Yazarlar Fenerbahçe için ne yazdı?

Spor yazarları, bir haftası diğer haftayı tutmayan Fenerbahçe'deki bu dengesiz ve istikrarsız futbolu eleştirip teşhisi koydu.

Rıdvan Dilmen (Milliyet): Aynı Tas Aynı Hamam

Kadıköy'de herkes koşuyor, mücadele ediyor, savaşıyor. Tabii ne güzel. Arkana 50 bin kişiyi al, çık oyna.

Bu maça ne yazacağız açıkcası bilmiyorum. Aslında Fenerbahçe'nin bu sezon deplasmanlarda oynadığı karşılaşmalar için yazdığım yazıları sadece takımların ismini değiştirerek aynen koysam kimse anlamaz. Çünkü hepsi aşağı yukarı aynı. Farklı hiçbir şey yok.

Özür dilerim ama Lefter ağabey, Can ağabey ve ben de o statta 15 dakika çıkar oynarız.

Teknik Direktör Aragones'le ilgili 1. haftada Gaziantep'te ne yazdıysak, 21. haftada yine aynısını yazıyoruz. Hiçbir ilerleme yok. Ne oyun şablonunda, ne tercihlerde. Herkes artık bu Fenerbahçe'yi ezbere biliyor.

İlginçtir hiç kimse Gençlerbirliği maçı öncesi "Bu maçı Fenerbahçe kazanır" diyemiyor. Bu güvensizliği takım yarattı. Alex biraz çabaladı o da yetmedi. Giren oyuncuların da hiçbir katkısı olmadı. Gençlerbirliği hiç de zorlanmadan üç puanı cebini koydu. Ve de farklı bir skoru kaçırarak.

Hakem Yunus Yıldırım yine mükemmel bir maç yönetti.

Selçuk Yula'nın yorumu bir sonraki sayfada[page_end]

Selçuk Yula (Fotomaç): Yenilgi Normal!

Bir teknik adam düşünün; işler kötü giderken nereden kaynaklandığının farkında olamıyor! Aragones değişiklikler yapıyor. Sol çizgide oynayan Uğur Boral'ı çıkartıyor, sol çizgide oynayan Vederson'u alıyor. Sağ çizgide oynayan Deivid'i çıkartıyor, sağ çizgide oynayan Gökhan Emreciksin'i alıyor. Acaba neyi değiştirmeyi planlıyor? Sezon başından beri diyoruz ki; şu forvette biraz kalabalıklık yarat. Bunu Mustafa Denizli'ye de söyledik. İşte son maçta Bobo ve Nobre'yi ilk 11'de oynattı, istediğini aldı.

Deplasmanlarda en fazla puan kaybeden bir teknik adam olarak Fenerbahçe tarihine geçti. Çünkü korkak. Çünkü pasif. Çünkü Fenerbahçe'yi bilmiyor, Fenerbahçe'yi tanımıyor, Fenerbahçe'yi küçük görüyor. Alex ile Semih'in çok iyi anlaşmasını geçen haftaya kadar göremeyen Aragones, onların yanına yardımcı göndermeyi akıl edemiyor.

Dün çıkan kadro, doğrudur. Geçen hafta 7 atmış takımın hepsi sahadaydı. Bir tek sağ kanatta Ali Bilgin'in yerine Gökhan Gönül vardı, bu da doğruydu. Ama doğru olmayan yine çok erken yenilen golün üstüne Fenerbahçe'nin kendisinden zayıf rakibine karşı üstünlük kuramayışıydı. Tek santrfor düzeninde Güiza'yı yerden yere vururken Semih'i yüceltenler bu işin futbol taktiğiyle ilgisi olduğunu artık öğrensinler.

Deplasmanlarda alınan anormal sonuçlardan sonra dünkü yenilgi de bana gayet normal geldi.

Gürcan Bilgiç'in yorumu bir sonraki sayfada[page_end]

Gürcan Bilgiç (Sabah): Masallar Dönemi

Trabzon, Bursa ve Gaziantep hep aynı şeyi denedi Fenerbahçe karşısında; önde üç adamını tutarak pas trafiğinin önüne geçti. Fenerbahçe gibi temposuz bir takımın, Aragones'in de en büyük beklentisi olan yüksek pas yüzdesi ile oynamasının önüne geçtiniz mi, zaten maçı yarı yarıya kucağınıza alıyorsunuz. O günlerde "şifre çözüldü" demiştik, Samet Aybaba da Amerika'yı yeniden keşfetmedi.

Gençlerbirliği'nin doğru kurgusundaki en önemli işlevlerden biri de, Fenerbahçe'nin iki beki; Gökhan ve Carlos'un önünü kapatmasıydı. Hücum gücünde bu beklerin bindirmelerinin büyük payı olan Fenerbahçe takımını orta sahadaki kalabalığın içine iterek yaratıcı olmaktan da uzaklaştıran Aybaba, adam paylaşımını sorun olmaktan da çıkardı. İşte bu nedenlerle, Fenerbahçe'nin maçı kaybettiği an golü yediği dakika değil, Orta sahayı Emre-Alex ikilisi ile rakibe teslim ettiği 57. dakikadan sonrasıydı.

Neredeyse bütün ikili mücadeleleri rakibe teslim eden boş vermişliğin nedenleri geçmişte saklı. Bugüne gelen sonuçlarıdır. Bunu göremeyip, maçlık motivasyonlara yönelenlerin görüşlerini zaten okuyorsunuz. "Geçen seneden iyi" takımın, "Kafaya göre" teknik adamla daha iyi olacağı beklentisinin yaratıldığı, masallar dönemindeyiz şimdi.

Kemal Belgin'in yorumu bir sonraki sayfada[page_end]

Kemal Belgin (Türkiye): Yalancının Mumu!...

Hani demişlerdi ya Hacettepe maçındaki 7'lik yalandan önce; hafta içinde oyuncular müthiş bir dayanışma toplantısı yaptılar. Yönetim, Samandıra'ya özel memurlar tayin edip oyuncuların moral motivasyonunu yükseltip, Aragones‘i kenara almıştı. Hani demişlerdi ya Alex varken F.Bahçe maç kaybeder mi hiç? Yani özetle Türk spor medyasının mümtaz televizyon yorumcuları ve de anlı şanlı amigo yazarları, 7-0'lık Hacettepe masalını gerçek bir futbol zaferi olarak değerlendirip, hem F.Bahçe taraftarını, hem yöneticilerini, hem de daha açıkça kendilerini kandırmış olmadılar mı?

Peki, bu satırların yazarının Hacettepe maçından sonra yazdığı yazıyı okudunuz mu?

Şimdi 19 Mayıs'ın naylon zemini, Aragones‘in fasa fisosu, daha başka benim değil yemek, gargara bile yapmayacağım futbolla kucaklaşmayan bahaneleri nasıl sıralayacaklar? Bu palavracı yazar, çizer, yorumcu topluluğu acaba G.Birliği takımı tıpkı Hacettepe'nin uğradığı akıbete F.Bahçe'yi uğratsaydı, Aragones‘e "Go Home" çağrısı yapılmanın yanı sıra başka ne gibi komiklikler düzerlerdi acaba?

İşte beğenmedikleri Aragones herkesi oynatmıştır. Ama ben başta Selçuk Yula olmak üzere şu sorunun cevabını vermelerini isterim.

Alex‘i selamlamak için dün oturduğu Acarkent'e mi gitmemiz gerekirdi?

F.Bahçe ne mi yaptı?

Savunmadan zaman zaman ve sadece iki kişiyle çıkmaya çalıştı, orta sahada yüzde yüz teslim olarak oynadı ve işte Semih-Alex formülünün de yatsıya kadar yanan yalancılar mumu olduğunu sergiledi.

Yazımız bilmem Halil Özer abimizin hoşuna gitti mi?

Hakan Yaşar'ın yorumu bir sonraki sayfada[page_end]

Hakan Yaşar (Vatan): İşte Alex Ruhu!

Aragones, F.Bahçe tarihinin en güven vermeyen kadrosuna sahip... Denk mi geldi, tesadüf mü bilemiyorum. Kuranlar düşünsün. Ama Alex'in ve yandaşlarının temelini oluşturduğu bu takımın bir günü diğerini tutmuyor. İşte Hacettepe maçı.. İşte G.Birliği maçı... Tabii skor 1-0 ama F.Bahçe tarihi hezimetten kurtuldu. Buna kimse sanırım ‘şerh' koyamaz.

G.Birliği mağlubiyetinin Aragones'lik bir durumu yok. Suç tamamen istikrarsız kadronun, Alex'in.. Alın size klasik Alex! Bir hafta önce Ferrari gibi koşuyordu. Ne oldu peki? Semih'le onun iyi anlaştığı gerçek. Fakat ikisinin de maçın başındaki bir sohbeti var santrada..

Dostlar alışverişte görsün. Beyler sanarsınız kahve içmeye gelmişler. Özellikle Semih'e sözüm.. Gerçekten iyi iki maç oynayınca havaya girmiş. Sakın kimseye top gelmedi falan demesin. Geldi.. Ama ‘Semih Semih gibi' değildi. Çok laubali gördüm.

Deniz'in bonus kafalı halini hiç beğenmedim. Hep savunduğum bir oyuncudur. İnanılmaz kötü pas oranıyla oynadı. Ön liberonun böyle bir lüksü olamaz. Çünkü ön libero bir takımın motorudur. O durursa, takım da durur. Emre yine kırılgandı. İki iyi maç, sonrası felaket! Deivid topuna girmiyorum. İmzayı attı, ayakları değil dili konuşuyor artık.

Gençler, 2 frikik kullandı, 1 gol attı... Koca F.Bahçe takımı frikikte durmayı bilmiyor. 3 kişi ‘odun' gibi dikilmiş bakıyor, sonuç kötü bir şut gol oldu. Gole Milli Piyango'dan denebilir ama kaçırdıkları F.Bahçe için piyangoydu. Basit oyun dersi verdiler. ‘Favoriyiz' demişti Aybaba.. Doğruymuş.

SON SÖZ: Bu kadro defolu... Daha kötüsü 10 maçta geriye düşüyorsun, 8 tanesini çeviremiyorsun. Yani F.Bahçe geri dönüşü olmayan bir takım. F.Bahçe'nin ruhu Alex! Hikâye budur...

Selim Soydan'ın yorumu bir sonraki sayfada[page_end]

Selim Soydan (Vatan): Hani Verilen Sözler

F.Bahçe'nin G.Birliği ile oynadığı maç benim için büyük bir kıstastı.. Geçen hafta Hacettepe maçından önce kaptanlar Alex ve Semih'in takımla yaptıkları motivasyon amaçlı ‘Birlik' toplantısı gazete sayfalarına kadar yansımıştı.. Benim kıstasım da bu yöndeydi zaten. Bakalım F.Bahçe takımı gerçekten toparlanıp hedefe mi kilitlenmişti, yoksa her zamanki gibi ‘hava'ya gaz mı yapıyorlardı.

Uğur Boral... Herhalde takım toplantı yaparken kendisi lavaboya kadar gitmişti. Ben gerçekten Uğur'dan sıkıldım. Hep aynı görüntü. Git, gel, git, gel, sonuç kocaman bir sıfır. İnsan futbolunun üzerine hiçbir şey koyamaz mı? O koyamıyor.. Bir de kenara alınınca el kol yapıyor. F.Bahçe büyük bir camiadır ve böyle disiplinsiz oyuncuları eleyecektir.

Bir de Deniz Barış gibi vurdumduymaz bir oyuncu vardı sahada. Yanındaki Emre'den de utanmıyor. Belözoğlu durmadan basıyor, top da kaybediyor ama bir şeyler yapmanın peşinde. Deniz metreye değil santime top atamıyor...

Hakem Yunus Yıldırım yine çok iyi maç yönetti. Türkiye'nin yüzakı olacağa benziyor, allah bozmasın. Bir de Gökhan Emreciksin dikkatimi çekti. Genç oyuncu, bu takımda rahatlıkla 11'e girer. Zaten F.Bahçe seyircisi de sıkıldı kenardan boş boş gidip gelen Uğur ve Kazım'dan. İsabetsiz orta atılacaksa bu çocuk atsın, saçmalayacaksa o saçmalasın.. Yine de yüzümü kara çıkartmayacağına eminim. Gerçi kulübede Aragones gibi ‘tekdüze' bir hoca olduğu için, Gökhan'ı çözmeye F.Bahçe kariyeri yetmeyebilir! Anlayana...

Günün Önemli Haberleri