Yazarlar Fenerbahçe'yi topa tuttu

Fenerbahçe, Eskişehir önünde kötü futbolda mağlup oldu... Zirveyi tehlikeye atan Kanarya için spor yazarları ağır yazılar kaleme aldı...

Rıdvan Dilmen- İflas etmiş durumda- Milliyet

Futbolda mücadele etmediğin zaman, rakibin kadar koşmadığın zaman kaybetmek kaçınılmazdır

Fenerbahçe’nin ligde yediği son dört golün üçü hakem hatası. Beşiktaş maçında üçüncü gol net ofsayt, bir penaltısı verilmedi. Kasımpaşa maçında üçüncü gol yine ofsayt. Eskişehir’de de yediği ilk gol öncesi Bilica’ya net faul var, hakem korner veriyor. Ardından gol geliyor. Ne yapsın oyuncular... Tabii ki bu duruma üzülüyorlar. O bar benim, bu bar senin dolaşıp duruyorlar... “Bu hakemler hakkımızı yiyor arkadaşlar” deyip teselliyi Beyoğlu’nda arıyorlar.
Kulüp başkanı, yönetimi, teknik direktörü ise bu gelişmeleri sadece izliyor. Allah’tan futbolcularla birlikte bara gitmiyorlar.
Saha dışında Fenerbahçe’nin durumu ne ise, saha içinde de aynı. Yani içler acısı. Son üç maçta girdikleri pozisyon sayısı ikiyi geçmez. Kalesinde ise sekiz gol var. Çift forvet oynuyor, olmuyor. Tek forvet oynuyor, olmuyor. Oyun içinde tek forvetten çift forvete dönüyor, yine sonuç alamıyor.
Sonra ben düşünmeye başlıyorum; “Neden işler Fenerbahçe adına bu kadar kötü gidiyor” diye. Kaleciye bakıyorum çok kötü. Savunma ondan da kötü. Orta sahada Cristian piyasada yok. Önündeki Alex üç maçtır kayıplarda. Bu durumda forvette Güiza oynasa ne olur, Semih oynasa ne olur. Kazım desen cezalı. Hoş olsa da bir katkısını göremiyoruz.
Sonuçta dünkü maça bakıldığında evet hakem hatasıyla maç Eskişehir’in lehine gelişti. Ama Eskişehir’e de saygısızlık etmek istemiyorum. Ciddi eksikleri vardı. Ona rağmen Fenerbahçe ile kafa kafaya oynadılar, müthiş mücadele ettiler ve maçı kazandılar.
Fenerbahçe adına en kötü olay, taraftarı maçı izlerken takımının kazanacağına inanmıyor. Çünkü öyle bir ışık göremiyor. Mesela hiçbir bölümde 10 dakika rakip yarı alanda oynayamıyorlar. Baskı kuramıyorlar. Zaten bunu yapacak güçleri de yok. Futbolda mücadele etmediğin zaman, rakibin kadar koşmadığın zaman kaybetmek kaçınılmazdır. Fenerbahçe hem psikolojik, hem de fizik olarak kötü durumda. Kısacası iflas etmişler.
Yönetimin bir hayli geç kaldığı radikal kararları bir an önce alması lazım.

Erman Toroğlu -İşin sonunu Mustafa bilir- Hürriyet

[page_end]Erman Toroğlu -İşin sonunu Mustafa bilir
FENERBAHÇE’de düşüş devam ediyor dersek hata yaparız. Çünkü düşmüşler ve yerlerde sürünüyorlar. Twente maçındaki galibiyet herkesi aldatıyor.

Onların girdiği pozisyonlar gol olsa, sonuç Fenerbahçe için yine hüsran olacak.

Dün gece Eskişehirspor çok iyi oynayarak mı kazandı? Hayır. Eskişehirspor’un neredeyse yarısı yok. Peki nasıl kazandı? Canla başla mücadele ederek. Düşünün, Eskişehirspor’da Youla ileride tek adam. Hani tek adam denildiğinde, yanına diğerleri girecekmiş gibi zannediyosunuz. Hayır. Tek başına bırakılmış bir adam. Böyle bir oyuncuyu, hem de çok etkisiz bir Youla’ya, üç kişiyle göstermelik markaj yapıyorsunuz.

Rıza, F.Bahçeliler’in önüne oltayı atmış. Youla’yı da yem olarak koymuş. F.Bahçe de bu yemin peşine takılıp gitti.

Fenerbahçe bütün gollerini ikinci yarıda yiyor. Neden? Güçsüz de ondan. Peki, o neden? Fenerbahçe’de demek ki otorite boşluğu var. Bu otoriteyi kim sağlayacak? Ya Daum, ya da Aykut Kocaman. Peki, bunların sınırları belli mi? Bence hayır.

Yönetim, Aykut’u piyon gibi kullanıyor. Ne Daum’a bir yoklama macunu atabiliyor, ne de Aykut’a. Çünkü, Fenerbahçe’deki futbolcuların yaşam biçimlerini duymayan cümle alem kalmadı.

Rakibini öpen takım nerede
Eskişehirspor 2-0 öne geçmesine rağmen biraz daha ayağa top yapsa, ölmüş yerlerde sürünen Fenerbahçe’yi tam bayıltacak. Ama onlar hala topa uzun uzun vuruyorlar. Neden? Çünkü, kendileri de o anki skora inanmıyorlar. Golü biraz daha erken yeseler, maç belki de berabere bitecek.

Bu kadar büyük paralara kurulan Fenerbahçe, tamamen fiziksel güçle oynayan bir takıma ve kapasitesi belli olan bir takıma yenildi. Eskişehirspor’un maddi olarak belki tamamı, Daum’un aldığı paranın üç misli.

Fenerbahçe kötü idare ediliyor. Maalesef, Başkan Aziz Yıldırım bunu kabul etmiyor. Sezon başı ne diyordu başkan. “Ben rakiplerini öpen bir takım yarattım ve üç sene üst üste şampiyon olacağım.”

Şu anki görüntü ne? Rakipleri F.Bahçe’yi “mucuk mucuk” öpüyorlar.

İşin sonu ne mi olur? Onu da Mustafa Denizli bilir...

Hakan Şükür -Volkan Yaman kadar olamadılar!- Fanatik

[page_end]Hakan Şükür -Volkan Yaman kadar olamadılar!
Galatasaray'a geldiği günlerde A Milli Takım'a kadar yükselen Volkan Yaman'ın bir eliyle, bir de ayağıyla yaptığı asistlerle iki gol buldurmasına rağmen, aynı üretkenliği dört sol kanat oyuncusu bünyesinde bulunduran Fenerbahçe'de görememek anlaşılır gibi değil.

Galatasaray’a geldiği günlerde A Milli Takım’a kadar yükselen Volkan Yaman’ın bir eliyle, bir de ayağıyla yaptığı asistlerle iki gol buldurmasına rağmen, aynı üretkenliği dört sol kanat oyuncusu bünyesinde bulunduran Fenerbahçe’de görememek anlaşılır gibi değil. Başta Santos olmak üzere, Vederson, Roberto Carlos ve sezon başından beri belki de ilk defa forma şansı bulan Uğur Boral, bu bolluk ortamında Fenerbahçe’ye hiçbir şey katamadılar.

Yine kanat organizasyonu yapmadılar
Maça öncesi kadroya baktığımızda da çok fazla bir şey üretebileceğini düşünmüyordum Fenerbahçe’nin. Tüm bu olumsuzlukların içinde Alex ve Semih’ten ileride bir şey beklememek gerekiyordu. Ama bir forvet oyuncusu olan Semih her ne kadar oynamasa da, fiziki zaafiyeti ve buna paralel çalışmama anlayışı, bu tip kritik virajlarda böylesine etkisiz bir futbolu getirdi. Bir forvet sadece gol atmaz, direnci yüksek olan takımlara karşı fizik gücüyle ilerleyen dakikalarda ayakta kalıp en azından arkadaşlarına yardımcı olabilirdi. Alex de etkisiz kalınca, golü 2-0’dan sonra tıpkı Twente maçında olduğu gibi bir şans topundan buldu Fenerbahçe. Yine hiçbir kanat organizyonu yapmadılar.

İşte bu, küçümsenen Türk oyuncuların zaferidir
Santos ve Cristian’ın transfer edildikleri pozisyonlarda çok fazla oyuncu olması, bu transferlerin ‘transfer yapmış olmak için’ yapıldığı kanaati uyandırıyor bende. Türk oyuncular küçümseniyor. Oysa Eskişehirspor, o ruhu, o mücadeleyi yansıtan Türk oyuncuların neler yapabileceğini bizlere çok iyi gösterdi. Hedefi 3 sene şampiyonluk olarak koyan Sayın Başkan Aziz Yıldırım, bu yerel hedefi 5 sene önce kurmuş olduğu, Ümit Milli Takım’dan getirip ‘Fenerbahçe’nin geleceğini kurdum’ dediği ve başarılı da olduğu oyuncular yerine, her sene çok yüksek maliyetli transferler yaparak yakalamaya çalışıyor. Belki kalite olarak iyi oyuncular ama bu ruhu gerektiği zaman sahaya yansıtamıyorlar.

Alkışlar Çalımbay’a, taraftara, Eskişehirspor’a...
Bu mücadele için hem Rıza hocayı hem de takımı tebrik ediyorum. Ayrıca Eskişehir’in örnek seyirci profilini, kurdukları bandoyu ve söylemiş oldukları marşları, tribündeki cümbüşle birlikte kulübe olan desteğin artmasını canı gönülden istiyor ve bekliyorum. Bu galibiyet de bunun bir karşılığı olsa gerek.

Skandalları gizleyerek örtbas edemezsiniz!
Aziz Yıldırım’ın, Fenerbahçeli oyuncuların birçok açığını kapattığını geçmişten bugüne kadarki süreçte çok iyi biliyoruz. Kazım ve arkasından Önder’in yaşadığı ve daha birçok bilinmeyen (aslında bilinen ama yazılmayan) olaylar, Fenerbahçe’nin örtbas etme gücüyle, aslında en çok kulübe zarar verdi. Bu olayları saklayarak önleyemezsin. Hatta deşifre ederek kontral edebilirsin. Ama kimse yazmıyor, kimse bir şey söylemiyor. TRT’nin bu akşamki programında bununla ilgili çok daha geniş şeyler söyleme imkanım olacak.

Ahmet Çakar -Utanın!- Sabah

[page_end]Ahmet Çakar -Utanın!
Sözüm ona milyonlarca Euro'luk futbolcularsınız. F.Bahçe gibi çok büyük bir kulüpte oynuyorsunuz. Ve de her yıl hiç kazanmadığınız ya da kazanamayacağınız paralar alıyorsunuz. Ama sorumluluk yönünden sıfırsınız.
Bazınız barlarda sabahlayıp kaza geçirir, bir diğeriniz sakat olmasına rağmen dinleneceğine gece alemlerine akar, sonra da bileklerini keser. Sahada olanlarınız ise veteranlar arasındaki yazlık turnuvalardaki ciddiyette oynarlar.
Yediğiniz ilk gole bir bakın. Halı sahada bile ceza alanı içinde pozisyon alma ve adam paylaşma daha iyidir.
Yediğiniz ikinci gole bakın. Gökhan ve Bilica bir adamla baş edemiyorsunuz. Hamle şekliniz ve zamanlamanız yanlış.
Siz nasıl futbolcularsınız? Parayı alırken, pazarlık yaparken tam profesyonel olup puan mücadelelerinde yaşlı dedeler gibi oynamak ancak büyük bir utançtır. Koskoca Fenerbahçeli futbolcular 2-0'dan sonra mücadeleyi akıl ettiler.
Faul yapmaktan aciz, mücadele etmekten yoksun bu sorumsuzlar mangası Fenerbahçe'yi bu kafayla felakete götürecektir. Aslında kaliteleri ve teknik kapasiteleri ortaya koydukları performansın 10 kat üzerinde. Ama onların ruhları yok. Fenerbahçe'de oynamanın değerini daha anlamamışlar.

ABİTOĞLU PANİK HALİNDE
İlk devre Fenerbahçe sadece savundu. Ne hücumda çoğalabildi, ne de Alex'in kafası dışında pozisyon bulabildi. Andre Santos ve Mehmet Topuz sahada yoklar. Vederson ve Gökhan çok hata yaptılar.
Fenerbahçe ikinci yarıda ilk devrede yaptıklarını da yapamadı. Komik ve hatalı goller yedi. Lig yarışında böylesine kolay goller yerseniz ve fazla pozisyon üretemezsiniz kazanmanız ancak mucize olur. İşin daha da kötüsü içeride ve dışarıda mütevazı takımlara kaybetmek, bazen şampiyonluğu kaybetmek anlamına da gelebilir.

Eskişehir'i kutlamak lazım. Eksiktiler ama iyi mücadele edip, hak ettikleri bir galibiyet aldılar.
Gelelim hakeme... Mustafa Kamil Abitoğlu hakemliği bilmiyor ve sahada sürekli panik halde. Elleri, kolları bir martı gibi sürekli oynuyor. Bilica'yı çektiler görmüyor, Bilica'yı ittiler görmüyor. Aynı Bilica ve Lugano bu kez de rakiplerini itiyorlar, onları da görmüyor. 6 kişi arasındaki adama sarı kart gösteriyor. Sonra da 'ben hakemim' diye ortalarda dolaşıyor.

Uğur Meleke -Daum'un 1-8-1'i- Milliyet

[page_end]Uğur Meleke -Daum'un 1-8-1'i
Daum’un “Sonucunu bildiği, ama ileri görüşsüz insanları bu neticeye inandırmak için bir deney mahiyetinde kullandığı Kasımpaşa mağlubiyeti” nde başladı aslında Fenerbahçe dünkü maçı da kaybetmeye...
O gün 70 dakika çekilen kahrın nedeni Alex+iki santrfor oynanması değil, Fenerbahçe’nin sahayı eşit bölüşememesi idi.
Kasımpaşa önünde sağ iç Cristian’la sol iç Topuz bölgelerini hemen hiç kullanamamışlar, kanatlarda Carlos’la Gökhan yalnızlığa mahkum edilmişlerdi. Yani o gün esas mesele sarı-lacivertlilerin sahayı boyuna 4-3-1-2 bölüşmesi değil, enine 1-8-1 bölüşmeleri idi.
Dün de son yarım saatte bu düzene dönüldü ve yine Fenerbahçe’nin ipleri ele alamamasının nedeni 2 santrfor değil, sahadaki organizasyonsuzluktu.             
Fenerbahçe’nin, Eskişehir’deki maçın birinci dakikasından itibaren yaşadığı esas problemse savunmadan çıkarken yapılan pas hatalarıydı. Hepsini sayamadım, ama geriden çıkarken bir kez Alex kaptırdı, bir kez Lugano bir kez de Vederson taca attılar topu. Volkan degaj yapmıyor, stoperler uzun vurmuyor, ama sahada Emre yoksa pas becerisiyle de ileri çıkılamıyor.
Çünkü geriden topla çıkmak isteyen bir takımın ortadaki ikilisinin Selçuk-Cristian olması büyük bir tezat... Burada da Daum’u yanıltan Cristian’ın Twente performansı oldu, ama orada karşısındaki adam hemen hiç basmayan Perez’di, Eskişehir’de ise sıkı bir pres vardı önünde...

Denemeye devam
F.Bahçe’ye karşı daha önce Manisa’nın yaptığı presin bir benzerini yapan Eskişehir, zaten play-off arasına kadar ülkenin en olumlu futbolunu oynayan takımlarından biriydi. Tabii ki üst üste gelen sakatlıklar, Burak-Ümit-Youla-Mehmet’li 4-2-4 benzeri cesur anlayışın bozulmasında etkili oldu, ama Beşiktaş’la Trabzon maçları arasındaki kişilik kaybını sadece bu eksiklerle açıklamak sanırım yetersiz olur.
Rıza Hoca da bunun farkına varmış olacak ki geçen hafta Trabzon önündeki (4-2-3-1’in sol açığı Volkan olan) Yenişehir’den vazgeçmiş, sezon başındaki bıçkın tavrını çok sevdiğimiz Eskişehir’e geri dönmüş.
Eskişehir bu atak düşüncesini sahaya yansıttığında belki hâlâ Burak topla taca çıkıyor, belki hâlâ Koray kalecisiz kaleye topu nişanlayamıyor. Ama her fırsatta denemeye devam ediyor Eskişehirliler. Bu taraftara da bu futbol anlayışı çok yakışıyor.

Erdoğan Şenay- Hızlı oynayan kolay kazanır- Milliyet

[page_end]Erdoğan Şenay- Hızlı oynayan kolay kazanır
Fenerbahçe’yi Eskişehir’de ağırlayan Es-Es’ler net galibiyetleri yanında bütün lig takımlarına örnek olması gereken bir tribün keyfi de sunuyorlardı ağır misafirlerine...
Futbol olarak maç boyu hızlı bir oyun temposu yaratan Eskişehir çabuk düşünüyor, çabuk oynuyor ve ani ataklarla da Fenerbahçe’yi sürekli zor durumlara sokuyordu bu önemli yarışmada...
Önce Es-Es’lerin Fener’i normal bir takımmış gibi görüp özel maksatlara itibar etmeden yarışmayı kendi kazançları açısından dikkate alıp değerlendirdikleri açıkça ortadaydı. Yani, “Alex’i şöyle kilitleyelim” - “Şu ve bu oyuncuya adam markajı verelim” gibi özel taktik düşüncelerinden uzak, sadece Fenerbahçe’den daha çabuk düşünüp oynayan bir Eskişehir maksadını seyrediyorduk sahada...
Fenerbahçeli ayaklar ve bedenler neden rakibinden daha rötarlı kalıyorlardı pozisyonlarda... Çünkü Fenerbahçe orta alanda tutunamıyordu bir türlü... Cristian’ın çırpınışlarına rağmen Santos’un ve Mehmet Topuz’un top kayıpları, pas hataları, hele Selçuk’un teknik değerlerden çok uzaklarda kalan dağınık tarzı da ön planlara çıktıkça Fenerbahçe’nin oyunda hakimiyet kurması hayal olup kalıyordu tabii...

Daum’un aklı!
Orta alandaki “pas kaosu” sırıttıkça ileri uçta Semih’in işleri de doğal olarak zorlaşıyordu. İleri-geri çalışkanlığı yanında orta alandan bir tek “al da at” cinsinden pas alamayan bir santrfordan daha fazla ne istenebilir ki?
Eskişehir, çok da hak ettiği gole kavuşunca birden aklı başına geldi bay Daum’un... Orta alanda “bozguncu” gibi dolaşan Selçuk ile sol kulvarda “oyunu oluruna bırakmışçasına duygusuz” gibi koşuşan Santos’u oyundan alıp yerlerine Emre’yi ve Uğur Boral’ı oyuna süren Herr Daum’un ilk on biri kurgularken aklı nerelerdeydi acaba?
Evet, Alex sahada gölgelik gibi dolaştıkça Fenerbahçe’nin kazanma şansı yerlerde sürünüyor kısacası... Eskişehir’e gelince, tempolu oyun, iki klas gol, orkestralı ve çağdaş bir tribün ziyafetini de geceye sundukları için alkışlamak gerekir Es-Es’leri...

Selçuk Yula -Fenerbahçe fırsatı kaçırdı- Takvim

[page_end]Selçuk Yula -Fenerbahçe fırsatı kaçırdı
Fenerbahçe Teknik Direktörü Christoph Daum, yıldız isimlerin yokluğunda bir takım ortaya çıkardı.
Solda tarafta Vederson'u oynatırken, ileriye Semih Şentürk'ü ortaya da Cristian'ın yerine Selçuk Şahin'i koydu.
Bunlar elbette kötü tercihler değildi ama dün Eskişehir'de gördük ki daha iyi bir onbir sahaya sürülebilirdi.
Herkesin "Aman Güiza oynamasın, Semih oynasın" feryatları dünkü maçta işe yaradı mı? Bence yaramadı. Çünkü Güiza ile Fenerbahçe her maç 3-4 pozisyona giriyordu. Ama Semih'le tek bir pozisyona bile giremedi dün akşam...
Diğer taraftan iki sene boyunca Uğur Boral'a küfür eden Sarı-Lacivertli taraftarlar, hiçbir şey yapamayan Santos'a ne diyecekler acaba?
Neticede dünkü maçın teknik analizini yaparsak; Ne Fenerbahçe, ne de Eskişehir'in özellikle ilk 45 dakikada futbol adına hiçbir şey yapmadığını söyleyebiliriz.
Ama ikinci 45 dakikada sevgili Rıza Çalımbay kardeşimin yaptığı güzel değişikliklerle takımını canlandırdığını ve Eskişehirspor'un galibiyeti hak eden bir futbol oynadığını söyleyebiliriz. Helal olsun...
Ama şu maçta gördüğüm kadarıyla ilk golü atmak çok önemliydi. Kim atarsa farka giderdi. Eskişehir'in golünden önce Bilica'ya yapılan faülü görmeyen hakeme rağmen Fenerbahçe deplasmanda galip gelmeliydi... Ama başarısız oldu. Başarısız olmasındaki neden, Rıza Çalımbay ve öğrencileriydi. Onları canı gönülden kutluyorum.
Eskişehirspor taraftarını da kendi takımını desteklerken yaptığı güzellikleri tebrik ediyor, Fenerbahçe taraftarına yaptıkları çirkinlikleri ise kınıyorum.
Fenerbahçe, Daum ile Hollanda'da kazandığı zaferi Eskişehir'de hafızalardan sildi dilebiliriz. Sarı-Lacivertliler adına anormal bir fırsat kaçtı diyebiliriz.

Semil Yuvakuran -Daum'dan yanlış üstüne yanlış- Zaman
  
[page_end]Semil Yuvakuran -Daum'dan yanlış üstüne yanlış

Son iki haftada iki lig mağlubiyetiyle büyük şok yaşayan F.Bahçe, Twente galibiyetiyle kötü gidişe 'dur' der gibi oldu. Avrupa Ligi'nde grup lideri olarak göğsümüzü kabarttı. Ancak işler Eskişehir'de iyi gitmedi. Bu sene daha da tecrübelenen, seyircisi ile bütünleşen Es Es, ilk dakikalarda F.Bahçe'ye ter döktürdü. Pozisyonlarda Volkan başarılıydı.
Sarı-Lacivertliler, dengeyi sağlar gibi olsa da 40. dakikada Youla, önemli bir fırsattan yararlanamadı. Koskoca ilk 45 dakikaya baktığımızda Kanarya'nın tek bir tehlikeli atağını göremedik. Twente maçında kötü oynadılar, ama mücadele örneği gösterdiler. Öyle olunca pozisyon da bulmuşlardı. Ancak ikinci toplar dün Sarı-Lacivertli oyuncularda kalmadı. Eskişehir'in çok çabuk hücuma çıkmalarını sağlayan F.Bahçe, rakibine hiç baskı yapamadı. Dolayısıyla kalesinde sık sık sıkıntılı anlar yaşadı. Alex çabaladı, onun yanında Lugano, Bilica ve Baroni yine takımın en iyi savaşan oyuncularıydı. Santos, Vederson, Gökhan Gönül ve diğerleri ise etkisizdi.

İkinci yarı tempolu başladı. F.Bahçe, Dos Santos ve Semih'le iki gol fırsatından yararlanamadı. Eskişehir'in kalecisi Ivesa başarılıydı. İkinci devre ilk 45 dakikaya göre daha hareketliydi. F.Bahçe golü bulacak diye bekleyenler Adem Sarı'nın golüyle şaşırdı kaldı. Gol vuruşu gerçekten muhteşemdi. Daum bu dakikanın ardından Uğur, Emre ve Güiza'yı oyuna aldı. Ancak çok geç kalınmış bir hareketti bu. Bence mücadeleye Emre ve Güiza ile başlamalıydı. Nedense Daum, gol yemeden bir oyuncuyu değiştirmiyor. Halbuki kötü oynayanı herkes gördü. Emre olmayınca Baroni yalnız mücadele ediyor ve böyle olunca F.Bahçe defansı açıklar veriyor. Lugano ve Bilica olmasa Eskişehir golü çok daha önce bulabilirdi.

Eskişehir'in Adem Sarı'nın ayağından bulduğu golde ise Fenerbahçe defansı evlere şenlikti. Lugano'nun attığı gol ise hiçbir şey ifade etmedi. Şimdi soruyorum: Emre'nin sakatlığı geçtiyse niye oynamadı? Bu, Daum'un dün geceki en büyük yanlışlarından biriydi. Carlos'un yerine oynayan Dos Santos ve Vederson bir tane Roberto Carlos bile yapmadı. O yaşına rağmen Brezilyalı, kanatta çok daha etkili oynuyordu. İşte, 19 yaşında Alper denilen bir oyuncu. Eskişehir'in hocası ona güvenip F.Bahçe maçında sahaya sürüyor. Rıza Hoca'yı tebrik ediyorum. Gençlerimizin yetişmesinde yardımcı olduğu için...
 
Gürcan Bilgiç -Oynak çiviler!- Sabah

[page_end]Gürcan Bilgiç -Oynak çiviler!
Peş peşe tuzakların kurulduğu saha üzerinde, bunların hepsini tek tek düşen bir Fenerbahçe takımı vardı. Bir gün önce Ziya Doğan Beşiktaş'a karşı, bir gün sonra Rıza Çalımbay, rakiplerini kilitleyecek tedbirleri kusursuzca uygulattılar takımlarına. Milne'nin talebeleri ve liglerin savunma imparatorları, bir maçı nasıl kazanacaklarını, hele hele büyük takımlara karşı nasıl oynayacaklarını iyi bildiklerini bir kez daha gösteriyorlardı.
Alex bu kez Bülent Ertuğrul'un kelepçesine takılmış, dört ofansif oyuncuyla sahada olmasına rağmen Eskişehir'in geriye koşma problemi olmamıştı. İlk 45'te Alex'in kafa vuruşu dışında bir tehlike Fenerbahçe adına yokken, Eskişehir'in özellikle karambollerle gole yaklaştığı izlendi. İkinci yarıda Fenerbahçe orta sahayı avucuna alıp, kontrollü ve etkili gelmeye başladığı anda geriye düştü. Tam maçın ibresi dönüyordu ki, Daum'un en büyük kurtarıcısı "duran toplar", bu kez rakip adına hesaba imza atıyordu.
Bir korner atışından gelip, seken topu ağlarında buluyordu Fenerbahçeli futbolcular. O ana kadar gayretlerin el frenli çalışmasını tespit eden Daum, üç değişiklik birden yaptı. Üçü de doğruydu ve "etkisiz elemanlar" 66 keyif dakikasından sonra kement yediler.
Hücum planlarını Semih'in topu yere indirip, etrafa servis etmesi şeklinde kurmak, kanat bindirmelerinde de topu iki metrelik Ivesa'dan kaçırmak adına altı pastan uzaklaştırmaya çalışmak doğruydu. Ama top kaybı oranı yüksekti, Alex'e bağlanan pozisyon umutları da kafeslenmişti. Bir hafta önceki Kasımpaşa yenilgisinde sorun mücadeleden kaçmaktı. Dün ise isteyen ama yapamayan bir takım vardı. Geri dörtlü ve önündeki ikilinin eforlu performansına, topu iyi kullanması gerekenlerin ritmi uymadı. Alex maçı boş verdi, Semih neredeyse şut çekmedi.
Kadro yapısına, harcanan paralara, "usta" teknik direktörüne ve kurumsallaşma iddiasına baktığımız zaman böyle maçların sonucunu belirleyen Fenerbahçe olmalıyken, ipler rakibin eline geçiyor. Bu sezonun devam eden yanlışı budur. Samandıra'da oynayan çivilerin artık tutunacak dalları da yerinden söktüğünü görüyoruz.
Devrede, bu oynak çiviler sökülmezse sezonu da teslim ederler.

Ersun Yanal -Daum’un taktiği YANLIŞ- Vatan

[page_end]Ersun Yanal -Daum’un taktiği YANLIŞ
F.BAHÇE birlikte oynamayı başarmak zorunda. Ama birlikte oynarken, kazanma duygusu da gerek. O olmayınca yenilgi kaçınılmaz sonuç. Önce son 4 haftaya bakalım.. Ardından ligin başındaki ya da G.Saray derbisindeki F.Bahçe’yi hatırlayalım. Aradaki tek fark takım oyunu becerisi. Sarı-lacivertliler birlikte oynama heyecanını, kazanma duygusunu yitirmişler. Tempo yapmıyorlar, agresif değiller. Oyuncular tek başlarına kaliteli olabilir. Ama bu kalitelerini haftalardır takım olma ve kazanma yönünde kullanmıyorlar, sorun çıkartıyorlar. Kazanma duygusunu geri getirmesi, bireysel yetenekleri yeniden takım için oynamaya yöneltmesi gereken kişi Daum. Düzeni yeniden kurması konusunda neler yapabileceğini bundan sonra hep beraber göreceğiz.

ŞİFRE ÇÖZÜLDÜ
DAUM her zaman böyle geri yaslanarak oynamayı tercih ediyor. Rakiplerine baskı kurmayı denemiyor. Baskı yaparak top kapmak Daum’un planlarında hiç yok. Keza ileride çoğalmak. Dün kanatlardan Vederson-Gökhan ve bir de ileride Semih ile hücum yapmaya çalıştılar. Oysa F.Bahçe’nin kazanmak için mutlaka rakibine baskı yapması gerekirdi. Çünkü rakip atağa çıkarken bu baskı sonucunda çok top kaptırabilecek isimlerden kuruluydu. Ama Daum bundan yararlanmadı. Kazanmak için sadece duran toplara bel bağladı.

ÖZELLİKLE Lugano ve onun arkasında dublaja gelen Selçuk’u kullanmaya çalıştı. Yani yine çok oyuncuyla hücum yapmayan bir F.Bahçe vardı.

ASLINDA iki takımın da temel oyun felsefesi aynı. Çok oyuncuyla hücuma çıkmadılar. İkisi de tedbirli ve riske girmeden oynadılar. 2 takım da tüm gol planlarını duran toplar üstüne kurmuştu. Ve 2 takım da rakibi oynatmamayı birinci hedef seçmişti.

ANCAK Eskişehir’in üstünlüğü motivasyonunun daha yüksek olması ve kazanmayı daha çok istemesiydi. Ve bu durum da galibiyeti getirmeye yetti. F.Bahçe rakibe üstünlük kuracak oyunu ancak 2-0’dan sonra ve yine duran toplarla kurabildi. Daum bu süre içinde bile rakibini hataya zorlayacak bir hücum, top kaptırdığında da rakibine hata yaptıracak bir düzen kuramadı.

DAUM maçın gittiği düşüncesine kapıldığı için 3 kişiyi aynı anda değiştirdi. Amacı takıma bir ritm kazandırmaktı. Topuz ve Santos sahada hiç yoktu. Belki bu 2 oyuncu devre arası değiştirilse bu ritm kazanabilirdi. Ama sonradan yapılan bu 3 değişiklik bence işi daha da zora soktu.

Zeki Çol -Çöküş süreci- Zaman

[page_end]Zeki Çol -Çöküş süreci
Fenerbahçe vapuru, artık huzur adasının çok uzağında... Açıkta demirlemiş ve yakalandığı fırtınadan haftalardır bir türlü çıkamıyor. Son 7 maç, üçü üst üste gelen 4 yenilgi. Ankaraspor'u saymazsanız, sahada aldığı tek galibiyet G.Saray var. Kayıp puan sayısı 14. Başlangıçtaki ilk 8 maça yansıyan 24 puanlık performansın yerinde şimdi yeller esiyor.
Çünkü F.Bahçe futbolla barışık değil. Haftalardır kötü oynuyor. Haftalardır oyuna en ufak bir lezzeti katamıyor. Haftalardır kenar yönetim yetersizliğinin sıkıntılarını çekiyor. Artı bir de huzursuz. Spor sayfalarını aşıp, magazin sayfalarına taşınmanın ve bünyesindeki tartışmaların da keyifsizliğini yaşıyor.

Dün, sahada F.Bahçe diye bir takım var mıydı? İsimlere ve resimlere bakarsanız 'evet'... Ama icraata bakarsanız, hayır öyle bir takım yoktur.

Bir kere oyunun en stratejik bölgesi, yani orta sahası kayıptı F.Bahçe'nin. Sağda Mehmet, solda Santos ne ikili mücadelelerde ne de top kullanmada, atak başlamada en ufak bir katkıyı yapabildiler. Alex'ten zaten mücadele etmesi beklenmiyordu. Fakat en azından servis yapması gerekiyordu. Oyun boyunca bir ilk yarıda kafa vururken, bir de ikinci yarıda Dos Santos'a 'al-at' türünden pas verirken Alex varlığını hatırlatabildi.

Daum, yürüyen ve oyuna hiç katkısı olmayan orta sahanın çökmüş olduğunu, çoğu zaman yaptığı gibi iş işten geçince fark edebildi! 67. dakikada bu bölgeden nihayet üç oyuncu çıkardı... Mehmet, Selçuk, Dos Santos'u kenara; Güiza, Emre ve Uğur Boral'ı sahaya aldı. Ama bu değişiklikler de F.Bahçe'yi kurtaramaz. Çünkü sahada isteyen, mücadele eden, yüreğini ortaya koyan bir Eskişehirspor vardı. Eskişehirspor, aman aman bir futbol oynamadı. Özellikle hücum organizasyonunda sıkıntılar yaşadı. Ama yine de F.Bahçe ile kıyaslanmayacak ölçüde gol girişimi yaptı. Bunda en önemli etken yine F.Bahçe orta alanının adam kovalamaması ve Eskişehirspor'a dış şut atmada kolaylık tanımasıydı.

Eskişehirspor, 62. dakikada ilk golünü kazandı. Sağdan yapılan korner atışında, F.Bahçe savunması uzak köşedeki Adem Sarı'yı kontrol etmeyi unuttu. Adem, mükemmel bir vuruşla fileleri havalandırdı. Aynı Adem, bu defa 78. dakikada skoru 2-0'a taşıdı. F.Bahçe, uzatmada Lugano'yla bir gol buldu, ama bu da maçı kurtarmaya yeterli olmadı.

Eskişehirspor verdiği mücadelenin karşılığını lideri devirerek aldı. Fenerbahçe ise son haftalardaki düşüşe bir halkayı daha ekledi ve Eskişehir'de sadece hüsranı değil, bir de çöküşü yaşadı

Turan Sofuoğlu -İçi boşalmış Fenerbahçe- Star

[page_end]Turan Sofuoğlu -İçi boşalmış Fenerbahçe
Öyle bir 90 dakika izledik ki,  içinde arka arkaya 3 pas yapamayan, topu alıp rakip kaleye gidemeyen, şut atamayan, gol pozisyonu olmayan, top rakibe geçince mücadele etmeyen, orta yapmayan, kolay gol yiyen  bir Fener sahadaydı. Bu kadar olumsuzluğa rağmen az gol yiyen ve şanslı olan Fener’i, belki son yılların en kötü takım oyununu gösteren, içi boşalmış  futbolcular topluluğu diye değerlendirebiliriz.
Futbol takım oyunudur, ortak hareket edilmelidir. Tüm oyuncular maç boyu birlik beraberlik içinde olmalıdır. Düşünce olarak hiçbiri yoktu. Sanki herkes düşman gibi birbirine yardım etmiyor, pas vermiyor. Fenerbahçe’nin özünde her zaman takım oyunu vardır. En önemlisi hızlı oynayan mücadele eden bir Fenerbahçe vardır. Ama dün hiçbirisini göremedik.

Son haftalarda bunun sinyali veriyordu zaten Fenerbahçe. Buna müdahale etmek Daum’un göreviydi. Ama Daum bunu başaramamış. Bu kadar kaliteli futbolcuları iyi organize edip ne uyum sağlamış ne de takım ruhunu aşılamış. Fenerbahçe formasını bu kadar kötü temsil eden topluluk son yıllarda görülmemiştir. Mağlubiyetler olabilir ama ezilerek bu kadar kötü performans sergileyen futbolcu topluluğu görülmemiştir. Bu forma bu kadar ucuza düşmemişti. Buna tedbir alınması lazım.

Fenerbahçe, son zamanlarda lider olmasından dolayı kötü futbolunu örtüyordu. Ama hiç değilse liderlik gittikten sonra biraz daha formanın ağırlığını taşıyacak, istekli mücadele eden kaybetmeyi hazmedemeyen futbolcuları sahada görmek istiyoruz. Fenerli futbolcuların çok çabuk mağlubiyeti hazmetmemesi gerekiyor. Ama son haftalarda bu toplululuk böyle bir hale geldi.

İstatistikler her zaman Fener lehine diyor. Ama son iki haftada rakibe geçmiş durumda. Daha çok oynayan mücadele eden daha çok pas yapma özelliğini rakiplerine kaptırmış durumda. Bu da Fener’in ne kadar kötü bir durumda olduğunu gösteriyor.
 
Alaattin Metin -Amatör maçta forma vermezler- Akşam

[page_end]Alaattin Metin -Amatör maçta forma vermezler
Fenerbahçeli futbolcularda özgüven sorunu var. Uçakta, otelde, sahaya çıkarken bakıyorum yüzleri bembeyaz. Kafaları karışık.
Rahat, huzurlu değiller.
Hata yapmak, hedef olmaktan korkuyorlar. Riske giremiyorlar. Hemen en yakınındaki arkadaşına topu atarak işin içinden sıyrılıyorlar. Yavaş oynamalarının, savaşmamalarının temeli de bu korku.
Sözüm ona Mehmet Topuz ile Santos kanat oyuncusu. İkisi de içeri girip kuru kalabalık yaparak oyunu sıkıştırıyorlar. Vederson ile Gökhan ne yapacaklarını şaşırıyor. Daum, saha kenarından Santos'a oyunu açması için çizgiye gelmesini işaret ediyor. Hazret, ayağındaki 10 topun 9'unu kaybediyor. Bilica ile Lugano'nun Eskişehir ataklarını kesmekten anaları ağladı. Selçuk, Santos ve Topuz'un her kaptırdığı top Fenerbahçe kalesinde pozisyon oldu.
Semih diyoruz; Güiza'dan ne farkı var!
Ama bu kötü futbolda o ne yapsın. Orta saha savaşmazsa, top kazanmazsa, kanat bindirmeleri olmazsa nasıl gol atacak?
Alex de oynamıyor. Emre olsa onu ateşler ama Topuz ile Santos havaya sokamıyorlar. Bir ara baktım 8 Fenerbahçeli futbolcu Volkan'ın önündeki 25 metrelik alana sıkışmışlar. Alex ile Semih ise ileride, ortada 30 metrelik boş alan.
Daum'u da anlayamıyorum. Kötü oynayan futbolcuları oyundan bir türlü alamıyor. Orta saha dökülüyor, bunun ancak farkına takımı gol yiyince varıyor.
Emre sağlamsa neden kulübede oturuyor? Santos'a bu kadar uzun süre nasıl tahammül ediyor? Hoca, sen de yanlış yapıyorsun. Biliyorsun ki bu takımı ateşleyen bir tek oyuncu var; o da Emre. Sağlamsa niye oynatmıyorsun, sakatsa niye kadroya aldın? Ama dünkü Emre'de hiçbir şey yoktu. Olan ne Daum'a ne de kötü oynayan futbolculara oluyor. Fenerbahçe'de yapanın her şey yanına kar kalıyor. Olan Fenerbahçe'nin ismine oluyor. Yenilgiye mazeret olmaz. Fenerbahçe kötü oynuyor. Eskişehir haklı bir galibiyet aldı. Buna kimsenin söyleyeceği yok.
Ancak, hakemler de Fenerbahçe'yi eziyorlar. İlk golden önceki pozisyona bakın. Faulün babası var.
Başkan Aziz Yıldırım, Kulüpler Birliği'ni bırakmakta haklı. Bunu kimse; sakın öfkeyle alınmış bir karar olarak algılamasın. Çok sabretti. Ama Fenerbahçe'nin her maçta hakkı yenince de; sonunda patladı.

Yalçın Türk -Çanlar Daum için çalıyor- Fanatik

[page_end]Yalçın Türk -Çanlar Daum için çalıyor
Fenerbahçe'nin, ilk yarıdaki taktik anlayışla gol bulması mucizeydi. Top Semih'e şişirelecek, Semih de Alex'e indirecek, O da göbekten ve kanattan adam kaçıracak, Fenerbahçe pozisyon bulacak. Daum elindeki onca yetenekli oyuncuya rağmen, böyle ilkel bir taktik veriyorsa, vah Kadıköy'ün haline.

Fenerbahçe’nin, ilk yarıdaki taktik anlayışla gol bulması mucizeydi. Top Semih’e şişirelecek, Semih de Alex’e indirecek, O da göbekten ve kanattan adam kaçıracak, Fenerbahçe pozisyon bulacak. Daum elindeki onca yetenekli oyuncuya rağmen, böyle ilkel bir taktik veriyorsa, vah Kadıköy’ün haline.

Fenerbahçe’den bekleneni ev sahibi yaptı. Bülent Kocabey ile Burak, iki kanadı her pozisyonda zorladı. Oyunda kalana kadar Bülent Ertuğrul, Kırmızı-Siyahlılar’ı iyi yönetti. Eskişehir savunması cepheden gelen tüm topları sıkıntı çekmeden etkisiz hale getirdi.

Yediği gole kadar Fenerbahçe, sadece iki pozisyona girdi. Adem’in müthiş volesinden sonra Daum’un, Emre, Güiza ve Uğur hamlesi de, Fenerbahçe’yi toparlamaya yetmedi. Mehmet Topuz, Andre Dos Santos ve Vederson, vasatın altına inerek yenilginin hazırlayıcıları oldular.

Sezona iddialı giren Fenerbahçe’de kazan kaynıyor. Kazım kaza yapıp ölümden dönüyor. Oyuncular hem Samandıra’da hem maç esnasında, birbirlerine hava atıyor. Önder bileğini kesiyor, Daum ve ekibi de, tüm olanları seyrediyor. Fenerbahçe’nin ligdeki kan kaybı sürerken, çanlar da artık Alman hoca için çalıyor. Şayet Fenerbahçe’deki bu kaos ortamı bir an önce yok edilmezse bırakın şampiyonluğu, Fenerbahçe ilk dördü bile zor bulur.

Altan Tanrıkulu -Hızlı forvet ŞART!- Hürriyet

[page_end]Altan Tanrıkulu -Hızlı forvet ŞART!
NİHAT Özdemir ve Ali Koç, Fenerbahçe’nin iki ve üç numarası. Aynı zamanda Türkiye’nin önde gelen işadamlarından.

Twente maçı sonrası taraftarların arasında medyanın sorularını yanıtlarken birşey dikkatimi çekti. Twente Kulübü Başkanı Joop Munsterman Ali Koç’a, “Sizin kazanmanız normal. Çünkü siz Avrupa’nın Top Class yani üst sınıf takımlarından birisiniz” demiş. Ali Koç da bu söylemi yorumlarken, “Eskişehir maçı şimdi daha da önem kazandı. Çünkü hem ligde hem Avrupa’da liderliğimizi sürdürmek ve Twente maçının moralini devam ettirmek için kazanmak zorundayız..” Özdemir ve Koç, Twente maçına sevinmişlerdi ama Eskişehir maçının zorluk derecesinin farkında olarak konuşuyorlardı..

Maça gelince... Yedek kulübesine bir bakın. Emre, Güiza, Uğur Boral, Deivid, Özer, Deniz, Volkan Babacan. Bu isimlerin yanına iki iyi yerli iki iyi yabancı koysanız ligde liderliğe oynamazlar mı sizce? Fenerbahçe’nin bu kadar geniş ve güçlü bir kadrosu varken forvetteki hızlı adam eksikliği nedeniyle çekilen bunca sıkıntının anlamı ne? Rakibin beşe üç yakalandığı pozisyonda Semih yerine daha çabuk bir forvet Fenerbahçe’ye golü getirebilirdi.

Eskişehir’in istediği tempo belli. Maçı 0-0’a bağlamak, olursa bir gol atıp rakibi devirmek. Fenerbahçe ilk yarım saat 4 korner kullandığı halde Twente maçındaki gibi rahat vurup yapma imkanı bulamadı. Demek ki Rıza Çalımbay, Alex’in duran top vuruşlarına iyi çalıştırmış oyuncularını.

Bakıyorum ilk yarıya Gökhan’ın ortaladığı Alex’in vurduğu kafa kalmış aklımda biraz. Biraz da Vederson’un orta çizgiden kaleyi yokladığı an. Takım savaşmasına savaşmaya çalışıyor da oyunun incelik kısmı biraz “kalın” kalmış. Deivid gibi sürpriz goller atacak bir isim bu sezon ortalarda yok.

Adem’in golü Fenerbahçe’nin duran toplardaki adam paylaşımı zaafiyetinden doğdu. Zaafiyet derken Mehmet Topuz’dan da bahsetmek gerek. Kayseri’nin sembolüyken Fenerbahçe’de adam kovalama ya da sıkı pres yapma işlerine fazla girmiyor. En büyük özelliği uzaktan şutlarda da pozisyon bulamayınca sıradan bir oyuncu olup çıkıyor.

Twente maçında söylemiştim. Türkiye Ligleri’nde topu önde tutmak ve hızlı oynamak zorundasınız. Yoksa gol yersiniz ve çıkartmakta zorlanırsınız.

Şampiyonlukla ilgili konuşmak içinse çok erken. Geçen sezon bu haftalarda ligde altıncı sırada olan Beşiktaş şampiyon olmuştu. Sıkıcı olan alınan sonuçlardan çok Alex, Emre, Dos Santos, Mehmet Topuz, Özer gibi önemli yıldızlardan verim alınmaması. Kaçan balığın büyük olmaması için şimdiden devre arası için “hızlı bir forvet” alınmalı. Bizden uyarması!

Eskişehirde’de iki şık gol atan Adem’i, kaleci Iveca’yı ve Rıza Çalımbay’ı özellikle de seyirciyi kutlamak gerek.

Selim Soydan -Yönetimimiz UYUYOR MU?- Vatan

[page_end]Selim Soydan -Yönetimimiz UYUYOR MU?
SAHAYA çıkan 18 futbolcuyu bir takım haline getirecek kriterler nelerdir Allah aşkına? Fizik güç, taktik anlayış, oyun disiplini ve yedeklerin takıma katkısı.. F.Bahçe şu anda bu 4 kriter açısından da bitik halde.. Bu takım 102 yıllık tarihinde ilk kez 8’de 8 yapıp rekor kırdı sezon başında.. Ama aynı takım, arkasından aynı teknik adam ve futbolcularla 7’de 2’de (bu 2’nin biri G.Saray, öteki de Ankaraspor) kaldı ve son 20 yılın en kötüsü oldu.. Siz de herkes gibi “N’olacak bu F.Bahçe’nin hali?” diyorsanız anlatayım:

* F.BAHÇE geçen sezon 4’üncü olan takıma 5 transfer yaptı.. Andre Santos-Cristian (bonservis bedelleri 12 milyon Euro), M.Topuz (11 milyon Euro), Özer (4 milyon Euro), Bilica (2 milyon Euro).. Ne etti? 29 milyon Euro.. Türk parasıyla 65-70 milyon lira.. Şimdi bu adamların dün takıma ne katkısı var? Hiç, hiç, hiç..

* YENİLERİN katkısı sınırlı olunca, geçen sezonki ‘gamsız’ ruh geri döndü.. Hiç kimsenin böyle vurdumduymaz olma hakkı yok. Kazım Bey sabah 05.00’te Santos’la gittiği kulüpten eve dönüyor, 4 saat sonra trafik kazası geçirip ölümden dönüyor.. Önder dün gece bara gidip dağıtıyor.. 05.00’te körkütük evine dönüp sevgilisiyle kavga ediyor, o da ölümden dönüyor.. Güiza’ya ödenen toplam para 28 milyon Euro.. O da Beyoğlu Kartalı.. Yahu bu adamların sahada oynamasından vazgeçtim.. Yaşadıklarına şükredecek halde F.Bahçe.. Çünkü hiçbiri ‘normal’ değil..

* KOCA takım birkaç karakterli adamın omuzlarında kaç zamandır.. Emre’ye bak.. Sakatlandı, ‘Devreyi kapadı’ derken kendine iyi baktı, hop sahada.. Zaten Daum’un en büyük hatası onunla maça başlamamaktı.. Zaten F.Bahçe Alex atarsa kazanıyor.. Geride Lugano son 2 maçtır golcü oldu.. Yanında onun gibi savaşçı ama daha dengesiz Bilica.. Ve Gökhan.. Ama bu saydığım adamlarda bir düşüş, bir sakatlık oldu mu, diğerlerinden umut besleme.. Ortada işte durum..

* DAUM desen başka ‘umutsuz vaka.’ F.Bahçe göz göre göre irtifa kaybediyor.. Hadi oyunculara mukayyet olamıyorsun, bari taktiği adam gibi ver.. Sanki M.United’sın, her maça aynı 4-2-3-1.. Alırsın işte böyle 3’ün 1’ini.. Sen Kasımpaşa maçından sonra “Futbolcular istedi, o nedenle çift forvet oynadım” dersen, benim için hoca filan değilsin.. Kendini kurtarmak için takımı satıyorsun.. Onlar da aynı şeyi düşünüyor olmalı ki, takmıyorlar Daum’u.. Kafalarına göre oynuyorlar..

Bu adama 3 yıl için toplam 10 milyon Euro ödeyecek F.Bahçe.. Her yıl da 15 adet ‘business class’ Almanya’ya gidiş-dönüş bileti veriyorlar.. Bence bu sayı fazla.. Bugün artık tek bilet yeter Daum’a.. Gidişi olsun, dönüşü olmasın..

* BAKIN bu takım komada.. Ama hâlâ lider.. Demek ki, neşter doğru vurulursa hem şampiyonluk hem Avrupa Ligi şansı var.. Birkaç adamı kurban etmek, medyaya kızmak, Kulüpler Birliği’nden istifa etmek yetmez.. Daum’u göndermeden bu iş olmaz.. Herkes hatasını kabul etmeli.. Etmezse, onlar da bu hatanın kurbanı olurlar

Turgay Şeren - Alex yoksa Fener de yok... -Akşam

[page_end]Turgay Şeren - Alex yoksa Fener de yok...
Fenerbahçe dün gece karşısında çok iyi mücadele eden ve kazanmak için her türlü fedakarlığı yapan bir takım buldu. Sarı-Lacivertliler'in Kasımpaşa ile oynadıkları seyircisiz maçı büyük bir dikkatle izlemiştim.
Kadrosunda hemen hemen hiç boş oyuncusu olmayan Fenerbahçe'nin bu kadar futboldan uzak maçını izlediğim için de üzülmüştüm. Ama aynı üzüntümü dün akşamki Eskişehirspor maçında da yaşadım.
Fenerbahçe'nin yukarıda da söylediğim gibi takımda hiç boş futbolcusu yok.
Taaa Brezilya'dan transfer edilenler de dahil, takıma büyük faydası olacak cesaretli futbolcuları var.
Daum ve futbolcuları, galip gelebilmek için ortaya hiçbir şey koymadılar. Meğer boşuna bakıyormuşuz.
Eskişehirspor hem güzel oynadı hem de bileğinin hakkıyla maçı kazandı.
Fenerbahçe'nin geri dörtlüsüne bakın; Gökhan, Bilica, Lugano ve Vederson. Orta sahada Cristian ve Selçuk var. Mehmet Topuz'u unuttum zannetmeyin. Onun için hem Kayserispor'a büyük meblağ ödendi hem de kendisine. Peki nerede bu takım?
Beni asıl hayretler içinde bırakan Semih. Avrupa Şampiyonası'nda Milli Takımımız'da santrfor oynayan Semih, çalışkanlığı ile hepimizin gönlünde taht kurmuştu. Peki Semih'e ne oldu? Ya Alex'e ne demeli? Siz sahada gördünüz mü? Ne yaptı? Zaten Alex yoksa Fenerbahçe de yok.
Eskişehirspor'u tebrik ediyorum. Gollerine diyecek hiçbir şey yok.
Fenerbahçe'den çok daha iyi mücadele etti. Kazanma azmi çok daha yüksekti. Fenerbahçe, bundan önceki maçlarında fevkalade oynayıp, kazana kazana buraya gelseydi, dünkü oyunuyla yenilmesi rahatsız etmezdi. Ancak bu kaçıncı kötü oynayışı, kaçıncı mağlubiyeti.

Ziya Şengül -Fenerbahçe yerlerde!- Star

[page_end]Ziya Şengül -Fenerbahçe yerlerde!
Fenerbahçe kendi liginde yerlerde sürünmeye devam ediyor. Puantaj olarak ligin zirvesine yerleşmiş bir Fenerbahçe, Twente karşılaşmasını çıkartırsak bu kadar maç üst üste nasıl kaybeder aklım almıyor.
Pas yüzdesi düşük, rakip kale önünde gol pozisyonu üretmekte beceriksiz bir görüntü sergiliyor Fenerbahçe. Eskişehir önünde bir net gol pozisyonu var o da ikinci yarı Dos Santos’la. Bu oyuncunun kaçırmış olduğu golden sonra Eskişehirspor kenar orta topuna Adem’in mükemmel vole golü, Eskişehir’in Fenerbahçe’den daha iyi futbol sergilediği ve attığı golle öne geçtikten sonra Fener’in son çırpınışlarını şuursuz bir baskı sonucunda umduğu golü bulmakta zorlandı. Maçın ilk golünü atan Adem’in ikinci Eskişehir golünü de kalesinde görürken, maça havlu atan elbette Sarı-Lacivertliler oldu.

Fenerbahçe’nin böylesine aciz futbolu taraftarlarını sıkıntıya sokarken, çok yakın zamanda hep birlikte göreceğiz ki, loca ve koltuk sahibi olan Fenerbahçeliler maça gitmekte isteksiz davranacaklar.

Fenerbahçe’de garip garip işler olmaya başladı. Saha  içi disiplininden oldukça yoksun gözüken Fenerbahçe, saha dışında da geçirilmiş olan trafik kazaları, ardından bileğini kesen futbolcular gündeme oturmaya başladı. Aykut Kocaman’a mı serzenişte bulunalım, Daum’a mı serzenişte bulunalım? Şaşırıp kaldık. Oldu olacak tek güveneceğimiz sancak, kulüp başkanı Aziz Yıldırım’dır. Başkan, bu takım futbol oynamıyor diyoruz. Bazı futbolcuların hayatlarını gece kulüplerinde geçirmeye başladıklarını söylüyoruz. Saha içinde disiplin yok, saha dışında hiç yok diyoruz. Ama yetkililerden ne bir ses ne bir sezgeniş duyamıyoruz.

Son haftalarda sadece ve sadece Fenerbahçe’nin takım olmak yerine yerlerlerde sürünen bir topluluk olduğunu görüyoruz. Son serzenişimiz de bu olsun diyoruz.

Oğün Altıparmak -Yorgun Fenerbahçe- Yenişafak

[page_end]Oğün Altıparmak -Yorgun Fenerbahçe
Twente UEFA Kupası maçında deplasmanda oynamasına rağmen iyi ve olumlu futbol sergileyen F.Bahçe, Eskişehirspor deplasmanına Roberto Carlos ve Güiza'dan mahrum kadrosuyla çıktı. Fenerbahçe'nin 4-4-1-1 düzenine karşı Eskişehirspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, takımına 4-1-4-1 düzeni uygulatınca sarı-lacivertlilerin kozu Alex'e rahat futbol oynama imkanı vermedi. Alex iyi oynayamayınca Cristian ve Selçuk da orta saha göbeğinde etkisizdi. Fenerbahçe'de yine iyi futbol ortaya koyan futbolcular olarak savunma göbeğindeki Lugano ve Bilica'ydı. Onlara sağda Gökhan ve solda Vederson bir türlü ayak uyduramadı. Bütün bunlara rağmen ilk 45 dakikada ne Eskişehir'in ne de Fenerbahçe'nin doğru dürüst gol pozisyonu yoktu.

Fenerbahçe sağ koridorunda Mehmet Topuz ile sol koridorda oynayan Santos oldukça kötü futbol sergiledi. Bilhassa Mehmet Topuz'un yorgunluğu her haliyle belli oluyordu. Santos'a gelince; nerede ilk günkü futboluyla bugünkü futbolu…

İleri uçta Güiza'nın yerine oynayan Semih'in alıştığımız Semih ile çok farklı bir görüntüsü vardı. Halbuki Güiza, belki gol kaçırdı ama rakibi de korkutarak hücuma çıkmasına engel oluyordu.

İkinci yarıda yorgun Fenerbahçe'de oyuncu değişikliği beklerken teknik direktör Daum yine bu kararında geç kaldı. Takımda yorgun futbolcu çoktu. Fenerbahçe, maç boyunca doğru dürüst bir gol pozisyonu yakaladı, onu da Santos kaleciye nişanladı.

Teknik direktör Daum, gol yemeden oyuncu değiştireceğine bu sefer alıştığımızın tam tersini yaptı, 3 oyuncu birden oyuna alarak takımın tekrar gol yemesine neden oldu. Eskişehirspor'un attığı golde Fenerbahçe orta sahasının hatası vardı ama volesi de şahaneydi. İkinci golde ise son haftaların formsuz kalecisi Volkan'ın hatası büyüktü.

Kısacası Fenerbahçe, lig maçlarında oynadığı futbolla UEFA Kupası'nda oynadığı futbol arasındaki farkı analiz edip bulmalı. Her zaman yaptığımız uyarıyı tekrar yapıyoruz. Fenerbahçe, önce liderliği sonra şampiyonluğu kaybeder.

Günün Önemli Haberleri