Yazarlar G.Saray için ne dedi?
Galatasaray, ligin dibindeki Hacettepe deplasmanında şok bir yenilgi alarak UEFA'ya gitme şansını bile riske etti... Spor yazarları Sarı-Kırmızılı ekip için köşelerinde sert yazılar kaleme aldı..
Rıdvan Dilmen- -Milliyet
Galatasaraylı oyuncular maşallah makine gibi. Öğütme makinesi ama.
Yılda
en az iki antrenör öğütüyorlar
Açıkcası ben maç yazmak istemiyorum. Futbolumuz nereye koşuyor?
Asıl onu düşünüyorum. Hakikaten anlamak güç. Bir de dünyanın
birinci sırasında yer alan İspanya’ya iyi oynayıp tek farklı
kaybettiğimizde, “Bu İspanya’yı nasıl yenemedik” diye
hayıflanıyoruz.
Dünkü maçla ilgili tek şey söyleyebilirim; Hacettepe’yi kutlarım.
Çatır çatır oynadılar, pozisyonlar yakaladılar ve iki güzel golle
kazandılar.
Galatasaraylı oyuncular maşallah makine gibi. Öğütme makinesi ama.
Yılda en az iki antrenör öğütüyorlar. En büyük yönetim, futbolcular
ve taraftar, antrenörler sahtekar. Ben Fenerbahçeliyim.
Çocukluğumdan beri. Galatasaraylı değilim. Ancak çok saygı
duyuyorum Galatasaray Kulübü’ne. Anlamış değilim. Futbolda iddiasız
bir takımın başındaki Bülent Korkmaz için istifa diye bağırıyorlar.
Hasan Şaş’a top gelince ıslıklanıyorsa, bazı oyuncular - onlar
kendilerini iyi bilir - sağa sola yalandan top atarken
alkışlanıyorsa, rakip ayağını kaldırdığında siz çekiyorsanız,
Skibbe istifa, Feldkamp istifa, Bülent Korkmaz istifa, yardımcılar
istifa, federasyon istifa, Oğuz Sarvan istifa. Ne güzel valla....
Oyuncular biliyor ki bize nasıl olsa birşey olmaz.
Oynadığınız şu formaya bir bakın. Kimler o forma için ter akıtmış.
Ben oyuncudan yana olan bir futbol adamıyım. Ama ellerini
vicdanlarına götürsünler, yatmadan bir düşünsünler, gösterdikleri
mücadeleyi bir tartsınlar bakalım.
Mevcut oyuncular Bülent Korkmaz’ın Galatasaray’a verdiklerinin onda
birini vermemiştir. Taraftar Bülent’in onda birini kulübü için
vermemiştir. Bilemezler ki havlu atmış bir takımı maçlara
hazırlamak o kadar da kolay değildir. Yanlış taktik verebilir,
oyuncu değişiklikleri de hatalı olabilir ama iddiasını kaybetmiş
Galatasaray’ı veya başka bir büyüğü böyle dönemlerde yönetmek çok
zordur. Tebrikler taraftarlar, tebrikler futbolcular! Maçın hakemi
mi? Mükemmeldi.
Mehmet Demirkol'un yazısı diğer
sayfada...[page_end]
Mehmet Demirkol- -Milliyet
Kadıköy’de UEFA Kupası’nı kaldırmasını beklediğimiz takım belki de
2 hafta sonra UEFA Kupası’na katılma hakkını kaybetmiş
olabilir
Yabancı bir futbol adamına dünkü Hacettepe’yi izlettirseniz ve ona
bu takımın düşmesinin hemen hemen kesin olduğunu söyleseniz,
herhalde ligimizin seviyesinin çok üst düzey olduğunu düşünürdü.
Gayet güzel bir alan paylaşımı, soğukkanlı bir pas trafiği, oyun
temposunu ayarlamayı bilen bir takım. İyi forvetleri ve çok da iyi
bir kalecisi var ve sahadaki takımın 3. kalecisi.
Tabii öte yandan Galatasaray’ı da mecburen izlemiş olacak... O
yabancıya “Biz bu ekibin UEFA Kupası’nı almasını bekliyorduk”
deseniz alacağınız karşılık muhtelen bir gülümseme olurdu. Bu
açıdan durum gerçekten vahim. Galatasaray’da kısa süre önce hedef
UEFA Kupası’ydı. Bizzat kendisi, katılım değil. Ama gelin görün ki,
iki hafta sonra Kadıköy’de UEFA Kupası’nı kaldırmasını beklediğimiz
takım belki de 2 hafta sonra Avrupa Ligi’ne katılma hakkını
kaybetmiş olabilir.
Tamam çok da haksızlık etmemek lazım. Maçın yıldızı konusunda
sanırım ortak bir karar verebiliriz. Kaleci Ercüment’in çıkardığı
net gol pozisyonlarını unutmamak gerekir. Ancak Galatasaray’ın bu
pozisyonlara, sahip olduğu usta ayaklarla girmiş olduğu doğru.
Fakat bu seviyede bir takımın bu akınları sürekli kılamaması
üzerine de düşünmek gerekir. Maçın hiçbir anında rakip üzerinde bir
baskı kuramadılar. Hep tek denemelik, dönen topların toplanamadığı,
hücum kademesinin neredeyse hiç yapılmadığı bir oyundu.
Geçen hafta yine bol pozisyona girip Ankara’yı geçemeyen takımın bu
hafta da sıkıntısı aynı oldu. Bülent Hoca’nın temel olarak
çözemediği sıkıntı bu. Bunu Hasan Şaş’la çözebileceğine inanmış
olması ise daha büyük bir sorun. Takımın efsaneleri arasında yerini
almış bu oyuncuya istemeden bir işkence yapıyor sanki. Hasan’ı
bitiriyor. Ve üzülerek söylüyorum ki, onun kredisi de
tükeniyor.
Levent Tüzemen'in yazısı diğer
safyada...[page_end]
Levent Tüzemen- -Sabah
Hacettepe'nin hocası Ergün Pembe'nin sözüdür: "Yıldızlarla maç
kazanırsınız. Takım olursanız şampiyonluğu kazanırsınız."
Galatasaray sezon başından bu yana takım olamadığı için bu
durumlara düştü.. Yönetimi takım olamayan bir kulübün takım olma
şansı var mı ?
Başta Başkan Adnan Polat olmak üzere tüm yönetim sezon boyunca
başarısızlığa çanak tuttu.. Galatasaraylı futbolcular iyi
çalışmadı, yönetim gördü görmemezlikten geldi.
Futbolcu-hoca, futbolcu-futbolcu kavga etti, yönetim yaşanan
krizleri çözmek yerine seyirci kaldı. Hatalar saman çöpleri gibi
suyun üzerinde yüzüyordu ama Galatasaray yönetimi görmek
istemedi.
Kaybedilen maçlardan sonra suç ya hakemlere ya da Federasyon'a
yüklendi. Yönetim ne kendine ne de futbolculara toz kondurmadı..
Büyük paralarla kurulan önce Sampiyonlar Ligi'ni, sonra
Türkiye Kupası'nı ardından Kadıköy'de UEFA finali hayaliyle
taraftarını umutlandıran ancak köprüden aşağıya düşen "Los
Galacticos" yani yıldızlar topluluğu (!) Galatasaray sonunda
ligdeki iflas bayrağını Ankara'da çekti..
Ve Avrupa Kupaları'na katılamama tehlikesiyle karşı karşıya
kaldı.
PEKİ ONLARI KİM GETİRDİ?
Başkan Adnan Polat, Bilkent'te taraftarlara, "Bize disiplinli hoca
lazımdı. Skibbe bu disiplini takımda kuramadı. Başarısızlıkta bir
suçlu varsa o da benim. Takıma katkısı olmayan herkesle yollarımızı
ayırırız" dedi.. Peki bu çapsız hocaları kim getirdi, bu
futbolcuları kim aldı?
Yaser, Volkan, Serkan, Ferdi, Alparslan Galatasaray'da forma
giyebilecek futbolcular mı?
Geçmişte, Stauce'yi, Kuzmanovski'yi, helikopterle Florya'ya
indirdiği Feti'yi, Bekir'i hoca olarak da Saftig'i getiren
kimdi?.
KANAT VAR AYAK YOK!
Fransa'da Olympique Lyon
efsanesini yıkan ve Marsilya'yı şampiyonluğa götüren Gerets'i
"Sözümüzü geçiremeyiz" felsefesiyle inat uğruna gönderenler
kimdi?
"Ben hocadan da oyuncudan da anlarım" diyenlerin yarattığı
Galatasaray dibe vurdu.. Bu inatçı ve plansız, programsız yanlış
ruh yeniden hortlayınca Galatasaray için bu son kaçınılmaz
oldu..
"Yedi maçı da alırız diye" hayal kurup taraftarını uyutan yönetim
kendi hayallerinde boğuldu.. Hayal gücü kuvvetli olup da bilgisi
olmayan kimselerin kanatları vardır ama ayakları yoktur.
Sergen Yalçın'ın yazısı diğer
sayfada...[page_end]
Sergen Yalçın- - Vatan
Maçı hayretle izledim. Bir eleştiri yapmak istemiyorum. Çünkü böyle
bir maçın kritiği falan olamaz. Bir kere küme düşmüş bir takıma
karşı alınan yenilgisinin hesabı verilemez. G.Saray için kötü bir
gece oldu.
Tüm bunların ise tek suçlusu var. O da G.Saray yönetimi. Daha
doğrusu Başkan Adnan Polat. G.Saray yönetimi sezon başından beri
yaptığı hataların, yanlışların bedelini şimdi ödüyor. Çünkü yaptığı
hiç birşeyin arkasında durmayan bir yönetim var. Ne hocanın, ne
menajerin, ne de oyuncuların arkasında durmadılar.
Adnan Polat böyle devam ederse, G.Saray camiasına çok yazık olur.
Kalan maçlar futbolcular ve teknik direktör için zulümdür. Düşünün,
ligde iddian yok, kupadan elenmişsin. Nasıl çıkıp maç oynayacaksın?
G.Saray bu hallere düşecek takım mıydı?
Yönetim bundan sonra doğru işler yapmalı. Başkanın yaptığı işler bu
kaosu yarattı. Skibbe’nin yardımcılarını yok yere gönderdiler.
Amerika’yı yeniden keşfedip Kalli’yi getirdiler. Yanlış üstüne
yanlış...
Skibbe'yi niye getiriyorsun? Hadi getirdin, niye devre arasında
gönder miyorsun? Kritik dönemde Bülent Korkmaz’ı çağırdın, ateşe
attın. Bakın, şimdi ‘istifa diye bağırıyor taraftar.. Yazık. Bülent
Korkmaz bu takım için değerdir. Yıllarca hizmet etmiş. Onu da
bitiriyorsun. Hiç içinde olmaması gereken bir ortamın içine
atıldı.. Olayların özeti net; yönetim aldığı ‘ah’ların faturasını
ödüyor!
Gökmen Özdemir'in yazısı diğer
sayfada...[page_end]
Gökmen Özdemir- -Vatan
G.Saray'ın bu kadar çok eksiği varken, taraftarın taptığı Kewell,
Baros, Lincoln üçlüsü sahada dökülürken, bel bağladığınız Türk
futbolcular sahada gezinirken mağlubiyetin tek sorumlusu olarak
gösterilmek %100 teknik direktör üzerinde büyük bir baskıdır.. Hele
hele siz Bülent Korkmaz’sanız ve 25 yıl sarı-kırmızılı formaya ter
akıttıysanız seyircilerin sizi istifaya çağırması gerçek bir hayat
sınavıdır.
Bülent Korkmaz eğer kendisinde şimdi düşülen durumdan dolayı bir
sorumluluk duyuyorsa istifa edecektir. Ama inanın G.Saray’ın bu
duruma düşmesinin de Hacettepe gibi lige veda etmiş bir takıma
yenilmesinin de sorumlusu Korkmaz değil...
YÖNETİM İNTİHAR ETMİŞTİR
DünAnkara 19 Mayıs Stadı’nda çınlayan ‘Bülent Korkmaz istifa’,
’Cevat Güler oley’ tezahüratları aslında G.Saray yönetiminin
kendisini, kendi ayağından değil, şakağından vurarak intihar
etmesidir.
Geçen sezonun son 6 haftasında teknik direktörlük koltuğuna Cevat
Güler’i getirdiklerini açıklayıp Florya’daki tahta masalarda
futbolculara taktik vererek şampiyonluk kovalayan G.Saraylı
yöneticiler ne kadar büyük bir bombanın fitilini ateşlediklerini
sanıyorum dün gece fark etmişlerdir.
G.Saray Türkiye’de doğruları söyleyen, vizyonuyla yeni açılımlar
getiren 3 Büyük kulüp arasında farklı olan camiadır. Ama siz
G.Saray’ı sıradanlaştırdığınız zaman ortaya dün geceki gibi
tablolar çıkar. Bu saatten sonra G.Saray yönetimi acaba kendisi
kendi arkasında durabilecek mi ki Bülent Korkmaz’ın arkasında
durabilsin. Felaket bağıra bağıra ‘Geliyorum’ diyordu ama herkes
kafasını kuma gömdü.
Korkmaz bu durumun sorumlusu değil, kurbanıdır. Kendisine ’istifa’
diye bağıran taraftarlar aslında kendilerine gerçekleri anlatmayan
G.Saraylı yöneticilerle de yüzleşmeliler. Dün ilk yarıda Yaser
kaçırdığı golleri atsa, Baros ve Kewell biraz hareketli olsalar bu
tablo yaşanmazdı ama ileride yaşanmayacağının da garantisi
yoktu.
FATURAYI KİM ÖDEYECEK?
Şimdi top G.Saray yönetiminde. Onların ‘davaya’ ne kadar sahip
çıkıp çıkmayacaklarını göreceğiz... Çünkü G.Saray taraftarı davayı
sahiplenmedi. Ortada oldukça yüklü bir fatura duruyor. Bunu kimin
ödeyeceğini ise hep beraber önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Tekrar maça dönersek dünkü 90 dakikayı G.Saray ne kadar hak
etmediyse Hacettepe o kadar hak etti. Bu da önümüzdeki sezonu Bank
Asya’da geçirecek Hacettepeli futbolcular için güzel bir hatıra
olur.
Turgay Şeren'in yazısı diğer safyada...
[page_end]
Turgay Şeren- -Akşam
Dün akşam Galatasaraylılar ne bekliyorlardı anlayamadım! Anlamak
zor. Galatasaray çökmüş. Teknik adamları çökmüş, başkanı Adnan
Polat ve yönetimi birbirinin maskesini takmaya uğraşıyor. Ama
ortada Galatasaray yok olmuş gitmiş kimin umurunda.
Hacettepe ligden düşmenin yüzde 99 adayı değil mi! Süper genç bir
kalecileri var Ercüment. Bugün iyi, ama yarın çok daha iyi olacak
bundan eminim. Hacettepe defansında Kulusic, müthiş oynadı.
Hepimizin yakından tanıdığı Tolga da öyle. Zoko, ilk golü atan
Patiyo bunları nerden bulmuş, almış da Hacettepe de Galatasaray
bulamıyor. Sağ bek Orhan'ı da kutlamak lazım. Açıkçası Hacettepe'de
futbolcu ayıramıyorum. İlk 11'e sonradan girenleri. Ergün Penbe
alınlarından öpmeli hepsini.
İkinci golün yapılışını hatırlayın. İbrahim Şahin havada,
Galatasaray'ın defans oyuncusu onu seyrediyor tabii De Sanctis de.
Galatasaray'da Semih için çok iyi olacak deniyor. Galatasaray'da
oynaması çok zor. Barış dün iyi mücadele etti ama bir yere kadar.
Zavallı Lincoln sola bakıyor, sağa atayım diyor ama artık onun o
numarasını kimse yemiyor. Galatasaray'da Baros gol kralı değil mi!
Dün ne yaptı Baros. Hemen yarın toplanıp ülkesine dönmeli.
Sarı-Kırmızılıların ondan alacağı hiçbir şey yok.
Ya o Avrupa'nın en iyi futbolcularından birisi olarak lanse edilen
Kewell. Atamadığı gollerin yanısıra rakip futbolculara kaptırdığı
toplara ne demeli. Sabri akıllanmış pek öyle elini, kolunu
kaldırmadı ama futbol olarak hiçbir şey oynamadı.
Baros'un yanında oynayan Yaser. Düşünün Galatasaray kimlere kaldı
artık. Yaser Galatasaray'ı kurtaracak futbolcu mu!
Galatasaray'ın orta sahası bomboş. Orada oynayan Mehmet Topal, son
dakikalara kadar Kewell, Lincoln ve diğerleri dolaşmayı, rakibe
pres yapmaya tercih ettiler.
Dünkü takımda maç sonrası hiçbir futbolcu sokağa çıkmamalı,
utanmalılar. Küme düşmüş bir takım yüreğini ortaya koyuyor ve süper
oynuyor. Ama şampiyon olacağım diye bağıran Adnan Polat'ın takımı
hiçbir şey yapmıyor. Yazıklar olsun.
Bahri Havadır'ın yazısı diğer safyada...
[page_end]
Bahri Havadır-- Akşam
Bu mağlubiyetle Bülent Korkmaz, çalılıklar arasından kaybolup
gitti. Aynen Lucescu'nun Gerets'in, Skibbe'nin gittiği gibi...
Galatasaray'da efsane olmuş bir futbolcu da Ankara'da ne yazık ki
teknik direktörlüğüne son noktayı koydu. Tabi bu benim görüşüm...
Çünkü bu mağlubiyetten sonra, bu çöküntüden sonra, Bülent
Korkmaz'ın 1,5 yıllık sözleşmesinin artık hiçbir önemi kalmadı.
Zaten bu kadar çalkantılar içinde olan bir takımın Başkent'te
kazanması mümkün değildi.
Adnan Polat'ın bu kadar tartışıldığı, Adnan Sezgin'in istifasının
cebinde olduğu, De Sanctis'in transferinin yanlış olduğu açık açık
anlatılan bir ortamda Galatasaray'ın nasıl kazanması beklenebilir
ki!
Futbolcuların içi boşalmış... Yaser'in yüzde yüz goller kaçırmasına
kimse kızmasın. Kewell'a da, Milan Baros'a da kimse kızmasın.
Ortadaki yanlışta herkesin payı var.
Bülent Korkmaz gibi bir efsane istifaya davete edilip, Cevat Güler
göreve deniliyorsa oturup düşünmek lazım. Lincoln ne yaptı? Hani
Avrupa takımlarının izlediği Mehmet Topal neredeydi? Volkan Yaman,
Hasan şaş, Barış ve diğerleri, hepsi ruhunu teslim etmiş gibiydi...
Ama faturanın elbette birisine kesilmesi gerekiyordu ve Bülent
Korkmaz'a kesildi.
Kim gelecek hiç önemli değil. Çünkü bu takımı toparlamak, yeniden o
yarışın içine sokmak öyle çabuk olacak bir iş değil.
Bülent hoca gitti. Yanında Hasan Şaş, Ümit Karan. Lincoln, Yaser,
Mehmet Güven, Aydın gibi isimler de bence yolcu.
Hatta bu mağlubiyet, Adnan Polat'ın 2010 yılında yapılacak
kongredeki durumunu bile etkiler. Çünkü sportif başarı varsa hiçbir
zaman hatalar görünmez. Kaybedersen koltuğu da kaybedersin,
hocasını da kaybedersin, taraftarı da kaybedersin.
Yazık oldu Bülent hocaya... Omuzlara alınan bir oyuncuyken
taraftarın 15 dakika istifaya çağıran bir teknik direktör olması
asla bir kader değil.
Yazık oldu Bülent hocaya...
Ahmet Çakır'ın yazısı diğer safyada...
[page_end]
Ahmet Çakır- -Zaman
Nasıl bir maç olabileceğini tahmin etmek zor değildi aslında.
Hedefini ve havasını kaybeden öteki takımlar gibi Galatasaray'ın da
taraftarını 90 dakikalık bir işkenceye davet ettiği baştan
biliniyordu. Bu işkenceye tanıklık etmemek için maça gitmeyip
televizyondan izledim
Şunu içtenlikle söyleyebilirim ki Galatasaray'ın son yıllardaki en
utandırıcı maçlarından birine TV'den tanıklık etmek de aynı
derecede azap vericiydi. Helal olsun o taraftara ki bu sezon dünya
gözüyle Ankara'da son kez izleyeceği takımına düpedüz şampiyon
muamelesi yapıyordu.
Bülent Korkmaz, haftalardır ayakta durmakta zorlanan takımın
temel direklerinden birini dışarıda bırakarak maça nasıl baktığını
ortaya koydu. Elbette ki bitmiş bir sezonda Yaser'e şans vermek,
her durumda ne yapacağı belli olan Ayhan'ı oynatmaktan daha önemli
olabilirdi. Ancak o Yaser'in 2 metreden topu kaleye
yuvarlayabilmesi, arkasında kalmış rakibin penaltı ve kırmızı karta
zorlayacak beceriyi göstermesi gerekiyordu.
Sarı Kırmızılı takımda oynamaya çalışan tek adam Barış Özbek'ti. Savunmada o, ortaalanda o, göl bölgesinde... Böyle laflar etmekten hoşlanmam ama arkadaşlarının ona bakıp utanmaları gereken bir durum vardı ortada. Oynuyormuş gibi yaparak da kazanabilecekleri kanısındaydılar. Öyle ya, kağıt üzerindeki değerleri belki de rakibin 10 katıydı. O nedenle top gidip kendikendine rakip kaleye girerdi. Hele o Baros'un bugüne kadarki 19 golü nasıl attığını sorduracak beceriksizliği! Haftalar önce küme düşmüş rakip takım gole kendilerinden çok daha yakındı. Kılpayı dışarı giden toplar, De Sanctis'in elinden kaçırdığı topun ağlara gitmek yerine direğe takılması gibi soğuk terler döktüren durumlar bile kimsenin uyanmasını sağlayamadı. Çünkü dükkanı çoktan kapatmışlardı ve 'Çabalama kaptan, ben gidemem!' boyutuna geçmişlerdi...
Hacettepe, karşısında Galatasaray'ın sadece formasının bulunduğunu ilk 20 dakikada farketti. Veda maçlarını oynadığı ligde en kolay kazanabileceği maçın bu olduğunu da ilerleyen dakikalarda gördü. Sonra da hemen hiçbir zahmete girmeden bunu uyguladı. Oyunun en eğlenceli gelişmesi, Bülent Korkmaz'ın takımın artık gol atacağından umut kesip hiç değilse yemesini önlemek üzere yaptığı hamleyle geldi. Yaser'in yerine giren Volkan yenilen goldeki uyku durumuyla başrolü üstlenirken 'Ben daha oyuna girmedim ki!' der gibiydi... Hasan Şaş oyuna alınırken gözlerimize inanamadık! Böylece Korkmaz, bırakın gelecek sezonu, bundan sonraki maçlarda GS teknik direktörlüğü yapmak gibi bir niyetinin olmadığına ilişkin dilekçesini yazdı. Olabilir ama durum bundan çok daha korkunçtu. Korkmaz, bu değişiklikle ne yaptığını bilmez bir görünüm verip Hasan'ı kepaze etti. Yazık! Özellikle ikinci gol öncesi bomboş durumda 3 metreye pas veremeyip topu kaptıran Hasan, o muhteşem futbol hayatını bu tür rezaletlerle heder ediyor...
Hacettepe'nin genç kalecisi Ercüment'in maçın yıldızı olduğunu söylemiş olalım. Çoktan düştükleri halde bu onurlu mücadeleleri için de onları kutlamayı unutmadan...
İsmet Tongo'nın yazısı diğer sayfada...
[page_end]
İsmet Tongo- Tebrikler
-Fotomaç
Maçı izlerken inanın bana adım gibi biliyorum,
Galatasaraylıların içi sızlamıştır. Bu takımın Avrupa'da tek bir
şansı kalmış, o da Trabzon'u geçmek şartıyla UEFA Kupası'na ikinci
takım olarak gitmek. Önce saate bakıyorum, oyunun 40. dakikası
oynanıyor. Bu dakikaya kadar Galatasaray, küme düşmesi kesinleşen
Hacettepe önünde hiç öyle Avrupa'yı düşünür hali yok. Koşuyorlar,
paslaşıyorlar zar zor pozizyona giriyorlar ama gel gelelim gol yok.
Atmak için güzel bir organizasyonu görmek mümkün değil. 40
dakikadan sonra iki takım biraz kıpırdıyor, gol pozisyonları da
doğuyor ama gene de gol yok, yok, yok!
Yaser çok kaçırdı
40 dakikadan sonra olan pozisyonlar demiştik. Hacettepeli Ümit'in
nefis kafa vuruşuna kaleci De Sanctis atladı, ancak topu elinden
kaçırdı. Top direğe vurup tekrar kaleci Sanctis'in kucağına geldi.
Aslında her topu iki taksitte tutan İtalyan kalecinin hatası az
kaldı bir gole neden olacaktı. Bu kaçan golü Hacettepe için bir
şanssızlıktı. Ardından Yaser'in yüzde yüzlük pozisyonunda, kaleye
koruyan Hacettepe'nin 3. kalecisi bu golü önlerken alkış aldı.
Baros'un kaçırdığı golden evvel 3 Galatasaraylı ofsayttaydı. Devre
Patiyo'nun Galatasaray kalesi önünde topu havaya dikmesiyle 0-0
bitti. Devre arasında sahada koşup duran oyuncuları düşündüm.
Öncelikle Kewell'in form grafiği çok düşük Lütfen oynar gibi
gözüküyor. Yaser'in eline geçen en ciddi şansı iyi kullanamadığı da
bir gerçek.
Ercüment süperdi
De Sanctis kötüler arasında. Lincoln usulden koşuyor, oynar
gözüküyor. Bunları düşünürken oyunun ikinci yarısı başladı. 57.
dakikada Bülent hoca Yaser'i oyundan alıp Yerine Volkan'ı soktu ve
onu beke çekti. Hakan Balta'yı da orta sahada görevlendirdi.
Değişen tek şey bir dakika sonra gerçekleşti ve Patiyo
Hacettepe'yi 1- 0 galip duruma geçirdi. Bu arada Hacettepe
kalecisinin hakkını yemeyelim. Maç boyunca en az dört yüzde yüzlük
golü başarıyla önledi. Hele Kewell'a karşı karşıya kaldığı
pozisyonda golü kurtarması ise alkışlıktı. Ve 90+3 te Galatasaray,
İbrahim Şahin'in ikinci golü ile ağır bir darbe yedi: 2-0... Evet,
bu maç için yazılacak son sözler bence şu olmalı: Tebrikler
Cimbom!
Zafer Ertem'in yazısı diğer
safyada...[page_end]
Zafer Ertem- Aslan Horluyor -Fotomaç
Ankaraspor beraberliği ile geçen hafta zirve
yarışında önemli bir yara alan , Şampiyonlar Ligi şansını
mucizelere bırakan G.Saray için Hacettepe engeli, UEFA için önem
taşıyordu. G.Saray adına Emre Aşık ve Sabri'nin takıma katılması
artı puandı. Ayhan'ın son dakikada sakatlanıp tribüne çıkması ise
önemli bir şanssızlıktı. Yaser'in 11'de başlaması ise Korkmaz'ın
sürpriziydi. G.Saray Ankara'da maça yüklenerek başladı. 20'de Baros
önemli bir pozisyondan faydalanamadı. 31'de kaçırdığı gol
inanılmazdı. İlk 45'e Yaser damgasını vurdu. Öyle iki gol kaçırdı
ki önce Baros'un ardından da Lincoln'un "Alda at" toplarını
kaleciye nişanladı. Eski Galatasaraylı Ergün Penbe'nin
yönetimindeki Hacettepe çok pozisyona girmese de sakin oynamaya
çalıştı, panik yapmadı topu hep ayağa attı, ender atağa kalktı.
Çünkü kaybedecekleri bir şey yoktu. Bu sakinlik Patiyo ile gole
dönüştü. Defanstaki adam paylaşımındaki klasik hata G.Saray
kalesine yine gol olarak yansıdı.
Mağlubiyet iflas ettirdi
Emre Aşık-Hasan Şaş değişikliğine ben anlam veremedim ama
Korkmaz'ın mutlaka önemli bir nedeni vardır. Ama Hasan'ın ayağına
iki kaza topu değdi gördüğüm kadarıyla. Birini de 20 metreden
şutladı top tıngır mıngır sürünerek auta çıktı. Skor önemli değil.
Galatasaray ruhen bitmiş, kimsenin kimseye güveni kalmamış.
Lincoln'un Yaser'i şikayet için kulübeye koşması bu sıkıntının en
büyük belirtisi. Bülent Korkmaz'ı takanda yok zaten. Hacettepe,
kaleci Ercüment'in şov yaptığı geceyi net galibiyetle noktaladı.
İbrahim Şahin'in golü de zaten zaferi perçinledi. Hacettepe
yenilseydi matematiksel düşecekti ama G.Saray bu sonu sanırım bir
hafta öteledi. Sonuç tarihe G.Saray yönetimi ve futbol takımının
iflası olarak geçti.
Şükrü Kanber'in yazısı diğer safyada...
[page_end]
Şükrü Kanber- Karaktersiz-
Fotomaç
Bülent Korkmaz'a tek soru sormak istiyorum: Bu
takımın oyun karakteri ne? Hücum mu oynuyor, defans mı yapıyor? Son
yıllarda bu kadar futbol karakteri kaybolmuş bir Galatasaray
izlemedim. Tek pas yapmaktan aciz,oyunu rakip sahaya götürürken
ıkına sıkına yol alan, üretkenliği dip yapmış bir futbol
gösterisine tanık olduk. Futbolcular resmen ligi, sezonu, futbolu
kafalarında bitirmişler ve tatile çıkmışlar. Yasir ile oyuna
başladı Korkmaz. Uzun zamandır şans bulamayan, güçlü ve fuleli bir
oyuncu için kendini göstermesi açısından bulunmaz bir fırsat. Ama
ne oluyor? Kocaman bir hiç! Galatasaray gibi bir formayı giyme
şansı bulmuş bir genç oyuncu adeta "Beni satın, benden bir şey
olmaz" diye bas bas bağırıyor. Üstelik karşılarındaki takım ligden
düşmüş, gerçekten tatile çıkmış bir takım olan Hacettepe. Tek
yapacağı onuru için mücadele etmek. Ve o onuru fazlasıyla hak
ettiler. Galatasaray takımının ise matematiksel olarak şampiyonluk
şansı sürüyor, galibiyet ve derbide çıkabilecek sürpriz bir sonuç
Avrupa kupaları için piyango bileti demek. Pek çok oyuncu kader
maçlarına çıkıyorlar çünkü. Belki seneye kadroda olmayacaklar.
Acemiler mangası
Tüm bu denkleme karşın ortaya konan futbol için kelime kullanmak
dile yazık resmen. Bülent Korkmaz'a hep destek olmuş bir spor
yazarı olarak bu maç sonrası kocaman bir soru işareti koyuyorum. Bu
kadar kişiliksiz ve ne yaptığını bilmeyen bir takımla sahada olmaya
hakkı yok. Derdim skor değil, yenmek ve yenilmek futbolun doğasında
var. Derdim, oyun karakterini bu kadar yitirmiş acemiler mangasıyla
sahada olmaya itiraz etmek. Gönlüm Bülent Korkmaz ile devam diyor
ama aklım acaba biraz 'Duygusal mı takılıyorum?' diye soruyor.
Kendisi ve cevabı ne zor bir soru bu!