaba? Pek de bir şey olmadığı F.Bahçe’nin beraberlik golüyle skor tabelasına yansıdı.



Böyle böyle bir maç seyretmedim. Yok yok... Skora bakıp ‘Ne muhteşem bir maçtı’ demek değil kastım. Şampiyonluğa oynayan bir takımın, kümede kalma şansı piyangonun büyük ikramiyesinin çıkma ihtimalinden bile az olan rakibi önünde yaşadığı panikten bahsediyorum. İlk düdükle birlikte kendi 18’i önüne kümelenen bir Buca, bu savunmayı delmek için topuyla tüfeğiyle saldıran bir F.Bahçe vardı sahada. Hani mahalle maçları olur ya, saha büyük gelir sadece yarım sahada oynanır maç. Aynen o hesap. Hani 1 puan da yaramıyor ki Buca’ya... O nasıl bir taktiktir, orası da ayrı konu.



Düşme hattındaki bir takım ligin liderine 3 gol atıyorsa, lig lideri biraz düşünecek. Bucaspor zaten düşme hattında. Fazla gol yediği için oralarda geziyor. İki takımın kadro yapısında büyük farklılıklar var.

Ama maçın skoru bu farkı yansıtmıyor. Maç 3-1 iken, beğendim Fenerbahçe'nin maçı bırakmayısın) A Fenerbahçe'nin Fenerbahçe biraz pres yapabildi.

Bucaspor bu presi kıramadı. 10 dakika top yapabilselerdi, maçı farklı galip bitirebilirlerdi. Ama sen top yapamazsan, Fenerbahçe zaten kaliteli bir takım. Baskı kurup senin işini bitirebilir.



Trabzonspor, cuma akşamı altın tepsi içinde liderlik şansını sunmuş... Rakibin, düşmesi neredeyse kesinleşen Bucaspor... Tribünlerde 40 bin Fenerbahçeli...
Kazanmak için, lider olmak için daha ne istiyorsun...
Buna rağmen sezonun en isteksiz, en durgun, en temposuz maçını oynuyorsun... Tıpkı ligin ilk yarısındaki 'çekilmez' Fenerbahçe gibi...
O zaman 'Ahh-Vahh' yapma... O zaman ağlama... Çünkü kendi düşen ağlamaz... İyi oynamayışını kabul ederim, anlayışla karşılarım...
Ama bu kadar isteksiz olmanı bana anlatamazsın...
Madem son 30 dakikada o alışılmış hırsına bürünüyorsun... O zaman ilk 60 dakikada neredesin...
Caner'in bitmek tükenmek bilmeyen 'çalım' illeti...
Mutlak kazanman gereken bir maçta  kenarda oturtuğun Stoch...
Bir türlü Fenerbahçe ilk onbirinin santraforu olamayan Semih...
Tek şutu çerçeveyi bulmayan Mehmet Topuz...



Büyük futbolcu maçın kaderini değiştirebilir mi diye sorarsanız, dünkü maçtan sonra cevabım kuşkusuz "Evet" olur.
İşte "Bitti, gitti" denilen maçı Stoch aldı çevirdi, belki de Fenerbahçe'yi şampiyon yapacak 3 puanı kazandıran futbolcu oldu. Aykut Kocaman, Stoch hamlesini yapmakta çok gecikti. Aslında 5 yabancıyla sahaya çıkan takımında Stoch'a ilk 11'de yer açması gerekiyordu.
Skor 3-1 olduktan sonra Cristian'ı çıkarıp Güiza'yı oyuna alması Aykut Kocaman'ın dün akşamki en başarılı hamlesiydi.
4-3'ten sonra da Semih-Özer değişikliği son derece yerindeydi.
Trabzonspor'un Eskişehir'de puan kaybetmesinden sonra İzmir'de 10 binlerce Fenerbahçeli, bayram kutlaması için stada akın etmişlerdi.
Ve de haliyle Fenerbahçeli futbolculardan karşılaşmaya baskılı, istekli, arzulu başlamalarını bekliyorlardı. Ama nedenini anlayamadığım bir şekilde Fenerbahçeli futbolcular tabiri caizse 'ruh' gibiydiler.
Günün Önemli Haberleri