Yazarlar Galatasaray'ı topa tuttu

Galatasaray'ın Ali Sami Yen'de Eskişehirspor'a boyun eğmesinin faturasını Bülent Korkmaz'a kesen yazarlar, Lincoln'ü gerekçe gösterdi.

Rıdvan Dilmen (Milliyet) Tatile Gitmişler

Eskişehirspor’u kutlarım. Oyun 11’e 11 iken de 11’e 10 iken de yürekli oynadılar. Aslında maçın başından itibaren 10 kişi oynuyorlardı. Çünkü Batuhan hiçbir şey yapmıyordu. Geç de olsa hoca kendisini çıkardı.

Aslında bu sonuç bana hiç sürpriz olmadı. Çünkü Hamburg maçından sonra Galatasaraylı oyuncular tatile çıkmışlar bile. Bence yazın gidecekleri Bodrum’u hayal ediyorlar. Eskişehir maçını bir kenara bırakın, eğer siz sezonun en önemli sınavı olan Hamburg maçına Serkan Kurtuluş, Kewell, Hakan Balta ve Volkan dörtlüsü ile çıkıyorsanız doğru yönetilmiyorsunuz demektir. Başkanından, teknik adamına kadar.
Geçen seneki şampiyonluk Galatasaray’ı geriye götürdü. Aslında büyük zararlar verdi. Kafanıza göre teknik adam değiştirirseniz, nasıl olsa hocasız da bu işler gidiyor derseniz, sezon ortasında Kadıköy’de final oynama hedefiniz varken takımın en iyi ismini sadece para kazanmak için gönderiyorsanız bu işi beceremiyorsunuz demektir. Bülent Korkmaz’ın Meira’ya izin vermesi için deli olması lazım. Ama sesini çıkarmaması, her şeye evet demesi de yanlış.

Böyle davranırsanız kendi kariyerinizle oynarsınız. Oyuncular da Meira giderken, “Demek ki yönetimin hedefleri büyük değil” diye düşünmüşlerdir. Galatasaray’ın çiftlik gibi yönetilmesi gerçekten üzücü. Taraftarlar, camia umurlarında değil. kendi eğlencelerine bakıyorlar. Adnan Sezgin, kafasına göre hoca değiştiriyor, takım yapıyor, Feldkamp, “O gitsin, bu gelsin” emirleri yağdırıyor ve sürekli skandallar yaşanıyor. Galatasaray’ın bu durumlara düşmesi kaçınılmaz bir sondu.

Bu Lincoln ilk yarıda maradona değil miydi? Şimdi ne oldu? Bir defa Bülent hoca, takıma gelirken 1-0 yenik başladı. Lincoln için söylediği o sözlerden sonra, oyuncu da “Nasıl olsa bu beni sezon sonunda gönderir” diye umursamaz, vurdumduymaz bir görüntüye büründü. Siz çalıştırdığınız takımın önce menfaatini düşüneceksiniz. Oyuncunuzu hep sahada tutmanın uğraşını vereceksiniz. Hesaplaşma sezon ortasında olmaz, lig bittikten sonra yapılır. Artık sezon sonuna kadar Lincoln’den bir şey beklemesin zaten.

Ben Galatasaray’ın bu sezon ilk ikiye gireceğini sanmıyorum. Sivas ve Beşiktaş hırslarıyla, özverileriyle bulundukları yeri hak ediyorlar. Bu tablonun değişeceğini düşünmüyorum.

Atilla Gökçe (Milliyet) Dikkat Et Bülent Hocam

[page_end]Anladık, Baros sarı kart cezalısı, tribünde oturuyor. Mehmet Topal, Servet, Emre Güngör, Linderoth sakat... Arda ve Ayhan da “özveri” kapsamında oynuyor.
...Ve Lincoln kulübede oturuyor.
Son HSV maçındaki düşük performansı ve gönülsüzlüğünü dikkate alacak olursanız, Korkmaz’ın bu tercihine saygı duyabilir, onu anlayabilirsiniz.
Ama yine de ortada anlaşılamayacak bir durum var...
Oyun golsüz denklik içinde sürerken Serkan’dan vazgeçip (Dk.61) Nonda’yı alıyorsunuz oyuna... Böylece Kewell ve önündeki çift santrforla kazanma iradesini gösteriyorsunuz... İşte ondan sonra siz golü ararken, bulan taraf (Dk.69) Eskişehirspor oluyor. Hem de Serkan’ın çıktığı, Sabri’nin geri çekildiği sağ kanattan gelişen bir atak sonucu yine bir Youla vuruşuyla. Futbolda bunlar olabilir...
...derkeeen...
Bir de bakıyoruz ki hocamız Bülent Korkmaz, Kewell’ı çıkarıp (Dk.75) Mehmet Güven’i alıyor oyuna!
Bunu anlamakta zorlanıyoruz... Mehmet Güven bir savunma karakteri... Kewell da hücumcu!
Lincoln otururken kulübede, Mehmet Güven hangi statükoyu değiştirmek için tercih ediliyor.
Futbolun temel bir yasası var... Savunmacıların ilk görevi korumak, durumu devam ettirmektir...
Forvetler de tabelada ne yazarsa yazsın onu değiştirmeye, mevcut durumu bozmaya çalışırlar.
Kewell ve Lincoln gibiler, ya gol attırır ya da atar...
O nedenle biri çıkarsa öteki girer... Kırık vazo dahi olsa böyle olmalı...
Ama Mehmet Güven’i alıyor hoca. Elbette Kewell’ın fizik gücü sınıra dayanmış, tükenmiş olabilir. Performansından hiç de memnun kalmayabilirsiniz. Ama onu dışarı alırken, yenik durumdaki takımın nesini koruyorsunuz. Bu bir kupa rövanşı olsa, eleme hesapları size 1-0’lık yenilgiyle tur atlatsa, anlayabiliriz. Ama şampiyonluk yarışı gibi, futbolda koştuğunuz son ve tek kulvarda da bu yanlışları yaparsanız, pes yani!
Arada Galatasaray dramını yazarken, Eskişehirspor’u da atlamayalım.
Aslında çok kimsenin hesaplamadığı, göremediği bir dönüşüm sergileniyor Eskişehirspor’da.
Serdar, Engin, Sezgin, Batuhan ve Youla ile öylesine karşı kaleye doğru akıcı, akılcı, kazanmaya dönük oyunlar oynuyorlar ki alkışlıyorsunuz.
Bugüne kadar hep savunmacı kimliğiyle, tedbir futbolundaki ısrarıyla eleştirdiğimiz Rıza Çalımbay da müthiş bir hücumcuya dönüşüyor. Deplasmanda 65 dakika süreyle çift santrfor oynadı... Hem de 10 kişi kalmasına rağmen. Sonra Batuhan’ı çıkarıp Vucko’yla savunmayı tahkim etti. Ama özellikle orta alanda mücadeleci, dinamik, başarıyla top süren, yardımlaşan oyuncularını hiç kasmadan golü aramaya devam etti. Youla gibi bir kontratak silahının onca ofsayta düşmesinden sonra golü imzalaması, günün en büyük sürprizi oldu.
Galatasaray’a dönersek...
Türkiye Kupası’ndan sonra UEFA’dan da elenmiş bu takımın en büyük sorunu, hedefsiz kalmaktır.
Dikkat et Bülent Hocam...
Erken geldin, erken gidebilirsin.
Maalesef!

Levent Tüzemen (Sabah) :  Böyle Hocalık Olmaz

[page_end]Bülent Korkmaz'a bir çift sözüm var.. Bülent Hocam eğer kaprisli tavırlarını bırakmazsan asla iyi bir teknik adam olamazsın.. Lincoln'a ceza verebilirsin. Kadroya almayabilirsin. Tribüne de gönderebilirsin. Ancak 18'e alıyorsan oynatmamazlık edemezsin.. Eğer, "Benim cezalandırma metodum böyle" diyorsan kusura bakma senin Lincoln üzerinden Galatasaray'ı cezalandırmaya hakkın yok.

Bülent Korkmaz sen mantığınla karar vermiyorsun, inatla ve öfkeyle hareket ediyorsun. Ders almamışsın ki; Hagi'nin hocayken sana yaptığını şimdi sen Lincoln'e yapıyorsun.. Bu inadın önce Galatasaray'ı Avrupa'dan etti. Eskişehir önünde alınan yenilgiyle de Galatasaray şampiyonluk yarışına mendil salladı.

Kewell tek top tutamadı, tüm yük Arda'nın üzerine bindi. Arda da ahtapot değil ki her yere yetişsin.. Kewell'ı sola, Arda'yı göbeğe çekmeyi düşünemedin. Rakip 10 kişi kaldıktan sonra Nonda'yı oyuna almanın gerekçesi neydi? Galatasaray'ın sorunu önde top tutamamaktı. Serkan'ı çıkarıp, Lincoln'u oyuna sokup Sabri'yi sağa çekebilir, Kewell ile Arda'yı kanatlarda kullanabilirdin. Lincoln top tutar, araya top atar, Galatasaray kanatlardan etkili olabilirdi. Bülent Korkmaz sen yaptın; kurtarıcı olarak bir arpa boyu ilerlemeyen Aydın'ı Sabri'nin yerine, bal yapmayan Mehmet Güven'i yaratıcı oyuncu Harry Kewell'in yerine oyuna soktun.

Hakan Ünsal (Star): Kayıp Büyük!

[page_end]UEFA'dan elenişin etkileri Eskişehir maçında görülebilirdi...

Ama 2 gün üst üste Fenerbahçe, Trabzon, Beşiktaş ve Sivas'tan, Galatasaraylı oyuncular adına o kadar iyi haberler geldi ki; bu Bülent hocanın işini de kolaylaştırdı. Sarı-kırmızılı oyuncuların maça motive olmaları için artık çok önemli bir sebebi vardı. Ancak bu sonuçlar oyuncuların moralini düzeltirdi.

Asıl motive olması gereken, Baros'un yokluğunda bu sezon beklentilerin altında kalan Ümit'ti. Zira Baros'un yokluğu hissedilmediyse demek oluyor ki Ümit maçın yıldızı... Ama böyle olmadı!

Eskişehir daha diri ve güçlü olunca; arkada çok sıkıntı yaşamadan ve kontrollü oynayarak etkili oldular... Emre Aşık-Hakan ikilisi iyi mücadele etti ama orta alan ve öndeki problemi bir türlü halledemediler. Galatasaray ileride çoğalma becerisini gösteremedi.

İkinci yarının başlangıcında değişen bir şey yokken ve maçın golsüz bitmesi muhtemel gözükürken; Nadarevic'in atılması oyunun akışını değiştirdi. Galatasaray oyunu Eskişehir yarı alanına yıktığında asıl tehlikeyi maçın başından beri yaptırmadığı kontradan gelen golle gördü.

Turgay Şeren (Akşam): Yürekler Acısı Bir Galatasaray

[page_end]Sarı-Kırmızılı takım 10 kişilik Eskişehirspor karşısında kepaze oldu; denilebilir.

Bana, Galatasaray'da dün akşam oynayan Arda da dahil, hangi futbolcu maç kazanmak için gayret gösterdi, söyleyin. Ben aradım aradım bulamadım!

Ali Sami Yen'in tamamı dolu değil, zaten çok yağmur vardı. Sen Galatasaray olarak kupada Sivas'a elenmişsin. UEFA'da Hamburg'a yenilirken, 'sana kargalar bile gülmüş; bu goller yenilir mi' diye. Bir takım '2-0 öndeyken kendi sahasında bu maçı verir mi' diye.

Ayhan, Barış, Mehmet Güven, bu üçü ne yaptı dün akşam. Gelen rakibi karşıladılar mı, yoksa topa sahip olup, forvetteki  Ümit Karan'a zaman zaman Kewell'a gollük paslar mı attılar!

Hiçbir şey yapmadılar. Ben size söyleyeyim. Arda ne yaptı dün akşam. Sol tarafta top ayağına geldiği zaman rakibinin üzerine gitti. Hemen hemen hepsini kaybetti. Hem topun, hem de rakip futbolcuların arkasından baktı.

Sen bu musun be Arda. Sen böyle mi oynamalısın!

Galatasaray defansının ortası tam çöktü. Emre'yi ben severim ama dün akşam hiçbir şey yapmadı. Hava toplarına dahi ki, o hava toplarına hakimdir, çıkıp top almayı bile düşünmedi, sadece baktı o kadar.

Sol bek Volkan uzun zamandır oynamıyor. Dün akşam karşısında bomboş bir alan buldu Volkan. Oynasana be kardeşim. O topla gidip, rakip defansın arkasından dolaşmaya çalışsana. Yoo o da bizim gibi seyretti. Galatasaray'ın da seyretmesi sonucu ayıplanacak bir malubiyet geldi. Sarı-Kırmızılılar, yüreğiyle oynayan Eskişehir karşısında kayboldu gitti.

Eskiden Galatasaray, Eskişehir gibi oynardı. Şimdi rakipleri oynuyor Galatasaray seyrediyor.

Ahmet Çakır (Zaman): Felaketler Tek Başına Gelmez...

[page_end]Hamburg maçının getirdiği fiziksel ve psikojik çöküşün yanı sıra tribünlerin de boş kalmış olması, Cim Bom'un bu maçı kazanmasını neredeyse imkansızlaştıran etkenlerdi. Lincoln bilinen nedenle kenarda, son maçların etkili adamı Baros da sarı kart cezalısı olarak tribündeydi.

Nitekim ilk 45 dakika boyunca tek bir ciddi pozisyon bile bulamadı Sarı Kırmızılılar. Aylardır takımın yükünü çeken Ayhan, Barış ve Arda 'Bittik artık!' der gibiydiler. Daha ilk yarının ortalarında Sabri'nin bile yorulduğunu görmek akıl alır gibi değildi.

Bu takımın nasıl gol atacağı ise tam bir bilmeceydi. Son 1 yılda attığı golü bulmak için arşivleri didik didik etmemiz gerekecek Ümit Karan ile Hamburg maçında bitip tükendiği gözlenen Kewell'ın ne yapıp da gol atacaklarını öngörebilmek imkansız gibiydi.

Böyle bir karşılaşmada Galatasaray adına olabilecek en iyi iş rakibin eksik kalmasıydı. Nadereviç, yürüyecek hali olmayan Ümit Karan'a birkaç dakika içinde yaptığı iki anlamsız sertlikteki faulle bunu becerdi!

Fakat bu Eskişehirspor için değil Galatasaray için felaket oldu!

Çünkü bu rahatlıkla bütün takım dinlenmeye çekilince Es Es 11 kişiyle bulamadığı pozisyonları yakalamaya başladı. Bülent Korkmaz'ın tıpkı Hamburg maçındaki gibi, oyuna forvet alarak gol atabileceğini sanması, topu ağlarında görmesine yol açtı.

Bu yıkımın ardından bile yapılabilecek pek çok şey olabilirdi ama nerede o takım ve oyuncular! Sarı Kırmızılı takım utandırıcı bir çaresizlik içinde çırpınarak maçı tamamladı. Eskişehirspor belki de sezonun en kolay 3 puanını bileğinin hakkıyla kazanarak tehlike bölgesinden biraz uzaklaşmanın keyfini yaşadı...

Cüneyt Tanman (Takvim): Dibe Vuruş

[page_end]Galatasaray zirvedeki rakiplerinin puanlar dağıttığı 25. haftada en kârlı takım olma ve zirveye yaklaşma şansını kötü kullandı. Aslında kullanacak görüntüden de çok uzaktı. Yorgundu, yıpranmıştı, Eskişehirspor 10 kişi kaldıktan sonra bile yeterince etkili olamadı. Bu dönemde daha baskılı gözükse de Eskişehir'in yakaladığı net pozisyonlar o döneme denk geliyor. Youla'nın golü de bunlardan biri. G.Saray'da hep aynı isimlere iş düşüyor. Arda, Ayhan ve Barış... Dinlenme fırsatı hiç yok. Bu oyuncular da bir yere kadar oynuyorlar. Arda, dün akşam yine takımın tek iş yapan oyuncusuydu ama onun da çok yorgun olduğu açık olarak belliydi. Ayhan ile Barış'ın da durumları pek farklı değil. Sabri dağınık bir görüntü verdi.

Lincoln'ün oyuna girmemesi doğru çünkü zaten hiç niyeti yok. Kulübede oturup devre arası arkadaşları sahada ısınırken, Lincoln'ün tavrı aslında 18'e girmemesinin daha doğru olacağını gösteriyordu. Emre'nin ve Hakan'ın iyi oynaması belki G.Saray'ın çok daha önce gol yememesini sağladı. Ayrıca De Sanctis'in de bir iki pozisyonda yaptığı önemli kurtarışları da gözardı edemeyiz Eskişehir'i kutluyorum.

Sonuçta G.Saray önemli bir fırsatı kullanamazken Eskişehir'e hayat verdi. Aslında bu maç G.Saray'ın bu yılki istikrarsızlığın dibe vuruşu.

Yalçın Dümer (Fanatik): Başka Bahara!

[page_end]Son şans, son fırsat Florya'nın bohem çocukları adına. Rakiplerin bu hafta ‘Hadi gel, sen de katıl bu yarışa' demiş üstelik yaldızlı davetiye göndererek. 13 puanlık maç Eskişehir'i geçebilirsen şampiyonluk virajında. Ama böyle bir durumda bile taraftar pek oralı değil. Sanırım inanmıyorlar, ya da ‘Kara Perşembe'nin' yası hala devam etmekte. Hamburg maçında kurtarıcı olanlar 18 de bile yok anlaması zor. Garip değil mi?

Koskoca 45 dakika üç pozisyon olan bir Galatasaray. O da Arda ve Sabri'nin gayretleriyle. Kimsenin top oynamaya niyeti yok.  Kewell bu kez Lincoln'un rolünde. Gayretli ama olmuyor. Lincoln demişken ne seninle, ne sensiz diyelim. Evet Brezilyalı problemli olabilir ama şu manzarada böyle bir lüksün yok hocam.

Öncellikle başta Doga Kaya olmak üzere Rıza Hoca ve ögrencilerini kutluyorum. Yüreklerini akıllarıyla birleştirerek alacaklarını hak ettiler sonuna kadar. Sözde şampiyonluk adayına gelirsek. Burası Galatasaray, öyle kişilik savaşlarının, kendini ispat etme denemelerinin yapılacağı yer değil. Skibbe'den özür dilemiştim ağzıma sağlık. Yorum sizin..

Osman Tanburacı (Yeni Şafak): Lincoln Saç Tokası mı?

[page_end]Rakiplerinin puanlar kaybettiği haftada Galatasaray ununu elemiş eleğini duvara asmışlar gibi oynadı... Gelin kız misali... Hem ağlarım hem giderim gibilerden... Puana istekli ama bir hayli de bitkin...

Galatasaray ilk yarıda golü atıp sonlara doğru rahatlayacağı yerde golü bile ikinci yarıya bıraktı. Olgun ataktan vaz geçtim eğrisi bile doğrusuna denk gelmeyince rezil bir futbol yayıldı Ali Sami Yen'in çimlerine...

Lincoln de kulübede yayıldı kaldı.

Ey Bülent Korkmaz!

Lincoln'ün varsa oynatacaksın. Oynatmazsan taraftar aklını oynatacak.

Futbolcuna gıcık gitmekle hoca olunmaz!

Ama esas kabahat Galatasaray yönetiminde. Yollarsan Skibbe'yi harcarsan Lincoln'ü işte böyle çanına ot tıkarlar!

Ey Bülent Korkmaz bu mu senin kadron?

Bu mu senin Galatasaray'ın?

Lincoln saç tokası mı ki hala Kewell'ı çıkartıp Mehmet Güven'i oyuna sokuyorsun! Hem de golü de yemişsin!

Galatasaray top oynamıyor, iki pası üst üste yapamıyor ve hala kenarda seyirci olan teknik heyet var!

Rıza Çalımbay uyanık. Derhal Batuhan'ı oyundan alıyor ve oyuna Lovrek'i alıyor. Eskişehir'in amacı artık gol yememek. Pırpır Youla'yı da kaçırabilirse gole gitmek. Nitekim öyle oluyor, Galatasaray'ın sağ kanadından hem de dört Galatasaraylı arasından top söken Eskişehir Yolua ile golünü de atıyor.

Galatasaray hala Lincoln'ü kenarda oturtuyor!

Bunun adı otorite değil.

Bunun adı olsa olsa intihar.

Bindiğin adlı kesersen tepe üstü yere çakılırsın!

Yazık...

Günün Önemli Haberleri