Yazarlar G.Saray için neler yazdı?

Galatasaray Tobol deplasmanında beraberlikle dönerken genç isimlerin ortaya koyduğu futbol tatmin etmedi... Spor yazarları sarı-kırmızılı ekip için köşelerinde şunları yazdı...

Futbolda UEFA Avrupa Ligi 2. ön eleme turu ilk maçında Galatasaray, deplasmanda Kazak ekibi FC Tobol ile 1-1 berabere kaldı. SArı-kırmızılı ekibin yeni teknik direktörü Rijkaard'ın verdiği kararlar spor yazarların tepkisini çekti.

İşte basında çıkan yorumlar...

LEVENT TÜZEMEN: Sisteme ayar şart (SABAH)

Galatasaray rakip kaleye hızlı hücum edemiyor. Hücumda çoğalamıyor. Savunma, orta saha ve hücum hattı arasında derin boşluklar oluyor. Bu sistemin olgunluğa ulaşması için ayağına hakim, top tekniği yüksek oyunculara ihtiyaç var. Hakan Balta, Ayhan, Arda, Kewell, Emre Çolak dışında bu işi yapacak oyuncu kadroda yok. Galatasaray, sistemin sıkıntılarını Tobol önünde yaşadı. İlk 45 dakikada Galatasaray'ın tek atağı bile yoktu. Santrfor Yaser, solaçıkta etkisiz kaldı.

Erhan rakip savunma arasında kayboldu. İleri top taşıyamayan, kendi savunmasının içine giren ve araya pas oynayamayan Mustafa Sarp etkisizdi. Ayhan yalnız kaldı. Ne zaman Arda ve Baros oyuna girdi, Galatasaray önde top tutmaya ve rakip kaleye gitmeye başladı.

Ayhan da, Arda sayesinde rahatladı. Baros'un golü pozisyonla değil, Arda'nın kullandığı bir duran topla geldi. 1-1'lik skor Galatasaray için bence başarı değil. Çünkü Tobol takım değil.

Rijkaard, 4-3-3 sistemini gözden geçirmeli. Kadro zengin, kaliteli oyuncular var. Ama şu anda oynayan mevcut oyuncular sistemin gereklerini yerine getiremiyor.

TURGAY ŞEREN'İN YAZISI DİĞER SAFYADA... [page_end]

TURGAY ŞEREN Ben bu sistemi anlayamadım (AKŞAM)

Rijkaard Galatasaray'ın yeni teknik direktörü. Tabii ki kendi görüşü var. Kendi görüşü var ama oynattığı sistemle 90 dakikada Galatasaray rakip kaleye bir tek şut atmadı. Gollük bir pozisyonu dahi yok.
Ben bu sistemi anlayamadım. Ama benim gibi Galatasaraylı futbolcular da anlayamayıp o nedenle böyle kötü oynadılarsa ona söyleyecek bir şeyim yok.
Kazakistan futbolu da dünyada kaç numarada onu bilemiyorum. Hatta Kazak futbolunun bu kadar iyiye yakın oynandığını hiç düşünmezdim. Ayağa pas desen var, derinlemesine rakip defansın arasına sert top atmak var, bir rakip oyuncunun karşısında birdenbire en az iki futbolcuyla pres yapmak var, kısa paslarla rakibi ekarte edip diğer kaleye gitmek de var. Yani Tobol öyle kulağından tutup kenara atılacak bir takım değil.
Halbuki biz ne düşünüyorduk! Galatasaray maçı farklı kazanır, hem de Kazakistan'da bir futbol resitali verir. Ama tam aksi oldu. Gençlerden kurulu sarı-kırmızılı takım hemen hemen hiçbir şey yapmadı.
 Zaten her şey ortadaydı maçı televizyonları karşısında canlı izleyenler gördü ki Galatasaray yürümedi bile.
Eksik olması bir şey ifade etmez. Sahaya çıkan takım Galatasaray'dır. Bir gol yedi Galatüasaray evlere şenlik.
 Kaleci Orkun bakıyor, Gökhan Zan bakıyor, Servet o da bakıyor ama rakip oyuncu topa baktı ve nefis bir aşırtma vuruşuyla golü attı. Demek ki onlar da futbol oynuyor. Hem de iyisini oynuyorlar.
Rijkaard gençlere de şans verdi ama hangisi bu şansları iyi kullandı? Hangisi sarı-kırmızılı takıma girince oynayacak?
 Aralarından seçemezsin. Belki kırmızı kart gören sol bekte oynayan Alparslan o kadar. Galatasaray bu turu geçer mi? Geçer. Ama Galatasaray iyi bir Avrupa takımını bu oyunla yener mi? Yenemez ve tur atlayamaz.

İSMAN TONGO'NUN YAZISI DİĞER SAFYADA... [page_end]

İSMET TONGO: Yakışmadı (FOTOMAÇ)

Tobol, daha ilk dakikalarda herkesi şaşırtan bir oyunla, hem de ikinci dakika dolmadan 1-0 galip duruma geçti. Komik değil mi? Bence değil. Nedeni çok basit. Rakibin çok gol atan bir takım olduğunu görüp Arda ve Baros'la maça çıkmalıydı. Rijkaard, Galatasaray'ı Barcelona zannetmemeli ve daha dikkatli olmalı.

2- Futbolcuların daha form tutmadığı bir gerçek. Hazırlık kampı bazılarına yaramamış. Mesela Sabri ne oynadığını kendi bile bilmiyor. Üç teknik direktör değişti, Sabri'nin ölü top kullanması değişmedi. Yaser, Orkun ve Aydın da zor ilk 11 adamı olur.

HAKAN DİLEK'İN YAZISI DİĞER SAFYADA... [page_end]

HAKAN DİLEK: Dobolda röveşata (FOTOMAÇ)

Usta Kazak atlıları gibi Dobollu uşaklar. Saldırdılar mı hep birlikte çekildiler mi yine öyle. Şaşırttılar alemi de ortamı da. Nerede buldularsa orada bastılar topa, adam adama alan savunması. Ne kadar iyi savunma biçimi varsa denediler ve başarılı da oldular. İki gencin esip gürleyip Kazak'lara yağacağı sanısıyla kurulmuş bir kadroyla oynadı Galatasaray. Galatasaray gibi değil ama... Şimdi alemin enteline bir iki laf söyleyerek başlayalım. Hatta o cevval esmer dosttan duysun önce. Hep yazdım yine yazayım. O topçulara Kızıl Kayalar da kâr etmeyecek Beyaz Geceler de... Yapma böyle. Rijkaaard efendi diye sallamaya başlayacakları şimdiden görür gibiyim. Taa baştan Lincoln için söylediklerime de garip bakmışlardı, Baros ligin gol kralı olacak dediğimde de.

İLHAN SÖYLER'İN YAZISI DİĞER SAFYADA... [page_end]

İLHAN SÖYLER: Sonuç iyi (HÜRRİYET)

Daha oyunun ilk dakikalarındaki Ayhan ve Alpaslan'ın gecikmeli hareketleri Galatasaray'ın kalesindeki golü getirdi. Takım da bir anda sallanmaya başladı.
Frank Rijkaard'ın takıma tek top oynatma anlayışı bazı oyuncuları zorda bıraktı. Koca bir bölüm geçti, rakip kaleye giden yoktu G.Saray'da. İkinci bölümde oyun kalıbı bir anda değişti. Rakip alana gitmeyi unutanlar, hatırlamaya başladı.

Bu arada ikinci yarıda oyuna giren Arda'nın orta alanda geri vites yerine topu ileri vitesle kullanmaya başlaması, oyun kalıbında futbola ait verkaçların artması, kanat akınlarının gerçekleşmeye başlaması sarı kırmızılı takımı hareketlendirdi. Ancak Galatasaray'ın şimdiki arızası topu kazandıktan sonra çabuk hareket edememesi. Bu dün takıma zarar verdi.

MEHMET DEMİRKOL'UN YAZISI DİĞER SAFYADA... [page_end]

MEHMET DEMİRKOL: Resmi prova (MİLLİYET)

Sadece bu maç için konuşuyorum. Gelecek için derin anlamlar içermeyen tespitler bunlar. Galatasaray'ın, Leverkusen maçında da görünen üretim sorunu, belki daha derin olarak kendini gösterdi. Bunu takımın eksikliğine, yabancıların yokluğuna bağlamak güç. Çok basit bir örnek dünkü sıkıntıları anlatıyor.

Galatasaray hiçbir akının yönünü değiştirmeye çalışmadı. Rakibin savunmasını eksik yakalayacak, bir kanattan diğerine atılan top görmedik. Bunu yapmamalarının sebebi hızlı paslarla rakibi zaten eksik bırakıyor olmaları değildi. Burada Rijkaard'ın bir tercihi söz konusu olmalı. Her zaman yerden ve yakın paslarla oynayın direktifi bariz şekilde görülüyordu. Ama bu da rakibi aşamayan, durağan, atıl bir oyun ortaya koydu.

EBRU KILIÇOĞLU'NUN YAZISI DİĞER SAFYADA... [page_end]

EBRU KILIÇOĞLU: Baros uyandırdı (SABAH)

4 yıl önce Galatasaray UEFA ön elemesinde Tromsö şoku yaşamıştı. Tobol, 103. saniyede golü kaydedince "Tromsö olur mu?" şüphesi sarı-kırmızılıları için için kemirmeye başladı. İkinci yarı giren Baros, kafa golüyle Avrupa Ligi'nde tur kapısını araladı. Rakip Galatasaray'a göre daha hazır belki ama kalite farkı ağır basıyor.

Son dakikalarda Tobol'un kurmaya çalıştığı 'baskıcık'ı saymazsak oldukça 'durgun' geçen maçta beraberliği alan Galatasaray'da futbolculardan çok, forma oluyor. Bu karşılaşmadaki futbol henüz kıstas değil. Unutmamak lazım; bitkinin bile yeri değiştiğinde alışması zaman alır! Ama Galatasaray'da esas sıkıntı futbolcu ve teknik direktör değişikliğinden ziyade sistem farkı olacak gibi duruyor.

ŞÜKRÜ KANBER'İN YAZISI DİĞER SAFYADA... [page_end]

ŞÜKRÜ KANBER: Hazırlığa devam (FOTOMAÇ)

Maç öncesi kadroyu tahtaya yazdığında sarıkırmızılı oyuncular Tobol maçını teknik sorumluları gibi ciddiye almamışlardır... Dır diyorum böyle olduğu zaten sahada ortaya konan futboldan da çok belli oldu. Hele daha sahaya çıkan takımın nasıl oyunculardan oluştuğunu anlamadan gol yenince ilk on beş dakika şaşkın ördekler sahada dolaştı durdu...

İlk çeyreğin sonunda hepsi sırtlarındaki formanın ne olduğunu hatırlatan Ayhan'ın çabalarına eşlik etmeye çaba gösterdiler... Sadece çaba gösterdiler... Ben Rijkaard'ın genel tercihine saygı duymakla beraber kampın en dikkat çeken genç oyuncusu Emre Çolak'ın sahada olmayışını anlayamadım...

Sezon önü facialarını son yıllarda çok fazla yaşadığımız için pek söylenmese de bu seri ile ilgili hafif bir tırsıklık yaşanıyordu. Erken gole ve kırmızı karta rağmen avantajlı bir skor ile dönülmesi Rijkaard ve öğrencilerine avans sağladı.

AHMET ÇAKIR'IN YAZISI DİĞER SAFYADA... [page_end]

AHMET ÇAKIR Sekiz kişiyle oynamak şart mıydı? (ZAMAN)

Galatasaray, büyük başarılarla dolu Avrupa defterinin rezalet sayfalarını da eksik bırakmama çabasını sürdürüyor. Trömsö skandalından sonra Tobol karşısında da benzer bir durumun yaşanması, başka türlü açıklanabilecek olay değildi. Futbol adına da utanç verici bir 90 dakikanın ardından Cim Bom bu 5. sınıf rakip karşısında beraberliğe sevindi!

Sarı Kırmızılı takım karşısında pozisyon bile bulması mümkün olmayacak rakibin maça golle başlaması, çok da beklenmeyen bir durum değildi. Çünkü Cim Bom, sahaya 8 kişi çıkmakta bir sakınca görmemişti! Böyle olunca iki takım arasında kağıt üzerindeki olağanüstü güç farkı sıfırlanmış gibiydi. Şu ana kadar 'yetenekli genç' statüsünden bir adım ileriye geçememiş olan ve bu sezon Sarı Kırmızılı takımda 10 saniye bile yer bulabilecekleri kuşkulu olan Yaser, Erhan ve Aydın Yılmaz'dan kurulu forvetin en küçük üretkenliğinin olamayacağını Rijkaard, hazırlık maçlarında görebilmeliydi.

Daha maç başlamadan golün geldiği pozisyonda, savunmacının (Sabri miydi?) topa kafasını uzatıp rahatlıkla endirekt atış kazanabilecekken gülünç biçimde büzülüp kalması da kamera şakası gibiydi. Maç boyunca da buna benzer saçmalıklar sürüp gitti. Alpaslan'ın hiç olmayacak hareketlerle kendini oyundan attırması bu zincirin önemli halkaların-dan biriydi.

Kulüp 300 milyon dolar borca batmışken transfere çuvallar dolusu para döküp sonra da oyuncuları bir türlü oynatamamak ve hep mazeretler ileri sürmek, Galatasaray'ın iki yıldır sahnelediği komik ve acıklı bir oyun. Bu komikliğin acıklı sonuçlarını bütün camia yaşıyor.

Bu tür takımlarla oynanırken ne yapılması gerektiğini Rıdvan Dilmen televizyonda söyledi: Maçın başında gol atıp sonra da pas yaparak rakibi yoracak ve istediğiniz sonucu rahatlıkla elde edeceksiniz. Bunu keşke bize değil de asıl muhataplara söyleyebilseydi! Çünkü Rijkaard tam tersi bir stratejiyi benimsemişti: Maçın başında gol yiyip maç 3 gün 3 gece oynansa gol atamayacak forvetle çırpınıp durmak... Sonra da bundan doğan güvensizlikle büsbütün çuvallamak, hakemle oynamaya başlamak ve başka azap dolu görünümler oluşturmak...

İkinci yarıda Arda ve Baros'un oyuna girmesi, beklenen bir gelişmeydi. Ancak sadece Erhan Şentürk'ün çıkıp Aydın'la Yaser'in oyunda kalmaları, bu değişiklikten doğabilecek verimi azalttı. Barış'ın 45 dakika oynayıp Yaser'in maçın tamamında oyunda kalma zorunluğunun ortaya çıkması, Rijkaard'ın kadro tercihindeki hatalarının yüzüne vurulması gibiydi.

Hollandalı hoca geldiğinde anlatmaya çalıştığımız gibi Galatasaray'ın başında örneğin Yılmaz Vural olsa bu maçı farklı kazanırdı. Ancak sezon başı arayışları, sistem değişikliği ve öteki dağınıklıklar böyle bir duruma yol açtı. Üstelik, bunun daha epeyce bir süre devam etmesi de sözkonusu. Bu geçiş dönemi Cim Bom için ciddi tehlikelere gebe. Örneğin, bundan sonraki turda Avrupa serüvenine veda etmek gibi...

Rijkaard'ın adı da kalitesi de tartışılmaz; daha ilk maçın ardından mızırdanmaların başlaması da yersiz falan filan ama bazı Türkiye gerçeklerini de kulağına fısıldamakta yarar var.

Günün Önemli Haberleri